Nedim ATİLLA
Ahilik ve gerçekler...
26 Mayıs 2016 Perşembe

Bu yıl da öyle oldu. Ahilik haftası kutlanıyor ve ben Anadolu’nun güzel insanlarının sadece iş hayatını değil, yaşama biçimini de yansıtan “Ahilik” kültürünün sembolik bir kaç kıyafet giyilmesinde ve konuşmada kalmasına üzülüyorum... Ahiliğin yerine Anadolu farklı bir şeyler koyamadı ve başta Yunus Emre olmak üzere ahi kültürünün bütün önemlü kültür ögeleri yitti gitti.

Bu yazıyı hazırlarken elimdeki eski notlara döndüm... Bedrettin Noyan Dedebaba, Rıza Zelyut gibi ustam kabul ettiğim insanların yazdıklarını bir kez daha okudum... Aslında Ahilik ile ilgili bilgiler çok dağınık ve küçük küçük notlar halindedir, bunun nedeni de içlerinde “kalem ehli” sayılanların azlığından gelmektedir. Topluluğun, işleyişini anlatan bu kısa risalelere “Fütüvvetname” adı verilmiş, bunlar ahilerin uyması gereken kuralları, törenleri ve yaşayışları anlatan bilgileri içermektedirler.

Ahi Arapça bir kelime, “kardeşim” anlamında. Kelimenin diğer bir kökeni olarak ta Türkçe “aki” kelimesini gösteriliyor. Divan-ı Lügat-ı Türk'te ve Kitabül Hakayık gibi eski Türkçe eserlerde Aki sözcüğü karşıtı "yiğit, eli açık yardım sever insan" anlamında. Dönemin Arapça kelime kullanmaya meyilli olmasından “aki” kelimesi “ahi” kelimesi ile bütünleşmişti.. Ahilik  Anadolu'da 13. Yüzyılda Ahi Evren, asıl adı Nasirüddin Mahmut el Hayi olan, 1171-1261 yıllarında yaşamış bir “Horasan Ereni” tarafından kurulmuştur. Horasan Erenleri başlı başına bir yazı konusudur. Bu köşede yer alacaktır. Ahi Evren, Konya, Kayseri, Denizli ve son olarak uzun yıllar Kırşehir’de ikamet etmiş Ahi teşkilatını da Kırşehir’de kurmuştur.

Ahilik, 18. Yüzyıla kadar varlık göstermiş, daha sonra “Gedik” adını alarak “Lonca” sistemi gibi çalışmıştır. Anadolu şehir ve kasabaların da yaygınlaşan örgüt, bulunduğu yörenin ekonomik ve sosyal yapısında düzenleyici görevini başarı ile sürdürmüştür.

Gelelim “fütüvvet” e... Arapça “feta” yani yiğit eli açık, gözüpek, iyi huylu, kelimesinden türemiş olan “fütüvvvet” ehli kişiler, Kur'an-ı Kerim'de övgü ile bahsedilen cömertlik, yiğitlik, gözüpek olma, yardım edici, olgun kişilik vasıflarını taşıyıp bir tür teşkilat kurmuşlardır.

Eski çağlarda devlet otoritesinin zayıflığı insanların can ve mal güvenliğini her yerde sağlayamıyordu. Her yörede toplumun bu ihtiyacını gidermesini kendine görev bilmiş, ahlak bilginleri, ulemalar, tespit ettikleri kurallara uygun gençleri etraflarına toplayıp örgütlemiş, halka yardımcı olmuşlardır. Bu gözüpek, yardımsever gençler, halkın can ve mal güvenliğini sağlamada yararlılık göstermişlerdir. Bu sistem Arap ülkeleri, İranlılar ve Türkler arasında yayılmıştır. Adı geçen gençlere Araplar “ayyar” “şatır” adını verirken İranlıların aynı manada çalışan gençlere “rind” “civanmert”, Türkler ise “alp” ya da “alperen” gibi isimler vermişlerdir. 10. yüzyılın sonunda Abbasi Halifesi Nasır Lidinallah Arabistan'da dağınık halde bulunan bu örgütleri bir araya getirmiş, bir tüzük altında çalışmalarını sağlamıştır. İşte bu birleşik topluma “fütüvvetçiler” denmiştir. Kurmuş olduğu bu örgütün başına da kendisi geçmiştir. Fütuvvetname adını verdiği eseri tüm İslam alemine dağıtarak benzer örgütlerin kurulmasını sağlamıştır.

Türkler batıya göç ederek dalga dalga Anadolu'ya yerleşince Anadolu'da sosyal yapı değişmiş, ticaret ve zanaatta canlılık görülmüştür. Lakin Anadolu'nun yerli halkını oluşturan Hıristiyan toplumlar zanaat ve ticaretle uğraşıyorlardı ve ticaret onların tekelinde idi. Orta Asya'da 13. Yüzyılda beliren Moğol istilasında önemli ticaret, zanaat ve kültür merkezleri, Semerkant, May, Buhara, Belh dağılmış, ahali büyük göçle Anadolu'ya gelmişti. Yeni gelen göçmenler zanaatı ve ticareti bilen kişilerden oluşuyorlardı. Bu kişiler kurdukları dükkanların, atölyelerin yerleşik sistem karşısında varlık gösterebilmesi için yeni oluşum gerekiyordu ve bunun alt yapısı da bilgi olanak hazırdı. İşte bu açığı gören  Nasıraddin Mahmut (Ahi Evren) ki aynı zamanda debbağlık yapan bir şeyh idi, Ahiliği üç temel esasa dayalı olarak kurdu; *Yiğitlik *Ahlaklılık ve * Zanaat...

Ahi'lerin toplandıkları, konuklarını ağırladıkları yerlere “zaviye” denirdi. Yörenin zengin, hatırı sayılır kişileri tarafından yaptırılan bu mekanlarda iyi ahlak sahibi, zanaatkar gençler bağlanıp, onların manevi, ahlaki yönlerinin yücelmesi sağlanırdı. Zaviyelerde gençlerin duygusal, edebi ve sosyal terbiyeleri ile meşgul. olanlara “Muallim Ahi” denirdi.

Gençlere, Kur'an okuma, yemek yapma, raks, şiir söyleme, tarih ve tasavvuf kültürü, edebiyat dersleri verilirdi.  Toplantılara gençlerin yanısıra öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler,  gibi yörenin seçkin kişlileri devam ederlerdi. Üyeler gündüz zanaatlarını icra eder, para kazanırlar, kazançlarının bir kısmını ikindiden sona başkana verirler, bu para ile akşam yapılacak olan toplantının gerekli malzemeleri alınır, akşam da hoşça vakit geçirilirdi. Zaviyelerde ikinci aşama eğitim olurdu. Silah kullanma, spor, kılıç kullanma gibi beden geliştiren bir terbiye sistemi de mevcuttu. Özellikle bu terbiyeyi alabilmek için birinci grup terbiyede alınacak derslerin tamamlanması gerekiyordu.

Ahilik bağnazlığa karşı, dünya ile barışık bir yaşam felsefesidir. Gençler şefkat duyguları ile, yardım severlik ile, yedirmek, içirmekle, insanlık idealleri ile dopdolu bir eğitimden geçiyorlardı.

Ahilikte günümüzde üzerinde özenle durulan üretici ve tüketici hakları konusunda çok önemli uygulamalar yapmıştır. Koymuş olduğu kurallar, tüzükler ve narhlar bugün dahi övgüyle  anılacak seviyededir. Belediyelerin kurulması ile birlikte teşkilatın çıkardığı bu kurallar, tüzükler, belediyelere de yol göstermiş hatta aynen belediye tüzüğü olarak kabul edilmiştir, resmileştirilmiştir.

Zanaat ve meslekler arasında gerekli her tür malın tedarik edilmesinde, imalinde, satışında gerekli kuralları koyarak, meslektaşlar arasında rekabet, çekemezlik gibi sürtüşmeleri önleyici tedbirleri alarak bu durumu baştan ortadan kaldırmış böylece mesleki ahengi sağlamıştır.. Günümüzde bile kötülüğünden her gün yakındığımız, istifçilik, karaborsacılık, tefecilik, fahiş fiyatlarla mal satma gibi eylemlere karşı önleyici kuralları koymuş, yapanlar hakkında cezalar getirmiştir.

Ne yazık ki bu güzel insanlar kaybolup gittiler... Kapitalizm her işte olduğu gibi ahiliği de sildi süpürdü...

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Statlara sığmayan 23 Nisanları özledik!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İlk Milli Bayramımız!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
CHP ne yaptı, ne yapmalı?
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
CHP'li ıstakozlar iş başında...
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Ayıptır söylemesi' denilirken…
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva