RÖPORTAJLAR
25 Nisan 2012 Çarşamba

Erkek ıslah evi açmayı düşünüyorum

Karabağlar Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduktan 3 yıl sonra, ilk kapsamlı röportajını Egedesonsöz ile gerçekleştiren Sıtkı Kürüm’le makamında buluştuk.

Erkek ıslah evi açmayı düşünüyorum

BAŞLARKEN…
 
2009 yerel seçimleri öncesi iktidarın İzmir için şapkadan çıkarttığı iki ilçeden biri, Karabağlar’dı. Seçimlere iki ay kala adayını belirleyebilen CHP, Sıtkı Kürüm’le bayrağı göğüsledi; böylece Ak Parti, ‘kendisi için yarattığı ilçe’de muhalefet oldu.
Sıtkı Kürüm’ün Konak’ın bölünmesinden oluşmuş ilçeye ‘bir müdür, bir mühür’ misali başkan seçilişinin üzerinden üç yıl geçti.
Zaman zaman projelerini basına açıklayan, çoklukla CHP’nin ‘siyasi suları’nda adı hiç eksik olmayan Sıtkı Kürüm, bu süre içinde hemen hemen hiç röportaj vermedi. Diğer belediye başkanlarından farklı, ‘gizemli’ bir portre çizdi.
Karabağlar Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduktan 3 yıl sonra, ilk kapsamlı röportajını Egedesonsöz ile gerçekleştiren Sıtkı Kürüm’le makamında buluştuk, ama söyleşiye geçmeden önce, yapmaktan büyük gurur duyduğu, keyif aldığı Bahçelievler Mahallesi’ndeki Karafatma Parkı’nı gezdik. ‘Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur’ sözünün hayata olumlu anlamda geçtiği, ‘dağ’ın ‘bağ’a çevrildiği bu alanda yaptığımız kısa bir gezintiden sonra, yine onun yaptığı Uğur Mumcu Parkı’ndaki sosyal tesislerde sorularımızı yönelttik.
Konak-Karabağlar ayrışmasında onca yaşanan sıkıntıya, iki odalı bir yerde başladığı başkanlığa, türlü imkansızlıklara rağmen aldığı mesafeden hoşnut, ama yetersizliklerin de farkında bir Sıtkı Kürüm portresi çizerken, alabildiğine sıcak, sahici bir kimlikle karşıladı sorularımızı.
Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Fatih Yapar’a, 3 yıl önce bulduğu Karabağlar’la, bugünkü Karabağlar’ı anlattı.
O uzun sohbette, elbette siyaset de baş köşedeydi…

 
EGEDESONSÖZ: Siz basınla olabildiğine mesafeli olan ender başkanlardansınız. Örneğin hiç röportaj vermiyorsunuz, havalı basın toplantıları düzenlemiyorsunuz. Bu gizemin nedeni nedir? Halkla yakınlığınızı diyaloğunuzu biliyoruz oysa. Bu uzaklık kişiliğinizden mi kaynaklanıyor, belediye başkanlığını böyle mi yapmak istiyorsunuz?
 
SITKI KÜRÜM: İşin doğrusu çok çalışıyoruz. Ve yoktan var etmenin heyecanı, telaşı, koşturması pek böyle televizyonlara veya basına zaman ayırma fırsatı vermedi. Medyayla dostum, bir problemim yok. Konuşma özürlü de değilim, yaptığım işleri de biliyorum. Ama istedim ki, bir şeyler yapmış olayım, biraz çeyizlerim olsun. İlk çıkışta resimler üzerinde gösteriyorduk, şurayı yapacağız, burayı yapacağız diyorduk. Şimdi o resimlerin yüzde 75’ini, 80’ini gerçekleştirmiş olduk. Bundan sonra basın önüne çıkmak, gezmek; sizin de halka ‘mutlu musunuz bu yapılanlardan’ diye sorabileceğiniz bir malzememiz var.
 
EGEDESONSÖZ: Size üç yıl önce röportaj teklif ettiğimizde ‘yeni bir ilçesiniz. Elinizde ne var ne yok ve neler yapabileceksiniz’ diye soracaktık, ‘daha erken’ dediniz. Şimdi soralım, başkan seçildiğinizde nasıl bir tablo içindeydiniz? Neler yaptınız? Bildiğim kadarıyla bir hizmet binanız bile yoktu.
 
KÜRÜM: Yoktu, iki odalı bir parkın içerisinde… Zaten seçilinceye kadar nerede hizmet vereceğiz diye bir tereddüdümüz yoktu. Çünkü şöyle düşünüyorduk, valilik kanalıyla bölünecek, adil bir bölünme olacak. Geçici de olsa Basmane’de Konak’ın iki binası var, birisini bize tahsis ederler, biri Konak’ta kalır, biz oluşuncaya kadar böyle bir yapı olur diye düşündük. Ama bunların hiçbiri olmadı. Bizim bölgede, Karabağlar şube binası olarak adlandırdığımız yerde iki odalı bir yeri… İşte bir odayı alelacele boyadılar, bir masa iki sandalye koydular. İki ay kadar başkanlık yaptık burada. Gelen vatandaşları da parkın içindeki banklarda ağırlıyorduk, ilk encümen toplantısını da bankta yaptılar bizim çocuklar. Burası fen işleri, burası park bahçeler, burası temizlik işleri diye de bankları bölüşmüşlerdi. Gerçekten böyleydi. Şimdi Üçyol’dan tutun Yeşillik caddesinin sonuna kadar gidin, veya buradan (Uğur Mumcu Parkı’ndan) Üçkuyular’a kadar gelin; konut ağırlıklı bir bölge olduğu için, belediye hizmet binası yapmaya elverişli pek bina da yoktu. Tek bina o gün için, şu an hizmet verdiğimiz Kirazoğlu’nun binasıydı. Eskiden dostluğumuz vardı, ona rica ettik. Fiziki yapısı bölmeye uygundu. Sağ olsun kiraya verdi bize, 55 günde o binayı şimdiki haline getirdim, yerleştik. Ama bir baktık ki, Konak’tan çekildikçe bu bina da yetmiyor. Bizim şu anda 11-12 ayrı yerde birimlerimiz var. Sıkıntı nereden geliyor? Şuradan geliyor, teknolojik alt yapısı olmayan sokaklarımız/caddelerimiz var. O fiber optik dediğimiz kablonun geçtiği tek güzergah Üçyol’dan Yeşillik caddesine geçen güzergahtır. Oraya zorunlu bir ikametgah oldu. Ama kısmet olursa, önümüzdeki günlerde Meclisimizin gündeminde, Üçkuyular’da bir yerimiz var, onu Doğuş istiyor, onu Doğuş’a vereceğiz. Başka bir bina var, orayı geçici hizmet binası yaparak o birimleri oraya toplamak istiyoruz. Her birim ayrı yerde olunca her yere güvenlik koyuyorsunuz. Birimler dağıldıkça hem birimler arasındaki irtibat zorlaşıyor, devamlı evrak gidiş gelişi oluyor, hem de sürekli bir araç, şoför tahsis etmek durumunda kalıyorsunuz. Artı, her binayı ayrı ayrı kollamanız lazım. Artı, vatandaş hangi birimin nerede olduğunu bilmiyor, bilince de zorluk çekiyor. Bunların hepsini bir arada toplayacağımız geçici bir bina projemiz var. Tabii Karabağlar 480 bin nüfuslu bir yer, bunun bir 25-30 yılını daha düşünmek lazım. O zaman 1 milyon olacak neredeyse nüfus; bir hizmet binasıyla Karabağlar’ı kaldıramazsınız. Dolayısıyla Karabağlar’ın merkezi olan bir yerde meydanıyla… Burada bir Atatürk heykeli yaptık biliyorsunuz, önünde 300 metre kare meydan var. Tören alanı bile yapamıyorsunuz. Meydanı olacak, altında otoparkları olacak şık bir bina yapmayı planlıyoruz. Şu anda 5 binliğini yaptığımız planlar içerisinde; Büyükşehir Meclisi’nde zannediyorum o da çıkacak. Dönemimiz içinde bu binanın yapımını belki yetiştiremeyiz ama en azından projelendirmesini yapmak, temelini atıp başlangıcını yapmak inşallah bize nasip olur. Yılların ihmali olan Karabağlar’ı İzmir’e yakışır, yatayıyla dikeyiyle bir ilçe haline getirmek bizim görevimiz. O görevi yapmaya gayret ediyoruz kısacası.
 
EGEDESONSÖZ: Bu süreçte tanıtım yapmamanıza, medyatik olmamanıza rağmen, takip ettiğimiz kadarıyla yeni kurulmuş belediyenin bütçe sınırlarını aşan iddialı projeleriniz de var. Uzundere gibi… Ne zaman bitecek bu proje?
 
KÜRÜM: Şimdi tabii ki, bir taraftan ‘yeni belediye olarak ben yeniyim, sokakta çöpü toplayamam, park bahçelere bakamam’ gibi bir bahane olmuyor. Seçildiğin günün sabahı bunları yapman lazım. Bunları yapabilmen için de en azından bir fen işleri şantiyen olman lazım, bir fidanlığın, bir temizlik işleri müdürlüğün olması lazım. Mesela halkımızın en çok şikayet ettiği bir veterinerlik bölümünün olması lazım, bunlar hep Konak’la iç içe olduğun için… Ve oradan bize verilen elemanlara da üçüncü sınıf vatandaş gibi baktıkları için… Bu benim çok zoruma gitmişti, düşünün aynı odanın içinde altı kişisin, üçü bize gelmiş üçü orada kalmış, orada kalan üç kişi aynı odada yıllarca çalıştığı arkadaşına üçüncü sınıf vatandaş gözüyle bakmış, biran önce ne zaman kovayım diye hesap yapmış. Ben onları yaşadım. Şimdi biz bu birimlerimizin tamamını bitirdik. Bitirirken de gerçekten çok zorluk yaşadık. Ne yazık ki, bu Uğur Mumcu parkı dahil uzun yıllar, 10 yıl gibi bir süre bakımsız kalmış, bakımsız kalmış. Buralar, Karafatma, tinercilerin yuvası olmuş, insanlar oradan faydalanamamış. Geldiğimizden beri bu parkların yüzde 95’ini elden geçirdik. Bunun yanında işte Karafatma gibi, Türkiye’nin en büyük parkı olan Nazım Hikmet Parkı gibi, Neşet Ertaş gibi parklar, bunlar yeni parklar. Peker’de iki çok güzel park yapıyoruz. Bunların yanında burada Bozyaka’da iki pazar yerimiz vardı, sokak arasında kurulan. Şu anda Bozyaka Pazaryerini yüzde 80 oranında bitirdik. Pazarı taşıdık da üzerinde bir nikah salonu var, o tamamlanacak, spor salonu var, o tamamlanacak, altta kültür merkezleri tamamlanacak. Restoranlarını, spor merkezlerini kendi imkanlarımızla yapacağız. 2011 birim fiyatlarına göre 14 trilyon lira olan projeyi, biz şu anda 3.5 trilyona mal etmiş durumdayız. Düğün salonunu 1.1 trilyona ihale ettik, bu projeyi biz 5 trilyona bitirmiş olacağız. Yani böyle bir projede bile 9 trilyon lira, küçümsenecek bir rakam değil; Karabağlar halkının cebine giriyor.
 
EGEDESONSÖZ: Tasarrufu kişilik olarak mı seviyor Sıtkı Kürüm, yoksa yokluktan mı mecbur kalıyor?
 
KÜRÜM: Ben inşaat mühendisiyim. 2000 binin üzerinde konut ürettim, bir o kadar da proje yaptım bugüne kadar. Mesleğimi çok iyi biliyorum. Uzundere projesi… Bir ilçe belediyesinin kendi imkanlarıyla yaptığı Türkiye’deki en büyük projedir. Hiç kimsenin şu ana kadar katkısı yok, buna Büyükşehir de dahil. 250 dönümlük bir alanı yapıyoruz. 75 trilyon liraydı 2010 birim fiyatlarıyla, ama şu ana kadar bizim yaptığımız maliyet 8 trilyon lira. Şu an belki 20 trilyonu bulabilir. Ama bizim şu ana kadar oraya harcadığımız para 8 trilyon. Belediyenin kendi kaynaklarıyla yapıyoruz, kendi işçimizle, kendi ustamızla yapıyoruz. Kendi araçlarımızla. Bu araçlar hiç çalışmasa dahi, oradaki operatörü parasını alacak. Oradaki insanlar hiç çalışmasa dahi parasını alacaklar.
 
EGEDESONSÖZ: İhale etseydiniz, 75-80 trilyon olacaktı ve o parayı ödeyecektiniz. Öyle mi?
 
KÜRÜM: Şimdiye kadar yaptığımız işleri 44 trilyon olarak çıkartmışlar, 44 trilyonu verecektik ve işler bu seviyeye gelecekti. Ama şu ana kadar o 44’ten bizim cebimizden çıkan 8 trilyondur.
 
EGEDESONSÖZ: Sizin sevmeseniz bile tasarruf yapma zorunluluğunuz olduğunu, az önce bir vatandaşla yaptığınız konuşmada da tanık olduk. Dediniz ki, ‘en büyük ilçeyiz ama en yoksul ilçesiyiz.’ Nedir gelir kaynaklarınız? Sizi bu kadar yoksul yapan, yeni olmanızın dışında nedir?
 
KÜRÜM: Bizim bölgemizin en az yüzde 40’ı kaçak yapı. İmar affına girmiş şu olmuş bu olmuş; buralardan bir tahsilat olmuyor. Büyük otellerimiz, yerlerimiz de yok, oralardan da gelir yok. Bizim şansımız belki şöyle dönüşecek, bizim bu Uzundere’de yaptığımız proje çok büyük, prestij bir proje. O tamamlandığında etrafında 10 bin 700 konut var, şu anda kaçak gibi görünen çarpık yapılaşma. Ama planlanmış bir bölge. Artı, kentsel dönüşüm biliyorsunuz Cennetçeşme, Yurtoğlu, Limontepe tarafından başlayacak. Mesela o mahallelerden tahsilatımız bizim, bir Hilton otelinden yapılan tahsilat kadar bile değildir. Kentsel dönüşüm hem oranın çehresini değiştirmiş olacak, insanlar da güzel bir mülk sahibi olmuş olacak, hem de belediyenin çok güzel bir geliri olacak. Ruhsat vererek, inşaat ruhsatı vererek gelir elde edebiliriz oradan. Hazine arazileri var, hazine arazileri değerlendirildiğinde, onun değerinin yüzde 40’ı belediyemize gelir olarak kaydediliyor. Oturma ruhsatı vereceksiniz, o da gelir.
 


EGEDESONSÖZ: Genel olarak belediyenin gelirleri ne?
 
KÜRÜM: Bütün işlemlerle ilgili bizim günlük tahsilatımız 150 bin lira civarında. Bu rakam bile değil. 480 bin nüfuslu yerde, günlük tahsilat 150 bin lira! Bu da 4.5 trilyon yapıyor ki, bizim işçi giderimiz zaten 4.5 trilyon. Vergi gelirlerimiz çok düşük. Kent yenilemeden umutluyum, şöyle ki; şu anda İzmir sıkışmış durumda. En rahat, en serbest dönüşebilecek yer Karabağlar. Bu dönüşümde inşaat sektöründe baya iyiyiz, güzel şeyler yapılıyor. Bir anda belki bu planlamalarla, üç beş yıl içerisinde Karabağlar’ın çehresi değişecektir, ben buna inanıyorum.
 
EGEDESONSÖZ: 250 dönümlük rekreasyon alanı, Uzundere’yi çok kısa geçtik. İçinde neler var, nasıl bir yer olacak bittiğinde?
 
KÜRÜM: İçini giderek dolduruyoruz. Çok güzel bir şelalemiz var, doğal taşlarla yaptığımız. Önümüzdeki hafta 1 Mayıs’ta orada bir konser yapacağız. Oraya 10-15 bin kişi gelse, orada yapılan işi görecekler. Teraslamalar bitti, ağaçlandırıyoruz. Derelerimiz olacak, göletimiz olacak. Etrafında kafeler, restoranlarımız olacak. Spor yapılacak, nefes alınacak bir yer orası. Yukarıda nikah salonumuz var, yanına belki bir kır düğün salonu oluşturacağız. İçinde Madımak anıtımız var, altında spor alanları var, basket sahaları, mini futbol sahaları… bir gençlik merkezi var. Kapalı yüzme havuzu var, buz pateni var, tay park koymak istiyoruz. Bir lunapark olacak. Bir kayak pistimiz var ki, mesela o Türkiye’ye hitap edecek. Çim kayak pisti. Aynı anda 5 bin kişinin değişik aktivitelerde bulunabileceği bir alan olacak kısacası. Karabağlar’a değil, bütün İzmir’e hitap edecek. Kayak pistinden dolayı, belki Türkiye’ye hitap edecek diyorum.
 
EGEDESONSÖZ: Ne zaman tamamlanacak, seçime yetişecek mi?
 
KÜRÜM: Yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu yılsonu itibarıyla çoğunu açmış olacağız.
 
EGEDESONSÖZ: İşletmesini kim yapacak?
 
KÜRÜM: Belediye işletecek. Belli bölümleri kiraya vereceğiz ama ağırlıklı olarak belediye işletecek. Çünkü hazineyle yapılan protokol onu gerektiriyor. Eğer kiraya verirsek de gelirinin yüzde 35’ini hazineye vereceğiz. Orası belediyeye bir gelir getirecek, artı en az 500 kişi istihdam edeceğiz. İstihdam bizim bölgemizde çok önemli.
 
EGEDESONSÖZ: İstihdam demişken; ne kadar cv var elinizde?
 
KÜRÜM: 30 binden fazla. Bunlar tabii belediyenin tali işleri. Bizim ana hedefimiz projemiz, Karabağlar’da mobilyayı marka yapmaktır. Geçmişte Karabağlar mobilyası çok daha düzgün, çok daha kaliteliydi. Ama şimdi çarşıya İnegöl mobilyası, Kayseri mobilyası hakim oldu; biz istiyoruz ki Karabağlar mobilyasını marka yapalım. Marka yapmak nereden geçer? Eğitimli insanların mobilya üretmesinden geçer. Geçtiğimiz günlerde bu yaşayanlar okulunu ki il özel idarenin mülküydü, orada sıra yapılıyordu, kapatmışlardı; oradan tahsis aldık. Kaymakam beyle beraber şimdi oranın projesini oluşturuyoruz, bir hayırsever vatandaşımız okul yapımını üstlendi. İstiyoruz ki o okulu mobilyaya yönelik teknik lise yapalım. Orada eğittiğimiz insanları, mobilyanın hangi noktasında eksik varsa oraya yönlendirelim ve eğitilmiş insanların bir üst kademesinde de iki yıllık bir mobilya tasarım yüksek okulu açalım. Dokuz Eylül Üniversitesi ile birlikte tasarımcı da yetiştirelim. Mobilya, dergilerden bakılarak yapılmaz.
Bunun yanı sıra bizim Uzundere projemizin hemen karşısında 2 bin hektarlık bir alanımız var. Sakıncalı heyelan bölgesi diye 1984 yılında uyduruk bir raporla yasaklanmış. Biz şimdi oranın jeolojik etütlerini tamamladık, Şehircilik Bakanlığı'nda tasdik bekliyor ve biz oranın yüzde 70'ini kurtarabiliyoruz. Orada iki katlı, 500'en metrekarelik mobilyaya yönelik, matbaaya yönelik, bunlar biliyorsunuz dumansız sanayi... Hatta metal işlerine yönelik, artarsa belki alüminyumculara yönelik planlamayı yapacağız; mobilyacı esnafını bölgemizden kaçırmayacağız. Orada sanayi siteleri oluşturacağız. O Yeşillik Caddesi’nin arkasında iki tarafında, merdivenaltı diye tabir edilen ruhsatsız yerlerde üretilen mobilyayı oradan alıp atölyelere taşımış olacağız. Burada kalan yerlere de ki, çoğu sahipli yerler ve o bölgedeki mobilyacı esnafı. Diyaloglarımız çok iyi esnaf kesimiyle. Orada da 5 binliğini planlıyoruz şu anda, burada ürettiğimiz mobilyayı orada fuar alanları oluşturarak gün 24 saat, yıl 365 gün sergileyebileceğiz. Yani biz genç kızımız/oğlumuz evlenmek için yola çıktığında gidecek oraya, A'dan Z'ye bütün çeyizini alacak dönecek. Ben bunun bir örneğini Çin'de gördüm. Çok da mükemmel olmuş. Öyle bir projeyi Karabağlar'a taşımayı planlıyoruz esnaf arkadaşlarımızla. Biz yollarını, önlerini açacağız. Havaalanına 10 dakikalık bir yer. Orada güzel oteller, restoranlar planlıyoruz dışarıdan gelecek konuklar için. Bu 3-5 yıl içinde hayata geçerse, en az 10-15 bin çocuğumuz, gencimiz istihdam olacak. Çok önemli bir proje ve bu proje Karabağlar projesi değil. Bu bir İzmir, Türkiye projesi. Ürettiğimi Türkiye’ye satacağım, dünyaya satacağım. Yani Karabağlar’ın ana kalkınma kaynağı da budur. Oradan kalkınabilir Karabağlar.
 
EGEDESONSÖZ: Karabağlar adı da çok tartışıldı aslında. Karabağlar adı ilçenin tamamında benimsendi mi? Örneğin şu an oturduğumuz Hatay'da, vatandaş Karabağlar adını içselleştirebildi mi?
 
KÜRÜM: Şimdi başlangıçta tabii bu bölgede Hatay'da oturan insanlarımız.... Karabağlar bir semtti, bir mahallesiydi. Gecekondunun hakim olduğu bir mahalleydi. Dolayısıyla bu Basın Sitesi, Bahçelievler, Üçkuyular’ın Karabağlar'a bağlanmasını, halkımız büyük bir şanssızlık gördü. Tamamen bir oy hesabıyla yapılmıştı, eğer bir oy hesabıyla yapılmamış olsaydı, Eşrefpaşa da içine girerdi, Selahattin Akçiçek içine girerdi, Mithatpaşa da girerdi. Tamamen oy hesabıyla kaygısıyla yapılmış bir olay. O yapıldığında bizim hesaplar 13 bin 700 oy CHP gerideydi ve bu bölgedeki halk da isyan ediyordu; 'engelleyemedik, yapamadık' diye... Biliyorsunuz onlar ilçe binalarını 8 ay önceden açtılar, biz dava açtığımız için 8 ay geriden geldik. Onlar teşkilatlandılar, şu oldular, bu oldular... 8 ay sonra, seçimlere iki ay kala ilçe binasını kurabildik, ilçe yönetimi atayabildik. Başkanlık olayı da seçimlerden 45 gün önce netleşir gibi oldu. Tabii onların hesaplarını, Hatay'ı buraya bağlamak doğru değil diye çok dile getirdik, buranın feryadını da dile getirdik. Şimdi geldiğimiz noktada şunu görüyorum; artık Karabağlar ilçesi, Karabağlar mahallesi olmaktan kurtuldu. İnanlar bunu benimsedi. Gerçekten bizim arkadaşlarımız, karşı tarafa (Konak'a) rağmen daha iyi hizmet götürüyorlar. Günlük çöplerini topluyoruz, parklarına bakıyoruz, caddelerini süpürüyoruz, her türlü günlük hizmetlerini düzenli yapıyoruz. Şimdi karşı taraf bile 'keşke Karabağlar'da kalsaydık' diyorlar. Dediğim gibi Karabağlar artık mahalle olmaktan çıktı, ilçesiyle bütünleşti; ismini artık yadırgamıyor.
 


EGEDESONSÖZ: İsim Hatay olsaydı, daha mı iyi olurdu?
 
KÜRÜM: Şöyle söyleyeyim, Hatay bilinen isim, o günlerde Karabağlar fazla bilinmeyendi. Gerçi ilçe olmaya Karabağlar müracat ediyor 15-20 yıl önce. Yeşilyurt da ediyor. Ama böyle bir ilçe oluşuyor. O zaman Yeşilbağlar da olabilirdi ismi, Yeşilyurt da olabilirdi. Ama biz dedik ki isim konusunu tartışmayalım. Biz icraat olarak yeşili hakikaten hakim kılalım Karabağlar'da. Her tarafı yeşil olsun, ondan sonra da halk otursun, ne isim istiyorsa koysun. Ama şu anda Karabağlar ismine bir tepki yok.
 
EGEDESONSÖZ: Geride başladığınız yarışı önde bitirdiniz ve Karabağlar belediye başkanı oldunuz. Şu anda ne durumdasınız? Kamuoyu yoklamaları yapıyor musunuz, önümüzdeki dönem seçim yarışında ne öngörüyorsunuz? Bir de tabii genel seçimlerde Karabağlar'ın oy oranı çok tartışıldı, bu konuda ne diyeceksiniz?
 
KÜRÜM: Biz tabii hiçbir şeyimiz yokken mücadele etmiştik. Ne böyle bir parkımız vardı, ne Karafatma vardı. İşte gittiniz gördünüz, o insanların hepsi CHP'ye gönül vermiş insanlar değil. Haliyle o bölgede sağ partiler ağırlıklı. Şimdi burayı çıkın gezin, her görüşten insan var ama hizmetten mutlu musunuz deyin, mutlu olduklarını söyleyeceklerdir. Hiçbir şeyimiz yoktu, bu kadar şey yaptık, haliyle insanlar bunu görüyor. Ben %42.5 ile seçilmiştim, biz referandumda yüzde 52'ye geldik neredeyse ama milletvekili seçimlerinde geri gittik. Neden? Çünkü bölge halkı, buraya Genel Merkez’in atadığı milletvekillerinden hiçbirini kendinden görmedi, saymadı. Yoktu da yani, Karabağlar'ı temsil edecek bir kişi yoktu. Olması lazımdı. Eğer böyle bir yapı olsaydı, bana göre kendi bölgemizde üç milletvekili daha fazla çıkarırdık. Onun yanında ben isyan ettim, söylemekten de kaçınmıyorum, bir acemilik yaşadık. Bir belediye başkanı olarak benim bölgemde seçimin sağlıklı yürütüldüğüne inanmıyorum. En azından belediye başkanlarına seçim öncesi talimat verildi, 'siz milletvekilleri ile beraber çalışmayacaksınız' Neden? 'E, sizi herkes tanıyor, siz öne geçeceksiniz, milletvekili arkada kalacak.' Yani böyle bir olay olmaz! Ne oldu peki genel seçimlerde? Bizim 32 bin fark attığımız oylar geri geldi. Bölgedeki hakim yapılara, hakim ailelere gittiğimizde benden özür dilediler, 'bize çok yüklenme' dediler. Burası sağ yapının hakim olduğu bir bölgedir. Partinin oyunun yükselmesi çok zor bir şeydir. Yani belki burada efsane iki hizmetimiz var varoşlarda… Varoşları biz kaybetmişiz, eskiden varoşlar bizimdi. Artı, bir gıda bankamız var, 1300 aileye yardım ediyoruz, o da 6500 kişi yapar. Artı, önümüzdeki günlerde odun kömür dağıtma gibi bir organizasyona gidiyoruz. Yani partinin oylarını yükseltmeye çalışıyoruz. Ama bu yükseltme yüzde 50-yüzde 50 olur mu, onu kestirmek zordur. Çünkü MHP'nin örgütlendiği en ağırlıklı bölge bizim bölgedir. BDP'nin ağırlıklı 28 bin oyu var bu bölgede. Yani kolay değil. AKP çok yoğunluklu, o varoşların hepsini kapatmış. Biz bunları çözmeye çalışıyoruz; kendi imkanlarımızla, kendi çalışmalarımızla mahalli seçimlere gidinceye kadar partinin oyunu eğer eşitleyebilirsek bunlarla, ne mutlu bize. O zaman aday kim olursa olsun, belki kazanma şansımız olur. Yoksa bölge yapısına uygun bir aday olmadığı sürece, bu bölgeyi almak çok zordur.
 
EGEDESONSÖZ: Peki sizin kazanmanızda bu bölge yapısına uygunluk bir faktör müydü?
 
KÜRÜM: Bu bölge Anadolu’dan göçen insanların ağırlıklı yaşadığı bir bölge, tam bir Türkiye mozaiği. Mozaiği iyi tahlil ederseniz, benim bu bölgede en az 10 bin tane akrabam var zaten. Bir o kadar hemşerim var. Bir o kadar da inşaatlarımda birebir çalıştırdığım veya çalıştığım 10-15 bin insan var. Bu bölgeyi çok iyi biliyorum...
 


EGEDESONSÖZ: Bu dönem aday olup olmayacağınızı, böyle bir niyet taşıyıp taşıyamadığınızı çıkaramadım bu sözlerden...
 
KÜRÜM: Ben aslında bir dönem daha hizmet etmek istiyorum. Başladığımız projeler var, başlayacağımız projeler var, bu mobilya olayımız var, bir kız yurdu olayımız var, iki tane kültür merkezi olayımız var, belediye hizmet binası olayımız var, yani bunları bir dönem daha yapıp, tamamlamak istiyorum. Ama buraya partililerim beni layık görür görmez, bilemem. Görmediği zaman da kesinlikle başka partiden aday olmam, bu da ayrı bir şey. Partim ne verirse çalışırım.
 
EGEDESONSÖZ: Adaylık noktasında çok umutvari konuşmamanızın nedeni, yıllarca beraber siyaset yapmış olduğunuz eski genel sekreter Önder Sav'ın bugünkü genel merkezle yaşadığı sorunlar mı? Bunu Genel Merkez bir faktör olarak ele alıp bir tasfiye yapar mı? Genel Merkez'in tasfiye anlayışıyla hareket edebileceğini düşünebiliyor musunuz?
 
KÜRÜM: Vallaha bunu düşünmek istemiyorum. Yapabilir de... Önder Sav gibi bir kıymeti değerlendirmeyen bazı görüşler, bizi değerlendirir mi diye şüpheye düşüyorum. Ama bir de halk var, bu halkın da kabullenmesi var. Onu da dikkate almak lazım. Ben 2001'de ilçe yöneticisi, 2002'de ilçe başkanı olduğumda benim genel başkanım Sayın Deniz Baykal'dı. Görevden ayrılıncaya kadar ona hizmette hiç kusur etmedim. Onun ikinci adamı Önder Sav, benim babam, bende çok emeği var. Ben bugün bu makamdaysam, onun sayesinde. Asla ölünceye kadar da ihanet etmem; makam için de etmem. Ama şu anda iki kere ben de oy verdim; partimin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saygıda asla kusur etmem, benim genel başkanım değildir de demem.
 
EGEDESONSÖZ: Önder Bey'in gücünü kaybetmesinden sonra pek çok belediye başkanı, daha önce tabiri caizse siyaseten önünde düğme ilikleyen belediye başkanlarının anında tanımama noktasına geldiğini ve 'yaşasın yeni krallar' deme noktasına geldiğini izledik. Siz son kurultayda dahi tavrınızı net bir şekilde koydunuz. Bu manada...
 
KÜRÜM: Hiç pişmanlık duymuyorum. Ben siyaseti hep böyle yaptım. Diğerleri için... Bu onların bileceği şey, ben onlara karışmıyorum. Ama benim siyaset anlayışım bu, yola çıktığım adamı satmam, arkasında dururum. Tüzük kurultayı için imza veren tek belediye başkanı benim İzmir'de. Ne oldu? 9 madde istemiştik, 7'si gerçekleşti, şimdi diğer arkadaşlarımız kahraman oldular. Toplayan biziz! Biz toplamasak o değişiklik olmayacaktı. O değişiklik hepimizin talebi değil miydi? Hepimizin talebiydi. Yani ben ölünceye kadar Önder Sav’ın emrindeyim, hizmetindeyim, asla satmayacağım. Ama partimin... Düşünün şu anda üst kademesinde başkan yardımcısı konumunda olan, üst kademesinde olan, hatta sayın Deniz Baykal dahil, benim yaptıklarımı, çalışmalarımı takdirle karşılıyorlar, bunu gözardı edemezler.
 
EGEDESONSÖZ: Sizin Kılıçdaroğlu’yla da çözülemeyecek bir sorununuz var mı?
 
KÜRÜM: Hayır, yok.
 


EGEDESONSÖZ: Sizin ideolojik bir geçmişiniz var. Ama sizin ideolojiniz tıpkı CHP’deki pek çok insanınki gibi kaybolmuş, yerine o’cu, bu’cu, şu’cu gibi sıfatlar yerleşmiş. Şimdi ölene kadar Önder Sav'a bağlı olmak, insani bir tavırdır da… İdeoloji nerede burada?
 
KÜRÜM: İdeoloji kaldı mı partide?
 
EGEDESONSÖZ: Kalmadı mı?
 
KÜRÜM: Elbette. İdeoloji değil bu, tamamen insani. Yoksa partide... Benim için Baykalcı diye yazıldı söylendi. E o zaman Baykal Genel Başkan'dı, Baykalcı’ydı herkes, Baykalcı olmak mecburiyetinde. Şimdi Kılıçdaroğlu genel başkan, herkes Kılıçdaroğlu’cu olmak mecburiyetinde. Ama bunu farklı noktalara, farklı boyutlara çekmeye başladılar. Alt kimlik siyasetine götürdüler. Halbuki bizim genel başkanımız alt kimlik siyasetini yasaklıyor. Ve bunu birebir gözlerimle bazı illerde yapılan olaylara müdahalesinde şahit oldum. Ama bizim buradaki arkadaşlarımız maalesef mahalle seçimlerine kadar düşürdüler bunu. Bu Kılıçdaroğlucu, bu Baykalcı, bu Önder Savcı diye belediyenin yaptığı bu kadar hizmetleri gözardı ederek, kötüleyerek, belediye başkanını kötüleyerek... Yahu benim Genel Başkanım da Kılıçdaroğlu! Alt kimlik siyasetine döktüler, buna maalesef bazı milletvekillerimiz de alet oldu; bize zor gelen bu. Bile bile bu yapılmaz.
 
EGEDESONSÖZ: Kılıçdaroğlu, son kurultaydan sonra bilhassa, yaptığı teşekkür konuşmasının içinde, artık ötekileştirme/tasfiye gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'nde sizin de gözlemlediğiniz konuların olmayacağını, bir birlik/beraberlik/bütünlük olacağını, her partilinin birlikte olması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu’nun bu konuda samimi olduğuna/olacağına inanıyor musunuz?
 
KÜRÜM: Ben inanıyorum. Bir hafta önce Ankara’daydım, bunu gördüm de gözledim de. Fakat olması gereken de budur. Partisi için çalışan, hakikaten emek veren, bulundukları yeri doldurabilen arkadaşlarımızın kollanması lazım. ‘Bu bendendir, bu benden değildir, şundandır/bundandır’ diye partiyi ayıklarsak, parti diye bir şey kalmaz ortada.
 
EGEDESONSÖZ: Tartışmalar olacaktır tabii demokrasi varsa.
 
KÜRÜM: O ayrı bir şey. Ama şimdi bunu getirip … Bakın bunu  ilçe kongrelerinde de gördünüz, Buca kongresinde de göreceksiniz. Gelişmeleri takip edin. Bir tarafta alt kimlik siyasetini yapanlar, bir tarafta…. Doğru mu bunlar? CHP’nin başkenti İzmir’de bile CHP’ye zarar verecek durumlar bunlar. Genel Başkan’ın bunlara izin vereceğine inanmıyorum. Alt yapısının izin vereceğine inanmıyorum. Ama bunları da gözlemek lazım, rapor etmek, düzeltmek lazım.
 
EGEDESONSÖZ: Bu sizin seçimi iyi yönetemedi dediğiniz il yönetiminin, kongreleri de iyi yönetemediği anlamına mı geliyor?
 
KÜRÜM: Kesinlikle öyle.

EGEDESONSÖZ: Metro sizin bölgenizde. Orada yaşayan vatandaşın şikayeti oluyordur mutlaka size. Ne diyorsunuz, ‘benim suçum değil, Aziz Başkan’ın suçu’ mu diyorsunuz? Sonuçta aynı partidensiniz, demiyorsunuzdur herhalde ama şikayetlere nasıl bir cevap veriyorsunuz?
 
KÜRÜM: Şükürler olsun ki metro bitmek üzere. Bitirilen yerler de çok güzelleşti, modernleşti, Avrupa şehirlerine benzer bir düzenleme oldu. Ama ben dilerdim ki… Bu Aziz Bey’den kaynaklanmıyor. Aziz Bey inşaat mühendisi değil, bu işleri yapacak daireleri var. Fen işleri var, her şeyi var. O kadrolar bu işleri doğru yönlendirmeliydiler. İki yıl İnönü Caddesi kapalı kaldı. İki yıl boyunca defalarca uyarmamıza rağmen; bu işler yapılabilirdi üstte. Metro altta çalışıyor, açtığınız zaman bir anda bitmiş olurdu. Şimdi orası kapalıydı, açıldı, bu kez de tretuvar, çevre düzenlemesinden dolayı sıkıntı yaşanıyor. Bu da bitecek. Güzel oluyor. Bizim esnafla ilişkilerimiz çok iyidir. Tabii esnafın mağduriyetine bir mağduriyet de biz eklemiyoruz belediye olarak. Onları okşayarak, yarınlarda daha güzel günler göreceğiz çocuklar dercesine… Bu kayıplarını telafi edecek noktaları da çözeceğiz. Ben bunların unutulacağına inanıyorum. Güzel hizmet ayağına geldi mi, sıkıntıların unutulacağına inanıyorum.
 
EGEDESONSÖZ: Aziz Bey’in adaylık sinyali verdiği açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
KÜRÜM: Şimdi Aziz Bey ‘ben aday değilim’ açıklamasını yaptığında ben kendisine zaten yanlış olduğunu söylemiştim, üzüldüm o zaman. Dememesi lazımdı, son noktaya kadar gidersiniz, istemiyorsanız da son noktada açıklarsınız. Hizmetleriniz aksamaz, personeliniz demorelize olmaz. Bence Aziz Bey’in bir dönem daha yapması lazım. Ben o davadan bir şey çıkacağına da inanmıyorum. Orada yapılanlar rutin işler.
 
EGEDESONSÖZ: Aziz Bey’in bu açıklamasından memnun oldunuz yani?
 
KÜRÜM: Bence doğru bir açıklama. Memnun oldum tabii. Benim Büyükşehir gibi bir talebim yok, açık söyleyeyim yani. Bazı arkadaşlarımızın Büyükşehir beklentisi var, bu da doğaldır tabii. Ama kararı yine Aziz başkan verecek. Aziz Başkan halk tarafından seviliyor. Sokaklarda seviliyor.
 
EGEDESONSÖZ: Alır mı sizce seçimi?
 
KÜRÜM: Alır, çok daha fazla oyla alır hatta. Bizim halkımız bu haksızlığa pirim vermez.
 
EGEDESONSÖZ: Sizin kadına şiddet konusunda bir uygulamanız var. Belediyenizde çalışan memurun eğer karısına şiddet uyguladığı tespit edilirse, eşi şikayet ediyorsa, ikramiyenin tamamının kesilmesi uygulamanız. Neydi bu uygulamayı başlatma gerekçeniz?
 
KÜRÜM: Bizim burada bir danışma merkezimiz var, iki tane de Eski İzmir’de ve Karabağlar’da var. Son zamanlarda çok arttı kadına şiddet. Gelen başvurularla baş edemiyorsunuz. Bir de kadına şiddet hoş değil. Erkek kabadır, iridir, güçlüdür. Bana diyorlar ki kadın sığınma evi açacak mısın? Ben diyorum ki hayır açmayacağım. Niye? Eşine şiddet uyguluyor erkek, gecenin bir saatinde çoluk çocuğuyla sokağa bırakıyor, kimsesiz kadın ne olacak, o çocuklar ne olacak? Ne olur sokak ortasında, biliyoruz. O zaman bu şiddet uygulayan erkeği alıp götürüp ıslah evine kapatmak lazım. Bana göre orada ıslah etmeliler. Ben onu düşünüyorum, erkeğe ıslah evi açmayı. Kıydığım nikahlarda onun sözünü alıyorum, erkeğe diyorum ki ‘eşine şiddet uygulamayacağına dair söz veriyor musunuz’ diyorum. Evet diye bağırıyor, kayıtlara giriyor.
 
EGEDESONSÖZ: Şu ana kadar şiddet gördüğünü söyleyen personel eşi var mı, ikramiyesi kesilen memur oldu mu?
 
KÜRÜM: Yok, şu ana kadar bir şey yok; herkes eşini seviyor.(kahkahalar) Herkes eşine yeniden aşık oldu!
 

Röportajın sonuna doğru, Uğur Mumcu Parkı’ndaki söyleşiye, Başkan’la birlikte bir yere gidecekleri için, eşi Fatma Kürüm de katıldı. Fatma Hanım’ın ‘Sıtkı Başkan’dan memnun musunuz’ sorumuza verdiği, “Memnunum tabii. Evi düşündüğüm zaman, memnun olmam pek mümkün değil tabii. Açıkçası. Ama belediye başkanı olarak memnunum” yanıtı, masadan bir anda kahkahaların yükselmesine neden oldu….

EGEDESONSÖZ: Peki kadronuzu ekibinizi kurabildiniz mi? Kadro konusunda da dar bölgecilikle suçlandınız, eşini dostunu kadroya aldı gibi eleştireler yapıldı hakkınızda.
 
KÜRÜM: Bizim kadro yapma şansımız yok. Konak Karabağlar ayrımında 330 tane memur, 218 tane kadrolu eleman bize geçti. Ve maalesef, bunu açık söylüyorum; Konak’ın sürgün etmek istediği, hiç istemediği, ayıklamak istediği insanlar geldi. Düşünebiliyor musunuz, müdür düzeyinde bir adam gelmedi. Bir kişiye 26 müdürlük var. Başkan yardımcısı düzeyinde bir kişi gelmedi. Çünkü Karabağlar hakikaten sürgün yeriydi. Gelin temizlik işlerini görün, araçların tamamı yatıyor, araçlar hurda. Bunu kendileri de itiraf ettiler. Ben parti bilincimle buna karşı gelmedim, sesimi çıkartmadım. Ama ne oldu, düşünün 25 tane inşaat mühendisi gelmiş, bir statik projeyi inceleyecek eleman yok, bir haritayı düzgün ölçecek adam yok, bir mimar yok. Ne bileyim, yapı denetim firmalarının hak edişlerini doğru düzgün yapacak insan yok. Ben insanlara dedim ‘gelin sizi eğitelim.’E bir de 25 yıl çalışmış, emekliliği gelmiş kişilerin tamamı bende. 25 yıl bir şeyi öğrenememiş, neyi öğrenecek? Statik mi öğrenecek, bir şey öğrenemez. Biz bunları tabii mesleği iyi bilen gençlerle tamamladık. Sıradan insanları almadık işe. Doğrudur, partinin benle beraber gezen, bayrak asan gençlerini işe aldım. Bu da 30 kişi. Geriye kalan? Nereye adam lazım, şuraya lazım, veteriner lazım, onu aldık, mimar mı lazım, mimar aldık, harita mühendisi aldık, dozer operatörü aldık. Yerine göre adam aldık. Yerine göre adamı da Karabağlar’da aradık önce tabii. Karabağlar’da yaşayan insanlardan seçtik. Karabağlar’da herkes birbirini tanır, herkes birbiriyle akraba. Yüzde 80’inin ya hemşerilik ilişkisi var, ya da akrabalık.
 
EGEDESONSÖZ: 30 bin cv var, 30 bin kişi iş bekliyorsa, dışarıda kalan herkes şikayetçi olur, bir de böyle bir gerçek var sanırım.
 
KÜRÜM: O 30 bin cv için size bir şey söyleyeyim. Mobilyacılar, benden işçi istediler, o 30 bin kişi içerisinde 25 kişi bulamadık. Çoğu lise mezunu, B sınıfı ehliyeti var, bilgisayar biliyor. Benim torunum 5 yaşında bilgisayar biliyor. Her 18 yaşına gelen ehliyet alabiliyor, herkes de liseyi bitirmek mecburiyetinde. Onun için işte mobilyaya yönelmek, bu insanları eğitmek, sanata yönlendirmek lazım.
 
EGEDESONSÖZ: Meclisiniz nasıl, meclis grubuyla aranız?
 
KÜRÜM: Meclis grubuyla hiçbir problemimiz yok, iyiyiz.
 
EGEDESONSÖZ: Muhalefetten memnun musunuz, AK Parti Meclis Grubu’ndan?
 
KÜRÜM: Çok memnunum! Biz yanlış işler yapmıyoruz. Bizim yaptığımız işlerin yüzde 99’u diyelim ki teknik olaylar olduğu için, ben teknik mevzuatı çok iyi bilirim, dolayısıyla arkadaşlarla anlattığınızda makul ölçüde anlaşıyoruz. Bizim bugüne kadar kararlarımızın yüzde 99’u oybirliği ile çıkmıştır. Çoğu zaten CHP kökenlidir. Bizden transfer olmuşlardır, iyi arkadaşlar, ben de seviyorum hepsini.
 
EGEDESONSÖZ: Hakan Tartan’la aranız?
 
KÜRÜM: Onunla hiçbir kavgam olmadı, hiç birbirimize kötü laf etmedik, kötü söz kullanmadık; kullanmayacağım da. O bana Sıtkı Abi diyor, ben ona kardeşim diyorum. Sadece şikayet olarak söyledim, aktardım. Yoksa ben kendi yağımla kavrulmaya, kendi eğrilerimi düzeltmeye, oradan gelen eğri de varsa düzeltmeye mecburum. Biz oradan 590 kişi aldık şirketi alınca, bir kişi bile işten çıkartmadım ben. Ama oradan gelen arkadaşlara şunu aşıladım. Siz üçüncü sınıf vatandaş değilsiniz, siz sürgün edilecek insanlar değilsiniz. Aman ne yardım istiyorsanız size yardım edelim, Konak’a birinci sınıf vatandaş/memur/işçi olduğunuzu ispatlayın. Hep böyle geldik bugünlere…
 


EGEDESONSÖZ: Aziz Bey’le aranızın düzeldiğini anlıyorum onun adaylığını destekleyen sözlerinizden. Bir ara bazı belediye başkanlarıyla ayrı pozlarınız vardı oysa…
 
KÜRÜM: Ben açık söyleyeyim. Aziz Bey’le o yaşadıklarımızı basın da çok abarttı. Aziz Bey de bilmeden ağzından bir laf kaçırdı, geri adım atamadı. Biz haksız bir şey istemiyorduk, bizim 13-14 tane talebimiz vardı, tamamı İzmir’e yönelikti. 28 belediye başkanı arkadaş bir araya geldiğimizde bunun altına imzanızı atar mısınız dediğimizde, herkes biz atarız dedi. Biz ne istedik? Dedik ki, İzmir Büyükşehir imar yönetmeliğini değiştirelim. Daha çağdaş bir hale getirelim, İzmir köy oluyor. İstediklerimizin hepsi, İzmir için olmazsa olmaz maddelerdi. Nitekim bunların bir kısmını peyderpey görüşmelerimizde Aziz Başkan gündeme getirdi, düzelteceğim dedi. Bazılarını düzeltti de, düzeltmeye de gayret ediyor. Yani öyle bir sorunumuz yoktu. Büyükşehir Belediye Başkanıyla dövüş kavga eder gibi durmak, hiçbir belediyenin işine gelmez.
 
EGEDESONSÖZ: Ama bu biraz sizin seviyeli yaklaşımınızdan kaynaklanıyor. O gün beraber olduğunuz, birlikte poz verdiğiniz belediye başkanlarının hepsi, bu vakurlukta değildi deyip, Aziz Bey’in Karabağlar ilçesine hangi katkıyı/katkıları yaptığını sorarak devam edelim. Ne yaptı Karabağlar için Aziz Bey?
 
KÜRÜM: Katkısı mı? (duruyor) Karabağlar’a özel yaptığı hiçbir katkısı yok. Şu ana kadar. Zaten İnönü caddesidir, metrodur, onlar kendi projesidir. Yeşilyurt’ta bazı mahallelerin tretuvarlarını yaptı. Daha sıra gelmedi bize ama olacak. Başkanım söz verdi, ortak projeler yapacağız.
 
EGEDESONSÖZ: Ne mesela?
 
KÜRÜM: Mesela bana şunu açmış olsa, Yeşildere’nin İnönü caddesine bağlantı yolu, bulvar var. O bulvarda kamulaştırmalar yüzde 80 oranında bitti, oranın açılması Karabağlar’ın kaderini değiştirir. Ahmet Sarışın Bulvarı’ndan Dolunay pastanesine inen bir yoldur orası. Yine bizim 5 binlik planların bir an önce tasdik edilmesi lazım. Bu kentsel dönüşümün içine, mutlaka Karabağlar’ın da girmesi lazım. Çünkü şu anda dışında tutuluyor. Bunlar bizim için yeterli projeler. Gerisini biz kendimiz çözeriz.
 
EGEDESONSÖZ: Yoksulun en fazla olduğu ilçelerden birinin başkanı olarak, insana dokunan sosyal projeleriniz? Sosyal belediyecilik alanında neler yapıyor Sıtkı Kürüm?
 
KÜRÜM: Şurada gördüğünüz ‘Karabağlar’ın alın teri’ projesi, şu anda 194 kişi eğitim görüyor. 5 tane daha yeni derslik yaptım, bir aya kadar açacağım; bu sayı olacak 300-400. Bakın ben bu hikayeyi sık sık anlatırım. Benim babam ağaydı, hiçbir şeye ihtiyacımız yoktu, koca ilçede ilk ve tek traktör bizdeydi; iki tane vardı. ilk kamyon bizdeydi. Ama buna rağmen benim anam bir tane inek beslerdi. Rahmetli peder, ‘yahu hanım, bırak bu işi’ derdi. İneğin sütünü sağar, benim elime verir, bizim lokantaya götürürdüm her sabah. Dolu kabı verir, bir gün önce bıraktığım sütün boşunu alırdım. Parasını da alır, getirir anama verirdim. Anam parayı tanımazdı, ama bilirdi ki parası vardı. Onun en büyük serveti oydu. Kendi parasıydı çünkü. Kadınların üretime katılmasını, para kazanmasını önemsiyorum ben. Mesela ben meclisteki ikramları, aşağıdaki ikramların tamamını bölgedeki ev kadınlara yaptırıyorum, pastaneden almıyorum. Pastane zaten kazanıyor, böylece her eve de bir para girmiş oluyor. Mesela o gıda bankasını da çok önemsiyorum. Şu anda 1300 kişiye gıda yiyecek giyecek yardımı yapıyoruz. Kartlarını dağıttık, o kartla. 600 puan yüklüyoruz. O 600 puanın değeri bazen 400 lira oluyor, bazen 300 lira oluyor aldığı şeye bağlı olarak. O kart sahibi geliyor her ay bizden 600 puanlık gıdasını giysisini alıyor gidiyor.
 
EGEDESONSÖZ: Nasıl belirliyorsunuz o kart sahiplerini?
 
KÜRÜM: Onu da muhtarlardan istedik. Bizim Sosyal Hizmetler Müdürlüğü birebir kapılarını çaldı, 2 bin kişi tespit etmişiz, şu anda 1300 kişiye verebiliyoruz. İmkanlarımız olsa bu rakam daha da artar. Burada belediyenin bir gram masrafı yok. Tamamen zenginden alıp yoksula veriyoruz. Giysi kısmı en çok Hatay bölgesinden toplanıyor. Geçen gün bölgemizde ağırlı olan marketlerin hepsini topladık, 20’ye yakın. Gezdirdik önce, projelerimiz hakkında bilgi sahibi oldular. Sonra birlikte akşam yemeği yedik, yaklaşık 1 yıllık erzak ihtiyacını temin ettik onlardan. Önümüzdeki yıl, çarkı bir daha çevireceğiz. O sistem kuruldu artık. 6500 kişiye hizmet edecek o. Şimdi 13 derslikli bir dershane kuruyoruz, bin çocuğa eğitim vereceğiz. Bir çocuğun dershane parası ortalama 2 bin lira. Bu ailelerin cebinde kalacak. 6500 gıda yardımı yaptıklarımızı, şimdi ev ev tespit yapıyoruz. O evde eli iş tutan biri varsa, ona iş öğretiyoruz. Hangi branşta yararlanabilirse… Onu iş sahibi yaptıktan sonra o kartı aileden alıyoruz. En az bir çalışanı oluyor ailenin.
Odun kömür yardımı da yapacağız. Biz bütün parklarda budama yapıyoruz. Budadığımız ağaçları, gene böyle tespit yaptığımız yoksul ailelere dağıtıyoruz, ama şimdi başka bir noktaya geldik. Bölgede önemli bir marangoz esnafına talaş paketleme ünitesi kurdurduk. Talaşı presleyecek, içerisine katkı maddesi koyacak. ‘Her gün diyor benden bir kamyon alın.’ Hem okullara hem yoksullara dağıtacağız. Belki diğer firmalardan talaşları biz de toplayıp aynı ünitede biz de üreteceğiz, böylece bir kamyon değil, iki kamyon talaş dağıtmış olacağız. Daha fazla yoksul aile yararlanacak bu durumda.

 
İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!
 
'Bizi artık Atatürk bile kurtaramaz!'
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
bitlisli 3 Temmuz 2012 Salı 00:11

karabağların belediye başkanı BİTLİS li olduğunu bilmiyordum hemşerimden gurur duydum

Yorumu oyla      11      5  
65 11 Mayıs 2012 Cuma 09:16

kım ne derse desın sayın kürüm ben ve ailem sonuna kadar arkandayız ne kadar durust calıstıgını bılıyoruz ama dedıklerı gıbı baskan yardımcıların senı hıc ıyı yonlendırmıyor korkuyoruz kı gelecek donemde baskan yardımcılarından bırısı akp den karsımıza rakıp cıkmasın sayın sıtkı kürüm

Yorumu oyla      13      7  
Eskiizmirli 7 Mayıs 2012 Pazartesi 08:18

Senin ömründe gördüğün göreceğin son makamdır.Nasıl olduğuna sen bile inanamıyorsun.Elindeki güçleri güya alt kimlikçilik olmadan kullanıyorsun işe aldıklarını ihale verdiklerini görev verdiğin bürokratları açıkla inanalım.Başkan yardımcılarından müdürlerine zerrece samimiysen

Yorumu oyla      16      10  
bilal erçetin 1 Mayıs 2012 Salı 19:56

Çifte standartların olduğu partili ve başkanın torpillilerin belediyede hiç bir iş yapmadığı sadece yaptığı rekrasyon alanıyla övünen ortada elle tutulan hiç bir şeyin olmadığı bir belediye karabağlar belediyesi.

Yorumu oyla      20      13  
30 Nisan 2012 Pazartesi 15:05

batan gemide en son kaptanlar terkeder gemiyi ama bu kaptanın paçaları tutuşmuşa benzer :)))

Yorumu oyla      20      10  
vatandaş 25 Nisan 2012 Çarşamba 14:01

başkanım gurur duydum benim böyle calışkan dürüst mert fakiri gözetleyen bir belediye başkanım olduğu için seref duydum.allah uzun ömürler versin.sizi seviyoruz bunu bilin yeter

Yorumu oyla      35      20  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı (ESİAD) Bülent Akgerman, ...
Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim
Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün ...
Hedef, her 4 kişiden 3’ünün oyunu almak
Belediye başkanlarının 3’üncü yılı 29 Mart’ta dolarken, Egedesonsöz ekibi ...
 
Her belediye başkanının gönlünde Büyükşehir vardır
Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün sorularını ...
Müfettişlere yolu açan, bizimkiler…
Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Fatih ...
Büyükşehir için yanıp tutuşmuyor; ölüp bitmiyorum
Egedesonsöz'ün Başkanlarla Başbaşa yazı dizisinin ilk durağı Konak Belediye ...
 
İzmir’in patronları almayı seviyor, vermeyi bilmiyor
Yazarımız Gönül Soyoğul’un ‘Patron Gözüyle İzmir’ röportajları serisinde ...
İzmir denince, göbek atıyorum
Gönül Soyoğul’un İzmir iş dünyasıyla yaptığı röportajların bugünkü konuğu, ...
AKP’yi destekleyenler, bariz kayırılıyor!
Son yılların en çok tartışılan kenti İzmir’le ilgili iş dünyasına mikrofon ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva