RÖPORTAJLAR
21 Ağustos 2009 Cuma

AKP yine gelse Buca'yı kurtaramazdık!

Yazarımız Gönül Soyoğul'un Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'yla yaptığı söyleşi...

AKP yine gelse Buca yı kurtaramazdık!

BAŞLARKEN...
36 yıl sonra Buca’da CHP’nin zaferiyle sonuçlanan seçimden kısa bir süre sonra Belediye Meclisi’nde kopan, oradan gazete sayfalarına, beyaz cama yansıyan çatışmalara, her zamanki klasik yorumu yaptık...: CHP işte. Kavga edecek birini bulamasa da kendi gölgeleriyle, birbirleriyle yiyişirler.
 
Gerçekten böyle miydi? Hadi kavga demeyelim de, çatışmaya neden olan durum, incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit miydi?
Basitse, niye saman alevi gibi yanıp sönmedi de, soma linyiti gibi yanmaya devam ediyor? Buca’dan tüten, Bucalıların burnunun direğini kıran duman, tüm İzmir’den ‘vah vah’ nidalarıyla seyrediliyor?
 
Ateşe körükle gidenler, hatta benzin dökenler mi var; yoksa sorun sanıldığından da mı derin? Buca’nın altında fay kırıkları değil de kömür yatakları mı var yoksa?
 
Hatırlarsınız, teybi ilk kez CHP Buca Meclis üyesi Doç. Dr. Levent Köstem’e uzatmıştık. Yumurtalı saldırıdan sonra derhal açıp geçmiş olsun dileyen, saldırıyı yapanları kınayan ve kendisine röportaj için ulaşamadığımı söyler söylemez, beni makamına davet eden Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı’nın masasına koyuyoruz bu kez teybi.
 
Giriş cümlem, “Meşhur oda burası mı” oluyor. 80 milyar liraya tefriş edildiği iddia edilen, İzmir’de günlerce gündem olan makam odası meşhur olunca, ilk soru da buradan çıkıyor doğal olarak…  
 
SONSÖZ: Niye başkan seçilir seçilmez, odayı değiştirmek istediniz? Konunun bu kadar büyümesi, öncelik vermenizden diye tahmin ediyorum…
 
TATI: Ben öncelik vermedim. Ben önceliğimi okullara vermiştim. Bunu herkes biliyor. Gazi İlköğretim Okulu'ndan başladım. Derslik başına 85 öğrenci düşen bir okuldan... Farelerin cirit attığı yerden… Önce tuvaletleri yaptırdım, çünkü fareler tuvaletten çıkıyordu. Okulun komple sıvasını yaptırdım, spor aletlerini yenilettim. Tuğsavul’a  da başladım. Ayrıca, bu oda 9 sene önce yapılmış, bir boya bile vurulmamış. Tabanın yarısı mermer yarısı ahşap, aşınmış. Osmanlı  mimaresi ortada havuz vardı burada… Padişahlar havuzun etrafında ne görüşürmüş vezirleriyle kimse duymasın diye? Antik çağı andıran sütunlar vardı, iki tane heykel vardı. Biz Cumhuriyet çocuğuyuz..
 
SONSÖZ: Rahatsız mı etti sizi eski oda?
 
TATI: Evet, rahatsız etti. 9 yıldır da bakımı yapılmayan bir odaydı. Hiçbir şey yapılmamış. Sizin (Levent Köstem) röportajınızda okudum. Sevgili arkadaşımız demiş ki, buranın sanatsal yönü varmış. Ben de hemen sanat tarihçisini aramışım, bir kılıf uydurun demişim. Hemen çağırdım, oğlum ben sana böyle mi dedim diye sordum. Hayır dedi. O zaman ara o arkadaşı lütfen dedim. Sizi de aramasını söyledim.
Abarttıkları kadar da değil. Mesela şuradaki koltuklar yeni değil, o eski sarı koltuklar. Koltuklar eski, kılıfını değiştirdik.
 
SONSÖZ: Yani içinde rahat mı etmek istediniz çalışacağınız odanın ve de bakım yapmak yerine yenilemeyi mi tercih ettiniz?
 
TATI: Tabii ki de.
 
SONSÖZ: Ya faturası?
 
TATI: Söyledikleri faturalara gelince. Buraya iki belediye başkan yardımcısı daha geldi. Bir tanesini biliyorsunuz, gelir gelmez görevden aldık. Konak’tan gelen başkan yardımcısına bir tane oda bulduk. Siyasi başkan yardımcısı var, ona bir oda bulduk. Onun mobilyaları, oda bakımı, diğer ön taraftaki sekretaryanın düzenlemesi, bilgisayarlar, klimalar hepsi bunun içinde yer alıyor.
 
SONSÖZ: Neden ayyuka çıktı bu kadar söylediğiniz gibiyse?
 
TATI: Ben de bilmiyorum.
 
SONSÖZ: Bir tahmininiz vardır ama en azından?
 
"BUCAYI DÜŞÜNEN BU DOSYALARA BAKAR"
 
TATI: Tahminim.... Ben şaşırıyorum. Size şöyle söyleyeyim. Eğer burada hedef çok para harcandığı, Buca halkının parasının boşa gittiği ise ve Buca'yı arkadaşlarım bu kadar çok düşünüyorlarsa, ki ben çok düşündüğüm için buradayım; Buca’nın parası nereye gitti düşünüyorum. Öncelikle bu dosyalara baksınlar. (Başkan Tatı koltuğundan kalkıyor, odanın bir köşesinde oturduğum yerden göremediğim bir banko arkasına gidiyor ve alışveriş merkezi sepetini iterek odanın ortasına çıkarıyor. Sepetin içi dosya dolu.) Buyrun burada 14 dosya var.
 
SONSÖZ: Ne var bu 14 dosyada?
 
TATI: Stat. Buca Cemil Şeboy Stadyumu. Belediyenin olmayan bir yere... Yer belediyenin değil, tarihin en büyük akarsuyu, her zaman kayma tehlikesi var. 14 trilyon liraya, bir stat yaptırıyorsunuz. Dosyaları burada.
 
SONSÖZ: Bunlar, sadece stadın dosyaları mı?
 
TATI: Evet. Ben şu anda iptal ettiriyorum. İddia ediyorum, yıkar yenisini 7 trilyon liraya daha iyisini yaparım. Madem Buca’yı bu kadar çok düşünüyorlar, buyursunlar dosyalar burada.
Neden bu dosyalar burada diye sorarsanız da...
 
SONSÖZ: Evet, soracağım. Niye buradalar?
 
TATI: Çünkü birini bu dosyalardan aşırırken gördüm.

SONSÖZ: Odadan mı?

TATI: Hayır, başka yerden. Onun için buraya aldım. Eğer amaç çok fazla para harcadığımsa, ben buraya bakkal dükkanından gelmedim. Uluslararası bir firmanın genel koordinatörlüğünden geldim. Sorun makam odası ise benim fabrikadaki odam bundan daha güzeldi. Gıda firmasında çalışıyordum, malımı anlatmak zorunda olduğum için şatafatlı bir odaydı..
Yani makam, görüntü merakıysa, siz benim buraya nasıl havadan geldiğimi biliyorsunuz. İl Genel Meclisi’nden. Kolon operasyonu başlattım, benim topuklarıma sıkacaklardı, niye sıkamadılar. Yaptığınız okullar çökecek dedim, o zaman gülmüşlerdi. Hani çürük okul yoktu? Ben buraya bu havayla geldim. .
Ben buraya jiple geldim. Jipim aşağıda. Makam aracım 1996 model Mercedes. Öyle makam falan, ben öyle şeylere tokum Gönül Hanım.
Bir de bayrak direği. 180 milyar dediler. 12 milyar, 700 milyona mal ettik oysa. Bayrak direğine ne lüzum varmış? Ben seçimden önce Bülent Arınç Buca’ya geldiğinde istiklal marşının her yerde okunmasına gerek yok diye demeç verdi. Ben seçim zamanında ne AKP'ye, ne de AKP'nin adayına dokundum. İşim olmaz. Kendimi anlatarak kazanacağım dedim. Ama bu bardağı taşırdı. Bugün, İstiklal Marşı'nı her yerde okumaya gerek yok diyen, yarın bayrağı da asmaya gerek yok diyecek. Bundan önce Atatürk resimlerini bir yere koymaya gerek yok diyorlardı.
 
SONSÖZ: Onun sözlerine, o zihniyete bir tepkiydi yani...
 
TATI: Tabii ki. Ben Buca’nın ortasına Türk bayrağı dikerim, İstiklal Marşı'mı da istediğim yerde okurum dedim. Ve Buca'da bir iki tane dernek hatta, parasını biz verelim dediler, tamam dedim, bundan sonrakini siz verirsiniz. İleride Kaynaklar tarafına kompleks, yurt yapacağız ya; onu da bir hediye olarak kabul ederiz o zaman. Ve gördükçe de benim hoşuma gidiyor. 96 metrakere bayrak dalgalanıyor. Bunun altında ne aranır? Bilmiyorum.
 
SONSÖZ: Altında ille de buzağı aranacak diye bir şey yok. Ben de Bucalıyım ve diyorsunuz ya, okulları tefriş ettim diye. Onları sadece o okul, o mahalle biliyor. Ben görmedim mesela. Benim gördüğüm bayrak direği, duyduğum da makam odasının yenilenmesi oldu.
 
TATI: Şimdi siz eski Bucalısınız, bilirsiniz. Buca’da gerçeğe inanmak istemiyor insanlar. Ben diyorum ki, direk 12.7 milyara mal oldu. Ama kahveye girdiğimizde, abi 180 milyara mal etmişsin diyor. İşte diyorum, fatura burada.
 
SONSÖZ: Ben 180 milyarı da, 12 milyarı da duymadım, sadece niye işe bayrak direğinden başlandı diye garipsedim açıkçası.
 
TATI: Şimdi biliyorsunuz, Buca’nın yıllardan bu yana gerçek meydanı orasıdır. Oraya diktik bayrağı da.. Murathan mahallesinde pazaryeri için anket yaptırdım. Nasıl bir pazaryeri istiyorsunuz diye. Orada bayrakla ilgili de soru sordum. Sonuç, beğendikleri yönünde çıktı. Bu kadar büyütülecek olay, az önce gösterdiğim dosyalardır. Ben niye Mustafa Kemal ÖğrenciYurdu yaptırmak istiyorum? Biz Atatürkçüyüz diyorsak, bu düşünceyi temsil ediyorsak, cumhuriyete sahip çıkacağız diyorsak, bizim artık bir şeyler yapmamız gerek. Biz Atatürkçüyüz diye konuşuyoruz, biz laikiz diye konuşuyoruz, Atatürk'ün heykellerine çiçek koyuyoruz, 10. yıl marşlarını söylüyoruz göğsümüzü kabarta kabarta.  Atatürk'ün çocuklarıyız diye böbürleniyoruz. Sadece bunu yapıyoruz. ama diğer tarafta bir kız çocuğu çıkıyor; Atatürk'ü sevmiyoruz, Humeyni'yi seviyoruz diyor. Biz bunları yaparken, onlar burada öğrenci yurtları yapıyor. Cemaatçi yurtlar yapıyor. Gidin dolaşın cemaatçi yurtları. 
Atatürkçülük demek, mask yapmakla olmaz. Ben o maska harcanan para ile iki tane Atatürk yurdu yapardım. Yapacağız da. Haa, onda da engelleniyorum. 
 
"YURT YAPMAMA ANKARA ENGEL OLMAYA ÇALIŞIYOR…"
 
SONSÖZ: Kim engelliyor sizi?
 
TATI: Milli Emlak’a gittim. Dedim bana, yurt yapacağım, yer belirleyin. 46 bin dönüm yer verdiler. Yurt için çok fazla. Ne yapalım, o zaman; kapalı yüzme alanı yapalım, spor tesisleri yapalım, hepsini aynı anda çıkaralım dedik. Ben hemen bunun telaşıyla projeleri hazırlayalım, 2010'a koyalım, 2010'un ilkbaharında Genel Başkan'ı çağıralım, temel attıralım diye düşünürken; aradan iki gün geçti, Bayındırlık İl Müdürü Ata Erpolat  geldi. Ercancım dedi, Kredi ve Yurtlar Kurumu Müdürü arkadaşım, biz buraya öğrenci yurdu yapacağız. İyi dedim, hayırlı olsun. Biz şurada 46 bin dönüm yer bulduk dedi. Kim söyledi size 46 dönüm yer olduğunu?  İşte Milli Emlak Müdürü. Gelsene şuraya arkaya dedim ve Ata, ne oluyor burada oğlum dedim. Ben de anlamadım dedi. Bir baktım, bilmem kaç trilyon lira para geldi Ankara’dan. Acilmiş, hemen yurt yapıyoruz dediler. Dedim, böyle mi oluyordu bu işler. Yoo, dedi. Önce biz yer buluruz, projeler yaparız, gider aylarca yalvarırız para çıkarın diye. Ama şimdi bir anda parası geldi. Ve de benim istediğim yere geldi.
 
SONSÖZ: Kredi ve Yurtlar Kurumu da yapsın. Sizin yapmanızı engellemez bu.
 
TATI: Tabii ki onlar da yapsın. Ama benim yapmak istediğim cemaatçi yurtların önünü kesmek. Ve de Milli Emlak'ta çok fazla yerimiz yok. Daha sonra diğer bir konuşmayı da aktarırım. Ama bu yapılacak. Ben bunların peşindeyim. Kimse, bayrağı, odayı hatırlamayacak. Herkes CHP iktidarında; Buca'da ne yapıldı, ona bakacak. Seçimden önce söyledim. 2008 Kasım'ında kabul edilen bir bütçenin ortasındayız. Bu bütçe borç ödeme bütçesi...
 
SONSÖZ: Tam olarak bilanço çıktı mı?
 
TATI: Tabii, tam olarak 24 milyar, 760 milyon borcu var. Eski parayla 24 trilyon 760 milyar lira borcu var Buca Belediyesi'nin.
 
SONSÖZ: Belediyenin alacakları, tahsil edilmeyi bekleyen alacaklar ne kadar?
 
TATI: Emlak vergileri var, 14 milyar lira ama devamlı yazı yazılıyor, tahsil etmek için.
 
SONSÖZ: Onun dışında başka gelir yok mu?
 
TATI: Yok.
 
SONSÖZ: Gelir getiren mülkleri de mi yok?
 
TATI: Örneğin iki tane benzin istasyonumuz var. Çok iyi gelir gelmesi gerekiyor ama maalesef bundan bir sene önce, bizden önceki yönetim, benzin istasyonlarını gitmiş anlaşmalarını yapmış ve 2022'ye kadar olan tüm kiralarını almış.
 
SONSÖZ: Peşin tahsil edilmiş yani?
 
TATI: Evet, 5-6 trilyon lira birden almış,  borçlar azalmış, böylece 24.7 trilyona düşmüş borçlar.. 2022'ye kadar oralardan bir gelirimiz yok. Yedi Göller, hani yaptık deniliyor ama siz de  biliyorsunuz ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi yaptı.  Seçimler 29 Mart'ta; 19 Mart'ta kira devri yapılmış. 35 milyar lira yıllık. Bir düğün salonunun kirası 3.5 milyar lira. Gelir kapılarımız azaltılmış. Ha, bunları ben şikayet olsun diye söylemiyorum fakat manzara budur.
 
SONSÖZ: Şikayet değil ama, bir basın toplantısıyla gelirimiz bu, giderimiz budur diye açıklama yapabilirdiniz; hala da yapabilirsiniz. Vatandaşın da hakkı bilmek...
 
TATI: Bakın ben, pek çok arkadaşımızla yola çıktığımızda 1.5 yıl önce, 24 trilyon liralık borcun üzerine gideceğim dedim.
 
SONSÖZ: Tamı tamına nasıl bilinir ki?
 
TATI: Biliyorduk tabii. Ben ciddi olarak beş yıldır takipteyim. TJK gelirleri düştükten sonra ne durumda kaldık, biliyorum. Bakıyorum borcun çok daha fazla olacağını tahmin ediyordum fakat paranın girdisini bilmiyordum. Şimdi net olarak gördüm bunları. Niye ben, borcumuzun ne kadar olduğunu bilmemiz lazım diyordum. Bunu bazı arkadaşlar 'borcum var borcum var deyip arkasına saklanıyor' diye yorumladılar. Evet arkasına saklanıyordum ama sebep şuydu. Benim muhasebe yetkililerimin bir tanesi bana 13 trilyon borcumuz var diyor, Bilgisayara basıyor bir tuşa, 13 trilyon borç çıkıyor. Diğer bir yetkili ise, hayır o yanlış söylüyor, 15 trilyon borcumuz var diyor. Ben 24 trilyon diyorum olmayan mizan bilgimle. Ne oldu sonuçta, 24.7 trilyon borcumuz çıktı. Bu benim bilmem gereken, içimin rahatlaması gereken rakam. İçişleri Bakanlığı'ndan denetleme uzmanı istedim, vermediler. Belediyemi denetleyin diyorum, gelin resmi olarak bana neyse verin diyorum, gelmediler. Sonra kendi içimizde hallettim. Şimdi aslolan benim bu borçlarımı yapılandırıp...
 
SONSÖZ: Gözünüz korktu mu borçtan?
 
TATI: Borçtan korkum yok, niye korkayım? Belediyenin borcu, tabii ki ödeyeceğim. Bunu yapılandırıp kendime yol haritası çizmem lazım. Bakın bu hafta stratejik planı onayladık kendi aramızda. Kasım ayında kendi programımız çalışmaya başlayacak. Yatırımlarımız 2010' da olacak. Önümü görmem lazımdı. Şimdi gördüm. Stratejik plan geçti. Kasım'da bütçemi yapıyorum. Olay bu.
 
SONSÖZ: Buca’ya başkan olmak hayalimdi diyordunuz bir röportajınızda. Doğru mu?
 
TATI: Doğru, ama bu herkesin hayalidir.
 
SONSÖZ: Yok canım, benim hayalim asla değil mesela… Politika ile uğraşan insanların ideali demek belki daha doğru olur. Sorum şu: Bu işte yola çıktıktan sonra yol arkadaşlarınızı siz mi belirlediniz? Ya da nasıl belirlendi? İtiraz ettiğiniz isimler var mıydı?
 
TATI: Toplamda 140 tane meclis üyesi adayı vardı.
 
SONSÖZ: Buca'da?
 
TATI: Evet. Ben öncelikle mesleklere baktığımda bana kim lazım diye düşündüm. Bana 2 tane avukat lazımdı. 2 tane avukat vardı zaten, 3. avukat yoktu. Mimar vardı. Şehir plancısı aradım bulamadım. Doktor aradım, bir tane buldum. Ali Rıza Kaya. Önce meslek gruplarına göre ayırdım. Aynı meslekten bir tane fazlası varsa, tecrübesine baktık. Yani, şu benim adamım olsun, ben ne diyorsam el kaldırsın diye düşünmedim. Çünkü düşüncem, yıllardır kazanılmamış bir iktidar, bunun için de cansiperane çalışmamız gerekiyor. Daha sonra tabii ki baskılar geldi, çeşitli çevrelerden. Talepler oldu. Çevreden arkadaşlarımızın talebi oldu. Örneğin bir gün, iki arkadaşımız geldi. Bir arkadaşımız meclis üyesi olmayı çok istiyor; kaldı ki, Aziz bey de olmasını isteyebilir dediler. Bilmiyorum, daha önce konuştuk ama zannetmem dedim çalışacağını. Ya çok istiyor falan dediler, bir görüştürsek sizi... Müracaat etsin dedim. Sizin röportaja bakıyorum da ben gidip teklif etmişim, (Levent Köstem’i kastediyor) yalvarmışım kapısında, yatmışım vs. vs.
Ben Ankara'ya aday adaylığı sürecinde giderken, tüm arkadaşlarıma teşekkür ettim. Bu süreç ancak bu kadar güzel yaşanabilirdi. Hiçbir arkadaşıma hiçbir şey söylemedim. Ben yapılabilecekleri anlattım. Ben inanıyorum ki, adaylık bana verilse kazanırım dedim. Öyle demedim mi kardeşim (basın danışmanına dönerek) Verilmezse de burada başım çok dik yürüyecek. Hiç kimseye bulaşmadan, hiç kimseye bir şey teklif etmeden, herhangi bir tavizde bulunmadan, kendimi anlatarak aday oldu. Ben kimseye meclis üyesi ol diye yalvarmadım. Kimseye. Aday oldum. Oturduk ne yapabilirizi konuştuk. Aziz Bey söyledi biz dinledik. Göçmen alevi dengesi oldu. Bir liste çıktı. Ben çalışmalara başladım. Benim söylediğim sey, birisine asla bulaşmamak oldu. Sadece AKP zihniyetine dur dedik. Bir dönem daha gelselerdi Buca’yı manevi ölçüde kurtaramayacaktık. Mahallelerde adil dağıtım yok. Bir mahallede su bile yok. Kadınlar sırtında taşıyor. Adı Mustafa Kemal, kendi çöplük. Adı İnönü Mahallesi, çöplük. Buralara okul yapmalıyız dedim. Biz kaçak inşaat cennetiyiz.
 
SONSÖZ: Buca’nın önceliklerini nasıl sıraladınız?
 
TATI: Ulaşım. İlk sırayı ulaşıma verdim, metro üzerinde duracağımızı söyledik. Büyükşehir ile birlikte yapacağımızı söyledik. Özellikle metro üzerinde durduk. Uçan yol olarak bilinen Çaldıran’da çok çalıştım. Oradakilere de anlattık, o yol yapılınca nasıl bir gelişme göstereceğini Buca’nın. Yol yapılınca Gürçeşme Huzurevi’nin arkasından bağlantı olacak Akıncılar yolu kavşağından alt geçit ile Şirinyer’e girsek iyi olacak. 58 ilden daha büyük ilçeyiz. Bugün trafik  olarak çok sıkıntı çeken bir yeriz. Metronun Buca’ya gelmesini dört gözle bekliyoruz.
 
SONSÖZ: İş konusundaki vaatleriniz?
 
TATI: Benim söylediğim iş genel hükümetin işidir.  Biz en fazla hareket yaratabilir. Bakın mesela, ben Tekstilciler Çarşısı’nı duyduğumda tekstil bitiyor dedim o zamanki başkana.. Tekstil bitti. Hindistan’dan biz sarımsağı getirirsek, tarımda da bittik demektir. Begos’taki boş arsaları harekete geçirmemiz gerekiyor. Bacasız sanayiyi buraya yönlendirmemiz gerekiyor. Hafta sonunda organik ürün pazarı yapacağız. Buca’nın yetiştirdiği malzemeler olacak. Ben gıdadan geldim. Beş yıl önce 5 bin 500 metrekare alanı organik tarıma uygun hale getirdim. Organik zeytinyağımız var. Burada satışa sunacağız. Daha az ama büyüyecek. Sadece bizim değil bizim ülkemizin geleceği organik tarımda. Bu işler zordur. 60 metrarekare alana yaparak organik tarım yapıyorum denilmez. Ben bu işten iyi anlıyorum. Bazı arkadaşlar bizi ne kadar eleştirse de ortada gerçekler var.
 
SONSÖZ: Levent Bey de anlayabilir organik tarımdan, siz de anlayabilirsiniz. Bu mesele değil.
 
TATI: Ben arabayı kullanıyorum demiyorum, yoksa kaza yaparım. Ben İhracat Yüksekokulu’nda ders verdim.. Ben ekolojik tarımda önce kendimi geliştirdim, her yıl milyarlarca lira gıda ihracat ettik. Gittim tarım il müdürlüğüne tarım topraklarının analizini yaptım. Zeytin fidanları diktim.. Bakın Buca’da ornganik gıda fuarı yapacağız. Sadece Kemalpaşa’yı çağırdım, Torbalı da destek verebilir. Katılımcı olabilirler, çünkü benim sınır ilçem Kemalpaşa… Çünkü ekolojik olması gerek, komşularımın da ürünlerinde kalıntı olmaması gerekiyor. Yoksa benim sertifikam iptal olur. Sınırlarım da iyi olmalı, o ilçeler de daha önemli benim için..
 
SONSÖZ: Kısacası, Buca’yı organik tarım ilçesi haline getirmek istiyorsunuz. Başka neler var?
 
TATI: Yağın pazarı muazzamdır. Aydın yolunda Yunanlılar tankerlerle topluyor, Yunanistan yağı diye satıyor. Biz Buca’ya yatırımcı dikkatini çekeceğiz. Bizim meşhur bardacık incirimiz var. Organik ürün paketleme tesisleri yapılabilir. İnsanlar çalışacak, istihdam olacak. Buraya gelenlerin konut, alışveriş, otel ihtiyaçları olacak, onlara da iş yapılacak.
Bur de Bucaspor. 81 ilin yapamadığını Buca yaptı. Bucaspor sayesinde başka illerden gelenler olacak. Gelen ziyaretçiler için Buca’yı anlatan kitapçıklar bastırıyoruz. Nerede oturtacağım, meydan yok. Nereye gideriz oturalım desek, hep birlikte barınacağımız, yer yok Sinema, tiyatro yok.

SONSÖZ: Hep yazıyorum ya, sanki suya…
 
TATI: Hasanağa bahçesini Büyükşehir Belediyesi’nden istedim, bakalım bekliyorum. Tartan pist yapacağım.. Ben sadece belediye başkanı olarak hızlandırıyorum işleri burada. Pazaryerlerimizi yapıyoruz. Benim pazaryerlerim Afrika pazarlarına benziyor. Şirinyer’deki pazaryeri İBB ile ortak olacak. Kapalı, üstü alışveriş merkezi, daha da üstü cep sineması olacak Bugün üniversite gençliğini Buca’da tutamıyoruz. Metro gelirse kalanlarını da hiç tutamayacağız. Buca’ya hareketliliği getirmemiz gerek. Yüzme havuzumuz yok. Daha doğru yer yok. Ben yüzme bilmiyordum utanmıyorum bundan da. Ailem yoksuldu, ben denizi geç gördüm. Buca’daki çocukların yüzde 80’i yüzme bilmiyor. Tenis mi, yüzme bilmek mi hayat kurtarır. Ağırlığı yüzme kurslarına vereceğiz.
 
SONSÖZ: Bunları 5 yılda mı yapacaksınız?
 
TATI: 2010 yılına kadar en az 4 tane pazaryeri yapacağım. Fakat Şirinyer ve Buca pazaryerleri, daha değişik olacak. Öncelikle biz mülkiyetten başladık. Burada mülkiyet sorunlarından başladık. Proje yarışması ile olacak bunların hepsi… Yurdun temelini 2010 yılı içinde mutlaka atıp, 2011 yılı içinde de bitireceğim. Alışveriş merkezi arayışındayım. Buca’ya en çok destek olacak istihdamı getirmek için çalışıyorum. Yüzme havuzunun 2011’de bir tanesi biter.. Muhtaç ailelerimiz çok fazla, işsizimiz çok. Kaçak inşaatta rekordayız. Danışmanlarım çalışıyor, plan tadilatları yapıyoruz. Biz halkımızın yanındayız ama böyle gitmez, sadaka siyaseti ile olmaz. Bizim vizyonumuz olmalı. Heykeller, at yarışı, üniversite, eğlence… Ne olacak? Kimlik sorunu var Buca’nın. Neye ağırlık vereceğiz. Biz istihdama yönelmeliyiz. Engelliler üzerine gidiyorum .Engel bizde, yaşadıkça görüyorum. Engellilere bakım evi düşünüyorum. Aileleri genelde çocuğum benden sonra ölmesin diye düşünüyor. Çünkü geride kalırsa, ne olacağından endişe ediyor. Hem engelli hem de huzur evi olacak. Avrupa destekli yapacağız. Engelli huzur evi için fonlardan yararlanacağım.
 
SONSÖZ: Tarih?
TATI: Buna bir tarih veremiyorum maalesef.
 
SONSÖZ: Bu yatırımlar için gereken kaynakları nasıl yaratacaksınız ? Gelir, giderden az diyorsunuz…
 
TATI: Benzin istasyonları geliri düşündüm fakat alınmış dedim size. Zarar eden Tenis kulübü  vardı. Burası sizin benim paramızla yapıldı ama üye olmayan giremez yazıyor. Zarar ediyordu. Belli bir takım kurmuş. İçeri giriyorsunuz yemek yiyorsunuz, 18 liraya köfte. Bu, buraya bir daha gelme demek. Öncelikle bunlarda yüzde 50 indirim yaptık, hareketlenip kar etmesi gerek. Gölet için de geçerli bu durum. Zarar eden Tenis Kulübü, şimdi para getiriyor. Hem istihdam, hem belediyeye gelir olarak düşünüyorum yaptığım tüm işlerimizi. Narlıdere’de, Balçova’da alışveriş merkezleri, benzin istasyonları var. Balçova’nın nüfusu 60-70 bin, benimki 600-700 bin…
Güvenlik ağları ile saralım dedim ben Buca’yı ama yapmadılar, popülist dediler. Gürçeşme’den başlayacağım oraya… Birahaneler var orada biliyorsunuz. Ben orada yürümeye korkuyorum. Zamanında nasıl ruhsat vermişsin? Bana da geliyor mailler. İptal et. Verilen hak geri alınamaz.  Ancak yeni alışveriş merkezleri diyoruz ya, orada yaratacağımız, birahane ortamlarıyla insanları oraya davet edebiliriz. O zaman Şirinyer halkını göreve davet edebiliriz. Mahalle baskısı yaratırız. Ben erkek olarak o kaldırımlarda yürüyemiyorum. İnsanlar haklı. O yolları mobese kontrolu altına alacağız. Artık Buca Şirinyer bizim bildiğimiz Buca değil. Büyük bir ilçede yaşıyoruz. Ona göre de işler düşünmemiz lazım. Okullar bana geliyor.
Niye Gazi ilköğretim okulu diyorlar. Bazı okullar davet ediyor, bizim okulumuzda sorun yok yok, gelin kek yiyelim, pasta yiyelim diyorlar. Benim kek, pasta yiyecek zamanım yok. Benim bir okula gittiğim zaman yüzüm kızarması lazım. Allah kahretsin demem lazım. Nasıl başladım bu röportajda söze, Mustafa Kemal’dan. Sanki adına inat. Gidin görün. Böylece önce acil ihtiyaçları belirliyoruz, onların üzerine gidiyoruz.
 
SONSÖZ: Yani sonuçta yeni kaynaklar bulacağım diyorsunuz.
 
TATI: Bulacağım. Bakın verdiğimiz taahhütlerden hiçbir sapma yok. 
 
"BELEDİYE KADROSU SİYASİ OLARAK ŞİŞİRİLMİŞ"
 
SONSÖZ: Maaşlarla ilgili bir problem var mı? Çünkü birçok belediyede sıkıntı başladı.
 
TATI: Ben geldiğimde ilk işim işçi ve memur alacakları, önce onlar ödenecek dedim, ondan sonra piyasa borçları. Daha sonra da devlete olan borçlar. Şu anda göreve gelişimizin 4. ayı. Hepsi de ödenmiştir. Gününde. Geçen gün yalnız temizlik işleri cumartesi pazara geldiği için geç aldı. Bazı isimler diyeyim, bazı arkadaşlar gitmişler toplantı yapmışlar, yürüyüş yapalım demişler, kardeşim dedim gitsinler hesaba baksınlar, ben cumadan yatırmışım.
 
SONSÖZ: Bazen bankalar tutuyor, öyle mi olmuş.
 
TATI: Evet, pazartesi çektiler hepsi zaten. Ha, ben olmayınca da söylerim. Param yok derim.
 
SONSÖZ: Birkaç gün gecikmeler, artık vakayı adliyeden oldu.
 
TATI: Bugün piyasada 1, 1.5 yıldır maaş almayanlar var ama bizde öyle bir şey yok. Önce işçi-memur maaşı. Bir de şuna değinmek istiyorum. Siz de yazdığınıza göre, inanmışsınız demek ki.
 
SONSÖZ: Röportajda ne söylenirse o yazılır Ercan Bey. Bu konuda gazetecinin seçme hakkı yoktur. Bu gazetecilik kuralı sizin için de geçerli, bahsettiğiniz Levent Köstem röportajı için de geçerlidir. Soruyu sorarsınız, cevabı aynen yazarsınız.
 
TATI: Meclis üyesinin kendi düşüncesidir, kendisini bağlar o zaman diyeyim. Evet, işçi de çıkardık, memur da çıkardık. Bazı memurları da sürüyorum.
 
SONSÖZ: Neden?
 
TATI: Burada toplamda 1200 kişi çalışıyor; işçilerle, taşeronlarla, memurlarla hepsi.
 
SONSÖZ: Çok yüksek bir rakammış.
 
TATI: Tabii.  Biliyorsunuz gelirlerin yüzde 30’unu aşmaması lazım. Buca Belediyesi’nde yüzde 62’deyiz. Zamanında siyasi olarak şişirilmiş. Memur az, işçi çok. Öncelikle son 3 ay içerisinde işe alınanları tercih ettik.
 
SONSÖZ: Çıkarmak için mi?
 
TATI: Evet. Çıkardık. Çıkardım derken, açık söylemek gerekirse, yeni evlileri çıkarmadık. Çocuk sayısına baktım, çıkarmadım. Daha sonra oranın amirine kardeşim son bir yılda 6 aydan fazla rapor alan var mı dedim esprili bir şekilde. Tabii ki var denilince, şaşırdım. Bir yılda 6 aydan fazla rapor alanları çıkardım. Ama çıkardım derken, baktım, raporunun ne olduğunu inceledim, nereden, neden almış? Tabii ki buraya bir disiplin getirmek zorundayım. Ahlaki bir suç işleyen, para çalan, usulsüz işler yapan; bunları çıkardım. Yani bana adam lazım, Gönül Hanım geldi, Semra Hanımı çıkartayım, böyle bir şey yok.
 
SONSÖZ: Bir yandan da personel alıyorsunuz ama…
 
TATI: Tabii, eksiklikleri tamamlıyorum.
 
SONSÖZ: Çıkardıklarınızın yerine mi alıyorsunuz, yoksa yeni görevler mi?
 
TATI: Benim yeni istihdam alanım yok. Benim 15-16 tane müdüre ihtiyacım var. Ama yüzde 60’ları bulduğum için içişleri bakanlığından izin almam lazım. İçişleri Bakanlığı’na izin yazımı yazdım, iki kere de bakanla görüştüm. Üç tanesine izin verdi. Ekimde yine verecekler belki. İçişleri’nin iznine tabiyim. Bu arada mesela bilgisayar bilen personele ihtiyaç var. 14 trilyon alacağım var. Gönül hanımın bana borcu var, belki Gönül hanımın da haberi yok. Var böyle insanlar. İşte TJK müdürü geldi, ya benim belediyeye borcum varmış dedi, bilmiyor. Bilgisayardan anlayan iki tane adam aldım. Şimdi tıkır tıkır çalışıyorlar, günde bin kişiye gönderiyorlar. Tahsilatlar, 30-40 milyardan 70-80 milyara çıktı birden. Eski borçluların peşine düşüldü. Veya imar. Maalesef iki kere, üç kere operasyon geçirmiş bir belediye burası. Yaşın yanında kuru da gitmiş. Ne yaş, ne kuru imza atmıyor. Memurlar korkuyor. O yüzden oradaki ölü toprağını kaldırmam lazım. Bunu da by-pasla aşabilirim. Madem ki ben eleman alamıyorum, danışmanlık hizmeti satın alarak,  çözümü bulabilirim. Ben imardan anlamıyorum, öncelikle İzmir’in kabul ettiği bir danışman aldım kendime. Şimdi bana diyor ki, Ercan iki tane mimara ihtiyacımız var diyor, alacağız.
 
SONSÖZ: 30 bin kişi iş için başvurdu diyordunuz. Aynı şekilde geçen gün Karabağlar Belediye Başkanı da isyan ediyordu. Orada da 30 bin cv birikmiş.
 
TATI: Karabağlar öyle, Bayraklı’nın da işi zor. İşte bunlar için cv kabul etmekle bunlar olmaz. Bunun için gideceğiz, safari park için ayrılan yere izin çıkmadı. Oraya değişik bir tesis düşünüp hem halkın hizmetine açıp hem de orada zincirleme 100-150 kişiyi barındırmaya çalışacağız. Gideceğiz bir an önce ana pazaryerlerimizi alışveriş merkezleri haline getirip oradaki çalışanların, Buca’dan alınması için çalışacağız. Gideceğiz, bacasız sanayide yeni yatırımcıları yönlendireceğiz. Uluslararası fuarlarda Buca’yı tanıtıp, gelin buraya yatırın yapın diyeceğiz.
 
SONSÖZ: Yeni iş sahaları açmaya bu konuda istihdam yaratmaya çalışacağız diyorsunuz özetle ama bütün bunlar 30 bin cv bırakanın derdine deva olmaz. Hala halk günü yapıyor musunuz?
 
TATI: Salı günü baktık ki 5-6 kişi geldi…
 
SONSÖZ: Ee, gelenlerin yüzde 98’i, iş için geliyordur ve baktılar ki olmuyor, gelmiyorlardır.
 
TATI: Yooo, alkış, tebrik falan için de geldiler. Ben dedim, bana sorun anlatın. Ekimde yine başlayacağız.
 
"BAŞKAN OLMAK HİÇ KİMSEYE BEDEL ÖDEMEDİM"
 
SONSÖZ: Ben buraya hiç kimseye bedel ödemeden geldim dediniz. Seçim çalışmalarda inanılmaz paralar harcandığını hepimiz biliyoruz. Bu paraların bir miktarı CHP Genel Merkez bütçesinden geliyor. Ama harcamalar bu gelen paradan daha fazla oluyor, bu da biliniyor. Kendi kaynaklarınızı devreye sokuyorsunuz bu durumda. Siz seçim çalışmalarında herhangi bir kişiye borçlandınız mı?
 
TATI: Kesinlikle.(üzerine basa basa vurguluyor.) Kesinlikle. Pek çok şey duydum bu konuda, işte şunlar destek vermiş de, bunlardan para almış da. Hiç kimse kapımı bile çalmadı, kapımı çalanları da geri çevirdim. Genel Merkezimden bana 42 milyar lira para geldi. Tamamen kendi gücümü kullandım. Zaten ekonomik olarak belirli bir limitim vardı, ama şu var, çevrem benim, gerçekten çok ve böyle şeylere girince, iyiyle kötüyü görüyorsunuz. Örneğin bir reklamcı, benim yanımda yetişmişti. 11-12 yaşında yanıma aldım, daha sonra çocuk çok yakışıklı bir çocuktu, aldım onu bir mankenlik ajansına soktum. Şimdi kendi ajansı var. Seçim döneminde geldi, resimleri çekti, bastırdı etti.
 
SONSÖZ: Yakın dostların yardımları oldu yani..
 
TATI: Ama para değil bu. Çok çok cüzi miktarlarda. Ama kesinlikle kendi cebimdeki parayla.
Yani öyle benim piyasadan duyduğum gibi, arkasında şu varmış, bu varmış durumu yok. İhalenin adı ne olursa olsun, bakın 5 ayda bir temizlik ihalesi yapıldı, bunlar bilirler (basındanışmanını gösteriyor eliyle) camları açacaksınız dedim, kışın da açacaksınız. Kuşlar da görsün. Herkes her şeyi şeffaf biçimde görecek, bilecek. Tüm ihaleler açık olacak.
Şunlar da söyleniyor, işte bunlar hem maddi olarak destek almış, hem de bazı yerleri taahhüt etmiş, göletti, tenis kulüptü falan. Hiç kimseye hiçbir taahhüdüm yoktur, olmamıştır, olmaz da! Göleti de biz çalıştırıyor, daha iyi çalışsın diye de yine Şirinyerli Bucalı çocuklarımızı çalıştırıyoruz, gidin bakın. Kendi çevremizdeki insanları değerlendiriyoruz. Eğer bir ihale yapılması gerekiyorsa da, bunu tüm Türkiye İzmir duyuyor, duyacak.
 
SONSÖZ: Peki, içinizdeki İrlandalılar kim?
 
TATI: Benim için İrlandalı yok.
 
SONSÖZ: Cumhuriyet gazetesindeki haber, öyle demiyor…
 
TATI: Ben öyle bir şey demedim, hatta o haberi yazan Emre’yi aradım. Emre niye böyle yazdın, sen beni Mustafa Denizli ile mi karıştırdın diye sordum.
 
SONSÖZ: Demediniz yani?
 
TATI: Hayır, demedim. İçimizde sıkıntı yaratanlar var dedim. Bakın, ayın 29’unda seçim yapıldı. Sabaha kadar kanalları dolaştık biliyorsunuz. Eninde sonunda doğduğunuz, büyüdüğünüz, ailenizin çileler çektiği, yalınayak dolaştığınız sokaklarda belediye başkanısınız. Uyumadım tabii. Bir gün sonra arkadaşlarımı toparlayayım dedim. Teşekkür için, Tenis Kulüpte toparladım.
Toplantı biterken, 25 meclis üyesinden bir tanesi yanıma geldi, biz dedi şu şu kararları aldık, şu şuraya, bu buraya alınacak .Bu nasıl şey dedim. Ondan mı bir köşeye çekilip konuştunuz. Bu bir tanışma toplantısı. Daha grup bile yapmadık. Bakın daha ilk günden! Dedim ki burası için şu düşüncem, şurası için bu düşüncem var. Saydım. Bunu sonra konuşuruz dedi, bizim bazı düşüncelerimiz olacak. Ben espri mi yapıyor diye yüzüne bakıyorum. Daha sonra bazı laflar duydum, ‘benim arkamda 12 tane meclis üyesi var’ diye. Benim arkamda 25 tane meclis üyesi var! 25 meclis üyesi var. Orada da konuştum, bazı arkadaşların bu, bu düşünceleri var, ama ben 5 yıl ilçeyi yöneteceğim, güvendiğim bir insana şu şirketi teslim edeceğim. Buca-Mar'ı. güvendiğim insanları güvendiğim yerlere getireceğim. Güvendiğim insanları belediye başkan yardımcısı yapacağım. Yaptığım bu. Yasayı açtım, arkadaşlar yasa ne emrediyor? Siyasi bir tane atayabilirsiniz. Siyasi kim var bizim ilçeyi tanıyan. Çünkü burada adım atamıyorsunuz. Daha önce yöneticilik yapmış, örgütümüzü tanıyan arkadaşımız, şu anda belediye başkan yardımcısıdır. Hüsnü Kaya. Maaşı meclise getirdik, asgari ücret. Asgari ücret verin tamam, Hüsnü Kaya paraya ihtiyacı olan biri değil, kendi işini yapan bir arkadaş. Ama ayıptır bu.
 
SONSÖZ: CHP içindeki bir grubun size karşı çıkmalarının nedeni neydi sizce? Zaten bu konuda karşı çıkışları nedeniyle adları muhalif gruba çıktı. Onların söylediğini aktarıyorum. Sizden bekledikleri şuymuş. Arkadaşlar ben şöyle bir şey düşündüm. Hüsnü Kaya'yı yardımcım yapıyorum. Bu konuda sizin söyleyeceğiniz bir şey var mı? Sonuçta tabii ki başkan olan Tatı'dır, son söz onundur diyorlar. Bu bir akıl danışmak değil de yol arkadaşlarınız sonuçta, onlara bilgi vermek.
 
"BENİM 24 TANE MECLİS ÜYEM VAR!"
 
TATI: Bakın arkadaşlar dedim, benim teknik bir belediye başkan yardımcısına ihtiyacım var. ama aramızda teknik yok. Ben örgütten sorumlu birini atıyorum, siz de aranızdan birini seçin. Ama şunu da söylüyorum, ihtiyaç yok; yine de birini seçin. Size cumartesiye kadar müddet. Seçemediler aralarından. Ben size demiştim dedim. Zaten aday yok. O zaman dediler sizin isteğinize bırakalım. Kendileri geldiler, teşekkür ederim dedim anlayışınıza. Ama sonra işler değişti. Ben de anlamadım. Ben yine söylüyorum. 25 tane meclis üyesi seçtim, bir tanesi (Köstem’i kastediyor) ceza aldı, şu anda gruplara katılamıyor. 24 tane meclis üyesi ile Buca halkına hizmet vereceğiz. Buca halkı bizden hizmet bekliyor.
 
SONSÖZ: Peki gruba katılmaması, hizmet yapamayacağı anlamına mı geliyor? 25 meclis üyem var demiyorsunuz, bakın.
 
TATI: Bir tanesi gruba giremiyor ama.
 
SONSÖZ: Meclise girebiliyor ama.
TATI: Girebilir ama...
 
SONSÖZ: Aslında şu anda gruba da girebiliyor. Geçen hafta katılmış mesela.
 
TATI: Katıldı çünkü henüz cezası onaylanmadı.
 
SONSÖZ: Onaylanmayabilir de.
 
TATI: Tabii, her şey olabilir.
 
SONSÖZ: Ama siz 24 üyem ile hizmet vereceğim derken, dışladığınızı itiraf ediyorsunuz.
 
TATI: Tabii, ceza alırsa 24.
 
SONSÖZ: Siz belediye başkanısınız. Daha koruyucu kollayıcı daha hoşgörülü olmanız gerekmiyor muydu? İdarecilik biraz da böyle bir sanat değil mi? Hoş bir görüntü olmadı. Buca halkı anlamıyor bu olanları, gerçekten dışarıdan bakınca nedeni hiç anlaşılmıyor. Ne oldu da bunlar bir ayın içerisinde birbirlerine girdiler diyorlar.
 
TATI: Bir ayın içinde değil, bir günde oldu.
 
SONSÖZ: Anlaşılmıyor işte. Seçim öncesi omuz omuza çalıştılar, birlikte oy istediler, burada bir paylaşım savaşı görüntüsü ortaya çıkıyor. 
 
TATI: Bakın şimdi sizin yaptığınız röportajı (altı satır satır çizili Levent Köstem röportajını gösteriyor) yarısını okuduğumda, sevgili arkadaşım demiş ki, seçim çalışmalarına, toplantıların hepsine katıldım.Ben yanımda bir kere gördüm. Kuruçeşme'de.
 
SONSÖZ: Görmemeniz, çalışmadığı anlamına gelmez ama.
 
TATI: Mutlaka kendi çapında kendini çalışıyor hissedebilir. Ben tüm arkadaşlarımı defalarca topladım. Örneğin en son demeç verilmiş, 10 kişiyiz falan diye. Dedim arkadaşlar biz 25 kişiyiz ya. Topladım şu masanın çevresine. Gece 11.5 12'ye kadar. Dedim böyle bir şey olmaz. Daha hiçbir şey yapmadık, komisyonları seçiyoruz. Komisyonları seçerken dedim, ben size bir şey mi söyledim. Arkadaşlar dedim, komisyonları belirleyeceğiz, benim kesinlikle bir iddiam yoktur. İmar komisyonuna, bakın mimar var, bir tane de inşaat yapan arkadaş var, sağlık komisyonuna iki tane doktor, bir tane hemşire arkadaşımız var. Grup başkan vekilini, istiyorsunuz bir gün düşünün, kendi aranızdan seçin. hiç kimse diktatör gibi bir havaya bürünemez. Ben o cd'yi size çıkartayım ve izleyin yani. Bakın ben arkadaşlarımı toparladım, o gece el sıkıştık, gidildi. Bir gün sonra ben Yeni Asır’ı bir açtım, 10 kişiyle falan filan. Telefon açtım nedir bu böyle diye, ‘abi işte biz seninle konuşmadan yapmıştık o röportajı.’ Ama bakın dedim kamuoyunda yanlış anlaşılıyor, insanlar bunu beklemiyor. E, ben bunu söylememişim gibi, yine devam etti. Tabii biraz basın da üzerine gitti. Örneğin bir dayak olayı var.
 
SONSÖZ: Evet, nedir o olay?
 
TATI: Buca Esnaf Odası bizi yemeğe çağırdı. Esnaf odası komple yönetimi, AKP grubu, CHP grubu komple oradayız. Orada tam yemeğin ortasında Büyükşehir’de çalışan bir arkadaş geliyor bizim tarafa doğru. Çocuğun gözleri yaşlı. Hani Levent’in iddia ettiği var ya, bana yuh çekti diye. Hayrola dedim, çocuğun soyadını bile hatırlamıyorum, Selami’ydi adı. Abi ya dedi, ben doktor beyi tanımıyorum, bir tanıştırsana beni, bir yanlış anlaşılma oldu. Ya dedim, şimdi bir tatsızlık olmasın, hiçbir şey yok. Doktor bey de onu öylesine söylemiştir. Bakın, bu kadarlık bir konuşma. Dedim ben ona hadi git sen, merak etme. Gönderdim, bir 15 dakika geçti. Bu arada bir vatandaş elinde demir çubukla geliyor bize doğru. Tanıyorum. Hemen ben kalktım ayağa, dayı dedim ne haber, ne o ya dedim, senle mi kavga edeceğiz? Nneyse sarıldık ettik, aldım elinden demiri. Git dedim evine, yarın geleceğiz, beraber kahve içeceğiz. Olay bu. Ama gönderirken bir arkadaş elinde telefonla "Ya Erdal’cım bunu değerlendirebilir miyiz" dediğini ben duydum. Ama Erdal’ın kim olduğunu anlamadım.
Yine bir gün oturuyorum, telefonlar gelmeye başladı. Levent Köstem saldırıya uğramış diye. Arıyorum Levent Köstem'i, geçmiş olsun diyeceğim, arayayım, yanına gideyim, ne oldu diyeyim. Ege tv aradı o ara. Abi ya dedi, Sen Levent Köstem’i dövdürmüşsün. 37 tane meclis üyesi, toplamda 90 küsür kişi  varmış orada yönetimle beraber. 15-16 tane çalışan. Hepsinin telefonlarını çıkardım. İl başkanına, Ankara’ya, tüm gazetelere gönderdim. Arayın, birini arayın ya! Akşam ben Ege tv'yi seyrediyorum, evet Ercan Tatı arka kapıdan üç kişiyi soktu. Ben kalkmışım, üç kişiyi sokmuşum içeriye, demir çubukla üzerine saldırtmışım. Peki diyor spiker, başkan bundan sonra sizi aramadı mı? Geçmiş olsun demedi mi? Nerede onda o incelik diyor. Kim kime saldırmış, ne olmuş, hala daha iddialıyım, esnaf odası orada, gidin konuşun, sorun. Jandarmalar basmış, camlar kırılmış. Ben ne yapmak istediğini anlamadım. Hala da anlamıyorum aslında. Anlamak da istemiyorum. Az önce dediğim gibi, Buca halkı bizi seçti. Az önce anlattığım tüm yatırımları yapmak için çalışıyoruz. Az önce anlattığım yatırımların önündeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz. İnsanlar bizden bunu bekliyor.
 
SONSÖZ: Levent Bey de Buca bizden hizmet bekliyor diyor. Neyse… Mecliste bir problem yok yani. İrlandalılar da yok. Tek bir kişi var: Köstem. Sözlerinizden öyle anlaşılıyor.
 
TATI: Hayır, öyle bir şey demek istemiyorum. Mecliste iki üç tane arkadaş, değişik düşüncede olabilir, değişik beklentileri olabilir. Ama... Benim bir arkadaşım, özellikle belediye başkan yardımcılığı istedi.
 
SONSÖZ: O konuya da gelecektim. İhale istediler, belediye başkan yardımcılığı istediler, gazetelere parayla haber yaptırdılar gibi bir takım suçlamalar havada uçuştu. Ben de basından izledim o süreci. Şimdi size soruyorum.

 
TATI: Bir arkadaşım özellikle istedi. Hatta eşiyle birlikte geldi. Benim de eşim vardı. Kendisi konuşmadı, eşi konuştu. Bizim dedi böyle bir isteğimiz var. Sosyal demokratlar sadece bizi destekleyecekler ama benim kocamı belediye başkan yardımcısı yapacaksın. Ben böyle bir şey için söz veremem dedim. Nasıl söz vereyim?.
 
SONSÖZ: Seçimden önce mi oldu bu?

 
TATI: Evet, seçimden önce dedim, böyle bir şey olmaz. Ama ben sizi kontenjanıma yazarım, daha liste bile belli değil. Daha önce SHP ilçe başkanlığı yaptı. Sosyal demokratları bir çatı altında toplamak için o da. Meclis üyeliği sözü verebilirim ve söylediğimi de yapabilirim. Zaten tek tercihim de sizsiniz. Onun haricinde söz vermem, veremem. Ben sizi hangi görevde değerlendireceğimi bilmiyorum dedim. Ama böyle bir şey olmaz.
 
SONSÖZ: İhale isteyen?
 
TATI: Parti içinden de parti dışından da oluyor tabii. Ama dediğim gibi bende tüm ihaleler şeffaf şekilde olacaktır. Halka açık olacaktır. Burada iş takibi diye bir şey olamaz. Müdürleri topladım, kimse elinde evrak dolaşmayacak, iş takibini halk kendi yapacak. Halktan şikayet geldiği takdirde sizi yakarım dedim. Yasalar çerçevesinde her şey yasal olacak.
 
"GAZETECİLER TARAF OLDU!"
 
SONSÖZ: Mesleğimle ilgili sorayım. Bazı gazetecilere para vererek haber yaptırıldığını iddia etmiştiniz. Herkesi zan altında tutan bu iddiaya açıklık getirir misiniz?

TATI: Mutlaka, mutlaka. Şimdi örneğin T.T'den size, tüm basına mailler geliyor. Örneğin bu arkadaş benden basın danışmanlığı istemişti. Bu arkadaş (Semra hanımı işaret ediyor) iki yıldır benimle. Alpaslan beyle birlikte çalışmasını istedik, olmayınca Macit Bey'e (Sefiloğlu) teklif ettik. Kendisine (T.T’ye) söyledim. O zaman sen görürsün dedi. E gördük. Ne olacak? 

SONSÖZ: Peki parayla haber yaptıranlar?

TATI: Siz de gazetecisiniz, bir arkadaşım benim için iyi bir haber yapıyor. Telefon açıyor bir arkadaş, sen ne kadar onu tanıyorsun ki haber yapıyorsun. İşte diyor, okulları güçlendirdi, şimdi Buca’da bir tane okulu güçlendirsin bakayım göreyim diyor bu sefer. Adam da diyor, İzmir’deki okulları güçlendirdi işte. Ee, şimdi niye yazıyorsun, yapsın da görelim?
Yine bir gazete haberi işte. Adam diyor ki, niye bize sormuyorsun? Ben belediye başkanını muhatap alıyorum beyefendi diyor gazeteci de. Ben bunları teypten dinliyorum. Adam, (gazeteci olan kişi yani) ‘kusura bakma abi, bunları sana dinletmek zorundayım’ diyor.
Başka bir tanesi, "bak şu oda olayını çok büyütmemiz lazım." bak yukardan bir isim söylüyor, konuştuk güzel bir haber yapacağız diyor. O gazete iki sayfa haber yaptı sonuçta. Diyor ki, ‘abi ben gittim o odaya, çok güzel bir oda, orada bir şey yok.’ Öteki, Olsun olsun diyor, bir yerden vurmamız lazım. Bunlar gizli kalmıyor işte.
Cumhuriyet gazetesi aranıyor, işte bir arkadaş ‘bir dahaki sefere bu konuları bana sorun’ diyor. Veya Çeşme'de... Ki ben Çeşme'yi sevmem. Niye? Kendimi bildim bileli sevmem. Aslında çok güzel doğası olmasına rağmen, bana burjuvazi gelir. O yüzden soğuğum Çeşme'ye. Geçen hafta gittim, Resepsiyonda bir arkadaş, bir doktor arkadaşa ‘Ya bizim Ercan ticaret piyasasında çok başarılıdır, çok da iyi niyetlidir’ diyecek olmuş. Bu, bağırmış, küplere binmiş, “Ben onu bitireceğim, savcılığa gidiyorum, kaymakamlığa gideceğim, içişleri bakanlığına gideceğim” demiş. Gerçekten de gitti kaymakamlığa. Odanın faturalarını götürmüşler, suç duyurusunda bulunacağız demişler. Yapılan tüm işlerin gözaltına alınması gerekiyor demişler. Siz bir tane şey var diyorsunuz ama bakın ben bunları anlatmak zorundayım. Yazarsınız herhalde bunları.

SONSÖZ: Elbette, bunun için buradayım.
TATI: Bazı yerlerde duruyorum, yutkunuyorum. 

SONSÖZ: Farkındayım.
TATI: Yutkunuyorum ama benim yapmak istediğim, ben olmasam bile bir dönem sonra burada CHP’nin gösterdiği adayın kazanmasıdır. 

SONSÖZ: Çok önemli bir sorumluluk.
TATI: Bir dönem önce 40 bin oy aldık. Şimdi 122 bin oy aldık. 82 bin oy bizde emanet. Olur mu öyle şey diyorlar. Emanet kardeşim. Buca’da ANAP’IN oyu vardı da nereye gitti, daha önce Adalet Partisi’nin oyu vardı da nereye gitti? Yüzde 40 küsür DSP'nin oyu vardı, nerde DSP'liler? Yüzde 48 küsür AKP'nin oyu vardı. Şimdi yüzde 53 CHP'nin oyu. Demek ki, Buca’da düşünen, oy vermek isteyen, ama bir çıkış yolu arayan bir kitle var. Yüzde 1 oy aldığın Mustafa Kemal Mahallesi’nden yüzde 44 oy alıyorsan, o yolda kurban kesersin. Eğer sen onun mahallesine suyunu götüremezsen, sen ona okul götüremezsen, birisi de kalkar sen TC'ye oy verdin de ne oldu der. Bunlar gerçek, yalan değil. 

SONSÖZ: Peki, seçilmiş insanların her türlü eleştiriyi göze alması ve bu konuda sabır göstermesi gerekmez mi? İkincisi, velev ki sıfır hatalı bile olsanız; bu şekilde kavga görüntüsü veriyor olmanız hoş mu? Bunu önlemeyi düşünüyor musunuz? Ne yapacaksınız?
 
"AİLEME KARŞI BENİ MAHÇUP ETTİLER"
 
TATI: Bakın geçen hafta gruba girdim, sayıyorum 22 kişiydik. Birisi geldi, çarpı koydular isminin yanına. Yarım saat sonra Levent Köstem geldi, ilçe başkanına, isminin yanına çarpı koyun dedim. Dediler ki, ama ceza aldı. Otursun, boşverin dedim, ne olacak? Beni mi konuşuyorsunuz diye bağırmaya başladı, gitti kapıyı açtı, gazeteci dışarda. Gazeteciyi kim çağırdı diye sordum, cevabını aldım. (burada yutkunuyor)
Diğer bir olay anlatayım. Gönül Abla olarak anlatayım. İster yaz, ister yazma. Ben kardeşlerime çok özen gösteren biriyim. 4 kardeşiz. Ben o gece herkesi dışarı çıkardım, kardeşlerime sarıldım. Nereden geldiğimizi çok iyi biliyoruz. Özellikle kız kardeşlerime, babam hastaydı, sahip çıkmak zorundaydım. Bizim aile yapımızda annem bildim bileli namaz kılar. Arkamda bir güç hissederim. Nurcan, Sevcan, Gürcan, Ercan. Gürcan Gürçeşme Lisesi’nin müdürü. Nurcan emekli öğretmen, Yükseliş Koleji’nde görevli. Sevcan, ESHOT'ta İstatistik Şube Müdürü, en küçüğümüz.
Sevcan beni aradı, sesinden zaten kötü bir şey olduğunu anladım. Eşiyle geldiler. Bundan sonrasını benim ruh halimi düşünün, ister yazın, ister Ercan Allah kahretsin bu da mı oldu deyin. Bunu yapan adamı arayın.
(G.Soyoğul’un Notu: Anlatırken gözleri dolan, dudakları titreyen Başkan Ercan Tatı, yazıp yazmama kararını bana bırakınca, anlattıklarını, o bölümü teypten iki kez dinledim. Teybin bu bölümü röportaj olmaktan çıkmış, başkanın içini döktüğü bölüme dönüşmüş. Anlattığı olay, kızkardeşi karşısında utanmasına, ailesine karşı kendisini kötü hissetmesine yol açan, herkes için hiç de şık olmayan, bir konu. Ne iddiaları ortaya atana, ne Başkan Tatı’ya ne de bunlara yer vererek, gazetecilik mesleğine bir katkısı olmayacağına karar verdim ve yayımlamadım.)

SONSÖZ: Sizin aranızda laf taşıyanlar çok anladığım kadarıyla. Üstelik bu işe basın da karışmış.
TATI: Benim odam açık, geliyorlar konuşuyorlar. Zaten arkadaşlar da (muhalif grubu kastederek) geldi, başkanım çok yanlış kararlar aldık özür dileriz diyenler de oldu. Sizin düşünceniz doğru, bize yol gösterin dediler. Kardeşim gösterilecek yol belli. Siz bana yol gösterin dedim. Ben yapacaklarımı halka anlattım. Gidin ne yapmamız gerekiyor. Sen mesela mali müşavirsin, hesaplar bu, burada sıkıntı var. Sen şusun, şurada hesaplar var. Bizim Yanık Kahveler hakkında projelerimiz var, orayı hareketlendireceğiz. Kunduracı Salih’i anlatacağız. Bardacık satışını seneye sadece oraya vereceğim, üzüm satışını Yaylacık’a vereceğim. Gidin Dokuz Çeşmeler’e, eski Rum evlerini bulalım, Esen Yücel’lerin evini. Orası meydan olunca çok değerlenecek. Kasaplar Meydanı’nı düşünsene abla, yıkılınca orası nasıl olacak? Bunlarla uğraşın, bırakın bu işleri. Eğer varsa yazın bir yazı, hatta bana ‘ben de gördüm’ deyin, verin savcılığa incelesin. Suçum varsa da atsın beni, bunların savcıdan daha iyi bilecek hali yok. 

SONSÖZ: Meclis’te yuhalamalar olmuş. Niye izin verdiniz?
TATI: Getireyim onun cd'sini. Ben AKP ile ortak çalışmışım Meclis’te sözde. İlk toplantıda daha AKP’lilerle aynı doğrultuda karar aldılar, şak şak ellerini vurdular. Gücüme gitti ama sesimi çıkarmadım.AKP Grup Başkanvekili’ni çağırdım. ‘Ya ne yapmak istiyorsun, yıpratmaksa, ben sizden daha fazla yaparım. Zaten zamanla bunu göreceksiniz’ dedim. Esprili bir cevap verdi. Aslında çok efendi bir adam Necati Bey. Daha sonra geldi başkanım diye ikna oldu. Burada (Levent Köstem) röportajınızı okudum hızlı hızlı, yok efendim ben büfe yeri vermişim de. İspat etsinler. 

SONSÖZ: Gazetelerde çıkmış ama o haberi görmedim. Duydum.
TATI: Söylerseniz yazarlar. Bakın, ben az önce size teyp açık ama ister yazın ister yazmayın dedim. Size bıraktım.
Bana AKP’den herhangi bir teklif gelmedi, ben de bir teklifte bulunmadım. Ama hiç umurumda da değildi yani. Zaten Hüsnü Kaya’nın paraya ihtiyacı yok.

SONSÖZ: Burada söz konusu para değil, bir inatlaşma olduğu açık.
TATI: Ama ben arkadaşların AKP grubuyla konuştuklarını çok iyi biliyorum. Teklifleri çok iyi biliyorum. Ondan sonra istedikleri olmayınca, bu saatten sonra kimin ne mal olduğu ortaya çıktı diyorlar. Mal kim? 

SONSÖZ: Yuhalamaları onaylıyor musunuz?
TATI: Teklife katılmadıklarını söyleyip meclisi terk etmek üzere harekete geçince yukardan bir ses geldi: ‘Biz size bunun için, başkana karşı çıkın diye mi oy verdik Yuh olsun’ diye bir ses geldi. Yuuuuuh diye değil, yuh olsun diye. 1 kişi sadece. 

SONSÖZ: Tempo tutma yok yani?
TATI: Tutturmam ki. Meclisin ahengini kimse bozamaz, izin vermem. 

SONSÖZ: Demokrasi kültürü açısından Başkan Şeboy'un meclisi örnek gösteriliyor...
TATI: Ben onun döneminde iki tane meclise katıldım.Bir daha da katılmadım. Çok sıkıcı bir ortamdı. Ali Rıza Bey'e de sorarsanız, anlatır size. 
 
"MEHMET ALİ SUSAM’I HEDEF ALMADIM"
 
SONSÖZ: Bir de Gölet’te yaptığınız bir kahvaltı vardı. O kahvaltı neydi?
TATI: Sabah insanları çağırdım Grup Başkanvekilimizin önerisiydi. Herkese haber verin dedim, kendi meclis grubumuza. 

SONSÖZ: İki meclis üyesini çağırmamışsınız ama, niye?
TATI: Herkese haber verin dedim ben... O polemiğe girilmez. Bilmiyorum. Telefonu kapalı olanlar olmuş olabilir. Kahvaltının ücretine gelirse, 4 aydan beri belediye başkanıyım. 2-3 gün öncesine kadar maaşımı bilmiyordum.. Bırakın kahvaltıyı, ben dondurma yiyiyorum ödüyorum.. Daha on gün öncesine kadar ne maaş alıyorum bilmiyordum. Çünkü benim harcadığım her şey hesaptan düşüyor. Bir yere bir şey taksam altın, hesaptan düşer. Bana kalanı veriyorlardı. Geçen gün sordum, ya ben kaç para maaş alıyorum diye de öyle öğrendim. Arkadaşlar çok merak ediyorlarsa, gitsinler orada şeye baksınlar. 

SONSÖZ: İlçe yemeğinde Mehmet Ali Susam’ı hedef aldığınız, bu yüzden Susam’ın konuşmasını yapıp yemeği erken terk ettiği haberleri çıktı gazetelerde? Bir köşede çıkan faturalarla ilgili olarak, Susam’ı mı suçladığınız, Susam’ın da onun için erken gittiği yorumları yapıldı.
TATI: Mehmet Ali Susam tüm yemeklerde, en son gelir, hemen gider.. 

SONSÖZ: Oradaki sitemkar konuşmalar ne? Hedefiniz kimdi?
TATI: Orada hedef yok, kesinlikle. Kimseyi hedef almadım..
Bakın, ben size (bir yerel tv kanalının adını veriyor) nasıl haber yaptığını anlatayım mı?

SONSÖZ: Anlatın..
TATI: Benden basın danışmanlığı bekleyen arkadaş, Levent Köstem’lerle Rıza Zayıfoğlu’yla, Adnan Özkeskin’lerle beraber çalışmaya başladı. Devamlı buradan evraklar götürüyor (…) tv’ye, ‘abi, şu haberi patlatsana akşam’ diyor. O da olur mu acaba diyor. Ben burada konuşuyorum, bir bakıyorum, haberlerde çıkıyor.
Ben çıkıyorum diyorum ki orada, geçmişi ile kavga eden geleceğini yaratamaz. Burada bazı şeyler olmuş. Gelirler şöyle yok edilmiş. Benzin istasyonu 2022’ye kadar bağlanmış. Bunların hepsi Cemil Başkan zamanında yapılmış. Hepsini almışlar bütün gelirlerin önü kesilmiş, hepsi cüzi fiyatlarla ihaleleri yapılmış falan filan. Ben yine de bunların arkasına saklanmadım. Etik değil diyorum. Ben bunu konuşuyorum, ekranda ama (…) tv’de ‘Ercan Tatı eski başkan Cemil Şeboy’a yine toz kondurmadı’ diye yazı çıkıyor.. Pardon, ‘AKP’ye toz kondurmadı’ diyor.. Buyurun bakın, haberleri neye dayanarak yapıyor?
(Başkan Ercan Tatı, masasının çekmecesinden bir tomar kağıt çıkarıp önüme atar gibi bırakıyor. A4 kağıtlara dökülmüş yazılarda iki kişinin konuşması geçiyor. Biri yazılı basından bir gazeteci, diğeri de yerel televizyon kanalından. Konuşmalar dehşet verici.)

SONSÖZ: Bunlar ne?
TATI: Belge…. 

SONSÖZ: Bunlar telefon görüşmesi mi?
TATI: Değil, MSN kayıtları. Birisi dedi ki, dayanamıyorum kardeşim, al bunları oku. IP numaraları hepsi tespitli. 

SONSÖZ: Ama bunlar dehşet verici. Mesleğim açısından yüz kızartıcı.
(Başkan Tatı, elimdeki kayıtları alıp tekrar kilitli çekmeceye koyuyor ve bu noktada teybin kapatılmasını istiyor. Bu konunun polemik yaratmasını istemediğini söylüyor. Teybi kapatıyorum. Ancak bu konudaki düşüncelerimi daha sonra köşemde kaleme alacağım. Elbet, gazeteciler cephesinden…)

SONSÖZ: Amaç ne burada? Ben bunları algılayamıyorum.
TATI: Az önce ne dedim, ben konuşmamda Cemil Başkan bizim hizmet yollarımızı kesmiş diyorum, bu siyaseten ayıp diyorum, (…) tv’de AKP’ye toz kondurmadı diye haber çıkıyor. Bunu niye yapıyorlar derseniz, bunun cevabı başka. 

SONSÖZ: Söyleyecek kelime bulamıyorum. Bence siz bu konuda İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ne başvurun. Çünkü bu konu bizim mesleğimizi çok zedeleyici bir olay.
TATI: Bakın, yarım kaldı. Bu yazışmaların bir sayfasını CHP İl Başkanı’na götürdüm. Başkanım inceledi. (Burada pek çok isim geçiyor. MNS konuşmalarından örnekler var.)
Bakın, az önce de söyledim. Ben doğduğum büyüdüğüm yerde hizmet yapacağım. Hep örnek veriyorum. Karşıma iki kişi dikildi birinci ya da ikinci haftaydı, biz İsmail Ağa’nın torunlarıyız dedi. Tabi ya buyurun dedim ama bir taraftan da İsmail ağa kim diye düşünüyorum. Bizde ağalık çoktur ya. Bana Hüseyin Efendi’nin torunu derler. Selanikliyiz ya. Ya arkadaş dedim kusura bakma İsmail ağa kimdi? Buca’nın ilk belediye başkanıymış, gidin bakın köşede resmi var. Ya dediler ki, Niye bizim dedemizin resmi diğerlerinden küçük dediler. Gerçekten boyarken düşürmüşler, aynı ebat çerçeve bulamamışlar. Bunu oğluma anlattım, bana ne olmuş yani dedi. Bakın ne olmuş? Torunu geliyor dedesine bakıyor. Benim de torunum, torunumun torunları gelecek. Bizim burada dedemiz belediye başkanlığı yapmış diyecek. Benim amacım, bunu layıkıyla yapmak. Benim amacım kavga gürültü yapmak değil. Hiç kimse bu entrikalara bakmaz. Hiç kimse, İstanbul fethedildi derken aşağıdaki kapıyı kim açtı demiyor. Kimse onu konuşmuyor. Fatih Sultan Mehmet gitti aldı diyor. Benim amacım burada belediye başkanlığı yapmaktır.

SONSÖZ: Bucalıların da görmek istediği kavga gürültü değil, hizmet verilmesidir herhalde. Bu süreyi huzur içinde geçirmek. Evi yumurtalanmadan… 

TATI:
Çok çok üzüldüm. Eşiniz, yumurta kabuklarından parmak izi aldıracağız demiş. Bana da gönderin, ben de baktırayım. Eğer maddi ve manevi olarak yapabileceğim bir şey varsa, memnuniyetle. Her haber yapanın evi yumurtalanırsa Unakıtan zengin olur..Böyle bir şeyle muhatap olacağım hayatta aklımdan geçmezdi. 

SONSÖZ: Benim de aklımdan, evime yumurta yağdırılacağı gelmezdi. Umarım sadece benim değil, hiçbir meslektaşımın başına gelmez.

 
'Taha Bey doğru adaydı'
 
Buca'ya müdahil oldum, dinletemedim!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'Taha Bey doğru adaydı'
Yazarımız Gönül Soyoğul, Genel Yayın Yönetmenimiz Ümit Yaldız ve Genel ...
Cemil Şeboy'un tırnağı bile olamadılar...
Yazarımız Gönül Soyoğul'un Buca Belediyesi Meclis Üyesi Levent Köstem'le yaptığı söyleşi...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva