Aslında, onlar…

Asırlardır bilinen lakapaları ile…

Artık…

“Bekçi Baba” filan, değiller…

Olsa olsa…

“Bekçi Memur Bey…” diyebilirsiniz…

Eskiden…

Tiz sesiyle gecenin karanlığını yırtan…

Düdükleri vardı sadece…

Şimdi…

Beylik tabancaları var…

Telsizleri var…

Kelepçeleri var…

Polis’ten hiç farkları yok…

Yakaladıkları hırsızı, tokatçıyı…

Doğru en yakın karakola götürecekler…

Sadece gece çalışacaklar…

Mesai, güneş batınca başlayacak…

Doğarken bitecek…

***

Türkiye’nin neredeyse unuttuğu…

Mahalle bekçileri…

Yeni istihdam sektörü olarak doğuşunu kutluyor…

Tartışmalar diz boyu…

Yeni bekçilerin “emniyet liyakatı” tartışılıyor ki…

Bu çok dikkat çekici…

***

Eskiden sadece keskin bir düdük çalarlar…

İşbaşındaki hırsızın hevesini kursağında bırakırlardı…

Şimdi, farklı…

“Du’bakiim hemşerim…” dediği zaman, duracaksın…

Belinde silahı olacak…

Kimlik soracak, anında uzatacaksın…

Kalkıp, “N’oluyor; sen polis misin?” diye itiraz edemezsin…

Gece göreve başlayacak, sabah evine gidecek…

***

An itibarıyla görev yapan binlerce bekçinin…

Yarısından fazlası lise mezun…

Yüzde 15 kadarı yüksek okullu…

Yüzde 20’si lisans…

Pek azı da yüksek lisans mezunu…

Maaş, fena değil…

Lise mezunu bekar bekçi, 4 bin 527 lira ile başlıyor…

Üniversite mezunu ise, 4 bin 534 lira…

Eğitim süresi dikkate alınırsa…

Koskoca 48 ayın (4 yıl…) karşılığı sadece (7 TL.) olmamalı…

***

Delikanlı üniversite mezunu…

Dirsek çürütmüş; öğretmen olmuş!

Atama bekliyor…

Bir yıl, iki yıl, üç yıl…

O yaşta sıkıntıdan saçlarına ak düşüyor…

Dayanamıyor…

Uzman çavuş oluyor…

Aynı dert, kızlar için de geçerli…

Oku… Oku… Oku…

Ne bileyim; hemşire ol; ayrıca yükseğini yap…

“Şifa arayanların meleği olacağım!” de…

Kapılar hep yüzüne kapanınca da…

Sonunda, bi’fabrikanın güvenlik timinde zar-zar iş bul…

Bu yüzden…

“Bekçilik” zanaatını iyi irdelemek gerekir…

En azından…

Asırlardır bu topraklarda görev yapan…

“Bekçi Baba” müessesesi…

Niçin kaldırıldı?

Şimdi neden yaratılıyor?

İnsan merak ediyor, doğrusu…

***

Devlet Baba, şuna karar verdi…

Aylardır, hatta yıllardır iş arayan…

Özellikle eğitimli nüfus…

Çaresizlikten ne yapacağını şaşırdı…

Aslında, iktidar da çaresiz…

“Ha’di artık bekçilik maziye karıştı…” dediği bir kadroyu…

Yeniden yarattı…

Sadece…

Üstünde durulması gereken çok önemli bir ayrıntı var!

Bekçi…

Polis memuru ile aynı yetkilere sahip olursa…

Karmaşa yaşanabilir…

Çünkü…

Bizim memlekette…

“Bekçi” ile “Polis” arasında…

Psikolojik açıdan çok önemli bir fark var…

Bizim kuşak, bunu iyi bilir…

Gençlerin bilmesinde de yarar vardır…

Türk Milleti…

Bekçi ile cankuş’tur, aileden sayar, muhabbet gırladır ama…

Polis’ten ve karakoldan çekinir…

Neren?

Şundan…

Anneler çocuklarını hep…

“Yaramazlık yaparsan seni polise veririm” diye korkutur…

Ama, bekçiler öyle mi…

Onlar, mahallenin hep “Bekçi Baba”sı olmuştur…

Bu yeni süreçte…

Kalpleri yeniden kazanırlar mı; Allah bilir?

***

CHP, “Bekçi Baba” için bir rapor hazırladı…

Ana Muhalefet Partisi’nin iddiası şu:

“Kimlik sorma, sorgulama, gözaltı, silah kullanma yetkisi verilmesi öngörülen bekçilere tanınan bu yetkiler, özel yaşama müdahaleden ahlak polisliğine kadar genişleyecek…”

Bu şok bir iddiadır…

İktidar Partisi’nin…

Üstünde durmasında…

Büyük yarar vardır…

“Bekçilik”, yeniden hayat buluyorsa…

Üstünde zerre kadar toz olmalı…

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Çok özel bir “Bekçi Baba” ayrıntısı ile…

Türk Sineması’nda ve Tiyatrosu’nda…

“Bekçilik” mesleği…

Çok işlenmiştir…

Mesela…

Hulusi Kentmen gibi bir komiser her zaman karşınıza çıkmaz ama…

“Bekçi Murtaza” hep vardı ve…

Hep olacak…

Orhan Kemal’ın 80 yıllık “Murtaza”sını ilk canlandıran…

Müşfik Kenter’i unutabilir misiniz?

“Şekerpare”deki…

Rüşvet yemez “Bekçi Cumali”yi canlandıran İlyas Salman’ı…

“Her Gönülde Bir Aslan Yatar” filminde…

“Bekçi Zeynel” karekteri ile…

Ayakta alkışlanan Zeki Alasya’yı…

Ve, belki de en güzeli…

“Bekçiler Kralı”nda…

Yokluk döneminde mahallesinden hayır-dua alan…

Robin Hood’dan farksız…

“Bekçi Şaban” rolünde Kemal Sunal’ı…

Hala aramıyor musunuz?

Nokta…

Sonsöz: “Şikayetçi, kötü huyludur… İyi huylu şikayet etmez, tahammül eder… / Hz. Mevlana…”