RÖPORTAJLAR
13 Mart 2014 Perşembe

Kendimize değil, partimize oy istiyoruz…

HDP İzmir'in Eş Büyükşehir Belediye Başkan Adayları partinin kent vizyonunu anlattı.

Kendimize değil, partimize oy istiyoruz…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni yönetmeye talip partilerin adaylarını hem tanımak, hem tanıtmak amacıyla başlattığım sohbetler dizisinin ilkini Saadet Partisi Büyükşehir adayı Mehmet Ali Özüdoğru ile gerçekleştirmiş; onu Milliyetçi Hareketçi Partisi adayı Murat Taşer’le sürdürmüştüm.
Üçüncü söyleşiyi Halkların Demokratik Partisi Büyükşehir adayları ile yapmış olmama rağmen, yayına girmesi, hem İzmir’deki sıcak siyasi gelişmeler/tartışmalar eşliğinde araya giren başka röportajlar, hem de ailevi sağlık sorunlarım nedeniyle gecikti.
Her ne kadar memleket havası, yerel seçimlerin çok ötesine geçse de başladığımız işi bitirmek esastır deyip kaldığımız yerden devam diyorum..
 
Devam edecek bu röportajlar serisinde bu gecikmiş söz, bugün HDP’nin Büyükşehir adaylarında…
BDP’ye mesafeli olan sol ve liberal kesime ulaşmak için yerel seçimlere batıda ‘Halkların Demokratik Partisi’ olarak giren HDP, eşbaşkanlık modelini yerelde de uyguladığı için röportajı, iki Büyükşehir başkan adayıyla gerçekleştirdim.
Kıbrıs Şehitleri’ndeki HDP bürosunda sorularımı bir Pınar Türk’e, bir Osman Özçelik’e yönelttim. Bu arada hiç yapmadığım bir şeyi yaptım; her iki adayı da hiç tanımadığım ve internetten ulaşabildiğim bilgiler çok kısıtlı olduğu için, sohbete, ‘kimsiniz’ diye başladım.
Yadırgarsınız diye, hatırlatayım istedim.
 


 
GÖNÜL SOYOĞUL: Hakkınızdaki bilgilerimiz az, bu yüzden ilk önce kimsiniz, nasıl bir özgeçmişiniz var onu öğrenmek istiyorum?
 
PINAR TÜRK: İzmir doğumluyum ama aslen Amasyalıyım ve Alevi kültürüne, inancına sahip bir gelenekten geliyorum. Dediğim gibi doğma büyüme İzmirliyim yani İzmir kültürüyle biraz yetiştim, yetiştirilmeye çalıştım aslında ama öyle olmadı tabii ki. Yani hem Alevi kültürüne mensup olmak, hem göçmen olmak; her ne kadar İzmir doğumlu da olsan bu ailene de yaşadığın alana da yansıyor. Biliyorsunuz İzmir’de bir İzmirliler vardır yani eski İzmirliler, bir de göçmenler vardır, ben o göçmenlerden statüsüne giriyorum…
 
SOYOĞUL: Ama İzmir aynı zamanda bir göçmen kentidir; siz neden kendinizi ayrı hissediyorsunuz bu noktada?   
 
PINAR TÜRK: Şöyle, yaşadığımız yerden kaynaklı varoş diye tabir ettiğimiz bir yerde benim çocukluğum geçti. Bundan kaynaklı İzmirliyim çok fazla diyemiyorum çocukluğumda… Şimdi şehir benim, yani ben İzmirliyim. Ben İzmir için çalışacağım. İzmir için mücadele etmeliyim, bunu belli bir zamandan sonra üniversite zamanlarından sonra söylemeye başladım.
 
SOYOĞUL: Siz öğrencisiniz değil mi?
 
PINAR TÜRK: Açık öğretim 3. sınıf öğrencisiyim…
 
SOYOĞUL: İlk defa bir öğrenci adayımız oluyor…
 
PINAR TÜRK: HDP’nin evet en genç adayı benim. 26 yaşındayım.
 
SOYOĞUL: Bu cesareti ne verdi size, çünkü Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı büyük sorumluluk, 30 ilçenin bağlı olduğu, sıkı rakipleri olan zor bir kent… Nasıl buldunuz bu cesareti?
 
PINAR TÜRK: Ben bu cesareti Haziran ayında Gezi direnişinde buldum. Ben aynı zamanda bir Gezi tutsağıyım. 4 aylık bir tutsaklık sürecim oldu. Bu cesareti biz kadınlar olarak, gençler olarak oradan aldık. Oradan besleniyoruz. Tabi oradan aldığımız güçle bu mücadeleye giriştik, bu mücadeleye devam edeceğiz dedik. Orada sloganlarımızdan biri de buydu yani “Bu daha başlangıç mücadeleye devam.” İşte mücadelenin diğer adı benim için HDP oldu. Benim ve diğer tüm kadınların ve tabi gençlerin cesareti, Gezi direnişinden... Bir Geziciyim yani aynı zamanda.
 
SOYOĞUL: Sizi tanıyalım Osman Bey…
 
OSMAN ÖZÇELİK: 1952 Mardin Derik doğumluyum (En genç aday Pınar Türk’e bakıp gülümseyerek)Yaş farkını kapatıyorum. İlk ve ortaokulu kendi ilçemde, liseyi Diyarbakır’da tamamladım. İstanbul Eczacılık Yüksekokulu şimdiki Marmara Üniversitesi mezunuyum, eczacıyım. İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreterliği, Eczacılar Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı yaptım uzun yıllar daha sonra Halkın Emek Partisi’nin kuruluş çalışmalarına katıldım 1989’da. Sonra HEP’in kurucusu oldum ve ilk İstanbul İl Başkanlığı görevini aldım. Partilerimiz hep kapatıldı yeni partiler açıldı, kapatılan her partide görev aldım, açılan her yeni partide de görev aldım. Demokrasi Partisi(DEP) açıldı daha sonra HEP’ten sonra DEP’te genel başkan yardımcılığı, HADEP’te genel başkan yardımcılığı, DEHAP’ta seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığı, DTP’de yine aynı görev ve Barış ve Demokrasi Partisinde parti meclisi üyeliği, Hadep döneminde genel başkanımızın tutuklanması üzerine 1 yıl kadar parti genel başkanlığı yaptım vekaleten.
1995 seçimlerinde Emek Barış Özgürlük Bloğu adı altında seçimlere girmiştik ve ben İzmir 2. bölgeden milletvekili adayıydım. Yine İzmir’le olan ilişkim bakımından 1995’de İzmir ikinci bölge milletvekili adayı, 2002’de 1. bölge liste başı milletvekili adaylığı oldu. Yine partinin rutin çalışmaları nedeniyle İzmir’de birçok defa bulundum. İşte en son anayasa referandumunda biliyorsunuz protesto etmiştik, evet ve hayırda herhangi bir taraftan yana olmadık. O çalışmaları örgütlemek için yine İzmir’de çalışmalar yürüttüm. Partinin rutin çalışmaları nedeniyle de örgütsel çalışmalar için İzmir’de çok bulundum. 2005 yılında İstanbul’daydım, eczacılığı orada yürütüyordum. 2005 yılında Diyarbakır’a döndüm, yerleştim. Diyarbakır’da şu an eczacılık yapıyorum.
 
SOYOĞUL: Anlattıklarınızdan kafam karıştı, İzmir adayısınız ama İzmir’de oturmuyorsunuz… Nerede oturuyorsunuz?
 
ÖZÇELİK: 2005’ten beri Diyarbakır’da oturuyorum. Partim tarafından o günün koşullarında 2007 seçimlerinde Siirt ilinden aday gösterildim ve Siirt milletvekili olarak seçildim.2007 genel milletvekili seçimlerinde 4 yıl parlamentoda görev yaptım. Daha sonra 2011 seçimlerinde aday olmadım. Diyarbakır’da demokratik toplum kongresi var; bu bir sivil organizasyon, orada dil ve eğitim komisyonu sözcülüğü yaptım. Dil ve eğitim komisyonu çalışmalarımız daha ziyade Kürtçe ile ilgili. Dil araştırmaları, dilin kamusal alanda kullanımına ilişkin politikalar geliştirmek ve dil alanında çalışan kurumların bireylerin koordinasyonunu sağlamak gibi bir görevleri var. Diyarbakır’da Kürdi-Der diye bir derneğimiz var dil ile ilgili çalışmalar yapan, kurslar veriyor o kurslarda da Kürtçe diksiyon dersleri veriyorum. Kürtçe yazıyorum. Kürtçe dergilerde, gazetelerde yazılar yazdım. Bizim en tanınmış günlük gazetemiz senelerdir Welat.  Burada 12 yıl köşe yazarlığı yaptım.1995’de Fransa’da dil eğitimi aldım 1 yıla yakın bir süre. Fransızca da biliyorum doğal olarak.
 
SOYOĞUL: Mazur görün, çizdiğiniz profil partiniz için değerli olduğunuzu, önemli katkılarda bulunduğunu gösteriyor ama… Niye İzmir? İzmir Büyükşehir için bu kentte yaşayan birisi değil de niye siz?
 
 
ÖZÇELİK: Bulunmaz Hint kumaşı mısınız diyorsunuz…(gülüyor)
 
 
SOYOĞUL: Estağfurullah, örgütleme çalışmalarında, sizin örgütçülüğünüzden faydalanmak partiniz için gerekli olabilir ama adayın İzmir dışından gelmesini anlamıyorum. Yok mu burada hiç kimse?
 
 

ÖZÇELİK: (Pınar Türk’ü göstererek) Burada çok var, işte pırıl pırıl arkadaşımız var ben onun yardımcısı olurum. Biz kadınlara öncelik tanıyoruz, büyük değer veriyoruz. Pozitif ayrımcılığı sözde değil özde, inanarak yapıyoruz. İnandığımız için yapıyoruz, inanmasak katiyen yapmayız. İnanmadığımız hiçbir şeyi yapmıyoruz. Kadına güveniyoruz kadının yaşamı güzelleştirdiğine,  güzelleştireceğine, dolayısıyla kentlerimizde kadın bakış açısıyla siyaseti de güzelleştireceğine inanıyoruz. O nedenle kadın arkadaşlarımıza pozitif ayrımcılık ve teşvik edici çaba içindeyiz. Bu arada İzmir’de çok sayıda Mardinli seçmen var, Mardinli seçmenle olan tanışıklığımızdan dolayı sanıyorum… Mardinli seçmen ‘Osman bey olursa seviniriz’ gibi bir yaklaşım içinde olmuşlar. Biz partinin elemanlarıyız, nereyi gösterirlerse oraya gideriz.
 
SOYOĞUL: Hiç sorgulamaz mısınız?
 
ÖZÇELİK: Hiç. Partimiz nereyi görev verirse oraya gideriz. Bana şu anda ‘git Yozgat’tan belediye meclis üyeliğine aday ol’ denirse gider orada aday olurum. Biz kariyer peşinde, kişisel menfaat peşinde olan insanlar değiliz. Biz toplumsal düşünüyoruz, nerede ihtiyaç varsa biz orada görev yaparız.
 
SOYOĞUL: Sorgulama derken, ‘Siirt’te daha verimli olurum ya da Mardin’de daha faydalı olurum niye İzmir’ diyemiyor musunuz?
 
ÖZÇELİK: Tabii ki deriz ama parti ‘hayır bize göre siz falanca yerde daha faydalı olursunuz orada ihtiyaç var’ denir, biz oraya gideriz. İşte Mardinliyim Diyarbakır’da oturuyorum. İstanbul’da 35 yıl yaşadım, Siirt’ten milletvekili adayı oldum, İzmir’den milletvekili adayı oldum yani bizde farklı bir yaklaşım var, biz kolektif düşünüyoruz, kolektif karar alıyoruz.
 
 
SOYOĞUL: İzmirli niçin size oy versin? Yani siz kolektif düşünüyorsunuz, İzmirli böyle düşünmeyebilir. Düşünmüyor zaten genel anlamda. İzmir diye bir gerçek var yani.
 
ÖZÇELİK: İzmirli bize oy verir. Oy vermelidir. Niye vermelidir. Zaten birincil derecede şahıslara değil, bizim partimize ve siyasal anlayışımıza oy istiyoruz. Biz Osman Özçelik milletvekili olsun, belediye başkanı olsun tabii ki olacak ama birinci plana onu çıkarmıyoruz. Biz halkımızın, halklarımızın ortak siyasal örgütü olan halkların demokratik partisine oy versin istiyoruz. Halkların Demokratik Partisi bu ülkede barışı sağlayacak parti.
HDP’ye oy versin diyeceğiz. Biz de HDP ideolojisini düşüncesini iyi temsil edeceğimize onun ilkeleri stratejileri doğrultusunda hiçbir tereddüt göstermeden seçilmemiz halinde onun programını yaşama geçirme konusunda kararlı olduğumuzu ifade ediyoruz. Bize oy verecekler.
 
SOYOĞUL: Pınar Hanım, diyelim ki seçildiniz; bu konuda İzmir’le ilgili hangi projeleriniz var. Siz sadece Kürtlerin temsilcisi olmayı herhalde hedeflemiyorsunuz… ‘Bize oy verin, çünkü şunları şunları yapacağız’ cümlesi bekliyorum sizden. Nasıl bir yönetim profili çizeceksiniz?
 
PINAR TÜRK: Biz sistemin, düzenin partisi değiliz. Biz bu düzenin mevcut yürürlükteki sistemin resmi devlet ideolojisi çerçevesinde kapitalist ekonomik sistemin en acımasız uygulandığı bir ülkede yaşıyoruz ve bu halklara mutluluk, refah, eşitlik ve özgürlük getirmedi. Mevcut siyasi partiler düzen partileri dediğimiz mevcut sistemin savunucusu partiler iktidar yarışı dışında herhangi bir farkı yok, al birini vur diğerine değişen bir şey yok. Tabelaları farklı olabilir, liderleri farklı olabilir, amblemleri farklı olabilir ama hatta sözde siyasi projeleri de farklı olabilir ama özünde bunların kavgaları iktidar ve pastadan daha fazla pay alma kavgasıdır. Mevcut burjuva sistemini ayakta tutabilme ve sermayenin sözcülüğünü yapabilme uluslar arası emperyalizmin temsilciliğini yapma gibi bir görevleri olduğunu düşünüyoruz. Biz halkın temsilcileriyiz, biz toplumun ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan bütün toplumsal kesimlerin ifadesi olan bir partiyiz, dolayısıyla kim eziliyor, sömürülüyor bu sistemden kimler zarar görüyor bunları sıralayabiliriz. Biz işçilerin sözcüsü partiyiz, emekçilerin, köylülerin partisiyiz. Bu sistemden en çok zarar gören toplumsal kesimden biri kadınlardır, kadınların temsilcileriyiz, gençlerin, çocukların temsilcileriyiz, çeşitli farklı inanç topluluklarının, dışlanan… Ben ötelenen, ötekileştirileni söylemiyorum, ötekileştirme sanki beriki olma gayreti olma içinde olanlar var da ötekileştiriliyor diye yanlış anlaşılabilir diye onu kullanmıyorum ama kendisini ifade etme olanağı bulamayan, asimilasyona tabi tutulan farklı inanç gruplarının ve farklı kültürlerin farklı etnik yapıların bir potada eritilmeye çalışıldığı tek millet anlayışıyla tek inanç anlayışıyla asimilasyona uğrayan toplumsal kesimlerin sözcülüğünü yapmaya çalışany onların ifadesi olan bir partiyiz. Yani toplumun yüzde 80’inin aslında bizimle birlikte olması gereken bir toplumsal yapının var olduğunu ve hedef kitlemizin onlar olduğunu onlar adına çalışmaları sürdüren bir partiyiz. Ve bizim diğer partilerden farkımız biz bireylerin değil biz kolektif yaşamın öne çıkarıldığı bir siyasal hareketiz. İşte yerel yönetimler içinde şu anda mevcut yerel yönetim yasası belediye başkanına ağrılıklı olarak belediye meclis üyelerine çok yetkiler veriyor. Belediye başkanları eğer istismar ederlerse vicdanına bırakılmış çünkü biz vicdana bırakmıyoruz hiçbir şeyi. Sistem belediye başkanını kral düzeyine getiriyor yereldeki kral gibi oluyor, bu nedenle istismar…
 
SOYOĞUL: Yerel özerklikle bu tarif ettiğiniz krallık arasında ne fark var?

 
PINAR TÜRK: Yerelde tanınmış yetkilerin tamamını belediye başkanları üzerinde topluyor. Bu yetkileri biz az buluyoruz. Mevcut yerele tanınan hakların yani kamunun kullanması gereken o yerelde yaşayan insanların kendi kaderleri hakkında karar vermesi gerekirken bütün kısıtlı olan yani özerklik diyemeyeceğimiz kadar yereldeki yasa bütün bu yasa bu yetkiyi halktan alıyor belediye başkanına veriyor. Bizim anlayışımız bu değil. Bizim anlayışımız demokratik özerklik. Demokratik özerkliğin de özünde yerelde halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayan önlemler almak. Mevcut yasalar buna çok olanak vermiyor ama pratikte bizim bunu uygulama şansımız var. Biz diyoruz ki belediye başkanı belediye meclis üyeleri yerele ilişkin sorunları yasaların kendilerine verdiği yetki çerçevesinde onlarla sınırlı kalmayan yerelde özellikle önemli konuları da halkın katılmasını sağlayan önlemler alacağız. Ne olacak? Mahalle meclislerimiz, kent meclislerimiz olacak, ilçeyse ilçede kente kentte mahalle meclislerimizde kimler olacak, mahallede lokal yerde oturan insanlardan kanaat önderleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, kadın temsilcileri, gençlik temsilcileri o mahalleyi o yereli temsil eden sivil toplum örgütlerinin meslek kuruluşlarının temsilcilerini bir araya getirecek bir meclis olacak. Seçilmiş belediye meclisinin dışında, adeta onun üstünde yetkili olan, yerele ilişkin kararları yerele ilişkin sorunların tespiti ve alınacak kararlar orada enine boyuna tartışılacak. Konuyla ilgili uzmanların katılacağı bu kadar insanın teknik konuyla ilgili teknik düzenlemeler yapması mümkün değil ama siyasi düzenlemeler orada verecekler ve yine onlarla birlikte çalışan uzmanların teknik düzenlemesiyle kararlar meclise gelecek meclis seçilmiş belediye meclisi ve belediye başkanı bunların uygulamasını yapacak sadece. Tabi rutin çalışmalar farklı rutin günlük işler için meclisler toplanmayacak. Kenti ilgilendiren temel konularda mahalledeyse mahallede, kentteyse kent halkları kendi karar verecek. Halkı temsil eden doğrudan demokrasiye geçişin önü açılacak
 
SOYOĞUL: Diyarbakır’da mesela, uzun yıllardır yerel iktidarsınız, nasıl bir fark ortaya koydunuz?
 
 OSMAN ÖZÇELİK: Tabii onu şöyle ifade edebilirim. Bizim HDP olarak bu tüzel kişiliğimizle herhangi bir yerel yönetimde değiliz.…Biz tabii BDP ve o gelenek öncüsü olarak o partilerin birikimini taşımaya çalışıyoruz, uygulamayı düşünüyoruz. ilk kez 1999 yerel seçimlerinde HADEP 37 belediyede yönetime geldi. Daha sonra 2004 seçimlerinde 2 kat arttı. 60 civarında belediyemiz oldu. 2009 seçimlerinde de tam 99 belediyede halk yönetime geldi diye söylüyoruz. Şimdi gerçekten Diyarbakır’ı ve bizim yerelde yönetim olduğumuz yerelde 99 öncesi kentlere bakan insanlar bugün karşılaştırdığında o büyük farkı göreceklerdi. Bir defa yolsuzluk ve rüşvet olayı yüzde 99 bitirilmiştir. O çok önemli.
 
SOYOĞUL: Bizde yolsuzluk ve rüşvet olmaz diyorsunuz.
 
ÖZÇELİK: Yani olabilir. Hiç olmaz diye bir şey yok ama biz müdahale ediyoruz. Yolsuzluk yaptığı için parti ilkelerini uygulamadığı için görevden aldığımız çok sayıda belediye başkanı var. Onu görevden alıyoruz, yerine belediye başkan yardımcılarından birine yönetimi veriyoruz, o kenarda oturuyor. Tabi halk tarafından seçildiği için onu tamamen görevden alamıyoruz. Sağ olsun İçişleri Bakanı görevden alıyor. Siyasi çalışmalar yaptığı için halkın yararına çalışmalar yaptığı için. Belediye başkanlarımız görevden alınıyorlar cezaevlerine konuluyorlar. Şu anda onlarca belediye başkanımız cezaevinde. Hiçbiri hırsızlık yaptınız, dolandırıcılık yaptınız, görevi kötüye kullandınız gibi şeylerle yargılanmıyor. Barışı savundukları için, düşünceyi ifade ettikleri için halkla birlikte oldukları için, işte KCK adı altında yargılanıyor. Bakın KCK için deniyor ki silahlı terör örgütü, şu anda 10 bin civarında sanıyorum son düzenlemelerle 8 bine indi. Demokratikleşme paketleriyle çıkanlar oldu ama şu anda ovada siyaset yapan 8 bin kişi şu anda içerde! Hiçbirinin evinde iş yerinde üstünde bir tırnak makası dahi bulunmuş değil ve silahlı örgüt üyesi olarak yargılanıyorlar. Bir tırnak makası… Hani kesici alet olarak bırakın kalaşnikofu, el bombasını 8 bin kişi şu anda içerde. Ne yaptılar bunlar; halka hizmet ettiler, Türkiye’de barışı savundular, eşitliği savundular, eksiksiz bir demokrasiyi savundular; bunun için miting yaptılar, panel yaptılar, toplantı yaptılar, gazetelere demeçler verdiler şu anda bizim yaptığımız gibi… Bu düşüncelerinden dolayı cezaevindeler.
Bütün bu engellemelere rağmen Başbakan’ın kamuoyunu yanıltıcı ifadelerine rağmen kentlerimizin çehreleri değişti. Diyarbakır iddia ediyorum mesela, Türkiye’de çeşmeden su içilebilen en temiz suyun çeşmeden aktığı kentlerin başında geliyor. Kişi başına düşen yeşil alan açısından dünya ortalamasını üstünde şu anda Diyarbakır. Kbaşına düşen yeşil alan dünya standartlarında sanıyorum 8 metrekare, Diyarbakır’da ise bunun üstünde. Bu görülmüş bir şey değil. yine Diyarbakır sokakları tertemiz, insanlar temiz su içebiliyorlar. Yine yerele ilişkin sorunların en yoğun tartışma imkanı bulunan kentler de bizim arkadaşlarımızın yönetimde bulunduğu kentlerde. Çok idealize etmiyoruz ama biz böyle bir halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayıcı çalışmalar içindeyiz ve her geçen gün bir adım daha ileri götürüyoruz ve halk katılıyor. Bu nedenledir ki, kuruluşumuzdan bugüne kadar bu siyasi gelenek, siyasi geleneğimiz seçimlere katıldığı ilk günden bugüne kadar katıldığı bütün seçimlerde oy kaybına hiç uğramamıştır. Sürekli tedrici de olsa azar azar da olsa bir yükseliş göstermiştir. Bu ne demektir? Bu bizim gerek yerelde, gerek parlamentoda yaptığımız çalışmalarda halkımızın güvenini ve onların düşüncelerini doğru ifade ettiğimiz ve onlara hizmet ettiğimiz konusunda bir tereddüt yaşamadıklarının işaretleridir. Türkiye’de sistem partileri bir saman alevi gibi parlar, ortaya çıkarlar emperyalizmin desteğiyle, sermayenin desteğiyle, dış güçlerin desteğiyle… Bize dış güçler falan deniyor ya, bizim dış güçlerle falan hiç ilgimiz yok. Keşke biraz yardım alabilsek de aç sefil bu işleri işte bu koşullarda demokrasi insan hakları özgürlük daha güçlü verebilsek! Siyasi partiler ne oluyor? Bir saman alevi gibi bir rüzgar esiyor parlıyor gidiyor. Türkiye’nin temel sorunlarından bir tanesi; bence bütün sorunların kaynağını teşkil eden, Kürtlerin bu ülkede özgür olmamalarıdır. Yani Kürt sorunu diyoruz da şey anlaşılıyor sanki Kürtler sorunmuş gibi. Kürtler sorun değil, Kürtlerin özgürlüklerinin demokratik, sosyal, siyasal, kültürel, bütün demokratik haklarının karşılanmıyor olmasının ortaya çıkardığı sorun, yani devlet sorunudur. Bu sorun çözülmediği sürece Türkiye nefes almakta zorluk çekecek, sorunlarla boğuşmaya devam edecek. Biz sorunun barış yoluyla çözülmesinden yanayız, şiddete asla. Kürtler tarihin hiçbir döneminde ki binlerce yıldır kuzey Mezopotamya’da yaşayan bir halktır. Tarihin hiçbir döneminde komşu halklarla kavga içinde olmamıştır. Dünya uygarlığının merkezidir kuzey Mezopotamya. Tarımın ilk yapıldığı, yerleşimlerin ilk yapıldığı, kentleşmenin ilk örneklerinin görüldüğü yerlerdir. Bütün dünya bunu kabul ediyor artık, Milattan Önce 8-10 bin yıl öncesinden bugüne bir uygarlık bir medeniyet var orada. Bütün bu süreç içerisinde Kürtler hiçbir komşu halkın topraklarına malına mülküne göz koymuş değil, herhangi bir saldırıda bulunmuş değil. şu anda 40-50 milyon nüfusuyla Orta Doğu’nun devletsiz olan, dünyanın bu kadar nüfusa sahip olup devletsiz olan tek halkıdır. Sorunun çözülmesi lazım, barış içinde bir arada gönüllü yaşayabileceğimiz demokratik bir sistemi oluşturtmamız lazım. Bu demokratik sistem sadece Kürtlere değil Türkiye’de yaşayan herkese rahat bir nefes aldıracak, herkesin rahat yaşamasını sağlayacak. Bakın meclis başkanı sayın Cemil Çiçek dedi ki, bu 25-30 yıllık çatışmalı süreçte devletin bütçesinden kasasından 300 milyar dolar harcandı savaş nedeniyle. Uçağıyla, helikopteriyle falan. Ancak ekonomiye maliyeti bununla sınırla değil, hayvancılık bitti, tarım bitti, insan enerjisi göçler, bir trilyon dolar. Hatırlarsınız Süleyman Demirel bir milyar dolar trilyon değil alabilmek için IMF’de ve dünya kapısı bankalarında aylarca sürünüyorlardı. Bir milyar o da faizle borç almak için uğraşırken Türkiye bir trilyon doları kendi birlikte yaşadığı halkın taleplerini karışılmamak, onları bastırmak, onları etkisizleştirmek için kullandı. Yazık değil mi bu halka? Sizin cebinizden İzmir’de yaşayan insanların cebinden çıkıyor bu paralar. Buna son verilsin istiyoruz. Buna son verme konusunda tereddüt yaşayan siyasi partiler yok oluyorlar. DSP nerede? Bir zamanların Karaoğlan’ı Ecevit’in şaşalı iktidarı sorun çözemediği için gitti. Şaşalı ANAP hükümeti nerede? Yüzde 46’lara varan oylar alan. O biraz çözüm sürecine girmişti ama yok ettiler. Turgut Özal’ın bu soruna yaklaşımından dolayı yok edildiğini düşünüyoruz. İşte çakıl taşı vermeyiz diyen Tansu hanım nerede? Sıra Tayyip Erdoğan’da. Tayyip Erdoğan onlara kıyasla biraz daha çözecekmiş gibi yaklaşım gösterdiği için ömrünü uzatıyor. Ama Kürt halkının demokrasi güçlerinin sosyalistlerin bu sistemden zarar gören insanların Alevilerin ve diğer farklı toplumsal kesimlerin giderek AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’ın bu sorunun çözeceğine dair umutları giderek yok oluyor. Yani oyalayıcı yaymacı, kandırmacı bir yaklaşım içinde olduğunu halk görüyor. Dolayısıyla düşüşe geçti ve bu seçim onun için de bir sınav, bizim için de bir sınav; bizim derken halkımız için. Ezilen sömürülen baskı gören Kürt halkı için söylemiyorum, bütün bu halklar için bir sınav olacak. Bu sistem devam mı edecek, böyle mi gidecek, yoksa değişim dönüşümün önünü mü açacağız? Biz hayalci değiliz, yani İzmir Büyükşehir belediye başkanlığını Osman Özçelik, Pınar Türk alacak diye bir iddiamız yok. Ama biz almak için çaba gösteriyoruz. Bu seçim olmaz, başka bir seçim olur. AKP bu sorunu inandırıcı, güven verici bir çözüme bir proje ortaya koymadığı sürece AKP’nin akıbeti ANAP’tan Doğru Yol’dan DSP’den farklı olmayacak. Anahtar çözüm, başta Kürtlerin demokratik taleplerinin kültürel taleplerinin ulusal taleplerinin karşılanmasıdır. Bir arada eşit koşullarda, dostça kardeşçe tartışılabilir bir konudur ama dostça yaşamalarının olanağı yaratılabilir ve bu herkesin çıkarınadır ve biz bu çalışmanın içerisindeyiz.
 
SOYOĞUL: Yüksek Seçim Kurulu’na hanginizin ismi bildirilecek, Pınar Hanım’ın mı, sizin mi?
 
ÖZÇELİK: Yasal olarak bir kişinin adı veriliyor. Benim adım bildirilecek.
 
SOYOĞUL: Diyelim ki siz seçiliyorsunuz, bu eş başkanlık nasıl oluyor?
 
ÖZÇELİK: Biz kamuoyunun önüne beraber çıkıyoruz. Biz iki tane başkanız diyoruz. Zaten şahıslara oy vermeyecek seçmen. Seçmen HDP’ye oy verecek. Büyükşehir belediye başkanlığında ilçe belediye başkanlığında belediye meclis üyeliklerinde HDP’ye oy verecek. Pınar hanımın adı bizim diyelim Konak’tan herhangi bir ilçeden birinci sıra belediye meclis üyeliğine aday olacak, ilçenin belediye meclis üyeliğine seçilecek, belediye meclis üyeliğinden de Büyükşehir belediye meclis üyeliğine gelecek. Yasal olarak yardımcı gibi görünecek ama biz baştan seçmenimize de eşit koşullarda. Görev bölümü yapılacak. Diyelim çevre kadın gençlik falanca sorunlarla ağırlık olarak bu arkadaşımız ilgilenecek, işte diğer konularla da arkadaşların bilgi birikimine göre görev bölümü yapılacak. Ortak şeylerde de ortak kararlar alınacak. İkisi de belediye başkanı olacak yani. Biz bunu genel merkeze parti meclisimizde il ve ilçe başkanlıklarımızda uyguladık HADEP’te ilk defa tüzüğümüze koyduk parti yönetiminde eş başkanlık sistemini tüzüğe de koyduk. Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı siyasi partiler yasasına aykırıdır diye tüzüğümüzün değişmesini istediği olağanüstü kongrede değiştirdik. Ama şimdi işin doğruluğu gerekliliği çıktı ortaya Tayyip Erdoğan böyle bir karar aldı isteyen tüzüğüne eş başkanlık sistemini koyabilecek. Umuyorum yerel yönetim yasasında yapılacak değişiklikte biz ön açmış olacağız orada da kadın arkadaşlarımız…

 
SOYOĞUL: Pınar Hanım, İzmir sizin için ne ifade ediyor, genç bir kadın olarak İzmir’i nasıl hissederek yaşadınız, nasıl yaşıyorsunuz?
 
PINAR TÜRK: İzmir farklı bir belediye yani farklı bir partiyle yönetilmedi şimdiye kadar hep CHP’yle yönetildi.
 
SOYOĞUL: Hep CHP değil, ANAP var, DYP var, geçmişte Adalet Partisi var…
 
PINAR TÜRK: Ara ara deniyor İzmirliler başka partileri ama genel olarak bakış açıları CHP. O yüzden biraz CHP politikalarıyla yetiştim. Belediyecilik anlayışıyla. Nasıl bir İzmir? İzmir yaşam alanları rahat bir şehir diğer Büyükşehirlere baktığımızda ama tabi yeterli değil. Bazı değiştirilmesi gereken yerleri var. Biz aslında bu noktalara değinmek istiyoruz. İzmir kadın dostu kent olarak biliniyor aynı zamanda, ama kadın politikalarına dair mahallede yereldeki diğer kadınların haberi yok bundan. Bizim amacımız HDP olarak kadınların da katılımıyla bir yönetim anlayışı belirlemek.
 
SOYOĞUL: İzmir sınırları içinde yaşayıp da mesela denizi hiç görmemiş kadınları hedef alacaksınız sanıyorum, öyle mi?
 
PINAR TÜRK: Tabii, rahatlık herkes için aynıdır bir anlamda aslında. Sahil kesimindeki kadınların rahatlığına o varoşlardaki kadınların da sahip olmasını hedefliyoruz biz. Tabii ki de burada yaşayan kadınların hayatı kısmen kolaydır. Tabi kadın olmasından kaynaklanan sıkıntılar yaşanıyor. Bir cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Biz daha çok Osman beyin belirttiği gibi meclislerimizle kadın meclislerimizle ne istiyor kadınlar, kadınların belediyecilikten beklentileri ne, öncelikleri belirleyerek politikamızı oluşturacağız biz. HDP’nin zaten bir eş başkanlık sistemi var, bir fermuar sistemi yani bir kadın bir erkek olarak gidiyor eş başkanlıklar ve meclis üyeleri. Bizim sıralamamız böyle. 30 ilçede biz seçime giriyorsak 15’i kadın 15’i erkek olarak giriyoruz . HDP’nin diğer illerdeki anlayışı da böyledir. İzmir yereli özel bir politika belirliyor yani bu noktada. Çünkü kadınlar yani İzmir için ve diğer tüm illerdekiler için önemlidir yani kadının katılımı. Bir yönetimde bir yerde kadın yoksa zaten orada kadın bakış açısı, kadın aklı yok demektir. Diyoruz ya kadınlar siyasette çok yok, her alanda geri kalmışlar, çünkü biz kadınlara o alanı açmamışız, çünkü orada bir kadın yok.
 
SOYOĞUL: Siz bir kadın olarak bu söylediklerinizi, kadını harekete ortak etme isteğini ve hedeflerinizi nasıl uygulayacaksınız? Mesela 10 tane çocuğu olan kadını nasıl sokacaksınız siyasetin içine?
 
PINAR TÜRK: Başta bizim bölgeden yani Amed’ten örnek verecek olursak, Amed’de kadın istihdamının önceliği vardır.
 
SOYOĞUL: Nasıl?
 
PINAR TÜRK: Bir fırın kuruyor mesela belediye, orada sadece kadınlara iş veriyor. Kadınların çocuklarını bırakıp işe gidebilecekleri… Her mahallede bir kreş açmak, bu aynı zamanda çocukları bıraktıkları bir yer değil. Ana dilde eğitim alabilecekleri, çocukların kendi kişisel gelişimlerini sağlayabilecekleri, aynı zamanda kadınlara da hem psikolojik anlamda hem maddi anlamda manevi anlamda destek olabileceği bir yer hedefi var HDP’nin. Biz böyle yapacağız. Kadın çocuğunu bırakıp pazarına gidebilecek. Çocuğunu bırakıp işine gidebilecek, çocuğunu bırakıp politika yapmaya gidebilecek ya da kafasını dağıtmaya gidebilecek. Biz biliyoruz ki kadını eve bağlayan şey çocuk. Bugün Tayyip Erdoğan’ın amacı da budur zaten. 3 çocuk 5 çocuk yapın demesi. Kadınlar politikaya katılmasınlar, kadınlar evde işte kocaları ne söylüyorlarsa onları yapsın. Çünkü Tayyip Erdoğan a biliyor kadının özgürleştiği bir yerde AKP gibi zihniyetler var olamayacak. Yani kadının özgürleştiği yerde daha aydın bireyler yetişecek. Bizim amacımız özgür bireyler yetiştirmek. Kadınları yerel politikalar başta olmak üzere tüm alanlarda aktif hale getirmek.
 
 
SOYOĞUL: Bir Gezi genciyim dediniz, gençlerle ilgili ne vaat ediyorsunuz peki?
 
PINAR TÜRK: Kadın meclisleri dedik, tabii ki genç meclisleri de aktif olarak yer alacak. Gençler ne istiyor. Biz tepeden bunları bunları yapacağız demiyoruz, gençler ne istiyor. Tabiî ki ne istiyorsunuz biz bunları birlikte yapacağız. Bugün bakıyorsunuz seçimler yaklaştı her taraf kazılıyor. Yani kış ayındayız ve bugün kordonu kullanmıyoruz. Biliyoruz ki bu CHP’nin seçim yatırımı yani. Bütçesini oluşturmak için faydalandığı bir şey. Bunu halk istiyor mu, halk ne istiyor? Ne zaman oralar kazılsa biliyoruz ki seçimler yaklaşıyor. Biz tepeden inme değil de gençlerin hayatını kolaylaştıracak olan şeyler ne, gençler bu belediyecilikten ne bekliyor, sosyal tesisler mi, etüt merkezleri mi daha fazla kütüphane mi eğlence yerleri mi yani nedir, bizim bu seçimler süresince zaten amaçladığımız şey bu.Mahalle meclisleriyle komisyonlarla bunları belirlemek ve politikamızı bu yönde oluşturmak. Biz tepeden inme bir belediyecilik yapmayacağız zaten.
 
ÖZÇELİK: Gençler ölmeyecek, en önemlisi o.
 
PINAR TÜRK: Gençler talepleri konusunda sokağa çıkabilecekler ve istediklerinde gençler ya da halk görevlileri geri çağırma yetkisine sahip olabilecek. Bu önemli bir şey. Yani bugün bu yüzden ülkeler ayaklanıyor diktatörler devriliyor. Bir kitlenin bir halkın seçtiğini geri çağırma hakkı olacak, biz bunu hedefliyoruz böyle olacak. Mesela 8 Mart kadınlardan örnek verirsek 8 Mart’ın ücretli tatil günü olması başlıca hedeflerimizden. Ulaşımın o günlerde ücretsiz olması gibi. Hayatı kolaylaştırıcı olan şeyler.
 
 
SOYOĞUL: Şimdi her partinin seçimlerle ilgili genel konuşmalarının dışında iddialı oldukları bölgeler var. Sizin böyle çok iddialı olduğunuz, ‘seçim kazanma ihtimalimiz çok yüksek’ dediğiniz bir yer var mı?
 
ÖZÇELİK: Bu seçimler için belediye başkanlığını kesin alacağız dediğim bir ilçeden söz edemem ama çok yüksek oylar alacağımız ilçelerimiz var. Belediye meclis üyeliklerinde ciddi temsil imkanı yaratacağımız bir dönem olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki dönem belediye başkanlıklarını alacağız. Ayağımız bir girsin belediye yönetimine arkadaşlarımız bir girsin ondan sonra kurtuluşu yok, İzmir Büyükşehir’i de alacağız.
 
SOYOĞUL: Kurtuluşu yok derken?
 
ÖZÇELİK: Yani düzen partilerinin bizden çekeceği var anlamında söyledim. Halka değil. Halka eşitlik refah mutluluk özgürlük barış getireceğiz.
 

(BİR HATIRLATMA DAHA: Bu röportaj yapıldığında başta Urla olmak üzere, Türkiye’nin değişik yerlerinde HDP’nin seçim bürolarına yönelik saldırılar yapılmamıştı.)

 
'İnanılmaz heyecanlıyım'
 
Adalet için siyaset yapmak istiyorum…
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'İnanılmaz heyecanlıyım'
Karşımızda iddialı bir Başkan var. Vizyoner bakış açısını Alaçatı'da Türkiye'ye ...
Siyasette hiç dayım olmadı, örgüt emekçiyim ben!
Gönül Soyoğul, CHP Karşıyaka'nın örgüt emekçisi genç adayı Hüseyin Mutlu ...
Atatürkçülüğümü, bu adamlara test ettirecek insan değilim!
CHP'den Konak adayı olan Eski Baro Başkanı ile hakkındaki eleştiriler, ...
 
Özfatura-Gökçek karışımı bir başkan olurum
MHP Büyükşehir adayı Gönül Soyoğul’un sorularına içtenlikle yanıt verirken ...
İzmir için en büyük projemiz, ‘erdemli şehirler’
Saadet Partisi İzmir adayı Özüdoğru, Gönül Soyoğul’a konuştu. Özüdoğru ...
İzmir'in köylerini kalkındırmaya adanmış bir hayat
İzmir’de siyasetin ve yerel yönetimlerin en önemli isimlerinden İl Genel ...
 
Ben halkta örgütlendim
Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, semt evleri projesine katkı ...
İzmir'de seçimin anahtarı Karşıyaka
40 yıllık Karşıyakalı, 40 yıllık CHP'li Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat ...
Benim gerçeğim kanunlardır
Vali Mustafa Toprak, İzmir'e bir geldi, pir geldi. Göreve başladığı ilk ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
80’lik güzeller zamana nasıl ‘dur’ dediler?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
En popüler üçüncü içecek
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva