Harun ÖZDEMİR
Fıkıh ekonomilerinin teorisi
29 Şubat 2016 Pazartesi

Klasik fıkıh; metodolojisi olan ve bir yöntem doğrultusunda ibadet, hukuk, ekonomi, sosyal ve ahlâkî “hükümler”i barından bir ilimdir. Pratiğe aktarılamayan konular dışında “yaşama ilişkin her ne var ise o konular fıkıh ilminin ilgi alanına girer. Fıkıh ilmi, söz konusu yaşama ilişkin konularda verilen ilmî hükümlerden oluşmuştur.

Fıkıh, “tümevarım” yöntemi ile yazılmıştır. Tümdengelim ile yazılmış bir fıkıh risalesi yoktur.

Tümdengelim yönteminin bilinmediği sanılmasın. Akaid ve Kelam (İnanç felsefeleri) ilimleri, tümdengelimle ele alınmış, tartışılmış ve yazılmıştır. Akaid ve Kelam ilimleri, artmayan - eksilmeyen “inanç-iman” esaslarını açıklar ve ispatlar.

Oysa fıkıh, her an yaşam sırasında ortaya çıkan sorunlara metodik yanıtlar veren bir ilimdir. Dolayısıyla fıkıh ilminde ancak tümevarım yöntemi kullanılabilir; canlanması da tümevarımla olacaktır.

Yeni fıkıh, sistem karşılaştırması anlamında “analoji” ile de yapılabilir. Çünkü analoji, doğru bilgiye ulaşmak ve yaşamı çoğaltmaya elverişli bir mantıksal formdur.

***

Modern Batı hukuku; fıkıhtan farklı olarak uzun felsefî tartışmalar sonunda kabul gören tümel önermelere dayanır. Tamamen teoriktir. Akit serbestliği yerine merkezî tek kanun sistemi benimsenmiştir.

Aydınlanma filozofları, hukuk gibi ekonomiyi de tümdengelim ile, tümel önermelerle açıklamaya çalışmışlardır.

Batı’da teori kuranların belirgin eksikliği “hükümler serisi” oluşturamamalarıdır. Dolayısı ile çok parlak tümel önermeler, zihinsel egzersizlerin ötesine geçememiştir.

Teoriler, hükümsüz kurulduğu için her şeyin hükmünü ticarî kapitalizm, sonra da finans kapitalizmi yazmıştır.

Tanrı’dan rol çalma çabasındaki finans kapitalistleri, güçlerinin zirvesinde iken bile halka fıkıhta olduğu gibi sözleşme özgürlüğü tanıyabilecek cesareti gösterememişlerdir.

İsviçre, ABD, Almanya gibi bazı devletlerde, az da olsa bireysel haklara ve sözleşme serbestliğine yer verilmiştir. Batı Uygarlığının gelebildiği en ile aşama da budur.

Asıl üzücü ve can yakıcı olanı ise fıkıh ilmini insanlık tarihine başarı ile sunan Müslümanların günümüzde fıkha en uzak kişiler olmasıdır!

***

Kur’an; fıkıh ilminin asli, birincil kaynağıdır. İkinci kaynağı da Hz.Muhammed’in örnek yaşamıdır

Kur’an’a ve Hz.Muhammed’in örnek yaşamına göre fıkıh, “içtihat” ve “sözleşme serbestliği” ile yapılabilir. Bireysel haklara ve herkese tanınan kendi yaşamıyla ilgili akit-sözleşme yapma hakkı, birbirinden çok farklı yöntemlerin ve sözleşmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Kur’an, merkezi ve tek kanunlu hukuk sistemini önermediğinden, her Mümine yapacağı her iş için sözleşme serbestliği tanımıştır. Bu çabalar sonunda İslâm’ın ilk döneminde çok sayıda Müçtehit (Fıkıh imamı) yetişmiştir.

Ancak, Kur’an’ın her Mümine tanıdığı sözleşme yapma özgürlüğünü her Mümin kullanamamıştır. Bu durumda halkın çoğu, sözleşme yapamadığından ilmine güvendikleri kişileri kendilerine “imam” seçmişler ve akitlerini onlara yaptırmışlardır.

***

Fıkıh ilminin ortaya çıkışı, insanlık tarihi açısından çok önemlidir. Kaynakları, yöntemi, konuların sınıflandırılması ile mükemmele yakın bir ilimdir.

Mükemmel değildir; çünkü fıkıhta sabit bir altın oran yoktur. Her değişime uyumlu, dinamik, yaşamla bitişik, hatta yaşamın az önünde olduğu bir ilimdir.

Fıkıh;“Bitti! Tamamlandı!” denemeyen tek ilimdir. Kişiden kişiye ayrı bir sözleşme yapılabileceği gibi beldenin, koşulların, zamanın… değişmesiyle de sözleşme değişebilir. Dolayısıyla fıkhın hükümleri de değişir. Onu değiştirenler de bütün yenilikleri ve koşulları dinamik bir şekilde izlemesi gereken müçtehitlerdir.

Ölen müçtehidin içtihatları, taklit edilemez! Halk, hayatta olan ve görüşlerini kendisine yakın bulduğu yeni bir müçtehidi bulup onun hazırladığı sözleşmelere göre yaşamını sürdürür.

Fıkıh ilminin en parlak günlerinde Müslümanların yaşadığı beldelerde müçtehitler arasında yönteme ve hükümlere ilişkin çok canlı tartışmalar olmuş, bunlara ilişkin yüzlerce, binlerce kitap yazılmıştır.

Fıkıh o kadar gelişmiş ki, müçtehitler bir süre sonra “yakın zaman”a, zirve günlerinde ise “orta vadede” olabilecek gelişmelere ilişkin “olası-farazî” sözleşmeler hazırlayabilmişlerdir.

Yaşam devam ettikçe, fıkıh da sürekli ve dinamik bir şekilde yenilenen bir ilim olduğundan, mükemmel olamamış ve bu ilim buraya kadardır denememiştir.

***

Ancak, tarihte her dinamik gelişmenin başına gelenler fıkhın da başına gelmiştir. Önce duraklama dönemine girilmiş, çok sayıda sözleşme yapan müçtehitler ölmüş, onların yerini daha az sayıda, daha az bilgili müçtehit almıştır. Bazen, yeri gelmiş yeni, orijinal sözleşme yapmak yerine, eski sözleşmeler arasından seçilerek bazıları çok sayıda kişi tarafından taklit edilmeye başlanmıştır. Zamanla, en çok taklit edilenler “mezhep”e dönüşmüştür. Bir süre sonra da Müminler akit serbestliği haklarını, çok sayıdaki statikleşmiş mezhepler aracılığı ile kullanmaya başlamışlardır.

Özellikle, Moğolların Müslüman beldeleri esaretleri altına almalarından sonra çok sayıdaki mezhep de az sayıya, yaklaşık 10’a inmiştir. İşler iyice kötüye gittiğinde de Avrupa’dan “kanunlar” tercüme edilmeye başlanmıştır ki, bu da her şeyin sonu olmuştur:

Kanun sisteminin benimsenmesiyle;

-Akit serbestliği yerini “tek kanuna” bırakmıştır.

-Bireyin hakları yerini kamunun hakları almıştır.

-Sivil Müçtehitlerin sözleşme yapma yetkileri alınmış, yasama yetkisi bir fazla oyla yasa yapan Parlamentolara devredilmiştir.

-Hatta, birçok İslâm devletinde yasama yetkisi parlamentoya da verilmemiş, daha da kötüsü tek kişiye, sultana, krala veya tek partiye verilmiştir. 

Günümüze gelince, fıkıh ilmi ile iştigal ettiğini iddia eden akademisyen, molla ve Diyanet personeli basit bir soruyu, yüzyıllar öncesinde yazılmış kitaplara bakarak “dinamik hayata” cevap vermeye çalışmaktalar.

Hakikaten bu durum, İslâm Dini’nin dönemini kapattığının ve Kur’an’ın da taş tabletlerden biri olduğunun ilanı olmalıdır!

Çağın ilimlerinden habersiz, yüksek matematikten, fen bilimlerden, ekonomiden… anlamayan nice maaşlı, maaşsız fetavacı zevat, gün boyu Allah adına komik kelamlar etmekteler ki vay halimize!  

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 7 yorum var, 7 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Kadir keskin 5 Mart 2016 Cumartesi 21:10

Eline sağlık haruu bey kardeşim selamlar

Yorumu oyla      11      5  
Kadir keskin 4 Mart 2016 Cuma 10:32

Eline sağlık haruu bey kardeşim selamlar

Yorumu oyla      11      5  
Nüvit Aymaz 1 Mart 2016 Salı 15:31

Çok uzak olduğum İslamcılık konusuna, kendi içinden gelen biri tarafından yapılan özeleştiriyi dikkatle takip ettim. Bence bu yazı İslamcı gazetelerde zorla yayınlatılmalı, camilerde zorla vaiz olarak dinletilmeli, ilahiyatlarda ve kurslarında zorla okutulmalı. Bu ortamda sadece okunup takdir edilmekle kalır, fazlaca bir faydası olmaz diye düşünüyorum

Yorumu oyla      11      5  
Arif celik 29 Şubat 2016 Pazartesi 23:09

Böyle güzel bir yazı yanlış bir üslup tan dolayı sıkıcı hale gelmiş Ortalama bir gazete okuru eğer yazının tamamını okuma sabrını göstermişse sonunda"yazar ne demek istiyor"sorusunu kuvvetle muhtemel sormuş tur böyle bir mevzu da çok daha müşahhas misaller göstererek izah edilirse okur anlayacağı için yazıyı zevkle okuyup istifade edecektir mevzu ile alakalı erbabı için çok faydalı bir yazı

Yorumu oyla      11      5  
Khelil Ahmedov 29 Şubat 2016 Pazartesi 18:33

musadenizle olursa Kırımdan yazmak istiyorum fıkıh değişimin kanunlarına bağlıdır ve bir ilimdir üçyüzyıl boyunca değişime taban tutturabilmiştir Buügnkü funun değişime taban tutturduğu için değişmektedir. İlim hayatın önünde gittiginden teorik fizik, bilimkurgu var. tarihin dediğine göre gün gelecek bu da durakta kalacak ileri gidemeyecek. fıkıh durakta kaldığı için tozlu raflara kaldırıldı Marxizm, sosyalizmin durakta kaldığını da hatırlatıram Ben bunları tahsil elmişim. Hezreti Ebu hanife peyğamberden sonra 150 de çok az 20-25 hadisi tutmuştur. her yevm 5 defa kılınan namaz hakkındaki hadisler kıyamet ne zaman kopacak hadisleri gibi değildir. her müslümanın kıldığı namazı anlatan hadisler sağlamdır müslümnlar ilk günden bugüne namz kıldıklarından bu hadisler pek sağlamdır. Bide merak ederem Sam adian ile elmahtumun melmeketi neresidir... Hürmet ederem

Yorumu oyla      11      5  
Abdussamet El-Mahdum 29 Şubat 2016 Pazartesi 16:37

Muhderem yazar olduka ileri düzeyde "ilmi" bir metin kaleme almış. Görünüşe göre Fıkıh mükemmel değil ama mükemmele yakın bir şey. Müctehid imamlar da mükemmel tümevarım yöntemini kullanan ve farazi sözleşmeler dahi yazabilen alimler olmalı. Aslında makaleye getirilecek çok eleştiri var ama, yazara şunu sormak yeterli olur sanırım : Madem fıkıh bu kadar gelişmiş bir "ilim" idi, neden tarihin tozlu sayfaları arasında hezimete uğradı? Malumunuz üzere, matematik, fizik, kimya, biyoloji, astronomi, mekanik vs. vs. ilimler hezimete uğramıyorlar. Son derece başarılı bir şekilde gelişerek varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu ilimler fıkıh kadar eski değil mi yoksa? Yahut "Fıkıh" ilmi dediğiniz şey, aslında bir ilim değil de farazi bir şey mi? Hani sizin de beyan ettiğiniz gibi, ilk kaynağı kurandır ama, bu yetmez, Hz. Muhammedin Örnek hayatı da var. Nereden biliyorsanız artık. Ha bu arada, muhammedin ölümünden sonra geçen ve herhangi yazılı bir kaynak bulunmayan yaklaşık 200 yıllık veya daha uzun bir zaman diliminde bu hikayeler nasıl bu kadar canlı ve ilk günkü gibi dinamik nakledilmiş acaba? Bizi bu konuda aydınlatabilir misiniz? Son olarak, kıyas, icma, örf, istihsan, istishap, önceki dinlere ait şeriatleri... olarak saydığınız Fıkhın kaynakları arasında yer alan önceki dinlerin şeriatlerinin geçerliliği ve doğruluğunu test mi etmişler? Bu sebeple mi fıkıh Yahudi geleneklerinden geçilmiyor? Saygılar muhterem efendim.

Yorumu oyla      11      5  
Metin Arat 29 Şubat 2016 Pazartesi 12:57

"metod, ilmin temelidir" kanunu çerçevesinde yazar, İslamcıların usulden, metoddan kopuşunu açıklayıp, devamında da hezimetin sebebini metoddan kopuşa bağlıyor. İlmîn yüksek makamından bir çığlık savuruyor; eleştiri babında... Kulaklar duyar mı bilmem!

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'Sen ağlama öğretmenim!'
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Göçmenler Avrupa’yı faşizme taşır mı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
CHP’nin muhafazakârlarla sınavı
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
İzmir'in meltemi Manisa'nın poyrazı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Siyasette Meral Akşener gündemi...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Takkiye
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'Eteklerimizde biriken güneş rengi bir yığın yaprak…'
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Değinmeler: Çin, Asgari ücret ve Mourinho…
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Tolkien’in Oxford’u ve yüzüklerin efendisi
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva