Eskiden ‘dış odak, dış mihrak’ la açıklanırdı tüm olumsuzluklar, günümüzde ise aldatılma veya yanıltılmayla… Anlaşılan o ki; ‘aldatılmak, yanılmak’ bizim ülkenin yönetim politikasında hayli yer tutuyor. Ülkenin kaderi adeta…

‘Aldatıldım’ veya ‘yanıltıldım’ la ete kemiğe bürünüyor her şey… Garip ama durum bu…

‘Yanılmışız’ ifadesi en son Kuzey Irak’taki referandum nedeniyle Barzani için kullanıldı. İfade sınır ötesine ulaşınca oralardan da ses geldi.

Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Rudaw’ın Genel Yayın Yönetmeni Rebwar Kerim, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a; ‘Sahi sizi kim aldattı?’ diye soruyor makalesinde ve devam ediyor.  "Sayın Cumhurbaşkanı, 'En kötü günlerinde yanlarında olduk. Yanılmışız' diyorsunuz. Esad sizi aldattı, Netanyahu aldattı, Obama aldattı, en son da Sayın Barzani mi? Nasıl oluyor da bu kadar kolay aldatılıyorsunuz?”

Rebwar Kerim kendilerini ilgilendiren konularda fikir beyan etmiş. Ancak bizlerin dağarcığında başka örnekler de var.

Daha önce savcısı olunan Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları örneğin… ‘Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı”.

”Şimdi biz bu yolda milletimizle birlikte yürüyoruz. Gönül birliği, kader birliği yaptık. Aldanan olmadık, aldatan da olmadık” diye sık sık deklare edilmesine rağmen, aldatılma yanılgısına bu kadar fazla düşmek ise işin en ilginç tarafı…

Aldatılma üzerine bir örnek daha… “Filistinlilerin de İsrailli sivilleri hedef aldığı ve kanın Filistinlilerin de elinde olup olmadığı” sorusuna, “Çıksınlar bunu belgelesinler, beni kimse aldatamaz”.  Bu da Charlie Rose Show adlı programdan…

Sahi bir ülkenin iç ve dış politikası bu kadar aldanma, aldatılma ve yanılgı etkili olabilir mi? Olursa sağlıklı yürütülebilir mi?