Bazen yaşananlar bize “tarihsel bir durumla” karşı karşıya kaldığımızı söyler. Son dönemde böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Hem sorunlar her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor hem de önümüzde son bir fırsatın olduğunu söylüyor.

Yurt içi ve dışı ve geçici mukimleriyle birlikte 100 milyona yaklaşan Türkiye’nin bu noktaya gelmesi akıl alır gibi değil.

Nüfus artışını sorun edinenlerden değilim. Nüfus fazla ve çoğu da çalışabilecek yaşta ise bunun tarihsel bir fırsat olduğunu düşünenlerdenim.

Ne yazık ki, tarihin bizlere sunduğu mükemmel fırsatların, bir sabah uyandığımızda bir bir aleyhimize döndüğünü üzülerek görüyorum.

Neden böyle oluyor, inanılır gibi değil!

***

Millet olarak çoğumuz “emir almaya” yatkınız.

Neden böyleyiz?

Bütün yanlışları tek bir kişinin omzuna yükleme kurnazlığımızdan mıdır yoksa asker millet olmamızdan mı, bunu artık siz düşünün!

Birini öne çıkarıp ona gaz verirken, arkadan da ganimet toplamayı, makam ve mevki işgal etmeyi çok severiz!

Ülke olarak geldiğimiz nokta budur!

***

Ne kadar kötü gün dostu var idiyse hepsiyle ilişkilerimiz bozuldu. Bizi bu noktaya ne getirdi, derseniz benim görüşüm çok net:

Gaz verip ganimet toplama hastalığı!

Ne kadar övgüye layık özelliğimiz, meslek ve sektör var idiyse hepsinde geriye gittik.

Uçsuz bucaksız topraklarımız bomboş! Ne ekim var ne de ağaçlandırma! Bizi bu noktaya getiren nedir, derseniz cevabı yine çok net:

Gaz verip ganimet toplama hastalığı!

***

Terkedilmiş, tahrip olmuş tarım topraklarının, meraların ıslah edilerek tarım ve hayvancılığa tahsisi gerekiyor.

Boş hazine arazileri toprak ve iklim özelliğine uygun “endüstriyel” ağaçlarla yeşillendirilmesi ve ekonomimize kazandırılması gerekiyor.

Protein yoksulu bir ülke haline geldik. Kırmızı et tüketiminde Balkan devletlerinin de gerisindeyiz. Et ve yem ise çok pahalı!

Uzay ve bilgisayar teknolojimiz gelişmediğinden olmalı; yem fabrikası kuramadık ki yerli, kaliteli ve ucuz gübre üretelim!

Allah affetsin!

Türkiye’nin tarım, hayvancılık, eğitim, sağlık, sanayi, askeri tekstil, gıda, mühimmat ve silah üretimi, tıp teknolojileri, yerli otomobil, hızlı tren teknolojisi… akarsular ve barajlar arasında boru hatlarıyla su kaynaklarının entegrasyonu ve iç karalarda kalma sürelerinin uzatılması, yeraltı sularının zenginleştirilmesi ve ülkenin bir uçtan diğerine cennet vatan olması… gerekiyor.

Zor değil! Ama nedense olmuyor.

Para mı yok, bu işlerde çalışabilecek eleman mı?!

Her ikisi de var!

***

Aranan şu:

90 milyona mütevazi “komutlar” verecek…

Bir partinin genel başkanı olmayan…

Partiler arasında taraf tutmayan…

Ana muhalefeti “ana hıyanet partisi” ilan etmeyen…

Her partiden az çok destek alabilen…

Belki de haftada bir kez ana haber bültenlerinde bir-iki dakika görünmekle yetinebilen…

Az ve kibar konuşan…

Gazetelerin haber yazdığı, köşe yazarlarının özgürce yorum yaptığı…

Üniversitelerinin bilim, teknoloji ve kaynak ürettiği…

Ceza evlerinin meslek edindirme ve üretim ünitesi olduğu…

Evlenmenin ve boşanmanın kolaylaştığı…

Evli kaldıkları sürece, asgari ücretlilere konut veya kira yardımının yapıldığı…

Dünyanın her ülkesinde yetişmiş akademisyen, teknik personel ve uzmanlara kolay çalışma izni verildiği…

Televizyonların gün boyu meslek edindirme, aile ekonomisi, israfsız ve ekonomik hayat bilgisi verdiği…

Çalışmanın ibadet, mütevaziliğin ahlak olduğu…

Hakka ve hukuka inanmanın Cenab-ı Hakka inanmanın gereği olduğu…

Kültür ve dünya görüşü kazandıran her türlü edebiyat, bilim, sanat, felsefe ve değerler eğitimine ağırlık verilen müfredatın, dini yayınların vergisiz üretilebildiği, kısmen devlet tarafından sübvanse edildiği, yayınların talep edilmesi durumunda adrese teslim edildiği…

Spor müsabakaları bol…

Süper Lig ve 1. Ligin 25 takımdan oluştuğu…

Maçların şifresiz yayınlandığı ya da abonelik bedellerinin düşük olduğu…

Her yaştan ve cinsten insanlarımızın zevkle ve heyecan duyarak yaşadığı…

Bir Türkiye istiyorum!