Gerçek hayatta…

Dibine kadar doğru kullandığımız…

Bir atasözü vardır:

“Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!”

Tam bir “çaresizlik” sendromunun yaşandığı süreçlerde…

Geçerli olan atasözüdür…

Genellikle…

“Darıltmak, gücendirmek istemediği iki şeyden birini seçmek durumunda kalan kimselerin acıklı halini” anlatmak için söylenir…

Ana Muhalefet Partisi’ndeki son durum…

Tam da bu!

***

CHP’deki “dip dalga”ya son örnek Marmaris’ten…

Mevcut Başkan Ali Acar…

15 yılı tamamladı; üç dönem demektir bu…

MYK’dan “Ali Acar ile devam” kararı çıktı…

Hatta, CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi iddiaya göre…

Kendisini kutladı…

Eeee, sonra ne oldu?

Aradan yarım saat geçti, geçmedi…

Başkanın adı PM’de değişiverdi…

Şimdi o başkan doğal olarak soruyor:

“30 dakikada ne yaşandı? Kimler devreye girdi? Asansörde ne oldu?”

“Hoppala yarim yaz geldi!” filan dedirtecek bi’durum…

***

Demek ki…

CHP’nin MYK’sı ile…

PM’si arasında…

Bir “duvar” var!

Kurgu bilim filmlerindeki gibi…

Duvarın bu yanından ışınlanan!

PM’de “tuş” oluyor, ne hikmetse!

Yav, tutun ki mevcut başkan yetersiz…

Ya da miyadını doldurmuş…

O zaman daha MYK’ya gelirken bu işi bitirin…

Teşekkür edip, veda edin ki…

Bu “asansör atraksiyonu” iddiaları yaşanmasın…

***

Böylesi “garip siyaset” mesaisi…

Arkasından ister istemez…

“Transfer Sezonu”nu açıyor…

DSP, “hazır asker” konumunda…

Demokrat Parti rampada…

Küsen, kırılan, incinen…

Soluğu…

Beş yılda bir “hatırlanan” bu partilerde alıyor…

Ya onlara kanca atılıyor…

Ya kendileri gidiyor…

Ya da “araya girenler” işi bitiriyor…

DSP ister istemez savunmada…

Diyorlar ki…

“O adaylar kendileri istemez ise üstlerine gitmiyoruz!”

Doğrudur, haklıdırlar…

Ama ya kapı hafiften “aralık” kalmışsa?

Mesela…

İzmir’in en uzak ilçesi Kiraz’da yaşananları…

Tarih yazmayacak mı?

Çok matrak bi’olay ama, bilinmesi lazım…

CHP’nin Kiraz’daki tek aday adayı Salim Özkarakaş’tı…

Peki, n’oldu?

CHP, “ittifak” gereği Kiraz’ı, İYİ Parti’ye bıraktı…

Onlar da Mehmet Emin Avşar’ı aday gösterdi…

Kırılan gönlüne pansuman yapmayı unutursanız…

N’apmasını beklerdiniz Özkarakaş’ın?

O da gitti DSP’nin adayı oldu…

Peki, mecbur muydu CHP?

Kiraz’ı İYİ Parti’ye bırakmakta…

Tısss yok!

***

Bakın…

2014 seçimlerinin eşiğinde kendini hissettiren…

“DSP Rüzgarı”…

31 Mart öncesi daha erken “esmeye” başladı…

Merhum Ecevit’in beyaz güvercini…

Şimdi…

Tire, Bayındır ve Menemen’in üstünde…

Kanat çırpıyor…

CHP’nin, İYİ Parti’ye “gümüş tepside” sunduğu Tire…

Güvercinin peşine takılır mı?

Takılmazsa şaşırırım!

Mevcut başkan Tayfur Çiçek…

Farklı partilerin ceketi ile girdiği üç seçimi almadı mı?

Bunu da alır, dört olur!

Tahir Şahin için, “Dört dönem yeter” diyen CHP’nin çatısı…

Bu işi “tatlı tatlı ikna ederek” yapamaz mıydı?

Şahin Başkan da giderse DSP’ye…

Ki, bu konuda diyorlar ki “iş bitmek üzere” noktasında…

CHP’de “istenmeyen” sonuçlara katlanmanın adı…

Bu saatten sonra…

“Gurur ve Savaş” mı olacak?

Uzağa gitmeyelim…

CHP’nin Çatısı Bayındır’da…

Mevcut başkan Dr. Ufuk Sesli ile yürümeye karar verdi…

Güzel…

Ama diğer aday adayı Ali Erişen…

Eğer son anda ikna edilmez ise DSP yolcusu…

Sen 2014’te Bayındır’ı…

Zaten “160 oy’cuk” gibi burun farkıyla almışsın…

Küstürme artık, diğer aday adayını…

Pansuman yap, gönlünü al…

Siyaset, biraz da “gönül alma” sihirbazlığı değil mi?

***

Bizans Medyası’nın sık sık yaptığı gibi…

Bir “duyum” da benden…

DSP…

Şu sıralarda…

Seferihisar, Güzelbahçe ve Bayraklı semalarında…

Kanat çırpıyor…

CHP’nin haberi olsun diye söylüyorum…

Önlem almak için harekete geçtiniz mi beyler?

***

Yok ahlaki değilmiş, yok şuymuş, yok buymuş…

CHP, 2014 eşiğinde bunları yaşamadı mı?

Kınık, Torbalı, Menderes ve Aliağa’da…

Aday gösterilmedikleri için…

CHP’den istifa edip…

Bağımsız ya da DSP’den seçime giren arkadaşların…

Aldıkları oylar…

CHP’nin seçim kaybetmesine neden olmadı mı?

Hafızamızı tazeleyelim…

Yine 2014 eşiğinde…

Aday gösterilmedikleri için…

Konak’ta, Güzelbahçe’de ve Bayraklı’da…

DSP’nin adayı olanlar…

O ilçelerdeki CHP oylarını azaltmadı mı?

Demek ki…

Ders alınmamış…

***

Hatırlayın…

Yeri geldiğinde sık sık…

“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” diyen Kocaoğlu bile…

Tunç Soyer’le destek buluşmasında…

2014’te yaşanan “yol kazası”na nasıl vurgu yaptı?

“Hep birlikte çalışıp başaracağız… İzmir'de hedefimiz partimizin iktidarını sürdürmek... Umarım 2014'teki gibi olmaz…”

Demek ki…

O günlerdeki “kabus” hali…

An itibarıyla “hortlamış” durumda!

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Bir Nasreddin Hoca fıkrasıyla…

Bir gece Hoca’nın eşeğini çalmışlar... Eşeksiz n’apsın fakir? Önüne gelene sadece bu hırsızlığı değil, çalınan eşeğinin faziletlerini de anlatıp duruyormuş…
Kim yanar Hoca’nın eşeğine? Her ağızdan bir avaz:

“Kış uykusuna mı yattın Hoca?”

“Kapıya niye parmaklık yapmadın?”

“Yoksa kapıyı kilitlemeyi mi unuttun?”

Hoca dayanamamış:

“Yahu…” demiş…

“Kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?”

Kıssadan hisse…

Nokta!

Sonsöz: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir… / Hz. Mevlana…”