RÖPORTAJLAR
8 Ağustos 2012 Çarşamba

Demir parmaklıklar ardında 463 günü anlattı…

Tam 463 gün sonra ailesi, çalışma arkadaşları ve tüm dostlarıyla kucaklaşma fırsatı bulan Pervin Şenel Genç, ev hapsi kararı nedeniyle ‘kısmi özgürlüğünün’ ilk gününde demir parmaklıklar ardında yaşadıklarını anlattı…

Demir parmaklıklar ardında 463 günü anlattı…

Tarihi Büyükşehir davasında 5-6 Temmuz günlerinde görülen ikinci duruşma mesaisinin ardından tek tutuklu sanık olarak Şakran Cezaevi’ne dönen Genel Sekreter Pervin Şenel Genç de özgürlüğüne kavuştu… Avukatlarının itirazlarının Mahkeme Heyeti tarafından haklı bulunması sonrası tam 463 gün sonra ailesi, çalışma arkadaşları ve tüm dostlarıyla kucaklaşma fırsatı bulan Pervin Şenel Genç, ev hapsi kararı nedeniyle ‘kısmi özgürlüğünün’ ilk gününde hanesinin kapılarını Egedesonsöz’e açtı. Pervin Şenel Genç, Genel Yayın Yönetmenimiz Ümit Yaldız ve muhabirimiz Fatih Yapar’a cezaevindeki 463 günü, yaşadığı sayısız sıkıntıyı, özlemlerini ve yeni hayatının yeni planlarını anlattı…
 
İşte Pervin Şenel Genç’in ağzından cezaevin günleri, yaşadıkları ve isyanı…



ADLİYEYE GİTTİĞİM SAYILIDIR…
Adliyeye görevim gereği daha önce iki savunma için gitmiştim. O da bundan çok küçük şeylerdi. Savunma yapmıştık. O da eski kanunda görevini ihmal gibi bir durumdu. Ondan da beraat ettik zaten. Adliyeye ayrıca Büyükşehir Belediyesi Satın Alma Müdürü Mehmet Sayar’ı ziyaret etmiştim. Başka da gitmedim. Ben hapishane romanlarını çok okudum. Kemal Tahir’in romanlarını iyi bilirim. Bergama Cezaevi farklıydı, Yeni Şakran Cezaevi de daha iyi koşullarda olduğu için romanlarda olduğu gibi değil. Ama benzer tarafları var. Bir bayan genel sekreter daha önce hiç cezaevine girmedi. Ben cesaretli olmak zorundaydım. İçimde bir birikim vardı. En başında ben bir zaferi işaret ettim. Hiç suçlamaları üzerimize alınmadım. Sürekli denetimden geçiyoruz. Raporlarımız temiz geliyordu. Şu organizasyonlar konusunda 5 yıl geriye dönük denetim ve soruşturma geçirdik. Hepsi de tertemiz çıktı. Hatta müfettiş o kadar çok sıkı inceledi ki bir şey bulamadı. Cezaevine giren Serpil Keskin o dönem hamileydi. Düşünün çok eskilere dayanıyor. Şikayet üzerine soruşturma başlattılar ama bir sonuç çıkmadı. Sürekli müfettişe dosya indirip çıkarttık. Sorgulanan ihaleler çok küçük ve ciddiyetsiz meseleler. Sorgulamalar devede kulak kalıyor. Metro ile kıytırık konser aynı olur mu? Biz belediye olarak çok büyük ihaleler yaptık. Metro, ulaşım birçok konuda ihale yapılıyor. Biz ‘soruşturma yapılır ama bir şey olmaz. Çünkü yanlış yapmadık’ dedik. Bir de içeri alındığımızda bürokratlar çıkmaya başladı. Aynı cezaevinde birlikte kaldığımız Nagehan Genç de çıkınca ‘tamam çıkarız’ dedim. Ama ne yazık ki olmadı. Bu kadar süre içeride kaldık.
 
İÇİMİZDEKİLERİN ETKİSİ OLDU…
Dava ve yapılan operasyon siyasi oldu. Maalesef bu konuda Türkiye’de çok örnekler var. Siyaseten bir amaç, gaye ile bu duruma gelindi ama. Bu durumu da buraya getiren bizim içimizdeki kavgalardı. İçimizdeki çekişmeler böyle önümüze geldi. Yemekler, yememekler ve naneyi yemeklerden yola çıkıldı. Siyaseten bir şey yapılmak istendiyse de bu durum malzeme oldu. Polis çok güzel bu işi ördü ve yazdı. Dava özel yetkili mahkemelerin kaldırılma gerekçesi oldu. Çünkü bu mahkemeler kontrolden çıkmıştı. Ne yazık ki bizi de 15 ay içeride tuttu. Beni içeride tutmasının gerekçesi olarak Genel Sekreter olmaktan başka bir şey değil. Benim gibi olan, görevlerde bulunan başka kişiler ile ilgili işlem yapılmadı. Orada bir şeyler oldu. İddianamede yazıyor. Orada ‘2011 öncesi kapsayan proje’ diyor sonra da ‘2011 yılı öncesine ait teknik takip ve telefon dinlemeleri olmadığından işlem yapılamıyor’ açıklamasında bulunuyor. Beni nasıl takip ettin de onları takip etmedin. Ben nasıl işin içindeysem onlar da o kadar işin içinde. Ben ‘içimizde olanlar bu iddianameye yansıdı’ demiştim. Onların hırsı aklının önüne geçmiş. Orada bazıları büyük oynadı ama başarılı olamadı. Aslında ortada girilen bir iş de yok. Benim takipler ve dinlemelerde hep ‘hıhı’ diyorum. Benimkiler hem monolog şeklinde. Kesinlikle ortada örgüt lideri olarak bir ‘şunu yapın-bunu yapmayın’ diye bir talimatım yok. Benimkisi ‘hıhı monoloğu’dur. Ona rağmen kaç ay yattık. Ayrıca 261 sene bize ceza istediler. Tamamen benim üzerime bir kurgu yaptılar. O kadar çok kurgulanmış ki beni hedefe oturtmuşlar.

 
KENDİMİ HİÇ YALNIZ HİSSETMEDİM…
Kararlar Tutanaklar Daire Başkanı Tülay Azeri ile birlikte kalıyorduk. Onun çıkmasından sonra tabi ki yalnızlık oldu ama içeridekiler hiç yalnızlık hissettirmediler. Beni bilen, eskiden yani geçen yıldan tanıyanlar çok yardımcı oldular. Koğuş arkadaşlarım kafamı kendi sorunlarımla meşgul edecek bir durum bırakmadılar. Ayrıca ben çok programlı yaşadım. Sabah kalkıyor manevi ihtiyaçlarımı yerine getiriyordum. Ardından program kahvaltı, dinlenme, gazete okuma kitaba bakma gibi durumlar oluyordu. Orada benim için ‘dine tutundu’ diyenler oldu. Bunlar kişisel şeyler. Maneviyat insanın kendi içinde olan bir şey... Ben bilgim dâhilinde elimden geleni anlatarak yardımcı oldum.  Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim ama kendi kendime kuruntulu olduğum zamanlar oldu.
 
HASTALIKLARI UNUTTUM…
Hatta kendi kendime ‘Allah’ın sabrımı deniyorsun ama bu kadar da yeter’ dediğim oldu. Gazeteci Mustafa Balbay’ın eşinin yaptığı röportajı ve açıklamaları okudum ve onları okurken ağladım. Eksiği var fazlası yok. Bizim bu durumumuza sebep olanlar bir gün hesap verecekler. Benim tek inancım bu. Onlardan bu durum çıkacak. Şimdi siz orada hasta oluyorsunuz. Düğmeye basacaksınız da gelecek de sizi doktora götürecek de derken zaman geçiyor. Doktora gitmemek en iyisi oluyor. Benim sağlık problemlerin çok olmadı ama tansiyonum düştüğü zamanlar oldu. Ayrıca gözümde de sıkıntı vardı. Kolesterol rahatsızlığımı da kenara ittim. Çünkü kontrolleri yaptıramadım. Dişlerimdeki dolgularım da düştü.
 
UYUŞTURUCU KAÇAKÇISI MIYIM?
Biz orada yaşamamamız gereken şeyleri yaşadık. Politik olarak bir yola çıkıldıysa bence başarılı olmadı. Çok seviyesiz bir politika oldu. Ben her sorana ‘yazık’ diyorum. O kadar devletin harcadığı maddi ve manevi zamana yazık. Sen benim arkama kamera takıyorsun ve beni izletiyorsun. Bu işi nerelere kadar götürüyorsun. Ben uyuşturucu kaçakçısı mıyım?. Benim gittiğim yerler bellidir. Dışarıda bile yemek yemem. İki kişi dışarı çıkıp yemek yemem. Buna rağmen benim arkama araç taktılar. Devletin parasına yazık değil mi?. İzmir halkı bu duruma genel olarak inanmadı.
 
İDDİANAMEDE TUZAKLAR VARDI!
Ben yaşamı genel olarak sade bir insanım. Hiçbir zaman tanınmak, meşhur olmak istemedim. Ama süreç beni en tanınan insan konumuna getirdi. Aslında adaleti eleştirmek istemiyorum ama mahkeme o noktada yanlış yaptı. Onlar açısından doğru bir karardı ama tek bayanın, tek kişinin üzerine bu kadar yükü yüklemek doğru değildi. Ben bundan sonra çalışmalarıma devam edeceğim. Sürecin kitabını yazacağım. Anlatacağım. Yaşadıklarımı kaleme alacağım. Daha önce iddianameyi okudum ama bu kadar ayrıntılı bakamadım. Sakin kafayla özellikle bilirkişi raporlarına kadar inceleyeceğim. Tamam bizim bir şeyimiz yok ama iddianamenin her satırında bir tuzak var. Ben esasa ilişkin savunma için vakit ayıracağım. İddianamede bir otopark meselesi yüzünden 7 kişi suçlanıyor. Toplantıda geçen konuşmalar var. Başından sonundan ortasından alıp kendi kafalarına göre yapıştırmışlar. Otopark da İZELMAN zaten oranın kiracısı. Bir sıkıntı yok. Orada kendi kendilerine suç unsuru çıkarttılar. Sonuçta buralara kadar geldik.
 
Bu tür zorunluluk olmasa da insan bir aydan önce evden dışarı çıkamazdım. Orada metal değil beton yorgunluğu oluyor.  Zaten benim evcimen bir yapım var. Ben bu duruma yani ev hapsine katlanabiliyorum. Zaten dışa dönük bir yapım yok. Mesela Tülay Hanım konuşmadan duramıyordu. Kalabalık bir aileden gelmişti. O kadar zorluklardan geldim buna da katlanırım.
 
AİHM’E GİTTİM
Ben iddianameyi hazırlayanları ve bu işi yapanları ‘ayıp sahibi’ olarak nitelendiriyorum. O ayıp sahipleri ile bir gün hesaplaşacağım. Bunun adalet olup olmadığı ile ilgili söylenecek çok şey var. Ben mahkemenin baskı altında olduğuna inanmıyorum. Mahkeme görevini yerine getiriyor. Gelen raporlara bakıyor. Zaten mahkeme başkanımız çok zeki bir insandı. Durumu biliyordu. Onun önüne çıktığınızda siyaset yok, Kişiye bakmıyorlar. Meseleye ‘insan var’ diyerek bakmıyorlar. Dosya üzerinden çalışma yapıyorlar. Ben de yaşadığım süreci AİHM’e taşıdım. İstemeyerek de olsan devletimi şikayet ettim. Belki benim mücadelem gelecek olan davalar için emsal karar olur.
 
HÜKÜMLÜ İLE TUTUKLU EŞİT MUAMELE GÖRÜYOR
Yeni Şakran’da cezaevinde modern şartlar vardı. Diğer yani Bergama’ya göre daha iyiydi. Yiyecek, içecek alıyorsunuz. Cezaevinin sadece barınma alanları iyi. Aynı sıcak hava olmasına rağmen sürekli vantilatör çalıştırdık. Orada tek kişilik odalar vardı. Bergamada ise 7 metrekarelik alanda biz 45 gün üç kişi yerde yattık. Bir bahçe var o da 11 adım. 11 adım gidip geliyorsunuz toplam 22 adım. Oradan kilometrelere ulaşıyorsunuz. Orada sadece gökyüzünü çok küçük bir yerden görüyorduk. Artık demirden ve su sesinden nefret ediyorum. Çelik tencere sesi, demir kapı, kadın sesine dayanamıyorum. Şakran Cezaevi bana göre yüksek gerilimli bir yer. İlaç almak sakinleştirici almak adeta bir ölüm... Gardiyan geliyor, demir mazgal açılıyor,  isminizi bağırıyor. Öyle kibar bağırmak da yok! İniyorsunuz. ‘Suyunu getir’ diyor gidip suyunuzu getiriyorsunuz. Sonra ‘Dilini çıkar’ diyor dilinizi çıkarıyorsunuz. İlacı koyuyorsunuz. Sonra ‘Yuttun mu tekrar dilini çıkar’ diyorlar. Böyle alınacak sakinleştirici beni iyice delirteceği için ‘lazım değil’ diyerek almıyordum.
 
Ayrıca orada kader mahkûmları ile bir arada bulunuyorsunuz. Aralarında gasp, cinayet suçundan gelenler var. Biz çok ciddi saygı gördük. Çünkü onlara sürekli yardım ettik. Cezaevinde tutuklu ile hükümlü arasında fark yok. Hepiniz oraya girdiğinde aynı oluyorsunuz. Cezaevi bana sabrı öğretti. Sabrım daha arttı ve perçinlendi. Biz sabretmek zorunda kaldık. Bergama’da savcı ile takışmamız oldu. Bir güç gösterisine girmeye çalıştı. Şikayetçi olduğumuz halde suçlu olarak kaldık. Ziyaretçimize bizi öylece götürdüler. Savcı, ziyaretçimiz çok diye bizi merak etmiş. Kimdir, nedir, nasıldır diye. Beni  kelepçe ile cezaevinden aldırttı. Hemen jandarma kollarımıza kelepçe taktı. O zaman ağlama krizine girdim. Acı bir deneyim oldu. Sen, 38 sene bu devlete namusunla, onurunla hizmet ediyorsun, senin koluna kelepçe takıyorlar. Ben bunu hiç hazmedemedim. Ne bu dünyada ne de öbür dünyada hazmedemem. Ben,  kıyametin biran önce kopmasını istiyorum. Cennet ile cehennem ayrılacak. Kimin nereye gideceği belli olmaz ama cehenneme gidenlere bir tekme de ben vuracağım. Bunu çok istiyorum.

 
Aslında tutuklu ile hükümlü konusunun düzenlenmesi gerekir. Siz orada aynı şeylere maruz kalıyorsunuz. Bir tanesi çekten, gasptan gelmiş. Mesela benim kaldığım yerde eşini öldüren bile vardı. Kaldığımız yerde yemek dağıtan bir kişi vardı. O da sevgilisi ile bir olup eşini öldürmüş. Onu da çok enteresan bir şekilde anlattı. Hakimin karşısında ‘tarlaya gittik, eşim yemek yedi ve öldü’ diyor. Gerçekte yapılan araştırmada eşini zehirlemiş. Yine üvey babasını öldürenler var. Biz bunlarla bir arada kaldık. Yine bir kız vardı. Annesinin resmi olmayan nikahlı eşi kendisine saldırmış. Onlar da adamı öldürüp yakmışlar. Yapılan araştırmada yanmayan nüfus cüzdanı parçasından suçluya ulaşmışlar. Bizim yanımızda onlar da vardı. Memur suçları, katalog suçları diye bir ayrım yok.
 
BİZ BAŞKAN’A MORAL VERİYORDUK!
Aziz başkan sürekli ziyarete geliyordu. Onun gelemediğinde eşi Türkegül Hanım geliyordu. Bergama’da sorun yoktu ama Aliağa’da yine savcılık izni falan gerekiyordu. Gerçekten başkan çok zor günler geçirdi. Biz bir zaman sonra başkana moral vermeye başladık. Serpil Keskin daha kırılgan olmasına rağmen başkana iyi görünmek için kendisini çok zorladı. Ağlamamak için kendini tutuyordu. Açık görüşte kendinizi tutamıyorsunuz ama camın arkasında olduğunuzda ‘iyiyiz’ mesajı veriyorsunuz. Başkanın etkilenmemesi için çok gayret gösterdik. Onun da ciddi oranda morali bozuluyordu. Bu davayı yapanlar aslında yanlış insanlara rastladılar. Tabi ki belediyede 20 bin kişi var. Hepimiz iyi olamıyoruz. Çürük elmalar da vardır. İhaleye fesat karıştırma bu kadar oluyor. Benim hesap hareketleri incelince 3 bin, 2 bin ve 2 bin 500 TL’lik yatırılan paralar görünüyor. Onlar da maaşlarımız. Başka bir şey yok. Hatta cezaevi yönetimi çok büyük bir yük altında olduğum için, kendime her an bir şey yapacağımdan korkarak gözetim altın almışlar. Psikolog kadın çağırdı. Arada ağzından kaçırdı. Bana ‘intiharı düşünüyor musunuz’ diye sordu. Bende “Niye düşüneyim. Bu yaşta intiharı düşünmek bana yakışır mı” dedim. Bizim hiçbir şeyimiz yok. Biz başından beri iftiraya kurbanız. Basit politika, adi politika herkesi bir şeyler yapmaya zorladı. Biz gerçekten yanlış işler yapmadık ama kimseye derdimizi anlatamadık. Anlatana kadar da bu kadar süre geçti.  Zaten emekli olmayı düşünmüyorum. Çalışmalarıma devam edeceğim.
 

 
Muhalif olanı değil kavga edeni affetmem
 
Rönesans’tan İzmir’e 500 milyon $’lık müjde
YORUMLAR
Toplam 8 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ah Alan 30 Ekim 2014 Perşembe 17:37

Siz çok ah aldınız almaya da devam ediyorsunuz. Hiç sorguladınız mı kendinizi?

Yorumu oyla      11      5  
Flu.. 13 Nisan 2014 Pazar 13:58

Tanıma fırsatım oldu.ilk gördüğümde lanet olsun hükumete demişti gece gündüz çalışıyoruz nerelere gönderdiler bizi.. Karşılaştığımda uç kisiydiler onları görünce benim icim acıdı teselli vermeye çalıştım. Doğru dürüst biri olduguna inanıyorum umarım hersey gönlünce olur..

Yorumu oyla      11      5  
İZMİRLİ 27 Ocak 2013 Pazar 18:50

ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİM DEME YETER ARTIK EMEKLİ OL DÜNYAYA BİR DAHA MI GELECEN BAŞKALARINA YOL AÇILSIN EKİP GENÇ LEŞSŞN YA.

Yorumu oyla      13      5  
sedat 27 Ağustos 2012 Pazartesi 17:17

ben gaziemirliyim gaziemir belediyesinde çalışıyorum...pervin ablayla çalışma imkanımızda oldu.tanıdığım en düzgün insanlarından biridir kendisi...

Yorumu oyla      16      7  
ümit bayram 16 Ağustos 2012 Perşembe 16:57

Cok degerli Pervin Hanim.Tekrar gecmis osun dileklerimi iletiyorum.Sizin tek sucunuz neydi biliyormusunuz......AKP li olmamak.Kendi cahil kafalarinca sizlere bu suclari atip,göya Izmir i böyle aliriz diye düsündü yine o takunyalilar.Ama geri tepti.Öyle saniyorum ki Izmir liler bunu yemediler.Siz ve Aziz Baskan ve bütün adi lekelenmeye calisilanlar bu olaydan daha kuvvetlenmis bir sekilde,hepiniz aramiza Izmir lilerin yanina geri döndünüz.Bakalim basbakanin aklina daha ne gibi oyunlar gelecek.

Yorumu oyla      23      7  
10 Ağustos 2012 Cuma 00:14

sizlerin suçsuz olduğunuzu akp nin izmiri alamadıkça bu yollara başvurduğunuzu biliyoruz

Yorumu oyla      29      8  
Hoş geldiniz Pervin hanım 9 Ağustos 2012 Perşembe 10:27

"Zaten emekli olmayı düşünmüyorum. Çalışmalarıma devam edeceğim."Size de bu yakışır Pervin hanım, zaten hep yüreğimizdeydiniz şimdi aramızdasınız tekrar hoş geldiniz.

Yorumu oyla      37      9  
Tufan 8 Ağustos 2012 Çarşamba 19:28

Acı çekmeyenler,başkalarının acı çekebileceğini akıllarına bile getiremezler. İçiniz rahat olsun pervin hanım ah alanın vah'ı eksik olmaz.

Yorumu oyla      35      7  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Muhalif olanı değil kavga edeni affetmem
CHP İzmir’in 3 Haziran’daki kritik yarışı öncesi, iddialı adaylarla konuşarak ...
17 ay boyunca iki konuya çok üzüldüm
CHP’de İzmir İl Kongresi öncesi sorumlu gazetecilik misyonu gereği adaylarla ...
İzmir örgütünde yeni ve beyaz bir sayfa açacağız
İzmir’in iktidarı olan CHP, 3 Haziran’da çok önemli bir yarışa sahne olacak. ...
 
Kara kutu değil, CHP’nin en genç il başkanıyım
O CHP örgütünün son günlerde adını en sık duyduğu hakkında en çok konuştuğu, ...
Cenazem kalabalık olsun yeter!
Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol göreve geldiği günden bu ...
'İzmir'de sağlık çıtasını yükselttik'
Medical Park İzmir Genel Müdürü Veysi Kubba, İzmir’de sağlıkta devrim ...
 
'Bizi artık Atatürk bile kurtaramaz!'
Berhan Şimşek İstanbul İl Başkanlığı görevinden uzaklaştırıldıktan sonraki ...
Erkek ıslah evi açmayı düşünüyorum
Karabağlar Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduktan 3 yıl sonra, ilk kapsamlı ...
İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı (ESİAD) Bülent Akgerman, ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çoban ateşini 'topuklu' yaktı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva