RÖPORTAJLAR
28 Şubat 2015 Cumartesi

Sertel'le yarışa Nietzsche yorumu: Amor fati!

Gönül Soyoğul sordu, önseçime girme tercihiyle dengeleri değiştiren Mustafa Balbay yanıtladı.

Sertel le yarışa  Nietzsche yorumu: Amor fati!

11 Kasım 2013’te gitmişim Ankara Sincan L tipi Cezaevi’nde ziyaretine…
Ve 13 Kasım’da “Adı gitmiş kendi kalmış Özel Yetkili Mahkemeler tarafından onlarca ‘usul hatası’ gölgesinde/avukat isyanları arasında yargılanıp 34 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılsa da Mustafa Balbay’ın beraatine ‘kalben’ karar vermiş biri olarak...” diye başladığım satırlarımı, ‘Sevgili Balbay’a ilettiğim yazılı soruların cevaplarını avukatı aracılığıyla bana ilettiğinde yayımlayacağım röportaj baki kalmak üzere…’ diye bitirmişim.

Lakin ne cevaplar gelmiş, ne röportaj çıkmış ortaya… Zira sevgili Balbay, ben bu satırları yazdıktan 25 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Artık özgürdü ve ona cezaevinde ilettiğim soruların da yanıtların da bir manası kalmamıştı; dolayısıyla ‘röportaj’ için bir başka zamanı bekleyecektim. İşte o gün bugün… Röportaj sözümü 15 ay sonra yerine getiriyorum!

O günden bu yana köprülerin altından çok sular geçti ki, güzel ülkemde akan sulara köprü dayanmaz! Artık seçim sathındayız ve 2011 seçimlerine cezaevinden katılıp İzmir’den CHP Milletvekili seçilen sevgili Mustafa Balbay, bu seçimde de aday olmak istiyor. Bunun için de kendisini milletvekili arkadaşları Mustafa Moroğlu, Musa Çam gibi örgüte teslim ediyor; önseçime katılıp kendi ifadesiyle ‘oyunun ölçüsünü’ almak için gün sayıyor.

Onun adaylık heyecanı anlaşılır bir duygu ama bize de duyunca ‘vay canına’ dedirten bir durum  var! O da, çetin isimlerin yarışacağı İzmir 2. Bölge’de, meslektaşımız Atilla Sertel’in de bulunması. Silivri sürecinin iki yol arkadaşının önseçimde rakip olması… 
İç güvenlik yasası nedeniyle Meclis’teki yoğun gündem izin verir vermez İzmir’e gelip ön seçimlere gireceğini açıklayan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’la, gecikmeli röportajı nihayet tamamlamaktan, onu uzun bir aradan sonra son derece sağlıklı ve enerjik görmekten mutluyum tabii.  İki eski arkadaşın sohbeti varsayabileceğiniz bu söyleşiden, siz de tat alırsınız umarım…
 
 

GÖNÜL SOYOĞUL: Gazeteci olarak siyaset yazmak/parlamentoya gitmek ayrı, politikacı olarak Meclis sıralarında yer almak apayrı diye düşünüyorum, ne dersin? Bu farklılığı nasıl yaşadın, mesela hayal kırıklıkların oldu mu?

MUSTAFA BALBAY:
Bir defa ben bu meclise gazeteci olarak çok gittim. Meclisin basın koridorlarını çok dolaştım. Ve siyaset o dönemler itibari ile gazetecilik hep öndeydi benim için. Ama siyasetin de mutlaka gerekli olduğunu biliyordum. Mesela insanlar bana ‘siyaseti düşünmüyor musun?’ diye sorduğunda, ‘Siz girin’ derdim. ‘Ben girmeyeceğim. Gazetecilik üzerine hayallerim. Böyle devam edeceğim’ derdim. Şimdi bakıyorum… Biz o dönem siyasetçileri çok eleştirirdik. Mesela o dönemin başbakanlarına, gazeteciler olarak çok haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Bugünkü iktidarlara baktığımızda, yasalara, Anayasalara saygısızlığına bakınca, o dönemdekiler Zemzem Suyu ile yıkanmış! Bu başka bir boyutu. Ama gazetecilik, denizin kıyısında durup, denizi izlemek, anlatmak. ‘Bugün, güneş tepeden geldi, dalgalı deniz, balıkçılar geliyor’ falan gibi anlatmak. Siyaset ise denizin içine girmek. Suyun içine girmek. Baya bir ıslanıyorsunuz. Derinliğin farkında olamayabiliyorsunuz. Dibi batak mı değil mi, bilemiyorsunuz. Her şeye açık olmak.

SOYOĞUL: Beklediğin neydi?

BALBAY:
Benim beklediğim; şu anda gireceğim siyaseti yarın şunu düzelteceğim diye bir şey yoktur zaten. Ben bu siyasete gireceğim. Bu ülkenin, cumhuriyetin yüzüncü yılında iktidarda biz olacağız. Bizim düşüncelerimiz olacak. Ben tabi UğurMumcu’nun yerinde yazıyorum. Yan odamda Ahmet Taner Kışlalı oda komşumdu. Muammer Aksoy’un gazetemizde yazılarını ben alırdım. ‘Onlara karşı da borcumuz var, onları unutturmamalıyız. Onları yeni kuşaklara anlatmalıyız’ derdim. Gazeteci Mustafa Balbay böyle derdi.

SOYOĞUL: Ya siyasetçi Mustafa Balbay?

BALBAY:
Siyasetçi Mustafa Balbay, ‘bizim onlara olan borcumuzu ödememizin tek yoklu var; onların düşüncelerini ülke yönetimine taşımak.’ Uzun bir yol. İktidara geldiğimiz zaman bile tam yapılabilecek bir şey değil. O süreç isteyen bir şey. Ben bu uzun yola girdim ve hedefim, bu ülkeyi 21. Yüzyılın değerleri ile barıştırmak. Bizden sonraki kuşakların daha iyi bir Türkiye’de yaşamasını sağlamak. Bu bir-iki seçimlik bir iş de değil. Ben bu yola baş koydum. O yüzden çıkar çıkmaz hapisten… 3 ay 5 ay, hemen bir şey yapmalıyım, hemen en önde olmalıyım duygusuyla… Onlar yerine herkese dokunmalıyım. Toplumun her yerini şöyle bir nabız yoklamalıyım. Caminin avlusundan, işsizden kahvesine kadar. Kent merkezlerinden varoşlara kadar her yere gittim. 41 il 300 den fazla yerleşim yerinde konuşmuşum, mitinge katılmışım. (*) Yol bu.

SOYOĞUL: Seçim yarışından önce CHP’nin son kurultayına gidersek… O kurultayda CHP PM’ye girmen, parti yönetiminde yer alman bekleniyordu. Ama yer alamadın. Niye? Orada bir şeyler oldu, benim anlayamadığım, bilemediğim bir tuhaflık? Neydi o?



BALBAY:
Şimdi şöyle. Ben Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey ile de konuşmuştum. Genel olarak aldığım hava, listede olacağım yönündeydi. Kemal Bey’in etrafındaki insanlar da onun bu yaklaşımıyla ilgili ‘bunlar sana hayırlı olsun demektir’ demişlerdi. Ben de bu bağlamda başvurdum. Adımı listede göremeyince arkadaşlar hemen dediler, senin adını alalım pankartla dolaştıralım, şu diyelim ve girersin dediler. Ben hayır dedim. İstemiyorum dedim. Kemal Bey bir liste yapmış, ben o listede olacağımı düşünmüşüm. Yok. Şimdi bunu yapmayacağım dedim.

SOYOĞUL: Neden böyle davrandın? Liste delmek vefasızlık olur diye mi düşündün?

BALBAY:
 Bana düşen desteklemektir dedim. Ne yapılmışsa daha iyi olmasını sağlamaktır dedim. O anlamda da ben Kemal Beye vefa borçlarımı ödediğimi düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı sürecinde ödedim, yerel seçim sürecinde ödedim.

SOYOĞUL: Borcum yok mu diyorsunuz yani?

BALBAY:
Ben bunu manen kendimi sorumlu hissediyorum. Çünkü Kemal Bey bizi korumak zorunda değildi. Ve o dönem Ergenekon davalarından yargılanan, benim bildiğim 9’una milletvekilliği istedi.

SOYOĞUL: Cezaevindeyken mağdur olduğun dönemlerde yanında olan, seni yalnız bırakmayan partililerin davranışları sen cezaevinden çıktıktan sonra nasıl değişti? Çıktıktan sonra seni ciddi bir rakip görüp, seninle ilgili önünü kesmeye yönelik şeyler oldu mu, bu davranışları yaşadın mı?
BALBAY: Yaşadım.

SOYOĞUL: Bu hayal kırıklığı yaşattı mı sende? Nasıl değerlendirdin?

BALBAY:
Hayır. Ben her şeyi Cumhuriyet Gazetesi’nden biliyorum. O yüzden CHP bana yabancı gelmedi. (kahkahalar) Bu da hayatın doğasında var dedim. Şimdi ‘niye oldu’ değil, ‘bu da oldu’ dedim. Ona göre ne yapmak gerekir diye düşündüm. Hep pek çok insan…(duraklıyor) Örneğin kimi ciddi projeler önerdim ben. Onlardan bazıları gerçekleşti. Daha ötesi olabilirdi, devam etmedi. O zaman başka bir şekilde mücadele edebiliriz. Yerel seçim sürecinde en az 50 belediye başkanı ‘senin de tuzun oldu’ dedi. Gittim onlarla çalıştım, yardım ettim. Sema (Pekdaş) Hanım dedi ki ‘sizinle Alsancak’ta Güzelyalı’da yürümeye ihtiyacım var’ dedi; yürüdüm. Alper Taşdelen, ‘Balbay seninle Tunalı Hilmi’de yürümeye ihtiyacım var’ dedi; yürüdüm. Edirne Belediye Başkanı dedi ki ‘Hamdi Sedefçi DSP’den aday sana ihtiyacım var’ dedi; gittim. Ve şu anda 50’ye yakın belediye başkanının başkan yardımcısıyım. Çünkü dedim ki, ‘Bu arkadaşımızı seçerseniz Ankara’daki başkan yardımcısıyım. Örneğin sayın Hüseyin Mutlu Akpınar, bazen telefonla arayıp “Sayın başkan yardımcım çoktandır görünmüyorsun” diye takılır bana. Ama benim bu çabalarımı bile çoğu zaman farklı yorumlayanlar oldu. ‘Niye her yere gidiyor’ diyen oldu. Diyecektir de, siyasette insanların doğasını biraz aştığımızdan. Mesela AKP’yi biraz genişletin, CHP’nin 5 katı fırtına kopar oradan. Hatırlayın, Trabzon İl Kongresi’nde bir kişi listeye girdi, adamı partiden attılar. Bizde ‘hay Allah sadece bir kişi mi, demek ki fazla hareket yokmuş’ derler! (kahkahalar)



SOYOĞUL: Eşim yıllarca Cumhuriyet’te çalıştığı ve Cumhuriyet kökenli pek çok arkadaşım olduğu için gayet iyi anladım ama okura ‘Cumhuriyet ve CHP birbirine çok benzer’ sözü yabancı gelebilir, bu yüzden sorayım. Nedir o benzerlik?

BALBAY:
Cumhuriyet bir fikir gazetesi ve o fikir gazeteleri, çalkantılı ülkelerde çok önemlidir. Ve o çalkantılardan en çok etkilenen gazetelerdir. Çünkü adı fikir gazetesi. Zikir gazetesi olsanız, ne zikredilirse onu kullanacaksınız. Ama fikir gazetesi daha farklıdır. Onun yönetim kademeleri de önemlidir. Hangi fikri savunanlar gazetede daha etkin, hangisini savunanlar daha geride, hep bunların anlamı olur. Zaten bu yüzden Cumhuriyet’te geçmişte 3 büyük deprem yaşanmıştır. Küçük depremleri saymıyoruz bile. CHP’de de buna benzer önde olma arayışı var. Çünkü öyle bir zemin var ki yarışıyor insanlar. Bunu ben çok da yadırgamıyorum. Böyle bir hava var.

SOYOĞUL: Gelelim önseçim yarışına katılma kararına… Beklentiler, Balbay’ın kontenjandan aday gösterileceği yönündeydi. Neden Genel Başkan Kılıçdaroğlu, sana böyle bir teklifte bulunmadı? Ki, bulunmadı ki, bu yarışa girdin…

BALBAY:
Genel Başkana önümüzdeki dönem parlamentoda olmak istediğimi söyledim. Kemal Bey de dedi ki ‘Ben de sizi parlamentoda görmek isterim.’ ‘Ben’ dedi, ‘önümüzdeki önseçimi gördükten sonra bakacağım, ona göre kontenjanları yerleştireceğim. Kimseye de kesin sözüm yok’ dedi. Ben de ‘Sayın genel başkanım ben önseçim yarışına girmek istiyorum’ dedim. Kimi arkadaşlar ‘Sen mağdursun, milletvekili seçildin, yarısı içerde geçti, 2.5 yıl alacağın var, davaların ne olacağı belli değil, zaten mücadelenin içindesin, susmadın da.’ Bu vurgudan da söylediler. Hiç bunlara girmedim. Kemal bey de ‘Sizin önseçimden problem yaşayacağınızı sanmıyorum’ dedi.

SOYOĞUL: Bu vurgulara rağmen kontenjandan gösterilmek için ısrar etmemenin nedeni, emin olamamak mı? Önseçimi bir gereklilik olarak görmek mi? Diğer türlüsünü adil olarak değerlendirmemek mi?

BALBAY:
Bütün bunların ötesinde; gazeteciyken de ‘benim görevim bu’ deyip sınırlı kalmadım. Örneğin Ankara temsilcisiyken 5 derginin çıkmasını sağladım. Onların çoğunda benim adım yoktu. Onun çıkması, Cumhuriyet’in güçlü olması bana yeterdi zaten. Şimdi de CHP’de bir geleceğimin olduğunu düşünüyorum. Siyasette bir geleceğimin olduğunu düşünüyorum. Benim planlamam dışında bir olumsuzluğumun olmadığı sürece, artı eksi on yıllık bir siyasal ömrümün olduğunu düşünüyorum. Bu on yılı da çok iyi yaşamak istiyorum. Yaşamak istiyorum dediğim, mücadelenin en iyi şekilde içinde olmak istiyorum. Ürettiğim hiçbir şeyin hormonlu olmamasını istiyorum. İlaç kullanmamak istiyorum. Doğal olsun istiyorum. Ve bunun en doğal olmasının yolu da topraktan gelmek. Gideceğim, o tarlayı süreceğim. Her yeri süreceğim. Beydağı Yağcılar Köyü’ne de gideceğim. Bergama’nın Aşağı Değirmen Köyü’ne de gideceğim. Menemen’e, Karşıyaka’ya, Bornova’ya gideceğim. Her yere gideceğim. Tek tek delege delege. Başladım şimdiden. Toplam 65 bin üye var ikinci bölgeden. Telefonları var elimde, rastgele arıyorum. ‘Ben Mustafa Balbay’ diyorum; ’kendisi mi’ diyorlar. ‘Evet, taklitlerinden sakının’ diyorum. Şaşırıyor. İki gündür bunu yapıyorum. ‘Ben bu kararı aldım’ diyorum. ‘Nasıl yani bizi mi arıyorsunuz’ diyor. ‘Evet gelmek istiyorum’ diyorum. Yapacağım, arayıp gideceğim. Bu gazetecilikte de böyledir. Mürekkep yalamadan bu mesleği yapmak çok zordur. Ben de meslekte sadece mürekkep yaladım. Başka hiçbir şey yalamadım! Siyasette de sadece üyenin önünde eğilmek istiyorum. Başka kimsenin önünde eğilmek istemiyorum. Haa, seçmedi. Yine mücadeleye devam. Neresinden tutabilirim ona bakacağım. Beni çağıran yerler olacak, adım gibi eminim. Bize yardım et diyecekler. Onların başarılı olması için çalışacağım. Ben bu kararı kendimce, siyasete girmek kadar önemli bir karar olarak görüyorum. Yani devam etme şeklimi değiştireceğim. 
SOYOĞUL: Ve en merak edilen sorulardan biri… İkinci bölgeden önseçim yarışına giriyorsun, o bölgede kuvvetli rakiplerin var. Ama herkesin merak ettiği, sevgili meslektaşımız Atilla Sertel ile de yarışacak olman… Herkesin bildiği bir gerçek var ki, o da senin, Silivre’deki gazeteci tutukluların seslerinin duyurulmasının önünü açan isim Sertel’di. Özellikle de seninle ilgili. Şimdi onunla rakip durumdasın. Bu süreci hiç birlikte konuştunuz mu? Onunla tartıştınız mı? Bu kararı alırken onunla rakip olacağın ihtimal arasında mıydı? Ve niye İzmir?


BALBAY: Şimdi mesela ‘Aydın’dan adaylığını koysan da olur’ diyen oldu. Ailem orada. ‘Burdur’dan koysan’ diyen oldu. Ankara’dan diyen oldu. ‘Siz Ankara’da oturuyorsunuz, sizi buradan istiyoruz’ diyen oldu. Çünkü benim karış karış bildiğim semtleri var Ankara’nın, çok uzun yıllar Cumhuriyet Ankara temsilciliği yaptım. Ben değiştirmek istemedim. Şimdi İzmir milletvekiliyim. Ben içeride siyasete girme kararı aldığımda Kemal Bey’e bir mektup yazdım. Büyük kentlerde önseçim olmayacağı belli olmuştu. ‘Doğum yerim Burdur, kütüğümü oradan almadım. Annem babam Aydın’da Nazilli’de oturuyor. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum, 10 yıl İzmir’de gazetecilik yaptım ve burası ile bağımı hiç koparmadım. 17 yıl Cumhuriyet’in Ankara temsilciliğini yaptım. İstanbul 3. Bölgede de ikamet ediyorum, Silivri’yi kastederek söylüyorum!’ Bu değerlendirme seçeneği sundum kendisine. (Kemal Kılıçdaroğlu’na) Ve bu değerlendirildi, Balbay için İzmir 2. Bölge kararı alındı. Ve ben benimsedim. İşte Bornova’da Çağdaş apartmanı hala orada oturmaya devam eden insanlar var, ziyaret ediyorum. O zaman bunu bozmayayım dedim. Buraya da bu çok politik bir söylem olabilir ama zaten 2 – 3 yılım demir parmaklıkların ardında geçti. Çıktık, her yeri tanımakla geçti. O yüzden gerçek anlamda şimdi milletvekilliği yapmak gerekecek, o yüzden değiştirmedim. Tabi en büyük şeyim Atilla’ydı. Ona zarar vermek istemiyorum. Atilla bizim sesimiz oldu. Sadece bizim sesimiz olmakla kalmadı. Pek çok kişinin oraya gelmesi için öncü oldu. Atilla bizim davamızın halk mahkemesi başkanıydı. Geldi, ‘buna hakkınız yok’ dedi. Öteki gazetecilere, İstanbul medyasına ‘gelmelisiniz’ dedi. Gerçekten çok önemli işlev oldu. Önseçimde Atilla ile konuştuk zaman zaman tabii, ‘güzel bir yarış olur’ dedik; başka bir şeyin ötesine geçmedik ama pek çok yere de beraber gideriz diye düşündük. Şimdi 13 kişi, 3 kişi kontenjan için yazılacağından liste için 10 kişi. En az 5 kişi yazılacak. Ve benim milletvekili olarak görmek istediğim listede de Atilla yazılacak. 
SOYOĞUL: Sevgili Atilla Sertel, Silivri’de olduğun süreçte gösterdiği çabaları nedeniyle ‘senin üzerinden siyaset yapmakla’ suçlandı. Övgü kadar eleştiriler de aldı. Onun siyasete atılmasını bekliyor muydun? Gerçi o, bu hedefini hiçbir zaman saklamadı ama aranızda bu konuda konuşmalar geçiyor muydu?

BALBAY:
Ben de tahimin ediyordum. Hatta Atilla ile şöyle bir esprimiz de oldu. Atilla milletvekili seçilebilme yaşına girdiği andan beri milletvekili olmak istedi. Ben ona yardımcı oldum o dönemlerde. Gazeteci Cemiyeti Başkanlığı için de hatta ‘genç kuşaktan gelsin’ diye onu destekledik. Atilla’nın bu çabalarına ben omuz vererek geldim. Ama gerçekten bugün ‘karşı karşıyayız’ demeyeyim ama ‘yan yanayız’ diyeyim aynı yarışta. Atilla’nın özellikle o bölge barajını aşamadığı zamanlarda giremeyişine çok üzülmüştüm. Aradım ben. O da çok üzülmüştü. Milletvekili olduktan sonra görüşmüştük. Dedim ya ‘kadere bak Atilla sen hep milletvekili olmak çalıştın, ben de seni hep destekledim. Ben medyada ilerlemek istemiştim. Sen olmadın ben oldum.’ Hakikaten o yanı da işin ayrıca kaderin cilvesi. O çok istiyordu milletvekilliğini. Ve hak ediyor da. Ama ben medyada ilerlemek istiyordum. Edebiyatın her alanında ilerlemek istiyordum. Çocuk edebiyatından gezi edebiyatına kadar. Benim aklımda o yelpaze vardı. Ama şimdi bazen kadere pay bırakmak lazım. Nietzsche’nin bir sözü var ‘amor fati’, yani ‘kaderini seveceksin’ diyor. Ben bu kaderi sevdim. 
SOYOĞUL: Atilla ile yan yana yürüyeceğini ifade ediyorsunuz. Peki önseçim kararını açıkladıktan sonra Atilla seni arayıp kutladı mı?


BALBAY:
Atilla aramadı. Arada bir telefona bakıyorum Atilla aradı mı diye. Ama arar diye düşünüyorum. Ben onu aradım. Ama adaylığını açıkladığı gün, aynı gün arayamadım. Eğer ‘karşılıklı’ olarak düşünüyorsa yarından sonra arar. Onu aynı gün arayamamamın nedeni Meclis’teydim, biliyorsun İç Güvenlik yasasından ötürü, meclis çok yoğundu. O 18 saat çalıştığımız zaman adaylığını koymuştu. 
SOYOĞUL: Bir de Tuncay Özkan’ın adaylığı söz konusu. O/o da ziyaretler yapıyor, nabız yokluyor. Daha 1 Mart’a kadar vakit var. Belki kontenjandan adaylık bekliyor. Onunla konuştunuz mu?

BALBAY:
Konuştuk. Tuncay da siyaseti benden önce isteyenlerdendi. Hatta Yeni Parti diye parti kurdu biliyorsunuz. Partinin kuruluş çalışmalarını tamamladı, ilan etmek üzereyken tutukladılar. Böyle bir kaderi var Tuncay’ın. Bu yüzden onun da tabi doğal hakkı, bu seçimde yer alacak. Yine 2011 seçimlerinde CHP’den olmak istedi. Yeni parti genel başkanıydı, oradan ayrıldı CHP’de devam etti siyasete,  İstanbul 1. Bölgede çok ciddi bir oranda oy aldı. Tuncay’ın benimle paylaştığı, ‘Ben İstanbul 1. Bölgede çalışmalara başladım’ dedi. Ama Tuncay biliyorsunuz Parti Meclisi üyesi; Genel Başkan’la konuşup başka bir değerlendirme yapmış olabilir, onu bilemiyorum. 
SOYOĞUL: İstanbul 1. Bölge’yi bilemem ama İzmir’de çok zaman geçirdiğini biliyorum, sanki bir nabız yoklaması yapıyor gibi görünüyor. Bakıyorsun İzmir’den hem de 2. Bölge’den aday olmuş! Sen, Atilla ve Tuncay Özkan, üç meslektaş…

BALBAY:
Yok. O zaman bizim başka birine ihtiyacımız yok! (kahkahalar)
SOYOĞUL: Önseçim sürecini nasıl değerlendireceksin? Nasıl çalışmalar yapacaksın? Ve hangi sırayı tahmin ediyorsun kendin için? Ya da bunun için erken mi, ‘ben o 66 bin kişi ile görüştükten sonra tahminde bulunabilirim’ mi diyeceksin?

BALBAY:
Tabi ki birinci olmak istiyorum, hedefim o. Delegelerle, üyelerle konuştuğumda, rastgele açtığım telefonlarda da… Bunu açık yüreklilikle söylemek lazım, çok küskün üyemizin olduğunu hissettim. Onları tekrar parti ile barışmamızın da çok güzel olacağını düşünüyorum. Zor ama güzel olur. Kimi konuştuğum arkadaşların kabaca 5’te 1’i aktif, parti ile diyalog halinde. O mevcut üyelerin içinde koşturmak ve biraz daha zor olanı onun yanı sıra öteki alanlara da git diyorlar ki, gideceğim. Öncelikle bütüne ne kadar ulaşabilirsem. Tabii talihsizlik, meclis çalışmaları devam ediyor. İç Güvenlik yasası çok önemli. Örneğin 18 buçuk saat çalıştığımız gün, bana konuşma sırası 17. saatte geldi. Oradasınız, sürekli o gerilimin içindesiniz. Bir yasa geçiyor, sanki suçlusu sizmişsiniz gibi hissediyorsunuz. O da devam ediyor. Ve benim Meclis’e devamsızlığım 1 Ekim’den bugüne, 5 gün sadece. O da Ankara’da olup da gitmediğim gün mümkün değil. Ama önemli bir toplantı için görev vermiş parti. Ankara dışında bir yere gitmişim. Ama onun dışında kalan zamanı sürekli bölgede geçireceğim. Hatta arkadaşlarla konuştuk, belki bir iki irtibat bürosu, üyelerle burada toplanalım diyor arkadaşlar. Bir sms sistemi kurdum. Şu an 65 bin üyenin 40 binine ulaşabiliyorum. Anında cep telefonu ile. Onları ilçe ilçe ayırdım. İşte Karşıyaka’daki üyelerle şu gün buluşalım diyeceğim. Buluştuktan sonra da ben bazılarına gideceğim. Birebir işte o tabandan, oralardan çok şey öğreneceğimi de düşünüyorum. 
SOYOĞUL: Yerel seçim sürecinde belediye başkan adaylarınıza katkı koyarken, vatandaşa ‘ben sizin Ankara’daki başkan yardımcınız olacağım’ demiştin. Şimdi ne diyeceksin üyeye, nasıl yaklaşacaksın?

BALBAY:
Diyeceğim ki’ ben şimdi size geldim. Amacım bu ülkeyi yönetmek. Bu ülkenin yönetiminde yer almak. İlk izini de sizden almak istiyorum. Bu partinin en büyük makamı sizin vicdanınızdır’ diyeceğim. Birikimim ve enerjimin birleştiği bir süreçteyim. Milletvekili yolunu açtığınızı, ben sadece meclise gitmek için değil bu ülkenin kaderini değiştirmek üzere bir yola çıktım diyeceğim. Bu gelişim siyasete girme kararı kadar önemli. Çünkü halkın içine girme kararı bu. Halkın içine inme değil, zaten halkın içindeyiz ama halkın içine girme kararı bu. İnsanın halkın içine girme kararı, siyasete girme kararından daha önemlidir. 
SOYOĞUL:  Aziz Başkan’ın Kılıçdaroğlu’na yaptığı  ”Siz de İzmir’den aday olun ve önseçime katılın” önerisine nasıl bakıyorsun? Katılır mısın?

BALBAY:
Şimdi tabi genel başkanın… Aslında gelenekte Kemal Bey de söylemişti ‘ben de girmek istiyorum’ diye. Tabii, madem ki partide önseçim yolu açıldı. Bütün bunlar o olamaz demek değil ama partide ‘Kemal Beyin bu yarışa sokulmaması gerektiğ’i görüşü hakim. 
SOYOĞUL: Niye yarışa sokulmasın ki?

BALBAY:
Belki etrafındaki arkadaşlar da yarışa girmek istemedikleri için genel başkanın yarışa girmemesinden yana olabilir. Ama o arkadaşlar da… Eğer yer verirseniz şu kısmına da yer vermenizi istiyorum. Şimdi genel merkezde çalışmak bela bir iş. Oraya hapis oluyorsunuz. Genel Sekreter Gürsel Tekin, günde en az 50 genelge yayınlayıp işte Elazığ il örgütü şuna dikkat edin. İzmir milletvekilleri şu gün toplantı var gidin gibi… Onu yapmak zorunda. O görevdeki insanların tabanla ilgilenmesi çok zor olabilir. Ben onu da yadırgamıyorum doğrusu. Bu dengeyi sağlıklı buldum. Yani genel başkana 20 – 25 kişilik bir kontenjan vermek gerekir. İktidarınızda Dışişleri Bakanı olarak bir büyükelçiyi düşünüyorsunuz. O büyükelçi seçim çalışması yapamayabilir. Böyle bir hakkı vermek gerekir. Tümü ile merkeze bırakılması yakışık almazdı. Tümü ile önseçimde de belki bir partinin iktidarında hükümeti kuracak bir yelpaze oluşamazdı. Kontenjanın biraz daha az olması daha iyi olabilirdi.. 1, 3 ,5 yerine 1, 3 daha iyi olabilirdi. Ama böyle bir hak (kontenjan) verilmeli bence. 


SOYOĞUL: Davaların ne aşamada? Her şey bitmiş, Balbay özgürlüğüne kavuşmuş gibi görünüyorsa da öyle olmadığını biliyoruz.

BALBAY:
Bir şeyi ilk defa size söylemiş olayım. Bizi yargılayanların şu anda yargılanmakta olduğunu görüyorsunuz. Bu yüzden bu davaların yakın gelecekte nasıl seyredeceğini görmek çok zor. Bana bir resmi yazı geldi. Yazıda diyor ki, “Sayın Balbay sizin telefonlarınız yasa dışı dinlenmiş, şikayetçi misiniz?” Düşünebiliyor musunuz resmi yazı. Ben duruşmalarda da söyledim. Gazetenin santral telefonu benim üzerime yazılmış. Diyor ki Mustafa Balbay bir günde 8 rektörle konuştu! Şimdi diyorum ki ‘Balbay sen dumura mı uğradın? Konuşmuş olabilir misin?’ Arada bir rektörleri aradığım oluyor. Birçoğu arkadaşım. Önce benim telefonum sandım. Sonra iddianamenin eklerine baktık. Santral telefonunu benim telefonum olarak dinlemişler. Eğitim muhabiri YÖK yasası için rektörlerden görüş almış. O gün 8 rektörü arayıp görüş almış. O görüşmeyi 8 rektörle konuştu diye bana sordular. Yani her tarafı dökülüyor bu davaların. Bakın sonunda telefonlarınız yasa dışı dinlenmiş, şikayetçi misinize getiriyorlar. Şunu hissediyorum. Kendi aralarındaki kavganın, paralelle AK Parti arasındaki kavganın bize piyonluğunu öneriyorlar. Şikayetçiyim diyeceğim. Ondan yana mısın bundan yana mısın? Ben bunda yokum. Ama ben yasa dışı dinlenmenin altının çizilmiş olmasını önemsiyorum. Avukatım aracılığı ile bir cevap göndereceğim. 
SOYOĞUL: Her seçim önemlidir ama 7 Haziran’daki seçimin bambaşka bir önemi olduğu konuşuluyor…

BALBAY:
Bu seçim, ‘parlamenter sistem mi Anayasayı ve yasayı tanımayan bir dayatma rejimi mi’ seçimi olacak. Parlamento yenilenmeyecek yani. Bu kadar vahim görüyorum ben durumu. Vahim dedim. Vahim sözcüğü ileri, bu kadar ciddi görüyorum. 
SOYOĞUL: Ne öneriyorsun peki seçmene? Aman illa CHP’ye verin mi?

BALBAY:
Hayır değil. Herhalde aklı başında hiç kimse bir cumhurbaşkanının siyasi partilerle dalaşmasını beklemiyordu Türkiye’de. 12 Eylülcüler bile bunu öngörmemişler ki Anayasaya göre yapmışlar. Bu yüzden bu iktidara bir ders verilmeli. Nereden derseniz, hangi partiden olursa olsun! Bu iktidara ders verin. Sandığa gidin ve görüşünüze en uygun partiye oy verin. Bu yolda bizim dışımızdaki partilerin CHP’yi eleştirmesini de şöyle değerlendiriyorum. Eğer AKP iktidarının bu ülkeyi kötü yönettiğini düşünüyorsanız, birinci durum bu iktidarı eleştirmek. O iktidarı bırakıp CHP’yi eleştiriyorsanız ben bunda iyi niyet aramıyorum. Bilerek veya bilmeyerek başka bir planın parçası olduklarını düşünüyorum. Bizden olmaları da gerekmez ama AKP’ye de ders vermeleri lazım. 
SOYOĞUL: HDP’nin barajı aşıp aşmaması, parlamentoya girip girmemesi onu bir kilit parti durumuna getiriyor. Bu konuya nasıl bakıyorsun?

BALBAY:
Şimdi HDP açılımı Halkların Demokratik Partisi. HDP eğer ‘Hakkari Diyarbakır Partisi’ olmak istemiyorsa, Türkiye partisi olmak istiyorsa ben bunu çok önemsiyorum. Normalde bu ülkeyi yöneten sağduyulu insanların, onlara yalvarması lazım, Türkiye partisi olun demesi lazım. Ama pazarlığı AKP ile yapıp, oyu CHP tabanından istemelerini yadırgıyorum. Onları dürüst olmaya çağırıyorum. AKP onları on seçimdir kandırıyor. AKP ile bir dizi pazarlık içindeler, bir dizi görüşme halindeler. Tamam oyu da CHP tabanından almak isteyebilirler. Ama bir tek oradan… Alevilerden aday gösterelim o olsun. O zaman CHP’lilere ‘bize de oy verin, eğer barajı geçemezsek bütün vekillikleri AKP alır’ gibi bir aba altından böyle bir tablo göstermek doğru değil. Hedefleri güzel. Ama bu süreçte AKP’nin kendilerini 10 yıldır kandırdığını unutmamalı, ona göre siyaset üretmelerini, ben bir siyasetçi olarak bekliyorum. Mutlaka parlamentoda olmalılar. Parlamento çatısı altında onlar yer almalı ve en özgür düşüncelerini, çözüm önerilerini orada paylaşabilmeliler.
*
(*) 1739 günlük esaretin ardından 9 Aralık 2013’te özgürlüğe kavuşan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, 2.5 yılı Silivri Cezaevi’nde geçen milletvekilliğinin kalan bölümünde, (özellikle yerel seçimlerde) neredeyse tüm Türkiye’yi dolaştığına vurgu yapıyor. ‘432 gün, 41 il, onlarca ilçe… Yurt sathına yayılan özgürlük’ diyor.

 
HDP olmasa, AKP İzmir’de 1. parti!
 
2018'de rafineri tamam, 2019'da...
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Yorum 1 Mart 2015 Pazar 17:32

Hepiniz aynısınız, farkınız yok..

Yorumu oyla      14      9  
düz seçmen 28 Şubat 2015 Cumartesi 23:08

Bu parti içinde bu kadar yetenekli üyeler varda neden iktidar olunmuyor?Sadece bidon kafalılar mı oy vermiyor.Ya da adaylar belirlenirken yönetime seçilenler biz ve bize yakın olanlar seçilsin mantığı mı? Hakim,İzmir milletvekillerinin çoğu İzmir'le ilgisi olmayanlar.Bu seçim seçmen için çok önemli,listeleri göreceğiz.

Yorumu oyla      17      8  
cengız cansız 28 Şubat 2015 Cumartesi 21:14

öncelık atılla sertelın

Yorumu oyla      15      12  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
HDP olmasa, AKP İzmir’de 1. parti!
Gönül Soyoğul sordu, Alaattin Epözdemir merak edilen 'seçim' sorunlarını yanıtladı.
Ben Cumhuriyet'ten önce de vardım
Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar’da sordu, tarihin canlı şahidi Ayşe Mayda anlattı…
Hamsi Finger’in yaratıcısı ekmek arası havyar yapacak!
Gürkan Gediz, bıkmadan usanmadan yeni girişimler peşinde koşan genç bir ...
 
İzmirli kırılırız demedikçe siyaseti düşünmem
EgedeSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan usta gazeteci Uğur Dündar, Ümit ...
Şehir kurtaran kadın
Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar'da çevre davalarının vazgeçilmez avukatı ...
İzmir'in önü açık!
Gönül Soyoğul sordu, ekonomi profesörü Yaşar Uysal yanıtladı... Ekonomik veriler ışığında İzmir!
 
Maestro benim, kesinlikle!
CHP İzmir'in yeni patronuyla A'dan Z'ye... Gönül Soyoğul sordu, Bedri Serter yanıtladı...
Dünyadaki her eve Türk malı girmeli
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EgedeSonsöz ...
Berkinler milletvekili olmak için mi öldü?
Ege’de Sonsöz Sohbetleri’ne konuk olan Yüksel Çakmur gazeteci Ümit Yaldız, ...
 
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’in deprem bölgesindeki büyük dayanışması…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu seçimin neden bunca talibi var?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva