İtalya’nın Torino kentinde 12. Kez düzenlenen Terra Madre- Salone del Gusto’dan düşüne düşüne döndük. Dünyanın hemen her yerinden Terra Madre’ye katılan 5000 delege “Gezegeni koruma” kararlılığını dile getirdi 4 gün boyunca. Ama ne fayda?

Kurucu lider Carlo Petrini’nin dile getirdiği gibi Fast Food ile Slow Food arasında seçim yapmak bizim seçimimizdir. Ama etik ve sürdürülebilirlik için insanlığın önünde Slow Food’dan başka seçenek de yok. Ama ne fayda?

Bu yıl da çok sayıda konuşmacı dinledik, Türkiye’nin gıda problemleri üzerine görüşlerimizi dile getirdik.  Dinlediklerimiz arasında daha önce bir yazımızda düşüncelerini paylaştığımız Avrupa Sağlık ve Gıda Güvenliği Sorumlusu veya Komiseri Vytenis Andriukaitis’in söyledikleri çok önemliydi.

Komiser Andriukaitis’e göre 21. Yüzyılın Skandalı, “gıda atıkları”… Andriukaitis. Avrupalı ??tüketicilerin yılda 95 ila 115 kg arasında yiyeceği çöpe attığını buna karşın Afrika ve Asya’da milyonlarca kişinin de aç karnına yattığı gerçeğinin kabul edilemez olduğunu söyledi. AB, 2030 yılına kadar gıda atıklarını azaltmak olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmeyi taahhüt etmiş durumda ama Andriukaitis'e göre bu iş kolay değil.

“Antimikrobiyal Direnç: Büyüyen Tehdit” Salone del Gusto’da en çok konuşulan mevzulardan biriydi. Antibiyotik Direnişine adanan forum sırasında Komiser Andriukaiti, çiftçilikte gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımının durdurulması çağrısında bulundu ve “gelecekte daha da kötüleşeceği” kaygısını dile getirdi.

Şunu duyduğumda şaşırdım: Sadece AB'de, Antimikrobiyal direnç yılda 25.000 bin insanın ölümüyle bağlantılı imiş. Şimdi bir de Türkiye’yi düşünün bakalım!

2016 yılında AB, hayvancılık için yem katkı maddelerindeki antibiyotikler üzerindeki ilk yasaklardan birini uygulayarak diğer ülkelerin de aynısını yapmasına yol açmıştı. Geçtiğimiz yıl, Üye Devletlere AMR'ye yenilikçi, etkili ve sürdürülebilir yanıtlar sunmalarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir AB eylem planı hazırladı. Ancak sivil toplum, daha somut ve acil eylemlerin yapılmasını bekliyor.

Komiser ayrıca, AB'deki Sözleşme Atık ve Gıda Güvenliği konusunda biz delegelerin sorularını yanıtladı…  Tartışma sırasında, GDO'lar, böcek ilaçları, gıda atıkları ve yeni fidan dikim teknikleri gibi kritik konularda bir dizi farklı görüşe tanık olduk. Bazıları çok şaşırtıcıydı. O konuyu ayrıca yazacağım.  Anlaşmazlıklara rağmen, tartışmalar, vatandaşların ve politika yapıcıların, bir konsensüs arayışında gıda ve güvenliği gibi kritik konularda fikir alışverişinde bulunmaları için bir ortam sağlamanın önemini pekiştirdi.

İNGİLİZLERİN ŞAŞIRTMASI

Bu kadar önemli konular dile getirilirken İngiltere’den gelen haber ortalığı karıştırdı… Diyebilirim ki, 4 gün boyunca üzerine en çok spekülasyon yapılan mevzu bu oldu. İngiliz yetkililer, Brexit sonrasında Avrupa Adalet Mahkemesi’nin “gen düzenleme” tekniklerinin genetik modifikasyon sayılacağı yönündeki kararının bağlayıcılığının kalmayacağını, konunun daha yumuşak bir şekilde yeniden ele alınacağını ifade ettiler.

Bunu hemen herkes, İngitere, AB’den ayrılınca ilk iş GDO’lu üretimi rahatlatacak kararlar alacak diye anladı.

Avrupa Adalet Mahkemesinin “gen düzenleme” tekniklerine yönelik kısıtlama kararı üzerine İngiltere Çevre Bakanı Michael Gove’a açık mektup gönderen tarımsal teknoloji uzmanı 33 bilim insanı, genleri düzenlenmiş bitkilerin geleceği konusuna açıklık getirilmesini istemişti. Mektupta şu ifade yer almaktaydı: “Birleşik Krallığın bitki genetiği konusundaki gücünün korunması; verim ve rekabet gücünün artırılması amacıyla inovasyonun kullanılması; insan sağlığı ve çevrenin korunması alanlarındaki sorunlarla mücadele edilmesi konularında hükumetin acilen cevaplaması gereken sorular olduğunu düşünüyoruz.”

Terra Madre’den anlatacaklarım bitmedi