Nuray KAYA
Kuşun kanadı
20 Mayıs 2019 Pazartesi

Sabah olmak üzereydi. 

Pencerenin camını açtım. İçeriye sessizce süzülürken hınzırca gülümsedi.

“Söyle de rahatla hadi. Yine ne yaptım?” dedim.

 “Her şey değişiyor da  bakışlar değişmiyor” dedi ve devam etti: “Seninle tanıştığımız gün de böyle çipil çipil bakıyordun.”

Kendimden emin şekilde karşıladım attığı pası:  “ Bakışlardaki mana, dildeki anlam, ruhtaki yara...Her şey değişiyor. Değişsin de zaten.  Değişsin, dönüşsün, büyütsün, geliştirsin, güzelleştirsin, olgunlaştırsın, derinlik ve değer katsın yaşama. ” 

“Anlamsızın içindeki anlamı göremiyorsak yaşadığımız yıllar rakamdan ibaret. Atalım çöpe, ” diye de ekledim ardı sıra. 

Bu kez de yüz yıllık bir kederle baktı  yüzüme. Keyfimin neden bu kadar kaçık olduğunu biliyordu. İyileşmeyi ne kadar istediğimi bildiği gibi... 

“Bir tek özümüz değişmiyor. Yaşamı kavrayan da o öz aslında. Dokunduğun hayatı güzelleştiremiyorsan; doyabilmenin tek yolunun bölüşmekten geçtiğine inanmıyorsan yaşadığının bir anlamı olmaz ki!..İnsanlar hangi ara birbirine bunca yabancılaştı? "

Tüm dikkatini  gözlerime ve sözlerime odaklamıştı. Konuşmaya uzun yıllar ara vermiş  biri gibi her söz boğazımı acıtarak çıkıveriyordu. 

" Her  şey gerçekten güzel olmak zorunda yoksa aklımı yitireceğim. Görmüyor musun ülkenin halini? Çocukların, hayvanların, doğanın böyle pervasızca örselendiği  bir coğrafya daha ne kadar kötülükle sınanabilir?” 

Sadece çocukluğumu değil  mutlu  masalları da çok özlemiştim

EN SADIK DOSTLARDAN 

Martı Jonathan Livingston, çocukluk arkadaşım benim. Aslına bakarsanız  onunla tanışma fırsatı yaratan, yakalayan herkesin yaşamında en sadık dost olarak kalıyor. 

Kalbimin örselendiği, ruhumun incitildiği, düşüncelerimin darmadağınık olduğu dönemleri hisseder, rüyama gelir  ve  beni yaşama odaklayacak bir işareti bırakmadan asla gitmezdi. 

Onunla dertleşmek, bir  kuşu özgür yapanın kanatları değil  kendine duyduğu inanç olduğunu  ondan öğrenmek,  her okuduğumda yeni öğretiler edindiğim sözlerini kalbime mühürlemek hep iyi geldi, geliyor.

“Gözünle gördüklerine sakın inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış” diye fısıldarken bir bildiği mutlaka var. Her yaşta yaşama yeni tohumlar  ekenlerden...

Mutluluk bu yüzden bir insana, duruma ya da bir koşulunu gerçekleşmesine değil kişinin kendisine bağlı. Sizce de haklı değil mi?

Rüyadan uyanınca pencere kenarına gidiverdim tüm bu sebeplerle. Şehir, koşuşturma içinde geçireceği asık  suratlı bir güne daha  uyanmaya hazırlanıyordu.

Gökyüzü açık ve kuşlar da  insanlar gibi uykudaydı.  Tek bir kuşun  kanadında da olsa tüm ülkeyi dolaşır  inancıyla kelimelerimi gökyüzüne savurdum: 

“Evet, her şey çok güzel olacak. Çocuklar için bunu başarmak zorundayız. Demokrasiye ve hukuka  sahip çıkacağız. Zehir saçanlara inat birlik olmak zorundayız.”

Çünkü yaşam bunca nefreti, öfkeyi, şiddeti  kaldıramaz. Toprağa kök salmak istiyorsak önce toprağa saygılı olmamız gerektiğini bilmeliyiz.

Sizlerle  kitaptan  birkaç söz de paylaşmak istiyorum. Kendiniz için iyi bir  şey yapın ve bu kitabı okuyun. Çünkü Martı Jonathan Livingston,  bir martıdan çok fazlası. 

Özgürlüğün, kararlılığın, mücadele ruhunun önemine bir de  onun hikayesinden tanık olmanızı  tavsiye ederim.  Ülkede olup bitenleri onun cümleleriyle de sorgulayın ve  akıl süzgecinizden geçirin. 

İyi gelecek, emin olun. 

HAYATA NOTLAR
-"Yaşamak için ne çok neden var. Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi özgür olabiliriz."

-"Ben sadece öğrenmek istediğim şeyleri onlarla paylaşmak, ufkumuzun hiç de dar olmadığını göstermek istiyorum."

-"Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı. Öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi... Bana bir şans verin öğrendiklerimi size göstereyim."

-"Onu üzen şey yalnızlık değildi. Diğer martılar uçmanın keyfine varamamış, uçmalarıyla gurur duyamamışlardı. Gözlerini azıcık aralayıp ileriye bakmayı reddetmişlerdi."

NOT: Yazıya ilham olan  Martı Jonathan Livingston, Richard Bach’in çok değerli eseridir. 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Aydınlanmanın alacakaranlığında
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çöl tozu meselesi: Yararlı mı, zararlı mı?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Cumhuriyet'i ve Atatürk’ü anlamak
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
O gün bugündür!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva