Harun ÖZDEMİR
Bizans’tan Osmanlı’ya çöküş belirtileri
11 Temmuz 2017 Salı

Osmanlı Devleti’nin mefkuresi İslam’dı. “Osmanlı İslamı” da “İstanbul İslamı”ndan ibaretti. Bizans döneminde Hristiyanlık İstanbul’da nasıl içerik ve şekil değiştirdi ise İslam da Osmanlı döneminde İstanbul’da aynı amaca hizmet edecek şekilde içerik ve şekil değiştirdi.

Doğu Hıristiyanlığı dendiğinde ilk akla gelen, Hıristiyanlığın İstanbul yorumudur. Yani, Tanrı’yı göz ardı etmeden Hıristiyanlığın Bizans İmparatorluğu’nun çıkarlarına hizmet edecek şekilde yorumlanmasıdır.

Bizansiyen Hıristiyanlık, gerçek Hıristiyanlıktan uzaklaşma anlamına gelse de Paganlıktan(Puta tapıcılık) yeni bir dine ve ahlaka geçiş olduğundan bu farklılık bile imparatorluğun ömrünü uzatabilmiştir.

Ne kadar deformasyona uğrarsa uğrasın Bizansiyen Hıristiyanlık, Paganlıktan hem kitabî birikim hem de ahlak olarak ilerideydi.

Bizans halkı ve biraz da sarayın ahlakındaki değişim, Müslümanlarca önemsenmese de “ahlaktaki basit ve gözle görülür düzelme” bir devletin ömrünü yüzyıllarca uzatmaya yetmiştir.

***

Türkler Müslüman olurken ilim ve irfan tahsilinden geçerek Müslüman olmadılar. Türklerin Müslüman olmaya başladıkları dönemde İslam’ın teorik ve pratik 300 yıllık bir birikimi vardı.

Osmanlı’ya gelindiğinde Müslüman aleme siyasal istikrarsızlıklar hakimdi. Bilim, ekonomi, mimari, ahlak ve inançtaki zafiyet de ileri düzeydeydi.

Osmanlı Türkleri, en iyi bildikleri konuda Müslümanlar adına “idare”ye talip oldular. Fakat Orta Asya’da edindikleri idare tarzı, Anadolu’da büyümeye başlayan bir devleti yönetmeye yemiyordu.

Osmanlılar yönetimde iki kaynaktan fazlası ile yararlandılar. Emevi, Abbasi, Selçuklu… hanedanlıklarının birikiminden… Bir de hemen yanı başlarında, bin yılı aşkın bir birikime sahip olan Bizans’tan...

Kur’an’ın, Hz.Muhammed’in ve dört halifeninidare” tarzını ise benimsemediler. Çünkü Müslümanlar ilk dönem yönetim modelini yüzyıllar önce terk etmişlerdi. Bunu çağrıştıracak bir uygulama ne Türk geleneklerinde ne de Bizans’ta vardı.

Osmanlı’nın 1453’e kadarki dönemde “yönetim”, savaşta ve barışta “ordu”ya dayanıyordu.

1453’e kadar daha çok ordu, oldukça az olan bürokrasi yerini, Fatih ile beraber başlayan yeni dönemde “Bizansiyen bürokrasi”ye bıraktı.

Osmanlı’nın Fatih öncesinde güçlü bir İslami birikimi olmadığı gibi Fatih’ten sonra da olamadı. Kurulan çok sayıdaki medrese sadece devlete bürokrat yetiştirdi.

Bu iddiamızı abartılı bulanlar olabilir:

Yüzyıllarca Osmanlı’ya başkentlik yapmış İstanbul’da “yeni bir bilim” doğmadı. Oysa 1453 ile başlayan yeniçağda Batı’da baş döndürücü yenilikler ve yeni bilimsel keşifler ve yeni bilim dalları doğmaktaydı.

Fetih ile birlikte Konstantinopolis, İstanbul oldu ama Hıristiyanlığa yaptığı kötülüğü İslam’a da yapmaktan vazgeçmedi.

Osmanlı Devleti, Kanuni’den sonra iyice bürokratik bir nitelik kazanınca, paşa sınıfı, askerliği ikinci plana atarak savaşa gitmeyen Padişahlara yalaka oldu.

***

Emirleri Allah’tan alması gereken İstanbul uleması, Konstantinopolis günlerinde olduğu gibi emirleri Sultan/Kraldan aldıkları için devletin ve milletin “hiçbir” sorununa çözüm bulamadı. Kurnazlığın ve ilm-i siyasetin şahikalarını sergileyen İstanbul uleması, yeni denebilecek bir kitap dahi yazamadı.

Batı bilimleri ve teknolojisi ile çok geç tanıştığında ise çoktan iş işten geçmişti. Padişahlar, Batılı filozofları bile şaşırtacak ölçüde peş peşe yenilikler yaparken, buna İstanbul ulemasının tepkisi sadece “gavurlaşıyoruz” oldu.

Yeni yeni ortaya çıkan ve Batı’dan da etkilenen Osmanlı aydınlarının önemli tespitlerinden biri de şu oldu:

Gayrimüslimler ticaretten ve sanayiden başka bir şey düşünmezken Müslüman okumuşlar ise devlete memur olmak istiyordu. Müslümanlar devlette görev alma hastalığından kurtulmadıkları sürece bu devletin kanun çıkararak kalkınması mümkün değildir, demişlerdir.

***

Cumhuriyeti kuran kadronun çok iyi bildiği bir konu vardı:

Müslüman halkı, devlete memur olma hastalığından kurtarmak lazım!

Cumhuriyet’in Müslüman halka yaptığı en büyük iyilik, onları bürokrasiden uzaklaştırıp her türlü ekonomik ve sosyal hayatın içinde yer almaya mecbur bırakmasıdır. Yeni dönemde dindar halk, devlete memur olma ümidini yitirince, Osmanlı döneminde Gayrimüslimlerin yaptığı her mesleği öğrenmek zorunda kaldılar. Bir süre sonra atölye düzeyinde üretime yöneldiler. Çok geçmeden yeni yeni atölyeler ve fabrikalar Anadolu’nun ücra kentlerine kadar taşındı.

Aradan 50 yıl geçmişti ki Türkiye’nin özel sektörü, dünya pazarlarına açıldı.

Cumhuriyetin bu başarısının bin yıllık Anadolu İslam tarihinde örneği yoktur.

***

Meşrutiyet aydınlarının tedavisi olmayan bir hastalık gibi gördükleri “devlete memur olma” ve “devlet destekli zengin olma” illeti, ne yazık ki doksan yıl sonra yine büyük bir zafer gibi Müslümanın yakasına yapıştı.

Devletten makam, mevki, ihale, himaye, kayırma, torpil, bizim de hakkımız… illeti, Bizans’ı ve Osmanlı’yı bitirdiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni de bitirecek.

Bilimin, başarının, imanın, ahlakın, üretimin, yeniliklerin… yerini devletten makam, mevki, ihale, himaye, kayırma, torpil, bizim de hakkımız… görüşü aldı ise…

Ahlaki çöküntünün önü alınamıyor ise…

İstanbul uleması da yöneticilerin ve zenginlerin yanlışlarına fetva yetiştirme derdinde ise büyük çöküş kaçınılmaz gibi görünüyor.

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen 1 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Filiz SEZER
Filiz SEZER
Etkili fedakârlık ve kayıp milyarlar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’in deprem bölgesindeki büyük dayanışması…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu seçimin neden bunca talibi var?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva