21 Mayıs’a birkaç gün kaldı.

Partilerin aday sıralamaları belli olacak…

Ve aynı zamanda “kimin ne kadar seçilme şansı olduğu” da açıklık kazanacak.

Her seçim öncesi en çok tartışılan konuların başın da “ithal adaylık” geliyor.

Nedir “ithal adaylık”?

Aday olduğu şehirle hiç ilgisinin olmaması… Yani çok kullanılan bir deyimle “dikili ağacının” bulunmaması.

Zamanımızda artık hemen hemen hiç kimse doğma büyüme ve yedi sülalesi o şehre ait olmuyor. Ama çok uzun zaman oturuyorsa ve hayatını o şehirde kazanmış veya kazanıyorsa o artık o şehre ait kişi demektir.

İşte “ithal aday olmasın” derken, kastedilen belirtmeye çalıştığım özellikleri taşımaması demek isteniyor.

Şimdi hoşgörünüze sığınarak ve konuya daha bir açıklık getirmek için kendimden örnek vereceğim:

1973 yılının sonlarına doğru İzmir’e geldim.

Yani tam 45 yıldır İzmir’deyim.

Burada evlendim.

Burada avukatlık yaptım.

Çocuklarım bu şehirde doğdu ve ilk orta ve liseyi burada okudular.

Burada siyaset yaptım.

Ayakkabı boyacısından, berberime kadar hemen her kesimden insanla dostluk ve komşuluk arkadaşlık ilişkilerim var.

Sokakta yürürken en azından üç-beş kişi ile dostça selamlaşıyorum.

İlaveten, o zaman mensup olduğum partinin her kademesinde görev yaptım.

Hasılı ben belki doğma değil ama yaşayan olarak İzmirli’yim.

Gösterilecek adayların da bu tarzda olmaları gerekir diyorum ve genel kanaat da bu noktadadır.

Geçmişte milli bayramlarda Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Heykeli’ne Türk Parlamenterler Birliği adına çelenk koyarken bir kez bile görmediğim milletvekilleri vardı…

Derler ya:

“Gültepe’de bıraksan Konak’a gelmeden kaybolur…”

Bu kadar mı?

Yetmez.

Parti örgütünde çalışmış olmaları da tercih sebebi olmalıdır.

Çünkü örgütte çalışmış olmak asla kolay bir iş değildir. Maddi ve manevi pek çok fedakarlığı gerektirir.

Gecesi gündüzü yoktur.

İl veya ilçeyi avucunun içi gibi bilmek durumundadır. Kendisine veya evine göstermediği ilgi ve gayreti pek çok kere partiye gösterir.

Elbette bu şartlarla birlikte gerekli bilgi birikim ile donanımının da olması gerekir.

Sonuç olarak:

Bizi birinci derecede İzmir ilgilendirdiği için gösterilecek adayın İzmir’le ilgisi olmalıdır. Öyle “geçiyordum uğradım” kabilinden bir ilgi asla yeterli değildir.

İlaveten parti örgütünde aktif görevleri olmalıdır.

Hiç şüphesiz bunlar “yeter şart” değildir ve öncelikle belirttiğim gibi bilgi birikim temel şarttır.

Ve…

Mutlaka kadın adaylara yeteri kadar öncelik verilmelidir.

Türkiye buna her zamankinden şimdi daha muhtaçtır ve hatta mecburdur.

21 Mayıs’a birkaç gün kaldı.

Göreceğiz akla karayı…