“Yeryüzünün en berbat zamanlarına denk geldik!” Çevremde bu yakınmayı duymadığım gün yok.

Ne yazık ki Dünya ve Türkiye ölçeğinde sıkıntılar günbegün büyürken dertler uç uca ekleniyor, her şey üstümüze üstümüze geliyor; ekonomik kriz, iklim krizi, sağlık krizi, kuraklık, seller, yangınlar, depremler…

Ve İzmir bunların hepsini yaşadı, yaşıyor. Başımıza gelmeyen kalmadı.

Kabusa uyanır gibi güne uyanmak psikolojimizi bozuyor. Yangınlarla yatıyor, sellerle kalkıyoruz. Salgından kaçarken geçim sıkıntısına yakalanıyoruz. Tedirgin ve gergin geçiyor günlerimiz.

Ve otuz aydır, Tunç Soyer bütün bu dertlerin orta yerinde, İzmir’i yönetiyor.

Ve onca haklı mazeretin arkasına bir kere olsun sığındığını görmedim.

Şehrin altyapı hizmetlerini iyileştirmek, ulaşım sorununu çözmek, iklim kriziyle mücadele, kentsel dönüşüm, yeni tarım politikaları oluşturarak kuraklıkla mücadele, yardımlaşma ve dayanışma, afetle mücadele için örgütlenme, körfez ve nehirlerde kirlilikle mücadele, şehrin yeni turizm politikalarını oluşturmak, kültür mirasına sahip çıkmak, uluslararası ilişkilerde İzmir’i öne çıkarmak, salgınla mücadele, eğitim ve çocuklar… Hemen aklıma gelenler…

Böylesin zor koşullarda ve imkânsızlık içinde mücadele eden Tunç Soyer’in gerçekten insan üstü çaba gösterdiğini biliyorum.

İçinde fırtınalar koparken yüzünden eksik etmediği gülümsemeyle moral ve umut vermekten de hiç vazgeçmedi.

Şehrin giderek büyüyen kaostan en az hasarla çıkması için kavgaya değil uzlaşmaya, sevgiye, anlayışa, hoşgörüye ihtiyaç var.

Bu mücadele, siyasi gruplar arası rekabet konusu değildir. Olağanüstü koşullarda verilen varlık mücadelesidir.

Tunç Soyer herkese eşit mesafede duruyor, uzlaşmayı biliyor, insancıl, çalışmayı seviyor, zorluktan yılmıyor; Bırakın da İzmir için iyi şeyler yapsın.

Sayın Başkan, zor zamanlarda İzmir’in başında.

Zor zamanda doğru adam.