Ümit YALDIZ
Anadol’a teşekkür Şenol’a teessüf!
25 Kasım 2015 Çarşamba

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun birkaç kritik mevzi dışında Saray’a karşı başarılı olamadığı kabinesine ilişkin düşüncelerimi kaleme alacaktım aslında bugün. İzmir’in ve de Ege’nin kabinedeki artık alışageldiğimiz yalnızlığını…
Hakkımı saklı tutuyorum.
Ve bugün Kemal Anadol’a teşekkür ederek başlıyorum.
Teşekkür ediyorum çünkü harikulade bir esere daha imza attı.
Teşekkür ediyorum çünkü bu önemli eserini matbaaya göndermeden bana ulaştırdı.
Teşekkür ediyorum çünkü bu önemli eserinin yarın (26 Kasım Perşembe) Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi’ndeki sunum toplantısında açılış konuşmasını benim yapmamı rica etti.
Teşekkür ediyorum çünkü 1950’li yılların başından 12 Eylül darbesine kadar olan 30 yıllık sürece kâh öğrenci, kâh hukukçu, kâh siyasetçi olarak çok yakından tanıklık eden Anadol, bir otobiyografi tadında kaleme aldığı Filmi Geriye Sarınca isimli eserinde, tarihe ve de siyasete meraklı bizler için bulunmaz bir kaynak esere imza attı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük utançlarından biri olarak tarihe geçen 6-7 Eylül olaylarını Haydarpaşa Lisesi’ne henüz kayıt yaptırmış bir öğrenci olarak gözlemleyen Anadol, 27 Mayıs, 12 Mart gibi sonraki yıllara büyük tesiri olacak olan olayları ‘birinci tekil şahıs’ penceresinden öyle bir fotoğraflamış ki, o yılları okuyarak/dinleyerek öğrenmiş bir neslin hafızasındaki tüm boşlukları dolduracak anekdotlarla süslemeyi başarmış. 
Toplamda 5 dönem parlamentoda görev yapmış tecrübeli bir siyaset adamının kaleminden çıkan bu önemli eserin büyük bölümü tabi ki CHP’nin geçmişine ışık tutacaktı. Zaten 500’ü aşkın sayfayı bir çırpıda bana soluksuz okutan da buydu.
Uzun yıllar siyaset yapacağı partisine dönük ciddi özeleştirilerin de yer aldığı eserde CHP’nin 27 Mayıs’ta, 12 Mart’taki duruşuna ilişkin önemli tespitler vardı.
Ama daha da önemlisi Anadol’un ‘il gençlik kolları başkanı, ilçe sekreteri, ilçe başkanı, kurultay delegesi’ olarak ziyadesiyle içinde yer aldığı parti içi mücadeleden kesitler bugünler için de önemli referanslar veriyordu.
Kitabın önsözünde “Meclisin dışında da hep siyasetin içinde oldum. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül’ün öğesi, tanığı, avukatı, bazen de sanığı oldum. Ama günlük tutmadım” diyen Anadol’un kitabını bitirdiğimde hissettiğiniz ilk duygu kesinlikle hayranlıktı.
Olağanüstü bir hafızaya şapka çıkardım.
Sadece aktif siyaset yaptığı Ereğli’nin değil tüm Zonguldak delegelerini isim/soy isim, meslek, lakap, yaş hatta ‘memleket’ vererek tarif eden Anadol, bizim neslin bildiğinin aksine sadece entelektüel bir siyasetçi-yazar değil müthiş bir taban siyasetçisi olduğunu bu eserinde net bir şekilde ortaya koyuyor.
Öyle ki kitabı bitirdiğimde 1973-77 seçimlerinde Zonguldak’ta hem Ecevit’le birlikte hem de Ecevit’e karşı önseçim zaferi yakalayan Anadol, partisinin tabanında ve de tavanındaki çatışmaları, değişimi olabildiğince açık, net ve de yalın bir dille aktarıyor.

Bu açıdan eser, otobiyografi olmaktan çıkıp, tarihe not düşmek isteyen sorumlu bir siyasetçinin, çok değerli anılarına dönüşüyor. Sol kesim için özel bir anlamı olan Zihni Anadol’un oğlu olmanın sorumluluğuyla memleketi Ereğli’de ilmik ilmik örerek, tırnaklarıyla kazıyarak ilerlediği siyasi kariyerinde çok önemli yer tutan yılları en küçük detaylarına kadar aktaran Anadol, İsmet Paşa-Ecevit çatışması, Ortanın Solu süreci, Ecevitli yıllardaki değişim, partinin bu süreçte yaşadığı olağan/olağanüstü kurultaylara dair ‘tarihi vesika’ değeri taşıyan anılarıyla süslü filmi iyi ki geriye sarmış…
*
Kendi adıma çok şey öğrendim. CHP’nin bugün içinde bulunduğu ‘olağan/olağanüstü’ kurultay ikileminin 3-5 yıllık değil 40 yıllık bir mesele olduğunu mesela…
CHP’yi bugün şekillendiren parti içi hizip kavgalarının temellerinin o yıllarda atıldığını… Genel Başkan-Genel Sekreter çatışmasının son dönemde yakından tanık olduğumuz Önder Sav-Deniz Baykal’dan ibaret olmadığını…
CHP’nin 27 Mayıs, 12 Mart, Güneş Motel vakası gibi olaylarda çok da iyi bir kurumsal sınav veremediğini…
Ve daha pek çok önemli detayı…

Bugünün CHP’sine, CHP’lilerine dönersek; Mutlaka ama mutlaka bu eserden bir tane edinsinler.
Çok şey öğreneceklerini garanti ederim. Siyasi tarihe ‘Ecevit’i yaratan adam’ olarak geçen ama aynı Ecevit tarafından partiden uzaklaştırılan Kamil Kırıkoğlu İsmet Paşa’ya karşı sert bir konuşma yaptığı 1972 kurultayında diyor ki; “İnönü’ye saygı onun yetkilerine saygılı olmak demektir. Bunun ötesi, ortaçağ köleliği, ikiyüzlülük, dalkavukluktur. Bu partinin kişi partisi olmayacağını, kimsenin siyaset çiftliği olmayacağını herkesin bilmesi zamanı gelmiştir.”
Anadol bu enstantaneyi anlatırken önemli detayın altını çiziyor: Kamil Kırıkoğlu konuşurken laf atmalar çoğalmıştı. Kamil Bey “Merak etmeyin” diyordu. “En sağlam yerim sinirlerimdir.”
İşte böyle dostlar…
Bir siyasetçinin en sağlam yeri sinirleri olmalıdır.
Bugünün CHP’lileri o kitaptan hiçbir şey öğrenmezse bunu öğrenecektir.
Gaziemir’de öğretmenler gününde, öğretmenlere verdikleri yemekte, bir öğretmene kafa atıp burnunu kıranların da CHP’yi temsil ettiği süreç, CHP için sağlıklı bir süreç değildir.
CHP’nin kalesi, demokrasinin başkenti İzmir’in kalbi Konak’ta kenar mahalle kabadayıları gibi demeçler verip, olur olmadık pozlarla racon kesenlerin de bu eseri dikkatle okuması gerekir. 
Anadol’un eserinde kıyasıya yarışılmış iki önseçim mücadelesi var.
1973 ve 1977…
Birinde Genel Başkan Ecevit’le omuz omuza ötekinde karşı karşıya… Hiçbir satırında birbirinin boğazına yapışmış delegelerden söz edilmiyor. Rekabet kıyasıya… Ama nezaket de öyle…
İnönü’ye karşı müthiş bir kızgınlık var. Ama aynı büyüklükte bir saygı ve hemen yanı başında sevgi var.
‘Bu parti neden iktidar olamıyor?’ sorusunun bazı yanıtları o yıllarda saklı… Ama o gün bünyeye giren bazı virüslerin bugün şekil değiştirerek adeta mutasyona uğrayarak geldiği nokta ne yazık ki üzüntü verici…
CHP’li başkanı temsil eden ve ‘başkan yardımcısı sıfatı taşıyan’ birisi 24 Kasım öğretmenler gününde ‘gerekçesi ne olursa olsun’ bir öğretmeni dövüyor. Kafa atıp burnunu kırıyor.
-Efendim o da başkanımıza saygısızlık yaptı. Parasını belediyece ödediğimiz yemekten ayrılarak başkanımızı protesto etti. Hatta hakaret etti falan…
Hiçbir bahane kabul edilemez. Ve dün yaşanan bu talihsiz olayın ardından bugün Gaziemir’deki olayda flaş gelişme… Başkan Şenol, öğretmene kafa atan yardımcısının yanında durdu. ‘Kelle almam’ dedi.
Kimse kusura bakmasın… En başta da siyasi yaşamının pek çok evresinde destek verdiğim, yanında durduğum Halil İbrahim Şenol…
Bu olayın Soma’da 301 canın gittiği günün ertesinde, arkadaşlarını kaybeden ve can acısıyla Başbakan Erdoğan’ın konvoyuna saldıran yaralı madenciyi tekmeleyen Başbakan Danışmanı Yusuf Yerkel olayından pek de bir farkı yoktur.
Dönemin Başbakanı Erdoğan da madenciyi tekmeleyen Yerkel’in arkasında durmuştu. Ki hala duruyor. Ve muhtemelen Erdoğan bu tavrı ‘Yerkel o tekmeyi benim için attı’ düşüncesiyle ortaya koydu. Gaziemir’in başkanı da talihsiz olaya bu pencereden bakıyor muhtemelen…
Diyor ki Gaziemir’in Başkanı Şenol; Birileri benden kelle isteyerek beni yalnızlaştırmaya, etrafımdaki insanları uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bunu kesinlikle yapmayacağım
Kelleniz sizin olsun Sayın Şenol… Hayrını görün!
Birileri ne istiyor bilemem… Ama ‘24 Kasım’da bir öğretmene kafa atan başkan yardımcınızın arkasında durarak’ sizin bir daha aday/başkan olmak istemediğiniz anlaşılıyor.
Ne diyordu 72 kurultayının ateşli konuşmacısı Kırıkoğlu sataşanlara cevaben: En sağlam yerim sinirlerimdir.
İşte böyle, siyasetçinin de ona yakın olanların da en güçlü yeri sinirleri olmalıdır.
Teşekkürler Anadol teessüfler Şenol!
Bugün öğretmene atılan kafanın hesabı sorulmazsa yarın o kafanın nerede/kime geleceğinin de garantisi olmaz.
Benden söylemesi…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
cengiz cangüder 26 Kasım 2015 Perşembe 09:48

1994 yılında zonguldak ereğli CHP üyesiydim.birçok ilçe başkanı her seçimde oldugu gibi bizleri siliyordu ismimiz çıkmıyordu..2008 di KEMAL BEY ereğli ye gelmişti ve partiye toplu katılım olmuştu o zaman yaklaşık 400 kişi ,büyüklerimiz bizleride sahneye çağırdı ve parti rozeti taktılar.biz o zaman tunceli grubu olarak yer almıştık..rozetimi takarkenkemal bey aynen şunu demişti sen yeni mi üye oldun dedi bana bende hayır başkanım 94 yılında 18 yaşında üye oldum ama nasip bugüneymiş dedim..dğerli bir kişilik benim için KEMAL BEY..PARTİ İÇİ MUHALEFET OLSADA KILIÇDAROĞLUNA KIZSADA BENİM İÇİN KEMAL BEY DEĞERLİDİR.ÇOK EMEĞİ VARDIR ZONGULDAK HALKINA..

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva