Nedim ATİLLA
Bütün şehir turizmin hizmetinde...
25 Kasım 2016 Cuma

Kasım başında piyasaya çıkan İzmirlife Dergisi’ne bir yazı yazdım… Yazı okuyan bir çok dostumuz “daha geniş kitlelere ulaşması için bunu Ege’de Sonsöz’de mutlaka yayınlamalısın” önerisini getirdiler… Bu hafta dünyanın ve ülkenin gündemi öylesine berbattı ki, bu yazıyı özetleyerek ve yeni iddialarla yayımlamak için Cuma akşamını bekledim açıkçası. Bizim Gönül Soyoğul’un hiç sevmediği sözü söylemek zorundayım: Hayat öyle ya da böyle devam ediyor…

Kentlerin kendini korumasında, geliştirmesinde turizm her yönüyle çok değerli bir argüman… Başta İzmir olmak üzere Ege kentlerinin yöneticilerinin geçen ayın sonunda Kuzey İtalya’daki Torino kentinde tanık olduklarımızı yaşamalarını o kadar çok isterdim ki… Sanayinin ülke dışına kaymasıyla bir anda İtalya’nın “en değersiz” şehirlerinden biri haline gelen Torino’nun “gastronomi turizmi” ile nasıl kimlik değiştirdiğini görmeleri için bu şehre bir-iki günlüğüne gitmelerini isterdim… İsterdim ki, gastronomiyi önemseyerek çok önemli işlere imza atabilsinler…

Gıda konusunda, 150 ülkede binlerce çiftçiyi ve zanaatkarı iki senede bir Torino'da buluşturan uluslararası Slow Food etkinliği çerçevesinde şehrin tamamı bir gastronomi merkezine, İtalyanların deyimi ile “toprak ana”ya dönmüştü. Salone del Gusto'nun yirminci ve İtalya'da Slow Food'un ilk kuruluş adımlarının atılışının otuzuncu yılında, ortaya konan yeni vizyona uygun olarak etkinliği yeniden düzenlemeye ve her iki yıldönümünü bir arada kutlamaya karar vermişlerdi…

İlk etkinliğin yapıldığı 1996 senesinden bugüne kadar, Salone del Gusto büyüdü ve Slow Food ile beraber değişti. 2004 yılında yapılan birinci Terra Madre organizasyonu, Salone del Gusto da dahil olmak üzere bütün uluslararası toplulukları derinden etkiledi, bunun sonucu olarak 2012 yılında iki organizasyon bir araya getirildi.

Etkinliğin mekanı eskiden kapalı fuar merkeziydi, ya da Fiat’ın eski fabrikası… Yani bizim Kültürpark’taki hangarlar gibi yerler… Bu sene bütün Torino şehri oldu. Slow Food İtalya yönetimi, “Piemonte Bölgesi, Torino Şehri ve Slow Food, etkinliğin kapılarını açarak şehrin en güzel ve de en prestijli yerlerini “işgal etmeye” karar vermişlerdi. UNESCO tarafından insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen, Il Parco del Valentino (Valentino Parkı), ilBorgo Medievale (Ortaçağ Burçları), Palazzo Reale (Kraliyet Sarayı), Teatro Carignano (Carignano Tiyatrosu), il  Circolo dei Lettori (Lettori Kulübü) e la Reggia di Venaria (Venaria Sarayı), etkinliğin gerçekleştirileceği alanların sadece bir kısmını oluşturuyordu…

Ama organizasyonun “ruhu” değişmemişti. Yine artık herkese ulaştırılabilen ve daha büyük kitlelere tanıtılması gereken bir anlayıştı bu. İyi, adil koşullarda üretilmiş, temiz, taze ve lezzetli gıda felsefesi üzerineydi… 2016'dan itibaren, sürdürülebilirlik ve sorumluluk olmadan gastronomik zevkin var olamayacağının kesin bir dille altını çizmek ve gıda sektörünü öne çıkarmak için etkinlik, Terra Madre Salone del Gusto adını almıştı.

TORİNO’DAN YÜKSELEN KOKULAR
Şehir yemek arabaları ve stantlardan gelen cızırdayan tavalar ve karşı koyulamaz kokular şehri olmuştu. Reale Meydanında bulunan ve bir zamanlar İtalya kraliyet ailesinin konakladığı görkemli sarayın önü büyük bir meyhaneden başka bir şey değildi. Po nehrinin kıyısında ve Po Yolu’nda bulunan publar en iyi zanaatkar biraları Slow Street Food seçkileri ile birlikte sunuluyordu. Bir cadde sadece “dondurmacılar” caddesiydi…

İki Michelin Yıldızlı Şef Marco Sacco’nun Piccolo Lago’su “bütün dünyaya meydan okuyordu!”

“Terra Madre Alayı” görülmeye değer konuların başında geliyordu. Dünyanın her yerinden gelmiş on binlerce üretici ve de “türetici” sadece bir gösteri değil; aynı zamanda herkesi bir olarak Slow Food’un ritmini deneyimlemeye çağıran düşünce ve fikirlerin değiş tokuşu, yemek ve müziğin paylaşımına tanık oluyordu.

PETRİNİ DİYOR Kİ…
Slow Food'un Kurucu Lideri Carlo Petrini dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş “Terra Madre Alayı”na hitaben yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
“Expo 2015'i sonlandırırken de belirttiğimiz gibi, çalışmalarımız yeni bir başlangıcı hedeflemekte, Terra Madre Salone del Gusto yenilenmiş içeriği ile beraber, güncellenen hedefimizin anlamını ve Slow Food tarafından 1986 yılında çıkılan bu yolda devam etme isteğimizi temsil etmektedir. Bu etkinliğin, sadece Salone del Gusto'nun ilk yirmi yılını değil ama aynı zamanda İtalya'da Slow Food'un doğuşunun 30.yılını kutlamak için de ideal bir fırsat oluşturduğunu düşünüyoruz.”

Petrini şöyle devam ediyordu: “Bu yıl her zamankinden daha fazla olarak, ziyaretçilerimizi kendi ortak mirasımıza sahip çıkmaya davet ediyor ve etkinliğe ev sahipliği yapan mekanlarla uyum içinde olan bir organizasyon oluşturmayı arzuladık. Tam olarak da bu sebepten ötürü, meydanlara ve Torino'nun tarihi mekanlarına hiç bir şey inşa etmeyeceğiz ve ortak fayda için şehre elle tutulur somut bir katkı yapmaya çalışacağız…”

Evet sadece takılıp-sökülebilir çadırlar dışında bir şey yapılmadı, tarihsel mirasa bir çivi ile bile zarar verilmedi ve yüzbinlerce insan Torino sokaklarında “iyi-temiz ve adil” yöntemlerle hazırlanmış lezzetli gıdaların peşine düştü…

Başka notlarımız da var Torino’dan satır başları ile sunalım…

YARATICI YAZARLIK OKULU:  Slow Food yönetimi Terra Madre Salone Del Gusto’yu, bio-çeşitliliği koruma amacı ile büyük bir bağış toplama kampanyasını başlatması için seçti. Bunu ise Torino’da bulunan seçkin bir “yoldaş”, Scuola Holden yaratıcı yazarlık okulu ile gerçekleştirdi. 19. Yüzyılda bu  bir silah üretim yeri olan binada anlatıcılar “üretildi” ...

İLETİŞİM FIRSATI: İki yılda bir düzenlenen Terra Madre Salone Del Gusto dünyanın geleceği için endişelenenlere ve “iyi, temiz ve adil” i paylaşanlarla iletişime geçmek için bir fırsat. Organizasyon sadece yemek için yapılmadı, aynı zamanda deneyimlerin transfer edildiği, çok sayıda farklı kültürün benzer düşüncelerinin keşfedildiği bir platform.

NUHUN AMBARI: Sonuç olarak yeryüzünü sevmenin bütün şekilleriyle çeşitliliği savunmak, Ark of Taste (Nuhun Ambarı) ürünlerine değer vermek, Komiteler, kırsal alanlar, komün yemek bahçeleri, dünya pazarları ve şef ile çiftçilerin arasındaki işbirliğini ve bu bağlantılardan ortaya çıkan sıra dışı gücün bilinci olduğunun farkına vardırmayı hedefliyordu.

TADARKEN DİKKAT:  Slow Food şehri dolduran binlerce insana, “Bunu başarmak için, Slow Food’un her zaman yapmış olduğu gibi, yediğimiz gıdaları daha dikkatli incelemeli ve gıdanın nereden geldiğini, kimler tarafından üretildiğini aklımızda tutarak tatmalıyız” diyordu. Şehirdeki sayısız organizasyonun arasından, kırsal arıcılıktan Avustralya’nın yerli insanlarının özel yemekleri ve kakaonun temellerine kadar her şeyi derin bir şekilde inceledi insanlar… Aslında felsefe basit: Yediğimiz gıdalara aşkla bağlanmak, bu ürünleri bize sağlayan dünyaya ve üreticilere aşkla bağlanmak. Sadece Dünyanın biyo çeşitliliğini göz önüne çıkardığımızda, gelecek nesiller için ürünleri korumayı başarabiliriz.

ÇİFTÇİLER- AŞÇILAR ELELE: ‘Çiftçiler, gıda üreticileri ve şefler, birlikte dünyanın tarihini yeniden yazabiliriz.’ Bu sözler, Carignano Tiyatrosunda Fransız Şef Olivier Roellinger’in ‘Şefler çiftçilerin tarafında olursa’ isimli konuşmanın umut dolu sözleriydi. Roellinger Breton mutfağının harikulade bir yorumcusu ve baharat kullanımında usta bir el… Gıdanın basit sunumlarını paylaşmak amacıyla üçüncü michelin yıldızını atan dördüncü Fransız şef. Kendisine konferansa başka önemli isimler de eşlik ediyordu: Michel Bras, Altin Prenga ve Cristina Bowerman… Kim olduğunu merak edenler İnternette arama yaparsa… Bütün şefler “Toprak Ana”nın önemini dile getirdiler. Çiftçilerin ellerinden öptüler…

SEFERİHİSAR CİTTA SLOW: Türkiye’nin bu dönemde de yer alış ve temsil yöntemi yetersizdi. Citta Slow etkinlikleri içinde yer alan Seferihisar biraz olsun Türkiye’nin onurunu kurtardı. Mandalinalı ürünler, hemen herkese sunulan sakız tarhanaları ile Neptün Soyer liderliğindeki ekip alkışı hak ediyordu.

NEDİR BU SLOW FOOD: Not: İlk kez duyanlar için yazalım… Slow Food  iyi, temiz ve adil gıdayı savunan ve buna tutkuyla bağlanan bir milyondan fazla insanı içermektedir. 158’i aşkın ülkede; aralarında şeflerin, gençlerin, aktivistlerin, çiftçilerin, balıkçıların, uzmanların ve akademisyenlerin yer aldığı yaklaşık 100.000 Slow Food üyesi bulunmaktadır. Üyeler, dünya geneline yayılmış 1500 yerel birliklere (konvivyum olarak da bilinen) gerek üyelik aidatları, gerekse de düzenledikleri etkinlikler ve kampanyalarla destek olmaktadır. Bunun yanı sıra, küçük ölçekli sürdürülebilir gıda üretimi yapan 2000’ini aşkın Terra Madre gıda topluluğu da Slow Food ağının içinde yer almaktadır.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
m.y. 27 Kasım 2016 Pazar 05:12

bakın,şu anda brezilyada seyahatteyim, foz de ugaçu bulunuyorum. burda bir grill restorana gittim. açık büfeye 35 eaal ödüyorsunuz, bunun içinde salata ve meze barı ve ızgara etler dahil, etler ocaktan şişlerle geliyor ve masa masa dolaşııp birer parça kesiyorlar.etler dana eti .. isterseniz çatlayıncaya kadar yeyin,gelen etleri artık geri çeviriyorsunuz. yanında 50cc.lik bira içtim, ödediğim 45 real yani 1 usd= 3,35 real, yani bu etler,salata ve bira için 45 tl. ödüyorsunuz. tamam Türkiyede et pahalı ama, gurme demişken bunu anlatmadan edemedim.

Yorumu oyla      11      5  
Mikad pide 26 Kasım 2016 Cumartesi 19:27

2018 deki etkinliğe bizide haberdar edersen gitmek isterim selamlar

Yorumu oyla      11      5  
muhalif 26 Kasım 2016 Cumartesi 16:09

sn. nedim atilla, izmirde turzm öğle "slow food" le falan gelişmez.. bunlar ayrıntı.. Ayrıntıdan önce bütüne bakmak gerek turizm için. şehrimiz ne kadar temiz, ne kadar estetik ve bakımlı. tüm bunlar aslında kendimiz için olmalı bu şehirde biz yaşıyoruz. önce bize sonra turiste..

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Haziran 14!
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Futbol ve siyaset...
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kırmızı çizgiler ne olacak?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
CHP’nin ‘sancak gemisi’ bunları neden yaşıyor?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Kapalı kapıların ardında
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onun adı artık: İklim Cehennemi!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Oxford, Alice Harikalar Diyarında ve otizm
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Avrupa'daki mesaj!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
İzmir'in meltemi Manisa'nın poyrazı!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Takkiye
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva