Mehmet KARABEL
Hatay’ı almak namusumdur!
7 Temmuz 2019 Pazar

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

Bu anıyı anlatarak bugünlere taşıyan…

Ruşen Eşref Ünaydın’ı…

“Atatürk’tan Hatıralar”ın yazarı Hasan Rıza Soyak’ı ve…

“Atatürk’ün Sofrası” ile ilgili anıları taplaştıran İsmet Bozdağ’ı…

Saygıyla analım…

***

Bugün…

“7 Temmuz”

Hatay’ın “vilayet” oluşunun 80’inci yılı…

Hikayesi ibretliktir…

Kutlu olsun…

***

Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı…

Bu tarih, Kurtuluş Savaşı’nın fiili başlangıcıdır…

Kararlıdır, Mustafa Kemal

Bu vatan düşman çizmesi altında ezilmeyecektir…

***

İki ay sonra…

Tarih; 13 Temmuz 1919…

Güneşin o toprakları kavurduğu bir gün…

Amerikan heyeti Hatay İskenderun’a gelir…

Samanlı Köyü’nün Ağası Mehmet Sarıağa, Belenli’den Hacı Fakih ve Aziz Efendi ile buluşurlar…

Amerikan heyetinin başı sorar:
“Fransız mandası mı, yoksa İngiliz mandası mı istersiniz?”
Sarıağa, yüreklidir; hiç çekinmeden lafı gediğine koyar:

“Daha başka manda taliplisi yok mu?”

Amerikan heyetinin başı kestirmeden gider:

“Evet, bir de biz varız; yani Amerika…”

Bunun üzerine Mehmet Sarıağa’nın tepesi atar:

“Biz Türk’üz… Türk Devleti’ni istiyoruz... Başka bir devletin himayesine sığınmak istemiyoruz... Türk olarak doğduk, Türk olarak yaşadık ve Türk bayrağı altında öleceğiz... Başka bir devletin bayrağının gölgesi altında gölgelenmek istemiyoruz…” 

Bunun üzerine Amerikan heyetinin başı eteğindeki taşı döker:

“Türk Devleti yıkılmıştır, Türk ordusu dağılmıştır, Türkler’in hiç bir gücü, hiç bir kudreti kalmamıştır…”

Sarıağa’nın cevabı tarihe geçecek cinstendir:

“Türk Devleti çökebilir, Türk ordusu dağılabilir fakat Türk milleti asla esir edilemez… Türk Milleti kimsenin kölesi olmaz…” 

Ardından…

Amanos dağlarını gösterir parmağı ile:

“Biz yolumuzu biliriz, buradan yol Kızıl Elma’ya gider…”

***

Nitekim…

İskenderun Sancağı, 9 Kasım 1919’da…

İngilizler tarafından işgal edilir…

Kurtuluş Savaşı zaferle biter ama…

Türk Milleti, Hatay’la bi’türlü kucaklaşamaz…

***

Yıl; 1937

Atatürk’ün vefatından bir yıl önce…

Ulu Önder, tam 17 yıl boyunca…

“Hatay Davası”nı, ulusal bir dava olmaktan öte…

Şahsi davası olarak ele almıştı…

Son olarak…

Fransa’nın Temsilcisi Franklin Bouillon’a…

Hatay Meselesi ile ilgili özgün düşünceleri söylemişti…

İşte bu görüşmelerin en sivri uçlara ulaştığı günlerde…

Romanya Başbakanı Tataresco Ankara’ya geldi…

Konuk Başbakanın onuruna bir balo düzenlendi…

Baloya, İngiltere ve Fransa büyükelçileri de davetliydi…

Atatürk…

Usta bir diplomat üslubu ile önemli konuklarını büfenin önünde topladı…

Ardından, konuşmalarını Fransızca’ya çeviren Ruşen Eşref’e…

“Şimdi söyleyeceklerimi kelimesi kelimesine tercüme et” dedi…

Ardından da…

Fransa Büyekelçisi Ponsa’nın gözlerinin içine bakarak…

Şöyle devam etti:

“Ben ulusunuzun ve şerefli ordunuzun kıymetini iyi bilirim… Size dostluk elimi uzatıyorum… Siz de benim dostluğumun değerli olduğunu bilmelisiniz… Bunun önemini devletinizin anlamaması ve benim isteğimi reddetmesi ihtimalini düşünmek bile istemiyorum… Ben, toprak büyütme heveslisi değilim; barış bozma alışkanlığım yoktur… Ancak hakkımızın peşindeyim… O’nu almasam, edemem! Büyük Millet Meclisi’nden milletime söz verdim; (Hatay’ı alacağım…) dedim… Milletim benim dediğime inanır, sözümü yerine getirmezsem, onun huzuruna çıkamam… Ben şimdiye kadar yenilmedim; yenilirsem bir dakika yaşayamam… Bunu biliniz; sözümü mutlaka yerine getiririm…”

Fransa Büyükelçisi adeta nefes almadan izliyordu…

İngiltere Sefiri ise…

Atatürk’ü gülümseyerek ve arada bir başını sallayarak dinliyordu…

Atatürk, konuşmanın burasında durdu…

Yanındaki İngiltere Büyükelçisi Sir Persi Loren’in omzunu okşayarak konuşmasını sürdürdü…

“Bakınız, muhterem İngiliz meslektaşınız benim bütün düşüncelerimi iyi anladı; benimle tam dost oldu… Sorunuz kendisine, öyle değil mi? Ben, sizinle de aynı samimiyet dairesinde tamamen dost olmak istiyorum…”

Sonra kadehini kaldırdı:

“Şerefinize…”

Atatürk, usta bir diplomat rahatlığı ile konuşmaları bir anda günlük olaylara döktü… Gülüyor, şakalaşıyor, espriler yapıyordu…

Sanki…

Az önce Fransa Sefiri’ne…

O “yıldırıcı” konuşmayı yapan kendisi değildi…

İşte yine en önemli devlet konusunu, sofrasına getirmiş; incelemiş ve çözmüştü…

Herkesin ortasında yapılan bu konuşma…

Ertesi sabah tüm gazetelerin manşetindeydi…

Yorumlar birbirini kovalıyordu…

Ertesi akşam Çankaya’da Atatürk, Ruşen Eşref’e şunları söyledi:

“Başvekil Paşa (İsmet İnönü), benim demeçlerimden boşuna telaş ediyor… Fransızlar, bir sancak için – özellikle şu günlerde – bizim gibi bir Devlet’le savaşı göze alamaz… Biz hakkımızı istiyoruz… Onlar da hakkımızı diplomatik yollarla gölgelemeye çalışıyor… İngilizler, bizim tarafımıza geçtiler bile… Ama bütün dünya bizim karşımızda birleşse, biz Hatay’ı alacağız! Hükümet buna cesaret edemezse, ben Cumhurbaşkanlığı’ndan çekilir, milletin bir ferdi olarak Hatay’a girer, onun bağımsızlığını elde ederim…”

Sofrada bulunan Yunus Nadi sordu:

“Sonra Paşam?”

Atatürk, duraksamadan karşılık verdi:

“Sonra da Türkiye’ye döner, hakkını almaktan aciz hükümeti deviririm!”

Havada güven ve cesaret parlıyordu…

*** 

Nitekim…

5 Temmuz 1938’de Türk Orduları Hatay’a girdi; vuslat sona erdi…

40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir bırakılmamıştı…

7 Temmuz 1939’da ise…

Son Fransız askeri Hatay topraklarını terk etti…

23 Haziran 1939’da ise…

Fransa ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma ile…

Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti.

Hatay Millet Meclisi ise, 29 Haziran’da toplanarak…

Türkiye’ye katılma kararı aldı…

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 30 Haziran 1939’da…

Bu mutlu kararı onayladı…

Ancak…

Ne acıdır ki…

Atatürk 10 Kasım 1938’de…

Hatay’ın Türkiye’ye katılışını göremeden aramızdan ayrıldı…

Nokta…

Sonsöz: “40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir bırakılamaz… Hatay benim namusumdur; Hatay’ı mutlaka alacağım… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Sarı Çizmeli Memed'A. 7 Temmuz 2019 Pazar 18:19

Fransız askerlerinin defolup gittiği tarih 7 Temmuz 1938 olmalı değil mi Sn.KARABEL?

Yorumu oyla      4      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Keser döner sap döner!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Siperdeki foto nasıl canlandı?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Cehaletin tek korkusu kadındır…'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bodrum’un Gayıkları
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva