RÖPORTAJLAR
6 Ekim 2016 Perşembe

Siyaset nöbet işidir!

Başkan Soyer yeni dönemin sinyallerini verdi. Soyer, Büyükşehir adaylığıyla ilgili, “Siyaset nöbet işidir. Nöbet nerede verilirse orada yaparsın” dedi

Siyaset nöbet işidir!

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer 2009 yılından itibaren oturduğu başkanlık koltuğunda geçen 7 yılda yaptıklarını anlattı.

Son dönemde İstanbul merkezli yerli ve yabancı turistin ilgisini çeken Sığacık’ın bulunduğu Seferihisar’da yaşanan dönüşümün şifrelerini sıraladı. İlk olarak Cittasyow (yavaş şehir) markasıyla yola çıkan Soyer’in çalışmalarına ardından onlarla proje eklendi.

İlçe zaman zaman çevresel sorunlarla mücadele, kimi zaman da özel bir proje ile gündeme geldi. Kırsal kalkınma, üretici kooperatifleriyle her alanda güç birliği sloganıyla çalışmalarını sürdüren Soyer, siyasetle ilgili fikirlerini de paylaştı. Soyer, Egedesonsöz Genel Yayın Yönetmeni Fatih Yapar’a çarpıcı açıklamalarda bulundu.

BÜYÜKŞEHİR ADAYLIĞI
Ne Türkiye’nin ne de İzmir’in gündemi şimdi seçim olmamalıdır. Şu anda bunu konuşmak kadar yanlış bir şey olamaz.  Bu enerjini, gücün israfıdır. Daha seçimin ne zaman olacağı bile belliyken Büyükşehir yarışına girmek doğru değil. Girersek talihsizlik olur.  Bunun vakti değil. Gündem de gerçek değil.  Biz şu anda gündemi kendi kendimize yaratıyoruz. Hayatın gerçeği bu değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başkanının kim olacağı ile ilgili bir gündem aslında yok.  Zamanı, vakti gelir o zaman konuşulur. Bunu konuşmanın İzmir’e haksızlık olduğunu düşünüyorum. İzmir, bütün Türkiye’yi sırtına alıp, umut olabilecek bir şehir.   Tüm belediye başkanlarımızın buna konsantre olması lazım. Herkes ‘ben daha fazla ne yapabilirim’ diye kafa yorması lazım. Ben büyükşehir belediye başkanı için asla ‘kalsın ya da gitsin’ demiyorum. Sadece bunun zamanlama açısından tartışılmasının yanlış olduğunu ifade ediyorum. 

İnsanların Büyükşehir belediye başkanlığı gibi bir noktaya beni layık görmesi bizim alabileceğimiz en büyük ödül. Hakkımızda yazılanlar, konuşulanlar gurur okşayıcı şeyler.  Kim olsa hoşuna gider.  Annem bile zaman zaman ‘seni bu göreve layık görüyorlar’ diyor. Tabi ki insanın çok hoşuna gidiyor. Ama emin olun bunu konuşmak, üzerinde kafa yormak istemiyorum. Benim gündemimde bu yok zaten.

Siyaset nöbet işidir. Nöbet nerede verilirse orada yaparsın. Çünkü siyasetin özü fedakarlık olmalıdır. Vakfetmek olmalıdır. Çünkü emeğini, enerjini ve gücünü vakfetmektir. Nerde bize nöbet verilirse orada yapılacak bir iştir. Orada derler orada, burada derler burada yaparsın. Hiçbir şey demezlerse de kendi kendine bir şeyler yaparsın.

GENEL MERKEZİN İLGİSİ YÜKSEL’İN İSTİFASI
Ben örgüt geleneği olan birisiyim. Lise yıllarında örgütlü çalışmanın ne olduğunu öğrenmiş adamım. Milli demokratik devrim geleneğini özümsedim. Siyasi hayatıma da Mihri Belli ile başladım. Onun öğretisini okuyarak, idrak ederek yaşadım. Örgüt hiyerarşisinin kıymetini biliyorum. Asla, zerre kadar zarar görmesini istemem. Bunun aksine bir şey yapmam. CHP’nin seçilmiş bir belediye başkanıyım.  Partinin hiyerarşisine aykırı asla bir şey yapmam. O organizasyonda ben ev sahibiydim. Sahibi partinin genel merkeziydi. Ona rağmen ben hem il başkanımıza (Alaattin Yüksel) hem de büyükşehir belediye başkanımıza davetiye çıkarttım. Aziz başkan katılacağını söylerken il başkanı ‘ya biz dışarıdan duyduk’ dedi. Ben genel merkeze sormalarını önerdim. Zaten burada kapalı bir görüşme, sanatçılar zirvesi düzenleniyordu. Dışarıdan kimseyi almayı düşünmemişler. Fakat, başkan bunu bir istifa gerekçesi olarak sundu. Bence yazık oldu. Türkiye’nin duyması gereken şeyler değil. Seferihisar’ın adını bile bu durum için kullanmak haksızlıktır. Böyle yanlış yapılmış olsa dahi kapı kapatılır kim ne söylüyorsa söyledikten sonra mesele orada çözülür. Bu dışarıya istifa olarak yansıyacak bir şey olamaz. Çok büyük bir talihsizliktir. Kesinlikle il başkanlığının bilinçli olarak bypass edilmesi söz konusu değildir.

FETÖ VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER
Ben hukukçuyum. Hayatım boyunca hukukun üstünlüğünden başka sarılacak bir şey olmadığına inandım. Konak Meydanı’nda sendikalarla birlikte kanun hükmünde kararnameler ve kayyum atanmalarıyla ilgili yaptığım açıklamanın da arkasındayım. Ben kayyumlara itiraz ederken HDP dışında AKP ve MHP’li belediyelere yapılanları da eleştirdim. Kayyum listesinde sadece HDP yoktu.  Bu memlekette belediye başkanlarının nasıl seçileceği, hangi mevzuata uygun çalışacağı, görevden ayrılacaksa ya da vefatı halinde yerine nasıl, kimin seçileceği de bellidir. OHAL yapılanları meşrulaştıramaz. O hukuk kuralı durduğu sürece ben buna uymak zorundasın. Başkanı alırsan meclis içinden yeni başkan seç. Başkanı alıyorsan, görevine son veriyorsan seçilmiş meclis de mi terörist? Herkes terörist olur mu? Seçim, sandık ve demokrasi diye sürekli ahkam keseceksin ondan sonra da orda oy kullanan insanları yok sayacaksın. Sen getirdin oraya kaymakamı, valiyi getirdin orada insanların iradesi ne oldu?  Bu insanlar ‘biz bunları seçmedik’ demiyor mu? Bu işin daha vahimi var. Bugün 28 belediyeye yarın 28 tane daha eklenirse kim ayırt edecek? Yarın bana da gelecek. Hukuktan ayrılmaya başladığında başına gelecek budur. Gazeteler, televizyonlar kapanıyor. Belediye başkanını kayyum atayıp görevden alıyorsun bunun hukuk sistemi varsa hesabını da vermek zorundasın.  Bu zamanlar, dönemler geçecek. Yarın bana ‘sen SODEM başkanıydın, sosyal demokratım diye geziyordun, belediyeler kapandı, başkanlar alındı, kayyum atandı. Neredeydin’ demeyecekler mi? Benim vicdanım rahat değil. Sosyal demokrat belediye başkanı hele ki benim gibi hukukçuysa bu hikayeyi görmezden gelemez. Buna suskun kalamaz.

 

KARDEŞLİK BAKİ AMA BENİM KARDEŞİM BU DEĞİL
Biz bu süreçlerden önce Diyarbakır Sur İlçe Belediyesi ile kardeş olduk. Bu konuda meclislerimizden kararlar alıp karşılıklı ziyaretlerde bulunduk. Kardeşliğimiz tabi ki devam ediyor. Kayyum geldi diye kardeşlik konusunda ‘pardon abi’ diyecek halim yok. Bizim çocuklarımız geldi, futbol takımlarımız görüştü. Kaymakamdan oluşan o belediyedeki kayyum bizim muhatabımız değildir. Kardeşlik şimdilik askıya alındı. Kardeşlik baki, devam ediyor ama kardeşimiz bu değil.  Bir yerel yönetici olarak yapılanları içime sindiremiyorum. Bütün hukuki sistemi alt üst et ve bir tane memuru getir başkan yap. Hani ileri demokrasi? Hukukçu bir belediye başkanı olarak yapılanlara sessiz kalamam.

15 TEMMUZ VE FETÖ
Biz bu memlekette 15 Temmuz’u yaşadık. Uçurumun kenarına geldik ve az kalsın düşüyorduk.  Artık bundan da ders çıkartmayacaksak neyden ders çıkartacağız. Bizim birbirimize sarılmaktan başka çaremiz yok. Çünkü hepimiz ‘Amerika’nın oyunu, Rusya’nın oyunu’ diyoruz. Bu oyunları birbirine sıkı sıkı sarılarak bozarsınız.  Barış, birlikte yaşamak lazım. Sen birlikte yaşamazsan herkes sana çelme takar. Güçlü ülke olmak o kadar kolay ki. Sığ siyaseti bırakıp hukuka sarılarak demokrasiye sahip çıkacağız. Dışarıdan gelecek tehditlerin durmasını istiyorsak, geleceğe umutla bakmak istiyorsak yapmamız gereken birbirimizin koluna girmektir.

Seferihisar Belediyesi olarak rekreasyon alanı yapıyoruz. Oraya darbe girişiminin olduğu gece özel kuvvetler komutanlığında darbeci askerlere karşı duran ve bugün kahraman olan Ömer Halisdemir’in ismini vereceğiz. Bu konuda meclis kararı aldık. Teklifi de ben getirdim. Rekreasyon yeni bir yaşam alanı demek. O yeniden yaşasın istiyoruz. Adını sokağa, caddeye vermektense burada olsun istiyoruz. O isim yeniden doğsun istiyoruz. Açılışa ailesini de çağıracağız. 15 Temmuz gerçekleşseydi direk içeri alınıp yaşamına son verilecek kişilerin başında ben geliyordum. Çünkü tescilliyiz. Babam geçmişte savcı olarak Fethullah Gülen hakkında ilk davayı açan kişidir. Bu konuda sonumun ne olacağını ben çok iyi biliyorum.    

MUHALEFETE PERFORMANS ÖNERİYORUM
Siyaset performans üzerinden yapılmalıdır. Paçadan çekilerek siyaset yapılmaz. Bu memlekete siyasilerin yaptığı en büyük kötülük birbirlerini kötülemektir. Ben şahsıma saldırı olmadığı sürece açıklamalara yanıt bile vermiyorum. Ben bir şeyler yapıyorum ve ortaya koyuyorum. Eleştirenlerin de elinde iktidarın gücü var. Onlar da yapsın. AKP’nin ilçe başkanı ‘o bunları yapmadı, ben yaptım’ desin. O zaman alkışlarım. Onun böyle bir derdi yok. Sürekli siyasi açıklamalar yapıyor. Ne yaparsan yap eksi ve yanlış. Sürekli hata arıyor. Çık ‘ben yaptım, sen bozdun’ de. Benim muhalefete önerim performansı yarıştırmasıdır çenesini değil. Siyaset hayatını yönetme sanatıdır. Bu kadar çiğleştirirken, çirkinleştiririrsen gençler de girmez. Kimse siyaset de yapmaz. İnsanlar bizi örnek alsalar ve ‘Tunç başkan şunu söyledi, Hamit başkan bunu dedi’ deseler kötü mü olur? Karşılaştırsalar. Bizim projelerimize şimdiye kadar hükümet desteği görmedik. Kesinlikle polemiğe girmeyeceğim. Cevap verip de sığ tartışmalara girmek istemiyorum

HÜKÜMET DESTEĞİ
Hükümetin Seferihisar’a bakışını ve iktidarın bize yaklaşımını uzun uzun anlatabilirim. Fakat bir örnek vereyim. DSİ bölge müdürüne gittik. İtalyanlarla bir proje yapmıştık. Bize ait olan Beyler Barajı’nın üzerini fotovoltaik panel ile kaplayacaktık. Bunun teknolojisini adamlar çözmüşler. Bunu yapacağız ama DSİ’nin onayı gerekiyor. Defalarca gitmeme rağmen ‘tamam’ demiyorlar. Panel koyduğunuzda buharlaşmayı engellediği için suyu da koruyor. Kendi kendime ‘çok akıllı proje, evet demeleri lazım’ diyorum. Sonra müdür ‘gelsinler, birlikte konuşalım’ diyerek ağzından baklayı çıkardı. Davet ettim. İtalyanlar geldiler. Onlara ‘siz bu sistemi bize öğretin, biz kendimiz yapalım’ dedi. Şu mantığa bakar mısınız? Halen öğrenecekler ve yapacaklar. Zaten böyle bir şey yok. Adamlar bunun her şeyini yapmışlar. Onlar da enayi değil ki. Sen burada hayata geçir sonra git kendin başka barajlarda sistemi öğren ve uygula. Onlar da kar yapmak istiyor. Adamlar çırak çıkacağı için olmadı. Bu yazık günah değil mi? Memleketin kaprislere, siyasi polemiklere ihtiyacı yok.

MECLİSTE MUHALEFET SÖZ SAHİBİ
İzmir’de hiçbir yerde olmayan bir uygulamayı yapıyoruz. 2014 yerel seçim sonuçlarına göre belediye meclisinde CHP ile AKP temsil edildi. Sayılar ona göre şekillendi. Fakat MHP ilçede yüzde 20 oranında bir oy almasına rağmen meclise üyesi kazanamadı. Biz de muhalefetin ilçede karar alma mekanizmasında olmasına karar verdik. Her belediye meclisi toplantısı öncesinde MHP ilçe başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ile toplantıda bir araya geliyoruz. Onlarla birlikte değerlendirmeler yapıyoruz. Yüzde 20 bir tabanı olan partiye dolaylı söz, kulak vermiş oluyorum. Bu katılımcı demokrasi açısından önem verdiğim bir konu. Zaten AKP ve CHP’li meclis üyeleri toplantılarda konuşup, istediklerini söyleyebiliyorlar. Ben ayrıca kendi mensubu olduğum partinin grup toplantılarına da katılarak kendi açımızdan yapmamız gerekenleri yapıyorum. Böylece mecliste kararlar oy birliği ile geçiyor.

BEN BAŞKAN OLSAM…
Seferihisar Belediyesi’nin 5 hedefinde biri olan ‘Aktif hemşerilik, her gün demokrasi’ hedefi doğrultusunda yeni bir uygulamaya imza attık.  Bu da  ‘ben başkan olsam’ mantığı ile başlıyor. Bir vatandaş, misafir, ilçemizde yaşayan kim olursa olsun belediyemizin WEB sitesi üzerinden bize duygu düşüncelerini, projelerini, söylemek istediklerini anlatıyor. Kendisini belediye başkanının yerine koyuyor ve kaldırım-yol dahil ilçenin tüm sorunlarıyla ilgili fikir belirtebiliyor. Biz bunları çok iyi analiz edip, yararlı çalışmalarda rehber ediniyoruz. Çok da güzel, farklı düşünceler çıkıyor.  Biz iyi yönetimin sırrının şeffaflıktan geçtiğine inanıyoruz. Ne kadar çok şeffaf olursak başımız o kadar az ağrıyor. Eski belediye binasının yerine yapacağımız kültür merkezinde bunu yaptık ve yüzlerce fikir geldi. Biz gelen talepleri dinlemeseydik sorunlar çıkardı.

YENİ KÜLTÜRPARK PROJESİ
Kültürpark konusunda ne yapıldığını ve kimin ne kadar haklı olduğunu bilmiyorum ama mantık olarak bakıldığında kesinlikle projeyi açardım. Bir kere ne olması gerektiğiyle ilgili anket çalışması yapardım. Ondan sonra ne düşünüldüğü konusunda hakim görüş, çoğunluk görüşü ortaya çıkmışsa onunla ilgili proje yarışması yapardım. Büyük jüriler oluştururdum. Kültürpark İzmir’in sembol, en kıymetli noktası. Yıllar sonra bu topraklara kalmış bir miras. İzmir’in hazinesi. Burada ne yapılacaksa yapılsın tüm İzmir’in ortak aklı, mutabakatı olmalıdır.  Buradan da nereye gidilecekse hep birlikte gidilmelidir. Bilimin önderliğinde ama vatandaşın tercihleri de alınarak çalışılmalıdır. Mümkün olduğu kadar geniş katılımlı bir süreç oluşturulmalıdır.

SIĞACIK PARLAYAN YILDIZ
Burada yapılan kentsel dönüşümdür. Sığacık büyük bir dönüşüm yaşadı. Kentler insanı ile birlikte dönüşmelidir. İnsanı yok sayan bir dönüşüm ya dekor olur ya da çöp olur. Bizim yaptığımız sadece bir dekorasyon, makyaj, cephe iyileştirmesi değildir. İnsanların evlerini turistlerle paylaştıracakları restoranlara,  pansiyonlara dönüştürmelerini sağlıyoruz.  Hızlıca burada evler mekanlara dönüşüyor. Hayat değişiyor. Kentsel dönüşüm denilen şey burasıdır.  Burada geçmiş yıllarda bina fiyatları çok ucuzdu. Projelerle birlikte değerleri çok arttı.  Buranın 26 yıl öncesini biliyorum.  Çok ciddi oranda bir değişim yaşadık. Bizim otelimizde bir temizlikçi Sema ablamız vardı. Sığacık’ta da evi vardı. Kendisini ikna edemedik. Ona ‘satma, daha çok para getirecek’ dedik ama evini 1 milyon TL’ye satıp gitti. Birçoğunu ikna ettik. Sattırmıyoruz. Anlatıyoruz. Değeri yükseliyor. Elinde durursa hem para kazanacak hem de çocuklarına miras, torunlarına gelecek kalacak. O yüzden gücümüz yettiğince söylüyoruz. Satmayın, satmayın. Ama hayat da öyle bir akıyor ki tam karşıdan ‘sat, sat’ diyor. İnsanların alıp parayı cebine koyduktan sonra yürüyüp gidesi geliyor. Burada toplamda 284 ev var. Çoğunluk İstanbul’dan geliyor. Yabancı turistler de gelmeye başladı.  İstanbul’dan gelip buraya yerleşenler var. İşini orada takip ediyor. Artık insanlar büyük şehirlerden, karmaşadan kaçıyor. Seferihisar’ın yıllardır SİT, askeri alanlar nedeniyle yapılaşmamasının büyük bir avantajını keşfettik.  Seferihisarlı da onun ekmeğini yiyor. Bu koruma, zırh aslında bize büyük bir zenginlik katıyor.

EĞİTİM ŞART
Ne yazık ki hayatın hızlı akışı karşısında doğanın ne kadar zenginlik olduğunun farkında değiliz. Bunu unutuyoruz. Çok çabuk tahrip ediyor, katlediyoruz. Benim için doğa manzaraydı, peyzajdı. Ta ki bir arkadaşım bana ‘ağaç resmi çiz’ dedi. Hep birlikte ağaç çizdik. Sonra o gitti ve orada köklerini çizdi. Bende ilk jeton öyle düştü. Aslında doğa bizim gördüğümüz gibi değil. Şu anda kış mevsimine tüm canlılar hazırlanıyor. Doğa yaşayan bir şey ve biz bunun parçasıyız. Biz kendimizi tahrip ediyoruz. İnsan doğaya ne kadar yakın durursa stres azalıyor. Biz ne kadar uyumlu yaşarsak o kadar mutlu oluyoruz.  Buralara orkinos çiftliği, mermer ocakları, taş ocakları kurmaya çalışıyorlar. Bunlarla kendi bacağımıza kurşun sıkıyoruz. Kıymetini iyi anlamamız gerekiyor. Eğitim her şeyin başıdır. Kısa vadede isyanlar, eylemler ve yürüyüşlerin gelmemeleri için payı var ama biz çocuklarımıza vicdanı, doğayı, aileyi öğretmemiz gerekiyor. Buralar için karar alanların önce vicdani sorumluluklarını bilmesi lazım. Bizim tek kurtuluşumuz eğitimdir. 

KIRSAL KALKINMA VE ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİ
Köylün tarlası ile kentlinin sofrası arasındaki bağı kurmak zorundayız. Köylünün, küçük üreticinin yok olması demek kentlinin de sofrasının yok olması demek. AVM’lerde tornadan çıkmış gibi satılan domateslere, patlıcanlara mahkum olması demek. Oysa köylerimizdeki yerli tohumlarla üretilen meyve sebzelerin besin değerleri de çok yüksek. Bunların üretiminden vazgeçerseniz üretici topraktan kopuyor. Büyük şehirlerde ucuz inşaat işçisi oluyor. Kentli bu ürünlerden yoksun kaldığı gibi göçüp gelenler kentliler için tehlikeli bir sosyolojik durumu ortaya çıkartıyor. Biz mutlaka küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. İnsanlar kooperatifleşmekten korkuyor. Çünkü geçmiş yıllarda suiistimal edilmiş. Belediye olarak yerel yönetim desteğini verdiğimizde kendilerine güven geliyor. Biz, dört başlıklı politika uyguluyoruz. Birincisi ürünü satabilmesi için üretici pazarları kuruyoruz. Dışarıdan ürün getirmeden kendi ürettiğini satsın istiyoruz. Bunu da çok sıkı denetliyoruz. İkincisi üreticileri örgütlememiz gerekiyor. Kooperatif ve birlikler kuruyoruz. Üçüncüsü ürünü işlememiz gerekiyor. Bir kamyon patates bugün bir cep telefonu almıyor. Mutlaka ürünü sanayi ürününe dönüştürmeliyiz. Belediye destekli katma değeri yüksek lavanda tarlaları oluşturduk. Ürünler için pekmez, reçel üretim merkezleri kurduk. Yine bize özgü geleneksel karakılçık buğdayından yapılan ekmeği ortaya çıkarttık. Tohum takas şenliğinde 280 farklı tohum bulduk. Bu buğdayı üretmek için 5 yıl uğraştık. Altı dönüm alanda üretimi yaptık. Seneye yüz dönümde ekim yapacağız. Seferihisar’ın çok özel bir ürünü olan mandalinası var. Belediyeye ait arazileri kooperatife kiralayacağız. Bu yıl mandalina suyu satacağız. Çocuklarımıza da mandalina suyunu ücretsiz veriyoruz. Bu yıl mandalina ile ilgili yeni çalışma yapacağız. Reçel ve mandalina suyu dışında mandalinayı jeotermal ısısı yöntemiyle kurutup satacağız. Geçen yıl bin kilonun üzerinde kuruttuk ve muvaffak olduk. Şimdi daha da büyük yapacağız. Kazakistan ve Amerika’ya ihraç çalışmaları sürüyor. Bağlantılarımızı yaptık. Pazarda 1 liraya sattığınız mandalinayı daha fazla paraya satacaksınız. Özellikle pasta sektörü için yoğun talep var. Ayrıca Çamtepe ve Gödence köylerinde üzümlerden çıkan pekmezler için de sistem kurduk. Onun da üretimini yapıyoruz. Ayrıca eşim Neptün’ün başkanı olduğu kadın kooperatif de muazzam işler yapıyor. Kadınlar örgütlendi ve tek çatı altında bir araya geldi. Sistemi geliştirdiler. Şimdi yemek sektörüne girerek bankalara catring hizmeti veriyorlar. Çok yoğun da bir talep var. Özel günlere, etkinliklere yemek yapıyorlar.  Yine kurduğumuz enerji üretim kooperatifi ile güneşten yararlanmak istiyoruz. Almanya bizden az güneş almasına rağmen daha çok kullanıyor. Bu memleketin kaynaklarını kullanmamak ya enayilik ya da vatan hainliğidir.

 
Aziz Bey ve CHP olmasaydı 'cart' diye yaptırılırdı!
 
Bu kenti istemezükçüler mi bu hale getirdi?
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
hadi ya 6 Ekim 2016 Perşembe 18:06

Sigaciga gittim ve sahilden 100 metre gerideki sokaklarin pisligini gördüm. Heryer kagit ve Pet pisligi ile doluydu. Herhangi bir turist gördüyse, buraya belediye en son ne zaman ugradi diye sorar kendine. Yavas Sehir diye cöpleride herhalde cook yavas topluyorlar.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Aziz Bey ve CHP olmasaydı 'cart' diye yaptırılırdı!
Gönül Soyoğul sordu... Prof.Dr. İlhan Tekeli 'Yeni Kültürpark'ı anlattı...
Büyükşehir davası tam bir kumpastı!
Kocaoğlu’nun avukatı Demir, İzmir’i aylarca kilitleyen ÇETE’yi anlattı.
Hayat şimdi burada yaşanır
Hanzade Ünuz insanı sordu, psikolog – yazar Doğan Cüceloğlu gönül muradı ...
 
Tenis sokağa çıktı!
Hanzade Ünuz, Egeli Veteran Tenis Derneği Tenis Kulübü Başkanı Vefa Doğu ...
Bıçak kemiğe dayandı!
Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, kente ve hizmetlere dair Egedesonsöz'e ...
'Dağlar, Kayalar Sürekli Kalkan' oluyorsunuz!
CHP İzmir Milletvekili Balbay parti ve ülke gündemine ilişkin pek çok ...
 
Yalvarırım satmayın!
Gönül Soyoğul sordu, TARKEM Başkanvekili Uğur Yüce Kemeraltı’nın yarınını anlattı…
Hayat, yerel gündemden ibaret değil
‘Patronlar Kulübü’ ESİAD’ın Başkanı, Ege’de Sonsöz’ün konuğuydu.
Göz görmez, beyin görür!
Hanzade Ünuz “Fark Yaratanlar” da Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu ile konuştu…
 
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Fenerbahçe ne istiyor?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Yarattı... Veda ederken ağlattı!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Memleketin birinde insan manzaraları(!)
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Tükeniş!
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Kara kaplı defter!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Nereden nereye?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çanakkale artık barışın merkezidir!
Kemal ARI
Kemal ARI
'Cehennem savaşı'nda ne yediler ne içtiler?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bölgecilik, mezhepçilik ve inşaatçılık...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Unutulmazlar...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva