RÖPORTAJLAR
2 Mart 2015 Pazartesi

2018'de rafineri tamam, 2019'da...

Türkiye’de ve uluslararası arenada enerjinin güçlü oyuncuları arasına girecek devasa adımlar atan SOCAR Türkiye Enerji A.Ş. Başkanı Kenan Yavuz, Ege’deSonsöz Sohbetleri’nin konuğu oldu. Gazeteciler Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak ve Hanzade Ünuz’un sorularını yanıtladı.

2018 de rafineri tamam, 2019 da...

Türkiye’de bugüne kadar yapılan en büyük özel sektör yatırımını yönetiyor.
Dile kolay 20 milyar Dolarlık yatırım portföyü ile Aliağa’da dudak uçuklatan, devasa bir enerji üssü yaratıyor.

SOCAR Türkiye Başkanı Kenan Yavuz.

Çok zor bir koltukta, Türkiye’nin çok daha zor mevzuatıyla boğuşuyor.
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın PETKİM’i satın almasından sonra Aliağa Türkiye’nin en büyük şantiye alanına dönüştü.

Bir yandan Türkiye’de özel sektör tarafından kurulan ilk rafineri STAR’ı inşa ediyor, bir yandan PETKİM Limanı’nı yapıyor, bir yandan da enerji santral yapmak için uğraşıyor.

Çizdiği geniş vizyonla insana “Başka bir Türkiye mümkün” dedirten SOCAR Başkanı Kenan Yavuz ile kahvaltıyla başlayan lezzetli sohbetimizde yatırımlar, bürokrasi, İzmir ve tabi ki siyaseti konuştuk, o da açık yüreklilikle yanıtladı.

İşte İzmir’in yeni çözümler üretmesi gerektiğine inanan Kenan Yavuz, işte isyanları ve işte çok çarpıcı hedefleri …
 
Türkiye’de ve uluslararası arenada enerjinin güçlü oyuncuları arasına girecek devasa adımlar atan SOCAR Türkiye Enerji A.Ş. Başkanı Kenan Yavuz, Ege’deSonsöz Sohbetleri’nin konuğu oldu. Gazeteciler  Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak ve Hanzade Ünuz’un sorularını yanıtladı.


 
EGEDESONSÖZ: Son dönemde İzmir değişik alanlardaki ekonomik başarılarıyla gündemde. İzmir İstanbul’dan bakınca nasıl görünüyor?

YAVUZ:
İstanbul’dan bakınca normalde Anadolu’nun hiçbir kenti görülmez. İstanbul’a kar yağmadan Türkiye’ye kış gelmiyor biliyorsunuz. Ama İzmir’in göstermiş olduğu performanstan memnunuz.  Bu sevindirici bir gelişme ve emeği olan herkese teşekkür etmek lazım. Hem merkezi hükümetin katkıları büyük, hem de Büyükşehir’de Aziz Bey’in, Binali Yıldırım’ın herkesin katkısı var. Özel  sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katkısını da yadsımamak lazım. Ama bizim de SOCAR olarak İzmir’in Türkiye’nin açık ara yatırım çeken ili konumunda olmasına katkımız var. Çünkü yatırımlarımızla sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin en büyük yatırım portföyünü gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla herkes katkı koydu. İzmir ortak paydada buluşmayı, İzmir’i daha yukarı noktalara nasıl çıkaracağımızı hep beraber daha çok konuşmayı ve operasyonel anlamda icra etmeyi  hakediyor. Çünkü İzmir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce de ticaret ve sanayiyi Anadolu’ya öğreten şehirdir. Dolayısıyla mevcut performansından çok daha yukarıda olması gerekiyor.

İZMİR YENİ BİR ÇIKIŞ BULABİLİR

EGEDESONSÖZ: Büyüme hızı tek başına yeteli bir faktör mü?

YAVUZ:
İzmir potansiyelini temsil ettiği alanlara baktığımızda hizmet, sanayi, tarım, turizm gibi tüm bunları fiziksel etkileşim olmadan başarabileceği bir coğrafyaya sahip. Hizmet kalitesi noktasında kendisini yukarı taşıması gerekiyor. İzmir, yeni bir çözüm üretebilir. Çok daha ideal bir kentsel dönüşümü gerçekleştirebilir. Kadim kent kültürüne dönüşüm sentezini gerçekleştirebilir. Kötü tecrübelerle iyi tecrübeleri kendi bünyesinde sentezleyerek İzmir yeni bir çıkış bulabilir.

EGEDESONSÖZ: İzmir’in 2002’den itibaren iktidardan uzak olması bir eksiklik yarattı mı sizce?

YAVUZ
: Her belediye alması gereken resmi payı alıyor. Biz bütçeye bu kadar ödedik ama bunun karşılığında bu kadar yatırım aldık tartışmasını çok makul ve mantıklı bulmuyorum. Böyle bir tartışmaya girilirse İstanbul açık ara önde çıkar. O zaman İstanbul da der ki, bütün Türkiye’ye bakıyorum ama benim aldığım yatırım şu kadar.  Bu tartışma doğru bir tartışma değil. Anadolu’nun geri kalmış çok fazla bölgesi var. Türkiye Batı’da üretiyor, Doğu’da tüketiyor. Bu bir realite. Burada sadece İzmir’i ayırarak tartışmanın doğru olacağını düşünmüyorum.

İZMİR LOBİSİNDE BİRLİKTELİK EKSİK

EGEDESONSÖZ: İzmir istemesini bilmiyor, lobi kurmayı beceremiyor deniyor. Buna katılıyor musunuz?

YAVUZ:
Katılıyorum.Başardıklarımız var, başaramadıklarımız var. Başarılamayanların bazı nedenleri vardır. Anadolu kentlerinde bütün siyasi parti temsilcilerinin o kentin menfaatleri doğrultusunda birlikte hareket ettiklerini görüyoruz. Lobi oluşturma anlamında çok daha güçlü birliktelik gösteriyorlar. İzmir’in bu noktada iyileştirmeye açık alan olduğu kesin olarak gözüküyor. İzmir’in menfaati olan konuların siyasi parti ayrımı yapılmaksızın Ankara’da daha çok birliktelikle seslendirilmesi ihtiyacı gözüküyor.

EGEDESONSÖZ: İzmir’e Başbakanlık Ofisi açılması haberini nasıl değerlendiriyorsunuz?

YAVUZ:
Bu merkezi hükümetin İzmir’e positif yaklaşımının daha da güçlenmesi anlamına gelir.  Ankara’ya gitmeden sorunların İzmir’de çözülmesini sağlayacak mekanizmaların kurulması anlamına gelirse çok güzel bir gelişme. Önemli olan operasyonel olmasıdır.

İTHALAT LOBİSİNDEN ŞİKAYETÇİYİM

EGEDESONSÖZ: Size yansıyan bir boyutu var mı İzmir’deki bu parçalı yapının?

YAVUZ:
Ben ithalat lobisinden uzun yıllardır şikayetçiyim. Haksız rekabetten rahatsızız. İthalattan kaynaklanan prosedürlerde yerli üretimin aleyhine önemli handikaplar yaşadığını hepimiz yaşıyoruz. Nitekim hükümet, ithalata bağımlılığın azaltılması başlığında tedbirler paketi açıkladı. İthalat noktasında diğer kentlerdeki siyasetçilerin oradaki sanayicileri koruma kollama noktasında aktif hareket ettiklerini gördüğüm için… İzmir’de de daha sistematik olunabilir.

MEVZUAT DENEN MEZARLIK…

EGEDESONSÖZ: Kurum olarak İzmir’de yatırım yapmanın zorluğunu yaşayanlardan birisiniz. Açılan davalar, bürokratik engellemeler… Kentin bu reflekslerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

YAVUZ:
Türkiye’nin yatırım atmosferinin iyileştirilmesi açısından birçok eksiklikleri olduğunu hepimiz yaşıyoruz. Genellikle biz bu meseleyi tartışırken bürokrasinin reflekslerine bağlıyoruz. Ben ise bunu Türkiye’nin mevzuatına bağlıyorum. Türkiye’nin mevzuatı gerçekten çok karmaşık,  çok dağınık ve çok sayıda yetkili kurum var. Bütün kurumların yetkisi var, hepsi yetkilerini kullanmak istiyor. Mevzuat denilen mezarlıkta istediğiniz konuyu cımbızla çekip uygulayabilirsiniz. Bugün Türkiye’de bir bürokrat 1960 yılından kalma bir mevzuattan bir cümleyi çekerek size inanılmaz engeller koyabilir.

“HAYIR” DE, BAŞIN AĞRIMASIN…

EGEDESONSÖZ: Tecrübe mi konuşuyor?

YAVUZ:
Tabi kesinlikle. Devlette zaten bir memur hayır dediği zaman başı ağrımaz. Evet dediğinde başı ağrır. “Hayır” de, başın ağrımasın. Evet dediğinizde iş yapmak, performans göstermek zorunda kalıyorsunuz. Çözüm üretmek zorunda kalıyorsunuz. Ve hesap veriyorsunuz. Neden sen buna evet dedin diye hesap veriyorsun. Ama hayır dediğinizde hiç sorun yok. Türkiye bürokrasisinde hayır demenin bir hesabı yoktur. Kapıyı kapattığınızda başınız hiç ağrımaz. Türkiye’nin mevzuat mezarlığından çıkartılması, yetkili kurum sayısının azaltılması lazım. Yatırımcı sayısız kurumla muhatap oluyor. Biri hayır derse, en başa dönülüyor. İzmir özeline gelirsek, yatırımlara karşı haklı itirazlar da vardır. Ama kategorik bir karşı çıkma, kategorik bir dava sistematiği yürüyor.
Bakın, Aliağa 1965 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından sanayi bölgesi olarak tanımlanmış. Ve oraya Türkiye’nin en önemli entegrasyona dayalı sanayi bölgesi oturtulmuş. Sanayi olduğu için yerleşim olmuş, yerleşim olduğu için sanayi olmamış. O zaman yerleşimin oradaki sanayinin gerçeklerine uygun yapılması gerekmez mi? Öyle mi olmuş? Yok. Her şey iç içe. Burada sanayi varken getirip yerleşimi içine sokuyorsunuz. Sonra vatandaş şikayet ediyor. Aliağa’da sanayi kirliliği yüksek deniyor.
Bunu söylerken Japonya’ya gittin mi? Singapur’u gördün mü? Türkiye’nin en yoğun sanayi bölgesi Aliağa’dan 10 kat daha yoğun bölgelerde yaşamın pırıl pırıl sürdüğünü gördüğünüzde meselenin teknoloji olduğunu anlarsınız. Meselenin çevreye ve insana saygıdan geçtiğini anlarsınız. Meselenin sanayide ve üretimde olmadığını anlarsınız. Oysa biz meseleyi sanayinin kendisinde arıyoruz. Böyle bir şey olamaz ki…



YATAĞAN ALERJİ YARATTI

EGEDESONSÖZ: Sizin de gündeminizde bir termik santral var…

YAVUZ:
Türkiye’de termik santralleri Yatağan ve Soma örneklerinden hareketle tartışmak bu ülkeye yapılacak en büyük haksızlıktır. Devletin kendi eliyle kurduğu, o yılların teknolojisiyle çevreye ve insana yeterince önem vermeyen ve teknolojide geri kaldığı için problem yaratan santralleri sanki bu santralin kendisinden kaynaklanıyormuş gibi sunmak, çok kategorik bir karşı çıkış. Bugün Almanya’da, Japonya’da şehirlerin göbeğinde, villaların, tenis kortlarının yanında bacasından buhar çıkan bir teknoloji bu.

ÇİN 27 NÜKLEER SANTRAL YAPIYOR

EGEDESONSÖZ: Devlet Yatağan’da o teknolojiyi güncellemeyerek hata yapmıyor mu?

YAVUZ:
Tabi ki.Bir miktar yenileme yaptılar ama geç kalındı. Oradaki hatalar, büyük koz verdi. Toplumda alerji yarattı. Olayları tartışma şeklimiz çok hatalı. Şimdi bu ülke üretmek zorunda kardeşim. Nasıl üreteceğiz, neyle üreteceğiz? Enerjiniz yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Şimdi nükleer santrale karşıyız, kömür santraline karşıyız. Hidroelektrik santrale karşıyız. Kuşlar rahatsız oluyor diye rüzgar enerjisine karşıyız. Nasıl olacak peki?
Böyle olunca karşı çıkmak da değersizleşiyor. Karşı çıkmanın yaratacağı sinerjiler de kayboluyor. Karşı çıkmanın varlığı, iyileşme getirir. Karşı çıkmanın varlığı süreci iyileştirir. Ama karşı çıkmak bu kadar kategorik, bu kadar ideolojik olunca bu sefer onun getireceği  sinerji de kaybediliyor.
Bir termik santral yaptığınızda 1000 Megawatt elde ediyorsunuz. 1 – 2 Megawattlık 1000 tane HES yapacağınıza, 1 tane termik santralle işi çözüyorsunuz. Ya da 5 bin Megawatt’lık bir nükleer santral ile meseleyi çözüyorsunuz. Katma değeri en yüksek, ithalata bağımlılık noktasında ithal girdisi en düşük bir yapıya Türkiye karşı çıkıyor. Dünyada 500 tane nükleer santral var. Şu anda Çin’de 27 tane nükleer santral yapılıyor. Konya kadar nüfusu, coğrafyası olan Belçika’da 4 tane nükleer santral var.

MEDSAMOR 30 KM. UZAĞIMIZDA PATLAMAYA HAZIR

EGEDESONSÖZ: Türkiye’de termik denince Yatağan, nükleer denince Çernobil akla geliyor…

YAVUZ:
Bençevrecilere şu çağrıyı da yapıyorum. Türkiye’de termik santrale karşıysanız eğer lütfen ilk eyleminizi Doğubeyazıt’ta yapın. Çünkü dünyanın teknolojisi en eski , patlamaya en hazır olan nükleer santrali 30 kilometre uzağımızda Ermenistan sınırları içinde yer alıyor. 60 yaşında, teknolojisi yenilenmemiş Medsamor termik santrali patlamaya hazır çalışıyor. Gidin lütfen orada bir eylem yapın, şu santrali kapattırın. Ha bizim sınırımızın içinde, ha dışında bir farkı yok. Türkiye’nin kesinlikle nükleer santrallere, termik santrallere ihtiyacı var.

DEVLET İKNA ETMELİ

EGEDESONSÖZ: Bizde plansız gitmiyor mu bu işler, en küçük derelere bile RES kurulmuyor mu?

YAVUZ:
Elbette enerji master planlarında devletlerin öncelikleri vardır. Devletlerin stratejisi vardır ve tartışılamaz. Tartışılmamalıdır. Ama benim enerjiye ihtiyacım var diyorsa, toplumu da ikna etmesi gerekiyor devletin. Bakın emperyalizm, yani dünyayı yöneten egemenler trendleri belirliyorlar. Neye ihtiyaçları varsa dünyanın gündemini, bizim gibi ülkelerin, satın alıcıların gündemine sokuluyor. Rüzgar tribünü gerekiyorsa, yenilenebilir enerji öne çıkıyor. Güneş enerjisi gerekiyorsa o teknoloji öne çıkıyor. Nasıl mercimek elde kaldığı zaman, nasıl mercimek çorbası yenmesinden bahsediliyor. Kendisi yapıyor, size diyor ki yapma. Böyle bir şey olabilir mi?

100 BİN MEGAWATT’A ÇIKMAK LAZIM

EGEDESONSÖZ: Yenilenebilir enerji çalışmaları için ne düşünüyorsunuz?

YAVUZ:
Algı hatalarıyla başka yatırımcıların ve Türkiye’nin önüne büyük handikaplar konuyor. Yenilenebilir enerji diyorlar. Dünyada yenilenebilir enerjinin en başarılı örnekleri toplam üretim içindeki payı yüzde 20’i geçemiyor. Düşünün Türkiye’nin bugün kurulu kapasitesi 70 bin megawatt ama kapasite kullanım itibarıyla 55 bin megawattlardayız. Bu 55 bin megawattı 2023 hedefleri içinde süratle 100 bin megawatta çıkarmak lazım. Geri kalan enerji nasıl üretilecek?


YATIRIMCI ŞAŞIRIYOR

EGEDESONSÖZ:  Termik santral projenize itirazlar çok yoğun…

YAVUZ:
Benim termik santral yapacağım yer Bakanlar Kurulu tarafından 1998 yılında enerji üretim bölgesi ilan edilmiş. Bu iş olacaksa yapılacak en doğru yerdir. Netice itibarıyla bu sermayenin sahipleri var. Sermaye sahiplerini ikna ediyoruz. Sonra orada dava, burada dava… Onlar da bakıp soruyorlar, acaba Türkiye Cumhuriyeti bizi istiyor mu, istemiyor mu? Nereye geldiğini görüyor musunuz? Basit bir mahkeme bile, politik nedenlerle izah edilebiliyor. Dolayısıyla sıkıntı yaratıyor ve bunu aşmak kolay olmuyor.

EGEDESONSÖZ:  Bugünkü hükümet her şeyin üstesinden geldi de, bir tek bürokrasinin üstesinden mi gelemedi?

YAVUZ:
Bizim rafinerimizin temelini iki Cumhurbaşkanı attı. İki devletin ortaklığı anlamında bütün desteğe sahip bir yatırım, bütün problemlerimizi de çözdük. Ama Türkiye bir mevzuat mezarlığı. Buradan çıkış için bürokrasinin, kurumların, sivil toplum örgütlerinin sağduyulu olması lazım. Herkes kendisini ispat etme yarışı içinde. Biz toplumsal olarak bir problemle karşı karşıyayız. Bunun tamamını siyaset mekanizmasının çözmesini beklemek çok yanlış. Bu siyaseti gerektiğinden fazla kutsanmasına neden oluyor. Problemleri birlikte çözmemiz lazım. Siyasetin yapabilecekleri sınırlı.

GUINNESS REKORLARINA BAŞVURACAĞIM

EGEDESONSÖZ: Star rafinerisi sorununu çözmek için nasıl bir bürokrasiden geçtiniz?

YAVUZ:
Aldığım izinlerin sayısını rafineri tamamlandıktan sonra vereceğim. Çünkü Guinness Rekorlar Kitabı’na müracaat edeceğim.

EGEDESONSÖZ: Star Rafineri’nin temelini Türk ve Azeri Cumhurbaşkanları değil de iki Vali atsaydı, inşaatta yine yol alabilir miydiniz?

YAVUZ:
Hayatta olmazdı. Mümkün değil. Bu kadar üst düzey sahiplenme ve destek olmasaydı başarılamazdı. Başaramazdım, mümkün değil. Dört noktada sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın direkt müdahalesi oldu. Dördünde de yatırımı ipten aldı. Şunu söylemeliyim ki bu yatırımda Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da çok yardımı odu. Benim her problemimi çözdü.

EGEDESONSÖZ: Aziz Başkan davayı geri çektiğinde ne hissettiniz?

YAVUZ:
Teşekkür ettim (gülüyor).

EGEDESONSÖZ: Siz de arsenik krizinde barajınızdan su vermiştiniz Büyükşehir’e...

YAVUZ:
Doğrular birbirini bulur. Biz de doğru olanı yaptık, sayın Başkan da doğru olanı yaptı. Eksikliklerimizi iyileştirmek için yarışmalıyız, birbirimizi vurmak için değil.


“RAFİNERİYİ GERİYE ÇEK” DİYORLAR…

EGEDESONSÖZ: Dünya ölçeğinde sizinle aynı sorumluluğa sahip bir CEO’yu, yani mevkidaşınızı örnek alsak, güne siz nasıl uyanıyorsunuz, o nasıl uyanıyordur?

YAVUZ
: Bakın ithalat lobisi bu ülkenin üretmemesi için, Türkiye’nin üreten bir toplum olmaması için mevzuatlara çok büyük bombalar yerleştirdi. Türkiye’nin 1926 yılından 1939 yılına kadar 13 yılda 212 tane uçak imal ettiğini biliyorsunuz değil mi? İmal etti ve ihraç edip sattı. Kayseri’nin Tomtaş Uçak Fabrikası’nda 212 uçak üretildi. Bu fabrika kapattırıldı. Neden? Devlet ithalat daha ucuz diye gitti ithalat yaptı. O gün o faaliyetler devam etseydi bugün Türkiye uçak sanayinde en üstteydi.
20. Yüzyıl boyunca Türkiye’nin üreten bir toplum olmaması için, tüketen bir toplum olması için bir mekanizma kuruldu ve devletin bürokrasisinin ve mevzuatının içerisine yerleştirildi. Bir örnek vereyim. Ben rafineri yapıyorum. Türkiye’nin imar mevzuatında rafineri yapma, petro kimya yapma mantığı yok, hiç düşünülmemiş. İmar mevzuatı diyor ki bana, rafineriyi denizden 100 metre geri çekeceksin. Yahu rafineri denizden 100 metre geri çekilir mi? Dünyada bir örneği varsa gösterin. Bana deniz kenarına villa inşa ediyor muamelesi yapıyorlar. Kardeşim ben otel yapmıyorum, rafineri yapıyorum. Ama Türkiye’nin imar mevzuatı “100 metre geri çek” diyor. İşte Türkiye üreten bir mantıkta değil. Bu problemin anlaşılması için birinin o işi yapması ve o problemin ortaya çıkması gerekiyor. Çözüm mekanizması arkadan geliyor. Bu belki de 200 yıllık bir problem. Osmanlı üretebilseydi batar mıydı? Batmazdı. Sanayi devrimi olurken Osmanlı neredeydi? 200-300 yıllık bir problemden bahsediyoruz. Bu gerçeği bileceğiz. Biz tüketmeye alışmış, tükettirilmek istenen bir toplumuz.

ÜRETMEYE MECBURUZ

EGEDESONSÖZ: Yani ileri kapitalist ülkeler, mevzuatların içine kadar mı giriyorlar?

YAVUZ:
Elbette giriyorlar. Hiçbir şey tesadüf değildir. Medeni kanunu aldık da, Avrupa’nın üretim metodolojisini neden almadık? Dolayısıyla bunun çözümünü sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da Bakan’dan bekleyemeyiz. Bu toplumsal bir mesele, üreten bir toplum olamadıkça döviz, faiz, enflasyon bu tartışmalar sonsuza kadar devam edecek. Türkiye son 10 yılda çok büyük bir altyapı devrimi yaşadı, şimdi bunu üretim devrimiyle buluşturmamız lazım. Petkim’in 2003 yılında kişi başına üretimi 200 tondu. Şimdi kişi başına 800 tonu geçerek Avrupa’yı yakaladık. Bunu yapmaya mecbursunuz.

İZMİR LİMANI KAPANSIN DEMİYORUM

EGEDESONSÖZ: İzmir’e dönersek, limanı kapatmak istiyorlar diye sizi topa tuttular...

YAVUZ:
Bu konuda çok üzülüyorum. Dört sene önce kruvaziyer limanını konteynırların arasından tahliye ederseniz turist bir daha gelmeyebilir dedim. Zengin turist karşısında demir yığınları görmek için niye gelsin. Bu tartışma İzmir’de eski paradigmalarla yapılıyor. İzmir-İstanbul otobanı, hızlı tren, Çandarlı’ya kadar otoban, Nemrut’a yeni liman yapılıyor mu?
Yeni verilere bakıldığında İzmir’in içindeki bu demir yığınlarına ihtiyaç kalmadı diyorum. Ekonomik de değil, estetik de değil. İzmir’in içine 3 bin kamyonu her gün sokmaya ne gerek var? Nemrut Körfezi, Aliağa İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde değil mi? Alsancak limanının konteynır bölümü kapansın dediğimde, İzmir limanı kapansın demiş mi oluyorum? Zaten Eylül-Ekim aylarında Nemrut’taki konteynır limanını açtığımızda buraya gelen gemi sayısı da azalacak. Liman kapatılsın demiyorum, kruvaziyer ve yat limanına dönüşsün, kentsel dokuyla buluşsun diyorum. 


BÜROKRASİDE TÜRKİYE’NİN “NUMBER ONE” ADAMIYIM

EGEDESONSÖZ: Derinliği ne kadar olacak Nemrut Limanı’nın?

YAVUZ:
16 metre derinlik olacak. Şu anda denizlerde gezen en büyük gemiler, 11 bin Teu’luk gemiler Nemrut’a girebilecek. Bir projeksiyon yaptığımızda Ege Bölgesi’nin 2023 yılına kadar konteynır elleçleme tutarı maksimum 3 milyon adeti buluyor. 2025 - 2030 yıllarında bu 3 milyonun tamamı Nemrut körfezinde artık var oluyor. Petkim limanı ve o bölgedeki diğer 3 limanla birlikte kapasite 43 milyon TEU.
Devlet Çandarlı’ya liman yapar yapmaz bilmem ama benim bir önerim var. Tuzla’yı Çandarlı’ya taşıyalım. Tuzla’daki gemi yapım, bakım tersanelerini Çandarlı’ya taşıyalım. Muhteşem bir lojistik merkez oluşur orada. Tersaneleri Çandarlı’ya taşıyalım. Ben genel anlamda eleştiri  getirmeye ve iyileşme olmasını sağlamaya çalışıyorum. Çünkü Türkiye’deki yatırım süreçleri, bürokrasi ve çözümleriyle ilgili çok iddialıyım. Türkiye’nin “ Number One” adamıyım. Boğuştuğum alanlar olduğu için çok iddialıyım.

DEĞİŞİM KENDİNİ DAYATIR

EGEDESONSÖZ: İzmir limanı konusunda size karşı çıkanlar da oldu, destekleyenler de. Sonunda ne olacak size göre?

YAVUZ:
Eninde sonunda benim dediğim olacak. Değişim kendini dayatır kardeşim. Değişim kendini dayatmadan önce siz değişirseniz hem yol alırsınız, hem sinerji yaratırsınız, hem de zaman kazanırsınız. Sonuna kadar direnmenin, geciktirmenin bir anlamı yok. Ama maliyeti yüksek olacak, bakın kruvaziyer turist sayısı azalıyor. Bunu yerine koymak zor olacak.

EGEDESONSÖZ: Azerbaycan ile çalışmak size ne hissettiriyor?

YAVUZ:
Bana çok keyif veriyor. 1976 yılında, 17 yaşında Azerbaycan bağımsız olsun diye açlık grevi yapmış bir lise öğrencisiyim. Komünist Rusya çökecek, Türk Cumhuriyetleri bağımsız olacak, Türk dünyası şaha kalkacak ideolojisinden geldiğim için çok keyif alıyorum. Ben Azerbaycan sermayesine yabancı sermaye demiyorum, dış sermaye diyorum.

DELİ BİR KİŞİLİĞİM VAR

EGEDESONSÖZ: 2011 seçimlerinde siyasete niyetlendiniz, bu dönem sizde öyle bir aday elektriği göremiyoruz. Bunun sebebi nedir?

YAVUZ:
Tabi 2011’e göre baktığınızda projelerimizin daha fazla ete kemiğe bürünmüş olmasıyla 2011’deki ümitsizliğimi kırdım. Bürokraside çok büyük sıkıntılarımız vardı. Bu projelerin bitimini 2018’e kadar önceliğim olarak görüyorum.

EGEDESONSÖZ: Bu kadar mücadeleci bir yapınız olduğunu biliyor muydunuz?

YAVUZ
: Zorluk beni dinç tutuyor. Çok garip, deli bir kişiliğim var. Gerçekten, zorluk ne kadar çok olursa o kadar diriliyorum.

EGEDESONSÖZ: Siyasete dönersek, 2011 koşulları bugün ile aynı değil diyorsunuz...

YAVUZ:
Ben bu yaptığım hizmetlerin ülkemiz açısından daha önemli olduğu uyarısı aldım ve devam ediyorum. Hizmet her alanda olabilir. Kadere inanan bir kişi olarak bu işler planlamayla olmuyor. İnsanların kendi geleceklerini planlamaya çalışması bana göre doğru değil.


55 BİN MİLLETVEKİLİ YAPALIM, KURTULALIM…

EGEDESONSÖZ: Mecliste kaburga kırmaya varan şiddet olaylarına ne diyorsunuz?

YAVUZ:
Bakıyorsunuz herkes koşturuyor milletvekili olmak için. İnsan milletvekili olacağım demek için o cesareti kendinde nasıl bulur ben hala anlamış değilim. Ben kendim için bile böyle bir göreve layık olabilir miyim, altından kalkabilir miyim diye düşünüyorum. Kardeşim zıkkım olsun, hepiniz milletvekili olun. 55 bin tane milletvekili yapalım, kurtulalım. Böyle bir şey olamaz yani, biraz aklı selim lazım. Demişler ya, ağır ol da molla sansınlar. Nedir bu sürü psikolojisi gibi herkes eline kağıdı almış, parti kapılarında milletvekili olacağım diye... Nedir bu yani? Kapının önünde kuyruk herkes milletvekili olmak istiyor.

İZMİR’İ SEVİYORUM, İZMİR DE BENİ SEVİYOR

EGEDESONSÖZ: Peki İzmir’de 2019 yerel seçimleri için ne düşünürsünüz?

YAVUZ:
Allah nasip ederse inşallah 2018’de rafinelerimizi, yatırımlarımızı tamamlıyoruz. 2019’da ben İzmir’i seviyorum, İzmir’de beni seviyor. Görelim Mevlam ne eyler, mevlam eylerse güzel eyler...

 
Sertel'le yarışa Nietzsche yorumu: Amor fati!
 
'Leydi değilsen, hiç şansın yok!'
YORUMLAR
Toplam 14 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Bilal 21 Eylül 2017 Perşembe 15:53

Zaur nerde Kenan nerde. Kenan gitti, işler sarpa sardı. Zaur ve Emil gibi15 tane kıçıkırık adam getirseler bu iş 2020 den evvel bitmez. I-ıh.

Yorumu oyla      11      5  
Özge r 20 Ağustos 2017 Pazar 11:05

Peygamber gibi çok makbul bir yönetici, mumin, münferit, mütaassıp, mütevazı büyük bir Bayburtlu.

Yorumu oyla      11      5  
poyraz 7 Mart 2015 Cumartesi 17:35

Petkim kompleksinin yüzde 51 ini 2 milyar 50 milyon dolara alanlar sadece limanın yüzde 30 unu 300 milyon dolara sattı.2007 yılında devlet yine ucuza satmış.2002 yılında kişi başına 200 ton olan üretimi 800 ton yapabilmesi için personel sayısını yarıya üretimi de ikiye katlaması lazım.Personel sayısı doğru ama üretim ikiye katlanmadı.

Yorumu oyla      15      6  
Kadir SU 4 Mart 2015 Çarşamba 09:01

-İthalatın yasaklanması veya kısıtlanması, ekonomisi Dışa Kapalı Diktatörlük rejiminin hakim olduğu ülkelerin ekonomilerinde rastlamak belki mümkün. -PetKim'in nihai ürün olarak ürettiği mamül ürünü talep eden işletmelerin de hammaddesi,Halkın da ihtiyacı olan ve satınalma gücünü doğrudan etkileyen ürün grubunda,bu yönüyle İthalat rasyonel bir uygulama. -Belirli dönemlerde Limana Kamyonların girişinde söz etmek ise fantastik.Çimento fabrikaları şehrin merkezinde,Tersanenin kapladığı en gözalıcı alan ortadayken. -SOCAR da kamu kuruluşu,Petkim Kamu kuruluşuyken Atanmış bir yöneticinin ki önceki tecrübesinde bir petrokimya Tesisini uzaktan bile görmemiş (Başarılılar arasından seçilmemiş) bir kişinin başarısından söz edilmesinin ne kadar anlamlı olacağının TAKDİRİ DE SİZE AİT... -Petkimi adeta Yaratan 20-25 Hizmet Yılını veren 45-52 yaş aralığındaki personeli,Çalışma Kariyerinin en üst durumundayken Bir sabah işe geldiklerinde aniden ve topluca işyerinden kovarcasına göndermek Hayat standartını fakirliğe çekmek yöneticilik midir.

Yorumu oyla      13      5  
personel alımı 3 Mart 2015 Salı 12:25

İşe alınan personelin tümünün AKP lilerin torpiliyle işe alınması İzmir için soyunan biri için dezavantaj. Toplumun bütününün kucaklanması gerekir... Militan particilik ve tutumlardan Türkiye bıktı.. İzmir ise anında tepki verir.

Yorumu oyla      19      6  
Hür düşünce 3 Mart 2015 Salı 11:42

Kenan bey mutlaka başarılı bir yönetici- Anlayamadığız bir nokta var- Aliağaspor basketbol'da neden ikinci lige düştü-? Socar'ın desteği devam etseydi- bugün yine 1.ligde iddialı olur- sonuçta Aliağa gençliği basketbol ile KSK gibi iç içe olur- internet'in başından kalkardı.

Yorumu oyla      17      7  
TÜRKAN 3 Mart 2015 Salı 10:16

liman konusunda haklısınız. ALSANCAK limanı ortada vadede izmirin içinden kaldırılmalı.

Yorumu oyla      17      9  
Fatih KÖSE 3 Mart 2015 Salı 10:15

Kenan Yavuz'u enerji bakanı olarak kabinede görmeyi bekliyorduk. izmirin bakanı olarak göremezsek başkanı olarak görmek isteriz.

Yorumu oyla      14      13  
bülent ışık 3 Mart 2015 Salı 09:33

Kenan Yavuz'a sorsaydınız Petkim'de kullanılan üretimde kullanılan katkı maddeleri niçin hala yurt dışından ithal ediliyor diye.İzmir beni seviyor demiş acaba kendi çalışan ve bilhassa resen emekli ettiği işçileri onu seviyor mu ?

Yorumu oyla      18      6  
SÜLEYMAN KIRDI 3 Mart 2015 Salı 08:57

Devletin şifrelerini çözmüş bir üst düzey yöneticinin İzmir'i uçuracağı ortada. tespitleriniz çok dengeli ve yerinde.

Yorumu oyla      14      10  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Sertel'le yarışa Nietzsche yorumu: Amor fati!
Gönül Soyoğul sordu, önseçime girme tercihiyle dengeleri değiştiren Mustafa Balbay yanıtladı.
HDP olmasa, AKP İzmir’de 1. parti!
Gönül Soyoğul sordu, Alaattin Epözdemir merak edilen 'seçim' sorunlarını yanıtladı.
Ben Cumhuriyet'ten önce de vardım
Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar’da sordu, tarihin canlı şahidi Ayşe Mayda anlattı…
 
Hamsi Finger’in yaratıcısı ekmek arası havyar yapacak!
Gürkan Gediz, bıkmadan usanmadan yeni girişimler peşinde koşan genç bir ...
İzmirli kırılırız demedikçe siyaseti düşünmem
EgedeSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan usta gazeteci Uğur Dündar, Ümit ...
Şehir kurtaran kadın
Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar'da çevre davalarının vazgeçilmez avukatı ...
 
İzmir'in önü açık!
Gönül Soyoğul sordu, ekonomi profesörü Yaşar Uysal yanıtladı... Ekonomik veriler ışığında İzmir!
Maestro benim, kesinlikle!
CHP İzmir'in yeni patronuyla A'dan Z'ye... Gönül Soyoğul sordu, Bedri Serter yanıtladı...
Dünyadaki her eve Türk malı girmeli
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EgedeSonsöz ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva