Ne Nebati Bey'in gözlerindeki ışıltıya bakacak halimiz var, ne boyuna yükselen fiyatlarla baş etmeye!
Sıcakların da bezginleştirdiği ruhumuzda derin karanlıklar çevreliyor umutları...
Gençlerin 'Yurt dışına gitmek istiyoruz' haykırışı bundan…
Doğrusu; anlamak gençleri, çözüm bulmak; 'Ölen ölür kalan sağlar bizimdir' mantığı yerine...
Ama... Nerde!
Umut bağlananlar 'umutsuzluk', çözüm beklenenler 'çözümsüzlük' havasında...
Ben yine de umutluyum; 'kışın sonu bahar' diyerek...
Ama.. Bir 'vefasızlık rüzgarı' da var, önüne herkesi katıp götürme arzusunda...
Ve 'İhtiras tramvayı' bundan yararlanma beklentisinde...
İşin özü; Ne çok kullanır olduk; 'Vefa İstanbul'da bir semt' diye..
50 yaş üstü tamam da, 20'li yaşlarda da duydukça 'aman' dedim, bunda bir iş var!
Herkes 'vefasızlık'tan şikayetçiyse durup - düşünme zamanı!
Genç - yaşlı, kadın - erkek...
Oysa ne çok sevgi verdiğinize inanırsınız.. Ne çok saygı gösterdiğinize...
Hayatını kurduğunuz - kurtardığınız, hatta 'canı – ciğeri', kurtarıcısı olduğunu düşündüğünüz insanlardan yersiniz ilk tokadı!
Belki palazlanmıştır o, belki yeni kurtarıcıların ağındadır.. İstemeden 'minnet ve şefkati mi boğazlamaktadır' yoksa!
Yoksa… Zayıflığını mı anımsamaktadır, sizin sevgi eliniz ona dokundukça; 'güçle mutlu olmak' yerine?
'Körün gözü açılınca kırdığı ilk şey bastonudur' diye boşa söylememiş atalarımız...
Çok özveri - özen, vefasızlığı mı besler ufak - ufak 'canında'!
Zamanı daraltmak yerine 'arkadaş - dost denilenlerde indirim' yapmak mıdır doğru olan?
Kimbilir!
Yüreğimde beyaz güvercinin kanat çırpışları, dilimde Özdemir Asaf:
'Bunca vefasızlıktan sonra / bazılarının ederi kalmadı artık gönlümde / Kaça deseler HİÇ'e sayarım'...
Hadi..
Ben yine Mevlana'ya açayım gönül penceremi:
'Vefasızdan medet umma, o yıkık bir köprüdür'...