Tayfun MARO
Bu yok edici öfke bitmedikçe topluma barış gelmez
1 Ekim 2015 Perşembe

Bayramın ikinci günü bir dostumun yeğeninin cenazesini kaldırdık. Öldürmeseydiler, bu yıl üniversiteyi bitirecekti. İngiltere’de okuyordu. Bu günlerde İngiltere’ye dönecekti. Dönemedi.
Bu genç insanı, bir nedenle çıkan tartışmada bıçakladılar; tartışma böylece son bulmuş oldu…
Şiddet, tartışmanın olağan yöntemi sanki! Sadece yöntemi değil, öldürmek, kendini ifade biçimi olarak tartışmanın da bir unsuru oldu. Sözün öldürmeye dâhil olduğu zamanlardayız.
 
Biz nasıl oldu da bu duruma geldik? Konuşurken bile birbirimizi öldürmek için duyduğumuz arzu nereden besleniyor? Hangi kültürdür böyle husumet ekip ölüm biçen!
 
Gözünü kan bürümüş yüzlerce din grubunun birbirini öldürmekten bir an olsun geri durmadığı Ortadoğu’nun ölüm tarlalarında Türkiye’ye gelecek arayanlar, “Öteki” diye diye herkesi birbirine düşman ettiler. “Öteki”ni anlamak diye yola çıktılar, anlayamayınca öldürmeye başladılar… Şimdi, herkes kendi ölüsüne ağlarken ötekinin ölüsüne seviniyor.
Mesele şu ki, “Öteki” ve “Ben” arasında insanın değeriyle bağdaşır ilişkiler kurmak, düşünmeyi bilen insanın üstesinden gelebileceği bir insanlık durumunu gerektiriyor.
 
Uygar dünyanın insanı, insanlığın geliştiğine ve ilerlediğine inanır. Ancak, ilerlemenin ve gelişmenin tanımı insanın kullandığı alet ve teknolojilere dayalı olarak yapıldığından, insani değerlerin durumuna dair hiçbir açıklama getirmez.
Mesela, bir tarafta, dünya paylaşılırken savaşlarda öldürülen yüz milyondan fazla insanın yarattığı dehşet, diğer tarafta ise, kullanılan teknoloji harikası ölüm makinaları… İkisinin arasında oluşan gerilim hattında gidip gelen insan, bütün zamanlarda, tercihini ikinciden yana yapmıştır. Aksi halde, silahlanmanın ve savaşların durması gerekirdi. Ama öyle olmuyor, ölüm her yerde kol geziyor.
Cellâdına âşık insanın trajedisidir bu; yüzü hayata değil ölüme dönük insanın trajedisi…
 
Ölümle meselesini halledemeyen insana dinler de derman olamadı. Bütün dinlerin ilk emrinin “Öldürmeyeceksin!” olduğunu bile bile öldüren insanın dindarlığını kimse bana anlatamaz.
Öldürenler öldürmekten asla vazgeçmiyor, öldürmeyenler de bu duruma seyirci kalmaktan...
Ölümle ilişkilerimiz, ölüm karşısındaki tutumuz, “insanın değeri ve yaşama hakkı” üstüne söylediklerimizi yalanlıyor. İnsanı yaşatmak ideali üstüne söylenenler ve yapılanlar sahici değildir. Aslında söylenecek ve yapılacak şey çok basittir. Tek bir sözcük, tek bir eylem yetiyor; Öldürmüyorum!
Oysa insan sırf bu öldürme tutkusundan vazgeçemediği için suçluların telaşı içinde destanlar yazıyor, barışa methiyeler düzüyor, yaşamı kutsuyor ama bir türlü olmuyor, öldürmekten vazgeçemiyor. Ölümle meselesi var insanın. Çözümü olmayan bir mesele…
 
Öldürmek, sanki insanın kendisini ölümlü kılana başkaldırısı... Bu yok edici öfke sanki tanrısal bir duruşa öykünme... Çünkü can almak sınırsız bir cüreti gerektiriyor.
Bu aynı zamanda, yetersizliğin çıkışsızlığında azgınlaşan insanın cinneti… İnsanın değerinden, onurundan bihaber o bildiğimiz cani yaratığın öldürme ihtiyacı…
 
Yazımın son paragrafını yazmaktayım, gelen haberlere bakın; Gazeteci Ahmet Hakan’a saldırdılar… Silvan’da iki şehit var… Suriye’de Rus uçakları ve ABD uçakları ölüm saçıyor… Her biri ayrı ayrı kendi düşmanını öldürüyor… Irak’ta da Türk uçakları… Ege denizinde cesetler… Afganistan’dan, Sudan’dan gelen ölüm haberleri…
Öldürmenin meşruiyetidir bu!
 
Bu öfke, bu nefret, bu sevgisizlik insanlığı yok etmeden bir çıkış bulmak gerek. Böyle gitmeyecek.
Sevgi, kardeşlik sloganları atarak suç bastırmaktan vazgeçerek, vicdanlarımızla baş başa kalmaya ve aklımızı başımıza almaya ihtiyacımız var.
Akıl ve vicdan yoksunluğunun asıl meselemiz olduğunu anlamak için fazla zamanımız kalmadı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva