Nedim ATİLLA
Buda ruhsallığı… Zorba özgürlüğü…
25 Nisan 2018 Çarşamba

Değerli meslektaşım Ünal Ersözlü’nün 8’inci kitabının İzmir Sanat’taki tanıtımını medyadan görmüşsünüzdür.  “Dört Gün Buda, Üç Gün Zorba” kitabını Ünal kardeşim bana imzalayalı üç ay oldu. Sindire sindire okudum. Ünal’ın 6’sı şiir, biri deneme kitaplarının tamamı kitaplığımda yer alıyor ne güzel. Tabii ki kendisinin bana verdiği ilhamlar ayrı, kitap yazmam konusunda 20 senedir yaptığı teşvikler ayrı… Dostluk böyle bir şey işte…

Kitaplarından ikisi Akademi ve Behçet Aysan şiir ödüllerine layık görülmüştü ama Kapıyı Çalıyorum, 2011 yılında Cumhuriyet Gazetesi tarafından 73 yıldır düzenlenen ve Türkiye’nin en önemli ödüllerinin başında gelen Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü İzmir’e getirmişti. Ünal, “her ne kadar ben, çok büyük şairlerin yetiştiği bu değerli coğrafyada, kendim için şair nitelemesini sık kullanmaktan kaçınsam da” der ama Türk şiir antolojilerinde yerini almış iyi bir şairdir kendisi…

Kara Karga Yayınları’ndan yayımlanan “Dört Gün Buda, Üç Gün Zorba” da Ünal Ersözlü insanlığın, kendi gönlünde, içinde bulunan, büyük bir hazineyi; aslında halının altına süpürdüğünü, kendisini sürekli kandırarak, bu hazineyi bilmediği masal dağlarında aradığını anlatmış…

Buda'dan, Hallac-ı Mansur'a; Eckhart Tolle'den Jung'a kadar; keşiflerini paylaşmış ne kadar bilge varsa, onların işaret ettiği yolda, insanlığın adeta süveydasını aramış. Dört Gün Buda, Üç Gün Zorba özünde bir ruhsal aydınlanma kitabı, insanlığın bilgelik zincirini sessizce aktaran;  yazarının ise sadece bir paylaşımcı, hatırlatıcı rolünü üstlendiği bir kitap.

Ünal, bu kitabın adını  “Dört Gün Buda, Üç Gün Zorba” koyarken çok düşünmüş. Şöyle anlatıyor kitabın adının hikayesini:  Bu topraklardan, simgeleşecek, çok değerli, bilgeleşmiş, irfan sahibi, aydınlanmış insanlar geçti. Hepsi de bilgeliklerinden geriye, insanlığın hala üzerinde yorum yaptığı, düşündüğü, kalp gözüyle hissetmeye çalıştığı; ışığı günümüze taşınmış eserler bıraktı. Ama çoğu günümüzde maalesef popüler kültürün bir parçası haline getirildi. Aslında, çok değerli eserler bırakan, hayatları da ayrı bir değer olan bu bilge isimlerin; kimi ariftiler, kimi ise öğrenmenin, hissetmenin, mütevazılığın dervişi. Kökleri binlerce yıllık geçmişte filizlenen bu coğrafyada; büyüyen bu güzel isimlerin, hakikat dağına çıkan yolda-yollarda; insanlığa verdikleri hizmet çok büyük.

Ersözlü, “Buda ruhsallığı ile Zorba özgürlüğünü bütünleştirmek istedim” diyor ve ekliyor:

Benim gözümde BUDA ruhsallığı, deneyimlendiğinde; genişleyen, ferahlayan, kendisini akışa bırakan, hayatın kendi ritminde, hayatla kucaklaşarak dans eden bir ruhsallık. Benim BUDA’yı simge olarak seçmemin temel nedeni, O’nun aydınlanma serüveninde, insana insanın ‘kutsal olduğunu’ deneyimleyerek göstermesidir. BUDA, bizzat kendisi kutsallaşarak, bunu gösterdi. Ben de aslında insanlara, insanın ne kadar kutsal bir varlık olduğunu hatırlattım. BUDA aydınlandığı o ağacın altında ve yaşamı boyunca, insanın doğum ile ölüm arasındaki döngüden nasıl çıkılabileceğini; örneğin tasavvuftaki gibi ‘ölmeden önce arınmak için ölmenin’ nasıl olabileceğini deneyimlemişti…

Peki, Zen Budizmi’nde simgelenen ve yaşatılan BUDA’nın kitabın adında geçen ZORBA ile ne ilgisi var? Aslında Yunanlı yazar Nikos Kazancakis’in, ilk kez 1946 yayımladığı etkileyici romanı Zorba’nın kahramanı Aleksi Zorba, Buda ile sevgi anlayışında, özgürlüğünde, cesaretinde buluşuyor. Damarlarının en ince noktasına kadar yaşadığı hayatın tüm coşkusunu, kendi inşa ettiği anlamını her an hisseden, yaşama sanatının hakkını veren Aleksi Zorba, günümüz insanı için bir klavuz gibi.

Kitabın yazarı Kazancakis’in bugün Girit’teki mezar taşında yazılı olanlar da, sanki roman kahramanı Zorba’nın ağzından dökülmüş ZEN sözcükleri gibi:

“Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm.”

***

Sevgili kardeşim Ünal’ı kitabı bitirdiğimde kutlamıştım. Bir de buradan kutlamak istiyorum…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva