Dr. Berna BRIDGE
Bilinçaltındaki korku 2
12 Ağustos 2018 Pazar

Geçen hafta bilinçaltındaki korkunun kişileri nasıl yardıma ihtiyacı olan kişilere yardım etme sorumluluğundan kaçmaya yönelttiğini yazmıştım. Yakınımızdaki mobbinge seyirci kalmaktan, savaştan kaçan Suriyelilere, işsiz kalıp dilenenlere (dünyanın her yerindekilere) Afrika’daki açlığı görmezden gelip lüks safari turlarıyla sosyal medyada gösteriş yapanlara değinmiştim. Bu hafta aynı konu ile devam ediyorum.

Sorumluluktan kaçmanın bir yolu da yardıma gereksinmesi olan kişiye yardım edilmesi gereken konuda değil, başka bir konuda yardım etmeyi önermek ve bu istenmediğinde de “bak, yardım teklif ettim, reddetti” diyerek sorumluluktan kaçmak…

Bu konuda örneği Sudan’da, bir mülteci kampında çalışmış birinin deneyimlerini aktararak vermek istiyorum. 55 derece sıcaklıkta açlıkla boğuşan insanlara Batıdan yardım geliyor. İnce, naylon, hafif, rengarenk çadırlar… Sıcaktan korumayacak, karın doyurmayacak, ne işe yarayacağı belli olmayan malzeme yani. Belli ki elde kalmış, satılmayan bu malzemeleri vergi muafiyeti, yardım yapmış görünmek gibi yine ticari düşüncelerle yollamışlar. Yani gerçek amaçları yardım yapmak değil…

Yardım etme sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmanın bir başka yolu da geçmişte kalan güzel anıları anımsayıp söz konusu ederek şimdiki durumu görmezden, anlamazdan gelerek kendini kandırmak. Örneğin Kudüs’teki son olaylarda ölen Filistinlilere nasıl yardım edebilirim konusuna odaklanmak yerine “Kudüs’e gitmiştim, El Aksa Camii gibisi yok” gibi konulara odaklanmak. Veya orada yaşayan Filistinlilerin gerçeğini görmek yerine El Aksa Camisini söz konusu etmek…

Bir başka yol kaçınma yolu da “Ben sorumluluğumu yerine getirirken o getirmiyor” diye bahane bulma mekanizması. Varsıl bir kişinin daha yoksul bir kişinin çalışmak için harcadığı eforu görmezden gelmek. Veya “Elimde yalnız bu kadar var, daha fazlasını veremiyorum” mazereti. Burada belki de bilinçaltındaki duygusal mekanizma gerçekten bu insanın maddi değil ama duygusal açıdan bu kadar verebilir olduğu...

Çocukken eğer bir kişinin duygusal gereksinmeleri karşılanmazsa o materyal olarak sahip olduklarının yaşamının değer kalitesini belirlediğine inanır. Oysa yaşamımızın değer kalitesini materyal sahip olduklarımızdan çok manevi olarak sahip olduklarımız belirler.  Öte yandan hiçbir materyal olarak sahip olunan şey duygusal boşluğu dolduramadığı için ne kadar materyal varlık olsa da o kişiye yeterli gelmez. Duygusal boşluğun yerini hiçbir maddiyat karşılayamaz…

Eğer bir kişi yardım etmekten duygusal olarak çok yoksun ise, açıkça yardıma gereksinmesi olduğu belli olana bunu anlamamış gibi  “İyi misin” diye bile sorabilir. Soru anlamsızdır… Akademisyenler arasında rastlanan sorumluluğu savsaklama biçimi de, sıkıntılı bir sosyal olayla ilgili yazıp ama hiçbir şekilde harekete geçmemektir. Son yıllarda yükselişe geçen “Olumlu ol, positive odaklan, olumsuz konuşma” akımı da dünyada, çevremizde olan bitene arka dönmek için kullanılabilen bir tutumdur. Gerçek çirkin ve tatsız olabilir. Bu korkutucudur. “Elimden bir şey gelmez ki” tutumu bir kaçınma ve korkma tutumudur…

Liste böyle uzayıp gider. Önümüzdeki hafta bu uzun ve ayrıntılı konuyla devam edeceğim.          

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
80’lik güzeller zamana nasıl ‘dur’ dediler?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
En popüler üçüncü içecek
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva