Tayfun MARO
Bitmeyen kavga
1 Temmuz 2015 Çarşamba

CHP’de bir gün suların durulduğunu görürseniz, anlayın ki CHP’nin siyasal ömrü son bulmuştur.
CHP’de sular neden durulmuyor? Çünkü partide siyaset bir türlü durulmayan sulardan besleniyor.
CHP’de siyaset yapan herkes bilir; Partinin bütün kademelerinde her türlü gruplaşma vardır ve bu gruplar arasındaki ilişkiler son derece değişkendir.
Öyle zannediyorum, CHP’de olan biteni anlamak ve açıklamak, siyaset bilimcinin boyunu çok aşıyor.
 
CHP’de resmi ideolojinin daralttığı siyaset alanını ortanın soluna doğru açma girişimiyle başlayan siyasal hareketlenme, seksen kesintisine ve Baykal-Sav ikilisinin “politbüro” deneyimine rağmen, ivmelenerek sürdü. İnönü’den sonra Ecevit ile “Arayış” sürecine giren CHP’de arayış elan sürüyor.
 
CHP, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri siyasal varlığını sürdürmeyi başaran biricik siyasi partidir. Cumhuriyet’in belleğidir. CHP’yi sürgit var eden dinamiklerin tarihsel ağırlığını kabul etmek gerekir.
İmparatorluğun son yüzyılında ortaya çıkan Aydınlanma hareketinin kadroları, Cumhuriyet’in kuruluşu ve kuruluşunu izleyen reformlarla radikal bir dönüşümü gerçekleştirdi. Aydınlanma, modernite, laisite, çağdaşlık ve Batı normları, bu dönüşümü gerçekleştiren kadroların önemli bir kısmınca benimsendi. CHP ise, Atatürk’ün şahsında bu değerleri benimseyenlerin siyasal örgütü oldu.
Peki, bu değerler ne ifade ediyor? Netameli bir sorudur bu. “Cumhuriyet değerlerinin ne ifade ettiği” meselesi tam da kıyametin koptuğu yerdir. Burada bakış açısının çatallandığı bir alan var; bunu konuşmak gerek. Fakat konuşmak için “vatan haini” olmayı da göze almak gerekiyor.
 
Osmanlı İmparatorluğu’nda ekonominin kapitalist sisteme entegrasyonu iki ana döneme ayrılıyor; 1839-1908 dönemi yavaş ve yüzeysel, 1908-1922 dönemi hızlı ve kapsamlıdır.
1839’da Tanzimat’ın ilanından sonra “Yeni Osmanlı” olarak anılan dönem, 1923’te Cumhuriyet’in kuruluşuyla son bulurken, uluslararası sistemle bütünleşme en ileri aşamasına ulaşmış bulunuyordu.
Modern Cumhuriyet, emperyal dönem sonrasında yeni güvenlik politikalarıyla ortaya çıkan ulus devletlere dayalı yeni dünya düzenine entegre oldu. Bu, tam olarak kapitalist sistemle bütünleşmedir.
Ulusal Kurtuluş savaşının antiemperyalist karakterini dilinden düşürmeyenler, nedense bu gerçeği dile getirmekten imtina ediyorlar. İzmir İktisat Kongresi’nde sanki Türkiye’nin sosyalist ekonomiye geçiş sorunları konuşuldu!
CHP, Cumhuriyet tarihi boyunca, kapitalist sistem dışında bir sistem arayışına hiç girmedi. En fazla, sosyal demokrasi fikrine dayalı olarak burjuvaziyle uzlaşma aradı; ancak, bugüne kadar başarılı olamadı. Fakat resmi ideoloji ile sosyal demokrat ideoloji arasında gidip gelen CHP, belki de ilk kez sosyal demokrat düşünceye bu kadar yakın duruyor.
 
CHP’nin dinamizmine gelince; bu dinamizmin kaynağında, Aydınlanma fikrinin ardılı kentli modernler var. Batı düşüncesiyle yetişmiş modern şehirlinin sorgulayan, itiraz eden, eleştiren, biat kültürüne uzak tutumu, bir yandan CHP’yi yönetilmesi zor bir parti konumuna getirirken, bir yandan da inanılmaz bir dinamizmle partiyi sürekli ayakta tutuyor. Partinin programı da tartışılıyor, tüzüğü de tartışılıyor, altı oku da… Savunanlar ve eleştirenler bir arada siyaset yapıyorlar.
 
CHP’de bugünün dünyasına dair yeni şeyler söylemek arzusu gittikçe güçleniyor. Bu arzu, CHP’nin modern kentlilere dayalı oy tabanında var. Önce endişeliydiler ama bir süre sonra, ne yapmak gerektiğini tartışmaya başladılar. Atatürk ilkeleri, Cumhuriyet değerleri, kuruluş felsefesi, sosyal demokrasi, sağ ve sol kanat hareketleri, liberallerin ve muhafazakâr sağın durumu, laisite, Alevi sorunu, Kürt sorunu, demokrasi ve insan hakları, yerelleşme politikaları, Suriye sorunu, AB ilişkileri ve benzeri konularda küresel dünya düzeninin getirdikleri tartışılıyor.
CHP, değişimin tam orta yerinde. Neredeyse herkes yüksek sesle düşünüyor. Sıkıntılı bir durum. Fakat sonrasının iyi geleceğini düşünüyorum.
Uzun yıllardan sonra ilk defa toplumun farklı katmanlarının dikkatini çekmeyi başardı; Söylediklerine toplumu inandırmak için CHP’nin bir seçim dönemine daha ihtiyacı var.
%25 oy oranı çok tartışılıyor. Türkiye, seçmenlerin %65’nin sağ partilere oy verdiği bir ülkedir. CHP sol bir parti ise, %25 başarıdır. Merkez sağda bir parti ise, başarısızdır.
 
CHP’yi zorlu bir sınav bekliyor. Ya iktidar ortağı olacak ve ülkeyi yönetme kabiliyeti olduğunu kanıtlayacak, ya da o bitmek tükenmek bilmeyen parti içi kavgaların içine düşecek.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 2 Temmuz 2015 Perşembe 13:42

Hedefi iktidar olup bunu 13 yıldır başaramayan parti başarılı değildir. 5 seçimdir yenilgi üstüne yenilgi alan parti yönetimi başarılı değildir. Sosyal demokrasi Batı'da liberalizme yenilerek teslim bayrağını çekmişken "Kılıçdaroğlu ile birlikte 2010 sonrası yakalanılan" sosyal demokrasi iddiası bence ölü doğmuştur. Sosyal yerine liberal deyin, fazla kişinin yadırgayacağını sanmıyorum. İdeolojisiz, liberal solun altı okun yerini dolduramayacağı açıktır. Ayrıca Bugün kendini Syriza'nın Türkiye eşdeğeriymiş gibi göstermeye çalışan HDP yaygın bir elit kitleyi aldatmayı sürdürmektedir. Oysa HDP'den temel farkı Syriza tabanının vatanseverlerden, HDP'nin tabanının ise Kürdistan Teali Cemiyetlerinden, Filiki Eteryalardan, Mavri Miralardan, İngiliz Muhipler Cemiyetlerinden, Teali İslamlardan, Wilson Prensipleri Cemiyetlerinden esinlenen gruplardan oluşmasıdır. Bu durumda Türkiye'de solun bir bölümünün de Marksist ideolojinin iflasıyla post-modernist ideolojiler, kimlik siyaseti ve ötekileştirerek özerk yaşantılar yaratma ve sonunda da tüm hengamenin içinde yok olup gitme hastalığına yakalandığı da söylenebilir. Modern yöntemlerle işgalin önlenmesi için toprağınızı, suyunuzu, besininizi, işyerlerinizi, üretiminizi de savunup savunmayacağınızı merak ediyorum doğrusu.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva