RÖPORTAJLAR
7 Aralık 2015 Pazartesi

Kocaoğlu+Yıldırım=İzmir kazanır!

Hanzade Ünuz, “Duayenler Anlatıyor” adlı yazı dizisinde Samim Sivri’ye sordu. İzmir’in duayen sanayicisi Samim Sivri, bilinmeyenleri anlattı.

Kocaoğlu+Yıldırım=İzmir kazanır!

İzmir’in sakin gücü.

Herkesin “Samim Abi"si.

Soyadı Sivri, kalbi yumuşak.

İzmir’in duayen sanayicisi Samim Sivri her şeyden önce İzmir ve Ege dedi.

Öne çıkmadı, “Ben” demedi.

Ama hep karar verici mekanizmanın başını çekti.

Hayata uzlaşmacı ve faydacı bir gözlükle baktı.

Hatta geçmiş zamanda CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na “Aziz gel, 

AK Parti’ye geçelim”
teklifi bile yaptı.

Kendi deyimiyle, “Her partiye aynı mesafede” duruyor.

İzmir’in hükümetin nimetlerinden faydalanmasını istiyor.

İzmir iş dünyasının Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan beklentisinin yüksek olduğunu ve Aziz 

Kocaoğlu ile elele verirlerse İzmir’in kazançlı çıkacağını söylüyor.

Uzlaşı kültürüne önem veren Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun İzmirli işadamlarıyla buluşmasını bekliyor.

“İzmir her zaman barışır. Uzlaşı İzmirlinin fıtratında var”
diyerek AK Parti hükümetine çiçek uzatsa da, uyarmadan edemiyor:

“Barışmaya sandık ölçüsünde bakmayın. ‘Bize rey verirseniz köprü yaparız’ denmesi yanlış. İzmir’de teper.”

 
Samim Sivri’yi neden bu kadar az tanıyoruz?

Ben de bilmiyorum ki (gülüyor). Ben tabii öyle reklamı çok sevmeyen bir adamım. Biz 1950 Türkiye’sinde yetiştik. O yıllar ‘Azıcık aşım, kaygısız başım’ yıllarıydı. Baştan başlarsak, 1942 Denizli doğumluyum. İlk, orta tahsilimi orada yaptım. 

Ailede büyükler ne işle uğraşıyordu?

O yıllarda iyi kıyafetler Şam’dan, Halep’ten gelirmiş. Dedem Denizli Kaleiçi’nde bu tür şeyler satarmış. Çete yağmasına uğramış, her şeyi yağmalamışlar. Ondan sonra babam terzilik yapmış, sarraflık yapmış. Ardından dokuma ipliği ticaretine başlıyor. Anne dedem de Denizli’nin meşhur Tabak ailesidir. Deri sanayi ile uğraşıyorlardı, çalışkan bir aileydi. Çocukluğumuzda o deri kokularının içinde büyüdük. Çok gidip gelirdim işyerine.

GARAJDA BALON SATTIM

Meraklı bir çocuk muydunuz?

Biraz öyleyimdir eskiden beri. Herhalde bu gen meselesi. Aileden gelen bir gen bunu kabul etmek, inanmak lazım. Aileden gelen ticaret kültürü de var. 1960 ihtilalinde liseden mezun oldum. Ortalık karışıktı, radyodan 19.00 haberleri dinlerdik.

O yaşlarda ticaret, para kazanmakla ilgili bir tecrübeniz oldu mu?

Oldu, ortaokuldan beri ticaretin içindeydim. O yıllarda dokuma iplikleri Gaziantep, Malatya’dan kağıtlara sarılı ambalajlı gelirdi. Biz o kağıtları abilerimle kasaba satardık. O yıllarda hakikaten kasap kağıdı bile yoktu. Garajda kitap da sattım. Leyla ile Mecnun gibi otobüste okunan küçük el kitapları vardı, böyle şeyler. Balon sattım. Bir komşunun dükkanında çıraklık yaptım.

BABADAN BÜYÜK DERS

‘Hımm para kazanmak güzelmiş” diye ilk o zaman mı keşfettiniz?

O zamanın babaları erkek çocuğun ya bir meslek öğrenmesi, ya ticareti, ya da hayatı öğrenmesini sağlardı. Hayatı nerede öğrenecek? Çocuğun içinden geliyorsa tamirci çırağı oluyor ondan sonra bakıyorsunuz Renault’ta arabanın modelini çiziyor. Sonra babamın yanına dükkana gelmeye başladım. Hiç unutmam, bir gün babam çek verdi. Bisikletle gidip bankaya yatıracağım. Nasıl olduysa ben o çeki yolda düşürmüşüm. Ne yapacağımı şaşırdım, babama gittim. Bakalım Samim ne yapacak, doğru mu söyleyecek diye beni bekliyor. “Baba ben çeki düşürdüm” dedim. Gözlerinin içi güldü, sevindiğini hissettim. Ya ben düşürdüm, biri getirdi. Ya da cebimden o aldırdı. Hala bilmiyorum. Ama doğruyu söylediğim için sevindi. Elinde çeki gösterdi, “Bak” dedi. “Çek burada. Git, şimdi çeki iyi muhafaza et”.

Büyük bir test…

Büyük bir ders oldu bana. İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nde okumaya İzmir’e geldim. İzmir’de okurken babamın müşterilerinden tahsilat yapardık.

NASIL OLDU BİLMİYORUM...

İktisat okumayı siz mi istediniz ?

Ben eczacılık veya tıp okumayı arzu ediyordum. Tekstilci olduğumuz için büyük abim de benim Almanya’da tekstil okumamı istiyordu. O günün koşullarında Denizli’den Almanya’ya gitmenin cesaretini kendimde bulamıyordum. Gitmedim. Akademi sınavını kazandım, İzmir’de kaldım. O zaman üniversitelerde dernekçilik faaliyetleri vardı. Nasıl oldu bilmiyorum ama Akademi’nin dernek yönetim kurulu üyesi oldum. Nasıl oldu ben de bilmiyorum, ama oldum. Alın yazısı deyin, sempatiklik deyin bilmiyorum. Denizli’den gel de, İzmirlilerin içinde…

İyi ama insan elini kaldırıp talep etmeden o işler olmaz ki…

Hayatta yapmadım onu, ben demedim. İzmirli grup vardı, Karşıyakalı grup vardı, biz de Denizli, Edremit, Balıkesir, Ayvalık bir gruptuk. Biz iktidara geliyorduk. Bilhassa Karşıyakalı arkadaşlar çok kızıyordu ama sonra onlar da beni sevmeye başladı. Belki yaradılışım öyleydi. Üniversite bittikten sonra da hemen askere gittim. Ulaştırmada kaldık 6 ay. O ara Uğur ile tanıştım.

KOMUTANIM UĞUR YÜCE

Hangi Uğur, Uğur Yüce mi?

Evet Uğur askerde benim komutanımdı (gülüyor). Öyle derdik, boy sırasına giriş numarasına göreydi. Ben “İzmirliler ne oturuyorsunuz” demişim bir gün. O zaman dikkatini çekmişim Uğur’un. Orada arkadaş olduk. Kurada aynı okuldan beş arkadaş Malatya’ya gittik. Bir tek Uğur İzmir’de kaldı. Hala söylerim, “Uğur sen bir hile yaptın” derim. O da “Valla yapmadım” der (gülüyor).

Demir çelik işine nasıl girdiniz?

Aile olarak Karabük’te demir çelik üzerine bir işyeri açmışız. Ben de üç sene Karabük’te kaldım. Demir çelik işini öğrendim. Ticaret yaptık, al sat işiydi. O zaman demirin yok zamanıydı. Türkiye’de demir karaborsaydı.


İZMİR DEMİR ÇELİK’İN KURULUŞU

İzmir’e dönüş nasıl oldu?

İzmirli bir hanımla evlendim, 1971 yılında da İzmir’e geldim. Ve burayı kiraladım (İzmir Demir Çelik binasını kastediyor). Boş bir kereste deposuydu. 70 bin liraya kiraladım, hiç unutmam. Demir ticaretine başladım, kendimize göre bir müşteri grubu oldu. Talebeliğimde Atilla – Mete Yurtçu kardeşlerle aynı mahallede otururduk. Onların haddehaneleri vardı, yüzde 50 ortak olarak çelik sanayine girdik.

İzmir Demir Çelik o zaman mı kuruldu?

Önce Çemaş oldu adı. Sonra İDÇ, sonra Ege Çelik devam etti, sonra Asmaş… Aliağa’da 63 kişiden İDÇ’nin şimdiki arsasını satın aldık. İDÇ’yi kurduk. Turgut Özal döneminde 1982 yılında dış ticaret başladı. İlk Libya’ya ihracat yaptık. O zaman Türkiye’nin ihracatı 2.5 milyon Dolar’dı. Dövizle pek ilişiği olmayan bir ülkeydik.

Parayı seven bir işadamı mısınız?

Benim parayla hiç işim olmadı. Ben hissi bir kişiyim. Arkadaşlığı severim, yardımı severim. Çalışmayı severim. Beni tanıyanlar bilirler, yaşantım bellidir. Ama nedense İzmir’de bir köşem oldu.

Artık bu “Nedense’ vurgusunu kabul etmiyorum…

(Gülüyor) İkili ilişkileri iyi yönlendiririm. Ticari olsun, sanayi olsun veya sosyal olsun.

UĞUR’UN OLDUĞU YERDE HEP VARIM

Size ‘Sakin Güç’ demeliyiz belki de…

Çok sakinimdir. Sakinimdir, hırs değil de… Kararlıyımdır. Uğur ile arkadaşlığımız o gün bugün devam etmiştir. Rotary kulüpleri, dernekler. Uğur’un olduğu yerde hep varımdır. Kendisi de haberim yoktur, yazar beni bir listeye (gülüyor). Bizim hep şöyle bir düşüncemiz oldu, “İzmir’e nasıl hizmet ederiz.” Ben Ege derdim, o İzmir derdi ama sonra o da Ege demeye başladı. EGEV’de ben, Uğur ve Selami Gürgüç Afyon, Çanakkale arasında çok mekik dokuduk. İZKA’lar öyle doğdu, Kalkınma Ajansları.

Amaç neydi bir yandan ?

Bilhassa Uğur çok yurtdışında kaldığı için Kalkınma Ajansları’nı incelemişti. Dışarıdaki kültürü buraya yerleştirmek istiyorduk. Uğur bir gün telefon etti, “Beni EGEV Başkanı yapmak istiyorlar. Sen varsan, varım” dedi. Ben de “Sen beni zaten yazdırmışsındır” dedim (gülüyor).

Uğur Yüce ile benzerlikleriniz, farkınız nedir?

Uğur tabii bir kere çok zeki, çok çalışkan bir de ileriye adım atan bir kişidir. Ben de onun arkasında Uğur’u toplayan kişiyim diyelim. Uğur bazen benim tercümanlığımı yapar. “Samim öyle demek istemedi, şöyle demek istedi” der (gülüyor).

Haklı mıdır peki uyarısında?

Haklıdır. Ben kısa, öz pat diye geçer giderim. Uğur beni çok iyi tanıdığı için, “Bakın Samim’in dediğine dikkat edin. O şöyle şöyle dedi ama çok kısa geçti” der.



ÖNDE OLMAK İSTEMEDİM

Ben sizde hep bir İngiliz tavrı sezmişimdir. Arka planda kalıp, etkin olmanızdan bahsediyorum…

Tavrını bilmem ama böyleyim (gülüyor). Kesinlikle “Şunun Başkanı ben olayım” gibi bir tavrım olmamıştır. Karşımdakini ikna edici doğruluğum vardır. Babadan da gelir. Sempatik miydim bilmiyorum. Rahat konuşurum, rahat anlatırım. Hiç çekinmem. Ama rekabetçi bir tavırla önde olan olmak hiç istemedim.

Neden?

Bilmem, belki Anadolu’nun getirdiği bir şey. Nedenini bilmiyorum, belki ataerkil bir aileden gelmektendir.

Ama sonuçta sizin istediğiniz oluyor…

Bilmiyorum, yok yok o kadar değil (gülüyor). Enda kurulurken ben, Uğur, Şinasi Ertan, Murat Demirer biz önce İzmir, Manisa, Aydın elektriğini dağıtmaya talip olduk, öyle bir şirket kurduk. Ama iktidar bize vermek istemedi. Sonra Gönen’i kurduk. Enda’yı kurduğumuzda da Uğur, “Sen varsan varım” dedi.

ABİ DERİZ

Hayatınızın içinde ne kadar çok Uğur Yüce var. Ne güzel bir dostluk?

 

Biz abi-kardeş gibiydik. O bana abi der, ben de ona abi derim. Toplumun içinde “Bakmayın ben ona Samim abi diyorum ama o benden küçüktür” der. Halen öyleyizdir, hala kardeş gibiyizdir. Tabii Enda çok büyüdü, çok ortaklı şirketlerde birileri daima gagalar. O ara bir rahatsızlık geçirdim, göz zanası oldum. Enda’daki bazı ortaklar bizi, beni ve Uğur’u çok üzdü. Bunları içimize attık. Sonra Cem Bakioğlu talip oldu, “Sen varsan varım, yoksan yokum” dedi ve Başkan oldu. Şu anda Enda ayaklarının üzerinde ve çok büyük bir şirket olacak. Tabii Türkiye’de yatırım yapmak kolay değil. Dört seneden beri enerji fiyatları değişmiyor ama döviz nereye geliyor. Şimdi rüzgar santralleri faaliyeti devam ediyor. 2017 Ocak’ına kadar bu santraller da biter.

ESİAD Başkanlığınız da var…

Mazhar Zorlu itti beni Allah rahmet eylesin. “Abi ben yönetimde bile değilim” dedim. Selçuk Yaşar da istedi. Oğuz Tatış’tan sonra ESİAD Başkanı oldum. Erbakan dönemiydi. Ben hiçbir zaman takmam. Sen o partiden misin derlerdi? Bunlar demokrasiyle geldi mi? İzmir’in o Bakan’ a ihtiyacı varsa, getirirdim.

HER PARTİYE AYNI MESAFEDEYİM

”Ben partiler üstü bir kardeşinizim” diye bir sözünüz var.

Evet öyle, hala her partiyle aynı mesafedeyimdir. Mehmet Köstepen politikaya atılırken bana sordu, “Gir” dedim. “Hem istiyorsun, hem de yakışıyorsun. Cavit Çağlar da Bakandı o zaman. Sen de gideceksin, “Efendim, İzmir’de var mı. Önce İzmir’e yapın” diyeceksin.

Köstepen’i de Bakanlık görevine hazırlamışsınız…

E doğru, sempatik çocuktu. Mehmet’in faydası çok olmuştur. Ersin Faralyalı aynı şekilde. Ekrem Pakdemirli çok yakın arkadaşım, abimdi. Politikacılarla olunca tabii dedikodular da çıkıyor.

Siz hiç düşünmediniz mi politikayı?

Düşünmedim. Sebep söyleyeyim, Akademi’de dernekçilik yaparken biraz ipin ucunu kaçırmışız, Halk Partisi yönünde. Milli Türk Talebe Birliği’nin toplantılarına giderdim İstanbul’a. Babam o zaman kulağımı çekti. “Ya o, ya bu” dedi. Biz bu yolu seçtik.

Pişman mısınız?

Hayır hiç değilim. Bugün demokratik yoldan seçilen hiçbir partiye karşı değilim. O zaman da derdik, Komünist Parti kurulsun, kimin ne olduğu belli olsun. Uzlaşma kültürü gelsin. Bu ülke birgün uzlaşma kültürüne gelecek, beklememiz lazım.

KELLİ FELLİ SALI GRUBU

İzmir’de işadamları gruplarının birbiriyle öyle çok anlaştığını da söyleyemeyiz gerçi…

Yok yok anlaşırız. Bizim bir Salı grubumuz vardır. 30 kişi herhalde 25 yıldan beri devam ediyor. Aramıza yeni birini almıyoruz. En son iki kişi kalacaklar diyoruz. Şu anda vefatlarla 24 kişi kadar kaldık. Oğuz Tatış, Tufan Ünal, Cem Bakioğlu, Kemal Çolakoğlu, Öner Akgerman ve diğer arkadaşlar onbeş günde bir her Salı buluşup yemek yeriz. Politika ve iş kesinlikle konuşulmaz,  gırgır yapar deşarj oluruz. Ama ne matrak konuşuruz, derim ki bir fotoğrafımızı çekseler…

Kelli felliler gırgırı..

Bu adamlara ne oluyor burda böyle diyecek kadar hoş sohbetler. Aramızda çok iyi bir bağ var. Bir tek seçim dönemlerinde toto oynarız, kimse de kazanamaz. Çünkü politikanın içinde değiller. Bir Süha ile Timur Çınar milletvekili oldular, bir de Mehmet Köstepen. O dönemde bile politika konuşmazdık. Geliyorsa gırgırını yapar, tam bir geyik. Karşıdan biri bizi görse, “Ya bu adamlar İzmir’i yöneten adamlar mı?” diyecek…  (kahkahalar)

Çok merak ettim… Kravat, ceket fora çocuklar gibi eğleniyorsunuz anlaşılan?

Evet, çok rahatız hepimiz. 25 yıl önce herhalde Haluk Özsaruhan benim orada Metaş’ta buluşalım, misafir olarak gelin demiş birkaç arkadaşına. Sonra büyümüş grup. Bu arkadaşların çoğu çok ünlü sanayiciler oldular. Hepimiz çok büyük risklere girdik. 80 ihtilalinden sonra ülkeye atılım ve güven geldi, bir şey yapma ihtiyacı doğdu. Dış ticaret hevesi geldi.


ECEVİT’İ DAVET ETTİK...

“2002’den beri hükümet gözünü İzmir’e dikti. Hükümetle birlikte yol alalım dedim ama olmadı” diye bir cümleniz var. Bugün ne diyorsunuz?

Aynı şeyi söylüyorum. Rahmetli Ecevit döneminde kendisini İzmir’e davet ettik. Rahmetli Mazhat abi, Selçuk Yaşar, ben ESİAD Başkanı olarak geniş bir toplantı yaptık. Hükümeti alın diyoruz, İzmir’e para akacak. Ki Selçuk Bey, sol partilere oy veren biri değildir. Buna rağmen siz bu işe sahip çıkın, biz sizi destekleyeceğiz diyoruz. Ahmet Piriştina da orada. Hep İzmir için.

Ecevit’ten de istedik diyorsunuz…

Bakın Nihat Zeybekçi de Denizli’de bizim gibi bir işadamıydı. Hasbelkader Sayın Cumhurbaşkanımızla bir yakınlığı olmuş. Denizli’yi öyle bir büyüttüler ki. Hangi iktidar olursa olsun, bakın Ahmet Piriştina döneminde İzmir’i destekleyen Ecevit’in ikinci adamı Hüsamettin Özkan’dır. Ahmet ne istediyse Hüsamettin bir yerden vermiştir.

‘AZİZ GEL, AK PARTİ’YE GEÇELİM...’

Aziz Kocaoğlu döneminde neler oluyor İzmir’de?

Şimdi Aziz kızmasın, ben “Aziz gel AK Parti’ye geçelim. Şu İzmir’i İzmir yapalım” diyenlerden biriyim. Ama “Abi nasıl olur, ben babadan sosyal demokratım” dedi. “Ya bırak sosyal demokratlığı” dedim.

Başkan seçilmeden önce mi?

Yoo, Başkan olunca. Aziz Bey bir gün geldi, “Abi ben Bornova Belediye Başkanı olacağım” dedi. “Eşinle konuştun mu” dedim, “Önce eşinle konuş”. Ve öyle başladı. Aziz çok dürüst, sağlam bir insandır. Kişiliği de sağlamdır. Ama bugünkü iktidarın İzmir’e karşı bir düşkünlüğü var. Aziz de sosyal demokratlıktan gelen bir şekilde doğrusunu  düşünüyor ve çok iyi bütçelerle çok iyi yatırımlar yapıyor. İzmir’i de seviyor. İzmirli Halk Partisi’ne rey veren bir grup değildir. İzmirli eskiden beri Demokrat Parti, DYP böyle çalışmıştır. Bu sonra değişti. İki taraf ayrıldı. Bu hükümetin bazı icraatları bilhassa İzmirli hanımlar tarafından tenkite uğradı. Ama bana göre bu hatayı siyasetçiler işledi, halk değil.

Şaka yapıyordunuz değil mi Aziz Başkan’a AK Partiye geçelim derken?

Hayır (gülüyor). Ben bunu ciddi söyledim ama o kabul etmedi. Zaten olmayacağını biliyordum. Bakın İstanbul’ u büyüten kimdir? Turgut Bey ile Tayyip Bey’dir. Dalan zamanında başladı büyüme. Denizli’yi büyüten kimdir, Zeybekçi’dir yine bu iktidar nedeniyle. Kayseri öyle, Bursa, Malatya, Erzurum, Erzincan, Urfa öyle. Ekrem Pakdemirli de Manisa’yı büyüttü. Bakın Binali Bey nasıl kendisini sevdirdi İzmir’de.

YUKARIDAKİ DİYOR Kİ...

Şimdi Bakanımız var işte İzmir’de AK Parti’den…

Var ama halkın gönlü Halk Partisi’nde olduğu için (gülüyor), yukarıdaki de diyor ki…

Dolayısıyla yatırım gelmiyor diyorsunuz…

Özel sektör yatırımı geliyor. Bugün Konya’yı hızlı trenle Ankara’ya bağladılar. İzmir’in hızlı treni yapılacak da, cak cak. Aziz Bey on defa istiyor, dokuzuncusunda alabiliyor. Liman taramanın iznini vermediler. Ben bunu şimdi Binali Bey’e anlatırım buraya gelse. Binali Bey güler, içinden “Samim Bey, onun yolu başka yerden geçiyor” der. Ben İzmir için, Ege için milletvekillerinden, Bakanlardan çok rahat talepte bulunurum. Turgut Özal ile abi kardeş gibiydik, “Etrafına mürayeler toplandığında şunları defet dersem sakın kızma bana” diyen adamım.

Müraye nedir?

“Evet efendim, çok iyi yapıyorsunuz” diyen kişilerdir. Bugün de büyük adamların çevresinde varlar. Çıkıp da, “Efendim Sayın Başbakanım, Cumhurbaşkanım bakın halk bizi sevmemeye başladı. Şuradaki şu yatırımı yanlış yapıyor” diyecek birileri lazım.


İZMİR KENTLİ KALIYOR

Ankara’yı es mi geçiyoruz?

İzmir işadamı Ankara’yı pek sevmez, açık söylüyorum. Ersin Faralyalı Bakanlık yaptı, Mehmet Köstepen öyle. “Ya niye Ankara’ya gelmiyorsunuz” demiştir. Buradan telefon olmuyor önce Ankara’daki bürokrata anlatacaksınız işi. Sermaye birikimi ya karaborsa döneminde veya dev müteahhitlik döneminde ya da Ankara’dan iş almakla oluyor. İstanbul’un işadamlarının çoğu kendi illerinde belirli bir seviyeye gelmiş, artık o ile sığmayarak İstanbul’a atlayan kişi olmuş. Sabancı, Koç da böyle. Gaziantep, Konya, Diyarbakır, Mersin’den gitmişler. İzmir hiçbir zaman dev yatırımlara girmemiştir.

Bu İzmirliler’deki kendine güven mi, tembellik mi?

Hayır, politikanın hala Anadolu usulü çalışmasından kaynaklı. İzmir biraz kentli kalıyor, “Ya ne gideyim, kendi işimi kendim görürüm” diyor. Bir de insanlar aynı partiden olunca Ankara’da dertlerini çok rahat anlaıyorlar. Bakın Aziz Bey’in hala müfettişler vardır belediyede, hala mahkemeler…

UYKUSUZ ADAM HER GÜN SİNİRLENİR

Başkan Aziz Kocaoğlu, özel sektörde ilk İzmir Demir Çelik’te işe başladığını anlatır…

Evet, Akademi’den dört beş kişi işe girmişlerdi. Ben de hiçbir zaman patronluk yapmadım. Zaten insanlara karşı patronluk hissim olmadı. Kendime patron dedirtmem. Patron düzeni kuran, işi yönetendir. Bana “Niye herkes sana abi diyor” diye sorarlar. Valla ben de bilmiyorum. Bazen eşim şikayet eder, “Herkese inanıyorsun” der. Ben inanmasam da yüzüne vurmam, tabiatıma aykırı. Dinlerim, içinden faydalı iki cümleyi alırım.

Aziz Başkan’dan geldik buraya…

Aziz hakikaten çok iyi bir çocuktur. İzmir bunun kıymetini bilmeli.

Kızdığınız yanı var mı?

Ben ona kızmam ki, onu abisiyim. Ama önce sağlığını düşünsün, önümüzde Ahmet (Piriştina) örneği var. Bu ilde bir takım işler yapıyorsan dinlenmek mecburiyetindesin. Sinirlenmemek mecburiyetindesin, uykusuz bir adam her gün sinirlenir.

Siz dikkat ediyor musunuz sağlığınıza?

Ben söylüyorum ama… (gülüyor). Bakın ben Türkiye’de işadamının çok rahat bir uyku uyuduğuna inanmıyorum. Hele bugün.

DAHA DUYGUSAL OLDUM

İki oğlunuz, iki torununuz var. Torunlar hayatınızda neyi değiştirdi?

Çok şey değişti, daha duygusal oldum. Evlatlarımdan çok torunlarımı özledim. Torunlarımı özlüyorum, insanın hissiyatı değişiyor (gözleri doluyor). Bazı arkadaşlar torunları olduktan sonra hep onları anlatırlar ve bazıları da buna kızar. Öyle bir gün geliyor, siz de o anlatan kişi oluyorsunuz.

Duygulandınız,  gözleriniz doldu. Kolay ağlar mısınız?

Ağlarım. Bazen televizyonda bir şey seyrederken ağlamak değil de, hislenirim. Toplantı yaparken de hislenirim, yutkunluk geçiririm. Karşı taraf da bunu bilir. Rahmetli babam da böyleydi. Geçen gün Kelebek töreninde ödül alan ufaklığın konuşması da beni ağlattı, nedenini bilmiyorum (gözleri dolarak susuyor).

Ne mutlu size ki zorlu iş hayatında katılaşmamışsınız. Neler okursunuz?

Uğur’un yazdığı özet kitapları okurum ama ona söylemem. “Okumuyorsun sen” der. Arada imtihan et derim. Bir cümle söylerim, susar (gülüyor). Üç gazeteyi mutlaka okurum, bilgisayardan gelen alıntıları okurum. Haberleri iyi dinlerim, tahlil ederim. A haberi de, B haberi de dinlerim. Kafamda ona abone değilim. İkisinin bileşkesini alırım. Çünkü artık bir takım kişiler taraf olmuş.

HİÇ KİMSEYE KÜSMEDİM

Bu formüller evlilikte de işinize yaradı mı?

Yaradı, yaradı. 1967 yılında evlendik Rüyal Hanımla. 48 yılı bitirdik, iki sene sonra jübile yaparız. Ben eşime hiçbir zaman yük olmak istemem, mutfağa da girerim, sohbet de ederiz, eğlenceye de gideriz. Bizin sen yapacaksın, ben yapacağım kültürümüz yok. Duygusalımdır, sevecenimdir, saygılıyımdır. Tabii her şey karşılıklı. Ben hayatımda hiç kimseye küsmedim, bana kırıldıysa 10 gün sonra gidip ikna etmişimdir. Ben ilkokulda da böyleydim, şimdi de böyleyim. Hayat felsefem budur.

2019’a kadar İzmir iş dünyasının tavrı ne olacak?

Değişmez. Çünkü İzmir’de milletvekillerinin yaptığı değil, Aziz Başkan’ın yaptığı konuşuluyor. Ama halk şurada yanılıyor. Konak, Çiğli, Karşıyaka belediyelerinin görevini de Aziz Başkan’dan bekliyor. Herkes ondan bekliyor, o da “Ya o görev benim değil” demiyor.


BEKLENTİMİZ YÜKSEK

Binali Yıldırım için “İzmir’e talih kuşu kondu” diye bir yorumunuz var… Bu dönem beklentiniz nasıl?

Binali Bey’den beklentimiz yüksek. Şu var, ne Binali Bey ne de Aziz Başkan birbirleriyle çatışmıyorlar. Çatışmak istemiyorlar. Birbirlerini iyi kullanırlarsa, İzmir kazanır. Seçim zamanlarında birbirlerine söylerler ama bu diyalog iyi gider.

Salı grubu patronları Binali Bey’e inanıyor mu?

Tabii inanıyorlar. Bu arkadaşların hepsi Binali Bey’e yardımcı olmak, destek olmak isteyen kişiler. Rey verir, vermez. Rey vermek ayrı ama İzmir’e faydalı olacak kişiyle rahatlıkla diyalog kurar.

Rusya krizine ne diyorsunuz?

İkisi de politika yapıyor, üç ay verdim. Biraz sertleştiler şimdi dört aya çıktım. Onun domatese, bizim de gaza ihtiyacımız var. Ne kadar vazgeçebilirler? Rus halkı da lükse alışıyor, tatile gelmek istiyor. Bu iş altı ayı geçmez, bu iş düzelir. İsrail ile kavga ettik ne oldu? Ticaretimiz devam eder.

HİÇ KIZMAM, İÇİME ATARIM

Çok kızdığınız zaman nasıl tepki verirsiniz?

Hiç kızmam, içime atarım. Kızmamaya çalışırım, bu bir yaşam stili olmuş. Tolere edebiliyorum, sonra izah ederim. Anında karar vermem, bir gece düşünüp yarın bir daha konuşalım derim. O an iki taraf da birbirine inanmaz. Kırmam, en kırılacak kişiyi bile kırmamaya çalışırım.

Türkiye bugün birbirini kırmakla meşgul oysa ki…

Ben ümit ediyorum, bugünkü Başbakan’dan itibaren itibaren uzlaşı kültürünün başlayacağına inanıyorum. Dünya görüşü almış, dört beş dil bilen biri var karşımızda. İftihar ediyorum. Uzlaşma kültürünü bekliyorum kendisinden. Mesela Akşener Hanım çıktı dün televizyona, keşke parti başkanı olsa. Bunlar bekleniyor artık Türkiye’de. Uzlaşı kültürü artık bu ülkeye gelmeli. Belki yavaş geliyor ama geliyor.

BAŞBAKANI İZMİR’E BEKLİYORUZ

2016 Türkiye için nasıl geçer?

2016 Türkiye için zor bir yıl. Bugün Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın düzelmesi kolay değil. Biz ne kadar kızsak da Türkiye’de bir demokrasi kültürü var. Irak’ta, Libya’da o kültür hala yok. Ama Başbakan’ın güzel bir lafı var, “Biz Avrupa’ya daha yakınız” demiş. İlk defa söylüyor, düne kadar Osmanlı lafı ediliyordu. Keşke Başbakan Davutoğlu İzmir’e geldiğinde işadamlarıyla buluşsa. Biz de kendisinden uzlaşma kültürünü beklediğimizi söyleriz, “Bir İzmirli olarak ya da bir Anadolu çocuğu olarak sizden uzlaşı bekliyoruz” derim. Hem uluslararası uzlaşı, hem toplum için uzlaşı bu ülke için ilk hedefi olmalı. Ve öyle olacağına inanıyorum. Sayın Başbakan’ın son haftalardaki konuşmasından onu anlıyorum. Şimdi kendisini İzmir’e bekliyoruz.


İZMİR HER ZAMAN BARIŞIR

İzmir iş dünyasından Necip Kalkan gibi AK Partili yeni isimler var mecliste?

Necip Kalkan AK Parti’ye girdi, İzmir için çok iyi oldu. Necip öyle bir adamdır ki, İzmir için Bakan’ın kapısının önünde yatar. Burada Başbakan’ın Binali Bey’le birlikte İzmir hakkındaki görüşü önemli. Oda Başkanı “Efendim, sizin İzmir’e geleceğim” diye bir sözünüz vardı diye hatırlatsa... Keşke o kapı açılsa. Çok rahat diyalogla çözülür ve İzmir olarak hükümetin nimetlerinden hep beraber faydalanırız.

İzmir her zaman barışabilir mi diyorsunuz?

İzmir her zaman barışır. Ama barışmaya sandık ölçüsünde bakmayın. “Bize rey verirseniz köprü yaparız” denmesi yanlış. İzmir’de teper, Ege’de de tepiyor. Uzlaşı kültürü İzmirli’nin fıtratında var (gülüyor).

 
İzmir’de 70 bin değil, 300-400 bin mülteci var!
 
Sen değişirsen, dünya değişir
YORUMLAR
Toplam 8 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Metin Atik 26 Aralık 2022 Pazartesi 17:51

İzdaş’taki patronlarindan Mete ve Atila Yurtçu ebediyete intikal ettiler.Mekanlari cennet olsun???? Allah Samim Sivri,Saim Sivri ve Sacit Sivri’ye uzun omur versin.????Esat Sivri de nurlar icinde yatsin????

Yorumu oyla      2      3  
Metin Atik 22 Aralık 2021 Çarşamba 17:57

Cok iyi bir firma sahibiydi. Sayelerinde hayatimin akışı değişti.

Yorumu oyla      2      3  
Kamil 10 Aralık 2015 Perşembe 10:43

Şahane bir söyleşi. Çok keyif aldım.

Yorumu oyla      13      7  
Deniz 8 Aralık 2015 Salı 17:52

İnşallah, Aziz + Binali İnciraltı'nı İzmir'e kazandırırlar artık... Yeter artık bu cevher İzmir'e değer katmaya başlasın...

Yorumu oyla      13      5  
kriptonik 8 Aralık 2015 Salı 13:19

İzmir her zaman barışır diyor ama o barış gelene kadar olan izmire oluyor! Bunu geçmiş yıllarda da gördük en iyi kendisi bilir zaten ! Şimdi Samim sivri ye sormak lazım. O barış gelene kadar neler oluyor? bütün karaburun ve mordoğan koyları balık çiftliği ile doluyormu? Gene karaburun çeşme aksın da yerleşim yerlerine yakın RES ler kuruluyormu? İzmirin geleceği olan Yeni kent merkezi ve mavişehir de imar planları iptal oluyormu? Bu barış gelene akdar izmirin malları ne olur? yani okadar çok şey var ki saymakla bitmiyor . AKP li de olsa CHP li de olsa olan izmir ve izmirliye oluyor.Şahsen ben ne Aziz kocaoğlunu istiyorum nede Binali yıldırımı ! İzmirin gençleri Başlarında Ahmet piriştina gibi sosyalliğe değer veren ,çılgın projeler yerine izmirin yaşam tarzını sonuna kadar koruyan yöneticiler istiyor. Rahmetli ahmet piriştina örnegi verdim tabi kendisininde hataları oldu ama aziz kocaoglu + Binali Yıldırım birleşsin bir Ahmet piriştina etmezler buda bir gerçek.

Yorumu oyla      15      7  
BORNOVALI 8 Aralık 2015 Salı 12:23

İyi bir söyleşi olmuş- Sadece, Türkiye'nin ihracatı 1970'li yılların başından 1980'li yılların başına kadar yılda 2 MİLYAR dolar civarındaydı. (2.5 milyon dolar değil) Ancak demir-çelik ihracatı kasdediliyorsa ki zannetmiyorum- onu bilemem.

Yorumu oyla      13      6  
8 Aralık 2015 Salı 00:33

Aziz + binali= izmir değil biz daha çok kazanırız demek istemiş 😀😀😀

Yorumu oyla      13      7  
Uğur Yuce 7 Aralık 2015 Pazartesi 18:09

Samim abicim, İyiki varsın.İyiki senin gibi bir dostum olmuş. Söyleşi çok güzel olmuş ama,fotoğraflarda pek yakışıklı. Sevgiler

Yorumu oyla      15      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İzmir’de 70 bin değil, 300-400 bin mülteci var!
Gönül Soyoğul sordu, Prof. Dr. Cem Terzi yanıtladı...
Güç baştan çıkarır!
Hanzade Ünuz, “Duayenler Anlatıyor” adlı yazı dizisinde Dr. Ali Nail Kubalı ...
Nasıl Uğur Yüce oldu?
Hanzade Ünuz, “Duayenler Anlatıyor” adlı yazı dizisinin ilk konuğu olan ...
 
Dünya 0 ve 1 değil... Arada sonsuzluk var…
Psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Zeki Yüncü ile ‘galip’lerin ve ‘mağlup’ların dünyasını konuştuk…
İzmir inşaatın yıldızı olacak
Hanzade Ünuz Ege’de Sonsöz için sordu, Müteahhitler Federasyonu Başkanı Necip Nasır yanıtladı…
Umudun adresi CHP
Hanzade Ünuz Ege’de SonSöz için sordu... CHP Genel Başkan yardımcısı ve ...
 
Sevmek yetmez, oy verin
Hanzade Ünuz, Ege’de SonSöz için sordu... MHP İzmir 1. Bölge milletvekili ...
Numunelik kadın kontenjanı!
EGİAD Başkanı Seda Kaya ülke ve kent gündemine dair soruları yanıtladı.
Normal bir vekillik istiyorum…
Gönül Soyoğul sordu, Zeynep Altıok yanıtladı...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva