Ümit YALDIZ
Liman tartışmasına bodoslama bir giriş!
23 Ekim 2014 Perşembe

Yaşadığımız coğrafyada endişe verici hatta ürkütücü gelişmeler yaşanırken yerelde gazetecilik yapmak hiç de kolay değil… Paket paket açılan ama açıldıkça terazisi/şakülü kayan adalet, darbe yıllarını andıran ‘iç güvenlik’ hamleleri, sokaklarda her an patlamaya hazır kitleler... Yaklaşan seçimler, bekleşen yatırımlar…
İç siyasetteki alternatif yol çabaları… Yeni partiler, lider adayları…
Alışageldiğimiz modellerin çok ötesinde parlamenter sisteme sığmayan bir cumhurbaşkanı… Atanmış bir başbakan… İnandırıcılığını yitirmiş bir muhalefet…
Üç aşağı beş yukarı manzara böyleyken İzmir’in kronikleşmiş sorunları etrafında kalem oynatmak abesle iştigal sayılsa da…
‘N’parsın’ deyip kentin gündemine şöyle bir baktıktan sonra iştah açıcı bir tartışmaya ucundan kenarından ortak olmaya niyetlendim. Son yıllarda pek çok açıdan yalnızlaşan ve de merkezi idareden adeta uzaklaşan kent aynı sorunların etrafında dönüp duruyor.
Geçen yıllarda bu tanımı bir kaç kez yapmıştım. ‘İzmir yılın 6 ayında metroyu kalanında da körfezi konuşan/tartışan bir şehre dönüştü’ demiştim.
Neyse ki meşhur metro (Üçyol-Üçkuyular) bitti.  
İlk altı ay için yeni tartışmaya ihtiyaç var şimdilerde... Metronun yerine ‘stadyumu’ koymaya çalışıyoruz mesela. Herkesin konuştuğu ama hiçbir şeyin yapılmadığı stadyum konusunda bakanlık, büyükşehir belediye başkanlığı, ak partili vekiller; ilçe belediye başkanları, odalar-borsalar, ünlü yerel kalemler dâhil herkes ama herkes konuştu.
Nereye/ kaç kişilik yapılacak, kim yapacak gibi sorulara aylardır yanıt arıyoruz?
Metrosu elinden alınmış AK Partili vekiller CHP’ye ve Kocaoğlu’na buradan yüklenmeyi deniyorlar. Kocaoğlu ise ‘altı aydır bakandan randevu alamıyorum’ diye feryat ederek altı yıldır üzerinde çalıştığı meselede ‘bir arpa boyu yol’ kat edememenin isyanını yansıtıyor sahaya.  Bakanlık ‘butik’ sayılabilecek ölçülerde iki stadyum ihalesini çoktan yaptı.
Rant değeri yüksek stadyumların yerlerinde AVM projeleri çizilmeye başlandı.
İzmir’in beyaz yapısı AVM lobisinin güdümünde tarihi statların yıkılmasına taraftar oldu. Taraftarlar ise tüm bu gelişmeleri çoktan yargıya taşıdılar.
Yani uzun zamandır Süper Lig’de takımı/temsilcisi olmayan, 100 yıllık takımları 2-3 bin kişiye oynayan İzmir’de tam da alışık olduğumuz gibi, sonu ‘mahkemede/karakolda biten’ bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi.
Görüldüğü üzere stadyum konusunda bir noktada buluşamadık. Ama bugünlerde yeni bir tartışmanın filizlendiğine şahit oluyoruz. Konunun tarafları son derece hararetli…
Tartışma kurvaziyer turizmi üzerinden başladı aslında. Sonrasında limana sıçradı.
İzmir Ticaret Odası’nın çeyrek asırlık başkanı Ekrem Demirtaş, Kültür Turizm İl Müdürü Abdulaziz Ediz’in düzenli olarak açıkladığı istatistikî rakamlara ateş püskürdü.
Çünkü o rakamlarda İzmir’in kurvaziyer turizminden aldığı payın geçen yıllara oranla azalmaya başladığı vurgulanıyordu.
Demirtaş haklı tepkisini yanlış adrese ‘over dozda’ yöneltmiş olabilir.
Ama kurvaziyer turizm denildiğinde Demirtaş İzmir’de konuşma hakkı ve önceliği olan bir numaralıdır isimdir. Hatta ‘Ne dese haklıdır desek’ yeridir. Çünkü İzmir kurvaziyer turizmle tanışmış hatta yarım milyon gibi ‘tarihi sayıları’ yakalamışsa bunda en büyük pay ve emek Demirtaş’ındır.
Yiğidi öldür hakkını yeme’ sözünden hareketle Demirtaş İzmir’de kurvaziyer turizminin babasıdır.
Devletin karşılamadığı ayakbastı parasından tutun da İzmir’in kurvaziyer haritasına dâhil edilişine kadar pek çok alanda İTO Başkanı Demirtaş’ın kişisel/kurumsal çabası göz ardı edilemez. Kaldı ki tipik bir Egeli olarak tanımladığım ve çoğunlukla bir Efe gibi zeybeği/ oyunu tek başına oynamayı seven Demirtaş bu konuda başta yerel yöneticiler olmak üzere yalnız bırakılmıştır. Ama oyunu yalnız oynamayı sevdiğinden olsa gerek bu yalnızlık onu yıldıramamıştır.
Demirtaş’ın canhıraş bir mücadele verdiği kurvaziyer turizmini bir adım daha öteye taşımak için konunun asıl tarafları (yerel yönetim-merkezi idare) şu ana kadar dişe dokunur hiçbir adım ne yazık ki atmamışlardır.
En basitinden yarım milyon turist kapasitesini yakalayan İzmir’in bir kurvaziyer limanı halen yok. Fazla geldiklerinde kurvaziyer gemiler konteynır limanına yanaşmak zorunda kalıyor.
Devasa gemilerin zengin müşterileri kentte ne yazık ki hak ettiği gibi ağırlanmıyor. Ve İzmir kurvaziyer turizm pastasından hak ettiği dilimi ne yazık ki yiyemiyor.
Taksicisinden, lokantacısına, hediyelik eşya piyasasına kadar geniş yelpazede atılması gereken acil adımlar var.
Acilen kente yakışır bir kurvaziyer limanı Ankara’nın atacağı ilk adım. Yerel yönetimlerin üstü açık otobüs tahsisinden öteye geçip kurvaziyer turiste dönük somut adımlar atması ikinci…
Kültür-Turizm Bakanlığı’nın ören yerlerindeki güvenlik-rehberlik gibi temel hizmetlerini eksiksiz yerine getirmesi…
Yani kente ayak bastığı andan itibaren geçirdiği kısa sürede o turistin hafızasında İzmir’in kalıcı bir yer edinmesi gerekiyor.
Bunun için İzmir’in pek de başarılı olamadığı şeyi yapması yani ‘birlik olması’ gerekiyor.
Gelelim Alsancak Limanı tartışmasına…
Azeri Devlet Şirketi Socar’ın Türkiye Başkanı ve Petkim’in Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz diyor ki özetle;
“İzmir’in Alsancak Limanı’na ihtiyacı” kalmamıştır. Çünkü Nemrut Körfezi’ndeki özel limanların kapasitesi 3 milyon TEU’yu geçmiştir.
Yavuz’un sözlerini “nalıncı keseri’ mantığıyla okuyup “Kendine yontuyor’  gibi son derece basit/düz bir mantıkla okursak yanlış yaparız.
Çünkü bu yaklaşım da yeni değil… Aslında eski bir tartışmanın fitilini yeniden ateşliyor Kenan Yavuz.
Dahası İzmir’in Alsancak Limanı’na ihtiyacının kalmayacağı hatta limanın kent merkezinden taşınması gerektiği fikri bu kentte on yıllar öncesinden ortaya atılmış ve de tartışılmıştır.
Bir devlet limanı olan Alsancak merhum Başkan Piriştina döneminde yapılan ve bölgenin planlanmasına zemin hazırlayan uluslar arası fikir yarışmasında da yok sayılmıştı.
Dahası konteynır limanının yerine yolcu iskelesi tarzında daha çok kurvaziyer limanını andıran bir yapı öngörülmüştü. Bugün o fikir yarışmasının meyveleri filizleniyor. Yani Bayraklı-Turan bölgesindeki gökdelenler filizleniyor. Ve ne gariptir ki liman da tıpkı o yarışmada öngörüldüğü noktaya doğru evriliyor.
O gün kıyameti koparan ve topyekûn karşı çıktığımız bu fikir bugün sektörün temsilcileri tarafından açıkça dillendiriliyor. O gün bu fikrin hiçbir temeli yoktu. Çünkü Demirtaş’ın altını çizdiği gibi bin yıllardır liman kenti olan İzmir’de Alsancak’a alternatif bir liman düşünülmemişti. Bugün Nemrut körfezinde, Çandarlı’da, Aliağa’daki limanlar Alsancak’ın çok üzerinde… Kaldı ki körfez çamurunun devlet eliyle taranmaması ve gereken teknik yatırımların yapılmaması ve de ‘yeni nesil gemilerin ‘derinlik endişesiyle’ yanaşamaması’ gibi uluslararası rekabet açısından kenti zora sokacak bir defoya da sahip Alsancak…
Dahası devlet belki de ‘Çandarlı’ya yapıp satmayı planladığı’ Avrupa’nın sayılı limanlarından birine rakip olmaması için Alsancak’ı 2. ligde tutuyor.
Yani meseleye her zamanki İzmir muhafazakârlığıyla yaklaşıp ‘Alsancak limanını yedirmeyiz’ mantığıyla bakmak bence tribünlere oynamaktır. Belki kısa vadede taraftar kazandırabilir. Ama orta vadede kente ciddi bir katkısı olmaz. Hatta bu haliyle Alsancak Limanı İzmir’e ve ihracatçıya kazanç yerine yük olmaya adaydır.
Ve de bugün Yavuz’u eleştirirken ‘Çin ve Azeri’ vurgusu yapan Demirtaş’ın ‘devletin limanı’ diye sahip çıktığı Alsancak’ın birkaç yıl önce Danıştay kararıyla kimlere gitmek üzereyken elde kaldığını da unutmamak gerekir.
SOCAR Başkanı Yavuz Alsancak’ın kurvaziyer gemileri için ideal olduğunu savunuyor.
Demirtaş ise ‘100 bin kişinin ekmek yediği Alsancak Limanı’nı yedirmeyiz’ diyor.
Tabi ki bazı sorular orada kalıyor. Mesela;
Liman sektörü Bakırçay aksına kaydığında o 100 bin kişi aç mı kalacak?
Büyük bölümü aynı işi o bölgede yapmaya devam edemezler mi?
Yahut sözü edilen limanlar (Nemrut Körfezi, Çandarlı, Aliağa) da İzmir sınırlarında değil mi?
Yani limanların bu aksa gitmesi İzmir’in asırlardır taşıdığı liman şehri kimliğini ortadan kaldırır mı?
Kaldı ki her geçen gün biraz daha ağırlaşan kent trafiğine yönelik tır yoğunluğunu saymıyorum bile. Ve de körfezde mütemadiyen limana giriş sırası bekleyen dev konteynır gemilerini…
Özetle doğrudan ve ticari açıdan taraf olsa da Yavuz’un tespitlerinde haklılık payı büyüktür.
Kaldı ki kendi ifadesiyle ‘400 milyon lira yatırıp liman yapan’ bir kurumun bu konuda herkesten çok konuşma hakkı vardır.
Kurvaziyer konusunda nasıl ki Demirtaş’ın herkesten önce ve herkesten fazla konuşmaya hakkı varsa liman konusunda da bana göre Kenan Yavuz aynı noktadadır.
Devlet İzmir körfezindeki tarama-tevsii işini 20 yıldır erteliyor.
Hatta Çandarlı’ya ‘satmak üzere’ büyük bir liman yaparak Alsancak’ın misyonuna ilişkin ciddi soru işaretleri yaratıyor.
Öte yandan devlete ait olsa da limanın daha ziyade ‘bazı ayrıcalıklı özel şirketlerin’ kontrolünde olduğunu sağır sultan bile biliyor.
Uluslar arası şirketler birer birer Alsancak’ı ‘yatırımsızlık, bakımsızlık, yetersizlik’ gibi gerekçelerle terk ederken ve de bu haliyle bile Alsancak’ın ne kadar devlet limanı olduğu tartışılırken ‘liman’ tartışmasında kentin geleceği açısından ortak bir akıl oluşturmak zorundayız. Demirtaş ile Yavuz arasındaki polemikte kimin kazanacağından ziyade bu tartışmadan İzmir’in ne kazanacağına odaklanmak durumundayız yani.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 5 yorum var, 5 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Devlet 27 Ekim 2014 Pazartesi 12:50

Bırakın limanı devletin büyütmesini daha İzmirin mallarını hazineye devrediyorlar...

Yorumu oyla      12      5  
liman 27 Ekim 2014 Pazartesi 12:48

Devlet izmir limanına ancak o alanda otel ve AVM karşılığı yaptırmak istiyor.. Büyükşehir belediyesi de AVM ye karşı çıkıyor ve devletin parasını bitirdilerse izin versinler ben yapayım diyor.

Yorumu oyla      12      5  
ozer 25 Ekim 2014 Cumartesi 09:42

Alsancak sadece Yolcu gemilerine ev sahipliği yapabilir . Birde İzmir in Londra ve Paris modeli bir turizm uygulaması gerekir. Türkiyede buna en uygun yer izmirdir.

Yorumu oyla      13      5  
35 24 Ekim 2014 Cuma 09:35

sitedeki habere de aynı yorumu yazmıştım; tekrar söylemek istiyorum. Alsancak tamamen turistik gemilere hizmet verse Şehrin merkezi konteyner pisliğinden temizlense, yük limanları çandarlı'da olsa fena mı olur yani bence çok güzel olur. Şehrin geliri daha da artar.

Yorumu oyla      16      6  
ercan 23 Ekim 2014 Perşembe 16:51

tespitleriniz isabetli gibi görünse de bir takım çelişkiler barındırıyor. Limanın kapisitesin artma imkanı olamasa son derece haklı oalbilirdiniz bu yazınızla ama büyütülerek kapisiteisinin artmam imkanı olan bir bölgede olan liman niçin kalksın sorusuna bir cevap veremiyorsunuz ve izmir limanı varken ve yapılacak yatırımla sorunların kalkacagını bile bile neden bu 2 liman gündeme geldi bu sorunun da cevabı yok ne yazık ki

Yorumu oyla      14      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva