Nedim ATİLLA
Bilgi çağında bağnazlıkla mücadele
25 Nisan 2016 Pazartesi

Uzun süredir yazmak istediğimi dostlarıma söylediğim konular arasında yer alıyor,  “bilgi çağı”, “sosyal medya” ve “bağnazlık”… Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi kapanıncaya kadar yazılarını en dikkatle okuduğum yazarlardan olan Tanol Türkoğlu geçenlerde İzmir’de konuğumuzdu.  Türkoğlu bu konularda aydınlattı bizi… Eskiden enformasyon az, ona ulaşmak zor idi… Bugün ise enformasyon çok ve ona ulaşmak kolay ama bu kez de bu enformasyon yığını içinde doğru olanı yanlıştan ayırt etmek çok zor…  Batılı toplumlar enformasyon/bilgi arasındaki bu ikilemi “eleştirel düşünce” olgusunu güçlendirerek aşmaya çalışıyorlar.  Eleştirel düşünce refleksiyle yetişmiş beyinler karşısına gelecek her şeyi sorgular.  Bu sorgulama olumsuz anlamda eleştirmekten ziyade olumlu anlamda idrak etmeye çalışma çabasıdır. Bu model doğal olarak her şeyin bir alternatifinin olabileceği bakış açısını bünyesinde barındırdığından dogmatik düşünme modeline saplanmayı engelleyici nitelikte. Dogmatik düşünce penceresinden dünyaya bakan bir kişi için bağnaz demek pek de yanlış olmayacaktır.

Türkoğlu konuşmasında uyardı; “Sosyal medyayı incelediğimizde gündelik olaylarla ilgili çeşitli dezenformasyon örnekleri ile karşılaşırız. Dezenformasyon tuzağına düşmemek için eleştirel düşünce gücümüzü sürekli canlı tutmak ve güçlendirmek zorundayız” dedi. Birey içinde yaşadığı toplumda, bu çerçevede kendisini ifade ederken başına bir şey geleceği korkusuyla yaşıyorsa o toplumda ifade özgürlüğünden bahsedilemez. İfade özgürlüğü düşüncelerini açıkça dile getirebilme, bunları savunmak için yasal sınırlar içinde eylem yapabilme, örgütlenebilme vb. eylemleri ile sınırlı değildir.

Kendi  yorum haklarımı ve de “sosyal medya” adına yapılan “uyanıklıkları” yazma hakkımı saklı tutarak Tanol kardeşimin konuşmasından bazı satırbaşlarını paylaşmak istiyorum bugün…

  • Öncelikle tınısında gizli bir kibrin yer aldığı “bilgi çağı” lafzını irdelemekle başlamalı. Son yirmi otuz yılda özellikle de bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmeler çerçevesinde batı dünyasında yaşanmakta olan döneme “bilgi çağı” adı verilmekte. Sanki insanlık tarihinin bundan önceki çağlarında (örneğin yüz sene, üç yüz sene ya da bin sene önce) insanoğlu hiç bilgi üretmiyormuş gibi. Oysa yaşanmakta olan döneme “bilgi çağı” denirken aslında iki açıdan yaşanmakta olan farklılığın altı çizilmekte ve bu nedenle “bilgi çağı” denmektedir.
  • İlk olarak yaşamakta olduğumuz dönemde daha önce hiç yaşanmamış süratte bilginin üretilmekte ve iletilmekte olduğunu gözlemlemekteyiz. Bilgi iletişim teknolojileri sayesinde (bilgisayar, internet, mobil cihazlar) tüm zamanlardan daha çok bilgi üretilebilmekte… İkinci olarak üretilen bu enformasyon aynı şekilde tüm zamanlardan daha hızlı bir şekilde dünyanın bir ucundan diğerine iletilebilmektedir (adeta ışık hızında!)
  • Enformasyon kişiden kişiye, kurumdan kuruma değişmez. Öte yandan bilgi sübjektiftir, yorumlayana göre değişiklik gösterir. Bilginin öznelliği, aynı nesnel enformasyonu kullanarak farklı amaçlar için farklı bilgilerinin üretilebilme imkanının olduğu anlamına gelir. Bilgi, veri ve enformasyonun işlenmiş halidir derken ifade edilen husus budur. 
  • Bilgi çağı denildiğinde aslında objektif enformasyon çağından bahsedilmektedir. Bu çerçevede kendine göre bilgi üretenler bu ürettiği bilgiyi objektif enformasyonmuş gibi lanse etmekte ya da yeterli muhakeme yeteneğinden yoksun ortalama bireyler üretilmiş olan bu sübjektif bilgiyi objektif enformasyonmuş gibi “almaktadırlar”.
  • Bilgi çağının iletişim araçları (etkileşimli internet olarak sosyal medya ya da ana akım medya araçları olan TV, gazete vb) objektif enformasyon ile sübjektif bilginin ayrımını kişilerin, kurumların kendisine bırakmaktadır. Yeterli eğitim altyapısına sahip olmayanlar da bu aşamada bocalamaktadır.
  • Dogma doğası gereği kötü değil iyi bir şeydir. Dogmalar olmasaydı sabah uyandığımız andan evden çıkana kadar geçen bir saatte yaptığımız işlerin neler olacağını her seferinde düşünüp bulup yapmak saatlerimizi alabilirdi. Dogmalar, iyi huylu alışkanlıklar, yaşamımızı kolaylaştırır. Sürekli yaptığımız rutini en hızlı bir şekilde yapmamızı sağlayarak özellikle beynimizin daha az enerji ile çalışmasını sağlar.
  • Dogmatik düşünce ise kötü bir olgudur. Dogmatik düşünce modelini benimsemiş bir kişi kendi dogmasından başka bir dogmanın var olabileceğine ihtimal vermez; değil ona karşı hoşgörülü olsun. (Sabah uyanan birisinin duş alması bir dogma ise, her insan sabah kalktığında mutlaka duş almalıdır düşüncesi dogmatizm örneğidir…)
  • Bilgi çağında objektif enformasyon ile sübjektif bilgi arasındaki farkı idrak etmemiş birey giderek üretilmiş olan sübjektif bilginin o konudaki tek objektif enformasyon olduğunu kabul etmeye başlar ki bu da dogmatik düşüncenin güçlenmesine neden olur. O nedenle objektif enformasyon ile sübjektif bilginin aynı olmadığını bireylere idrak ettirmek bilgi çağının en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
  • Bağnazlık denildiğinde aklımıza öncelikle inanç sistemleri gelse de bu aslında yaşamın her alanında kendini gösterebilen bir olgudur.
  • Altı çizilmesi gereken bir başka husus ise bireyin dijital etkileşim ortamlarında kendisi ile aynı tonda ses çıkaranlarla bir arada olmaya meyletmesidir. Bu bir yandan bireyin kendisini daha güçlü hissetmesini sağlar, diğer yandan da farklı görüşte olanlarla medeni ölçülerde fikir tartışmasına girme gücü göstermesini gereksiz kılar. Buna dijital gettolaşma denir.
  • Dijital gettolarda yaşayanlar (savundukları fikirler ne kadar doğru veya yanlış da olsa) giderek dogmatizmin, bağnazlığın tuzağına düşmektedirler – çünkü gettoda ikinci bir ses tonu yoktur!
  • Sanayi toplumu sermayenin, paranın sadece belli seçkinler zümresine değil herkese ait olmasını sağladı. Bu da yıllar içinde bireyin ekonomik kibirini artırdı. Parası olan kendisini bulutların üstünde bir varlık olarak görmeye başladı.
  • Benzer şekilde bilgi toplumu da bireyi entelektüel kibirli olmakla sınamaktadır. Daha çok bilgi sahibi olan bunu kendisi için imtiyazlı bir konuma sahip olma fırsatı olarak mı değerlendirmektedir yoksa bunu öteki herkesle paylaşması gereken bir meta olarak mı görmelidir?
  • Unutmamalı ki sahip olduğu parasını paylaşınca bireyin cebindeki zenginliği azalır. Ancak bilgisini paylaşınca bireyin beynindeki bilgi zenginliği azalmaz!  İçinde yaşadığımız toplumda son yıllarda sosyal dönüşümlere baktığımızda tabloyu yukarıda altyapısı çizilen perspektifte değerlendirmek gerekir.
  • Bağnazlıkla mücadele iki açıdan değerlendirilebilir: Birincisi toplumsal açıdan ikincisi de bireysel açıdan. Ya da makro ve mikro düzeylerde…  Eğer makro açıdan bakılacaksa, yani yaşadığımız toplumun genelinde bağnazlığın en aza indirilmesi için emek harcanacaksa bunun nasıl olacağının cevabı yine toplumsal mekanizmalarda saklıdır. Yani birey olarak gidip bir sivil toplum kuruluşu ya da siyasi parti içinde aktif olarak yer alarak bu dönüşümün sağlanmasında üstümüze düşeni yerine getirebiliriz.

Bu konuyu tartışmaya devam edeceğim….

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Güngör Kaftancı 27 Nisan 2016 Çarşamba 10:14

Olağanüstü ihtiyacımız olan bir dönemde, düşünce kalitemizin artmasına dönük, olağanüstü bir konuyu, olağanüstü açıklık ,netlik ve yetkinlikle dile getiren yazınız için sizi can'ü gönülden kutlar, konuyu tartışmaya devam etme vaadiniz için ayrıca teşekkür edearim

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva