RÖPORTAJLAR
11 Ağustos 2011 Perşembe

'İzmir, artık Büyükşehir’i bize vermeye hazır'

AK Parti İl Başkanı Ömer Cihat Akay, Gönül Soyoğul’a konuştu. Akay, İzmir'e talip olduklarını,kentin de buna her bakından hazır olduğu işaret etti.

 İzmir, artık Büyükşehir’i bize vermeye hazır

BAŞLARKEN…
AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay’la konuşuyordum telefonda. Röportaj için aramış, bulamamıştım. Sonra o dönmüştü.
Karşılıklı nezaket sözcüklerinden, biraz karşılıklı takılmadan sonra sadede geldim. ‘Sizinle röportaj yapmak istiyorum’ dedim.
‘Hay hay’ dedi, ‘hemen yapalım.’
‘Ama şimdi siz oruçsunuzdur ve benim geçmişte eski başkanınızla oruçluyken yaptığım röportajdan kötü bir hatıram var. Şimdi bir de sizle kapışmayalım!’ dedim.
‘Yok yok, merak etmeyin’ dedi, arkasından ‘Haydi sizi nargile içmeye götüreyim iftardan sonra. İnciraltı’nda çok güzel bir bahçe var, hem nargile içeriz hem sohbet ederiz, ne dersiniz?’ diye sordu.
Saniyeler içinde… Akay’dan önceki il başkanları gözümün önünden hızla geçti, zınk diye durdum. Yine de o şaşkınlıkla ‘ne olur ne olmaz vazgeçiverir’ atağıyla, ikiletmeden ‘tamam’ dedim. Aynı akşam İnciraltı’nda çay bahçesinde oturduk; nargile, çay, kahve eşliğinde uzun uzun konuştuk.
 
Ak Parti’nin İzmir’de yükselişinden hiç de mutlu olmayan biri olarak öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki; Ömer Cihat Akay, AKP için, büyük şans.
Zira o, bildiğiniz İzmirli. Sıcak, esprili, keyifli ve harbi.  
Enerjisini, heyecanını anında karşısındaki geçiren, en önemlisi de ‘dinleyen’ biri.
Karşılıklı nargile fokurdattık, eni konu siyaset/İzmir/AKP/seçim kaynattık.
Dört saat nasıl geçti, saat gece 2’yi nasıl bulduk, anlamadık.
 
Bu röportajda, belki ‘bammm’ diye vuracak bir söz yok.
Ama herkese dokunacak, çok incelikli, pek çok mesaj var.
İzmir’le ilgili, 30 ay sonra yapılacak yerel seçimlerle ilgili, pek çok detay var.
En önemlisi de okumasını bilirlerse, CHP’lileri yakından ilgilendiren, iyi analiz edilmesi gereken önemli açıklamalar var.
Kimse yoğurdum ekşi demez ama…
Bence, bu söyleşide altı çizilecek, ders alınacak çok cümle var.
 


GÖNÜL SOYOĞUL:
Uzun bir süre aktif siyasete ara verdiniz, doğru mu?
 
ÖMER CİHAT AKAY: 4 sene ara verdim. 2004’te Ak Parti Konak İlçe yönetiminden ayrıldım.
 
SOYOĞUL: Sonrasında?
 
AKAY: Kenarda bekledim… Gücenmedim küsmedim kimseye ama ortam, benim o günlerde Ak Parti’de görev yapmamam gerektiği noktasındaydı. İhtiyaç olduğunda göreve hazır olabileceğimi kendime hissettirmek için, biraz da kendime Türkiye’yi tanıma açısından zaman ayırdım. Bu beş yıllık süreçte de Türkiye’yi gezme fırsatı buldum. Ama yine siyaseti yakından takip ettim, amatörce. Böyle profesyonel olarak gerektiği yerlerde, zamanlarda ise oldum. 2009’da Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olan bir arkadaşımıza Mustafa Altınok’a yaklaşık 3 ay danışmanlık yapmıştım. Olmayınca, biz yine köşemize çekildik.
Bu arada tabii İzmir’de gerek 2009 seçimlerinden sonra oluşan siyasi konjonktürde Ak Parti’nin yerel yönetimlerdeki başarısız seçim sonuçları, akabinde görevden alınan il başkanının yerine başkan adayı olarak konuşulan isimleri görünce, dost çevresinden aldığım intibalarla da; içimden dedim ki ‘bu görev eninde sonunda bize gelecek.’
 
SOYOĞUL: Bu duyguyu size hissettiren, bu kadar net olarak ‘bu görev eninde sonunda bize gelecek’ dedirten neydi? Yani bir öncesi mutlaka vardır, durup dururken böyle şeyler söylemez insanlar…
 
AKAY: 2001’in 8 Eylül günü, çok iyi hatırlıyorum, Ankara’dan gelen o zaman kuruculardan Sayın Eyüp Fatsa, Ramazan Toprak, Tamer Yiğit, İzmir’de il başkanı arayışında benimle de görüşmüşlerdi, o gün bana il başkanlığı teklif edildiği zaman kendimi madden ve manen bu işe hazır hissetmediğimi söylemiştim. Ama ‘iyi bir il başkanıyla bu göreve başkan yardımcısı olarak devam edebilirim’i o gün gelen arkadaşlara ifade etmiştim. O gün bana çok enteresan bir şey söylemişti gelen arkadaşlar, hem Abdullah Bey, hem Tayyip Bey, hem Bülent Bey’in benim İzmir’de bu işi yapabileceğimi, il başkanı olursam, başarılı olabileceğimi ifade etmişlerdi. Ama insan bir göreve kendini hazır hissederse talip olabilir. O gün ben kendimi hazır hissetmemiştim. Yani, haydi ben bu göreve atlayayım diye bir düşüncem yoktu.
 
SOYOĞUL: İlginç… Niye acaba? Kendinizi yoklamışsınızdır mutlaka o teklifi alınca. İç dünyanız ne dedi size?
 
AKAY: Siyaseten kendimi yetersiz görmedim o günler için. Ticarette biliyorsunuz Türkiye 2001’de bir kriz yaşamıştı. O krizde ticareten bir zarara uğramıştım, sıkıntı çekmiştim. O sıkıntının üzerine siyaseten bir şey yapabileceğime, kendi kendime inanmamıştım. Ticaretteki sıkıntılarınız, siyasete de yansıyabilir. Sonuçta yeni kurulan bir parti, o parti sizinle birlikte başlayacak;  sıkıntılarınız belki siyasetinize yansır, daha ilk başka böyle olumsuz bir ortam oluşursa İzmir’de, Ak Parti için çok verimli olamayacağı kanaati vardı, o yüzden talip olmadım.
 
SOYOĞUL: Siyaset yapacak insanların madden kafasının rahat olması mı gerekiyor?
 
AKAY: Kesinlikle doğru söylüyorsunuz. Maddi anlamda kendini sıkıntıda hissedebilen insan, siyasetini mi düşünecek, akşam evine götüreceği ekmeğin parasını mı diye bir düşünce vardır. Ha, buradan parası olmayan siyaset yapmaz diye bir anlam çıkmaz ama genelde kanaat budur; madden kendisini rahat hissedebilen bir insan politikada da rahat olur… Sonuçta bu fedakarlık isteyen bir iştir, sabah 9’da gidiyorsunuz 12’lere kadar sürüyor çalışmalar. Allaha şükür, benim arkamda şu anda çok güzel bir ekip var, ben şu anda çekini, ödemelerini düşünen bir iş sahibi olsam nasıl bu kadar uzun mesai verebilirdim? Ben seçimden sonra ilk defa bugün fabrikaya gittim, arkadaşlara şöyle bir göründüm. Devamlı telefonlaşıyoruz, arkadaşlar ihtiyaç olduğu zaman bazı şeyleri soruyorlar, danışıyorlar. Sağ olsun ekibim de bana her konuda destek oldu, bu noktaya geldik.
 
SOYOĞUL: Siz Konak İlçe yönetiminden niye ayrılmıştınız? Küsmedim dediniz ayrılırken; küsmeyi gerektirecek bir durum mu vardı?
 
AKAY: O günkü şartlarda, yerel yönetimler nedeniyle listelerde boşalmalar olmuştu. Ben de yedek listeden gelmiştim oraya. O gün meclis üyesi olan arkadaşlarımızla ilgili yönetimlerde bazı ileri geri laflar söylenmeye başlandı. Bu da ben ve benim gibi birkaç arkadaşımıza dokundu. Yani dün beraber oturduğunuz bir insanın arkasından böyle şeylerin söylenmesi çok uygun değil. Bu arkadaşlarımızın kulaklarına gider, işte biz olmasaydık onlar oraya gitmezlerdi, biz olmasaydık, onlar şu işi almazlardı gibi laflar… Bu bizi sıkıntıya soktu, üzdü . Mücadele vermeye gayret ettik, ondan sonra dedik ki, biz bir müddet yönetime gitmeyelim ama mazeret dilekçesi gönderelim. Arkadaşlar şu sıkıntılı ortamı geçelim.
Mazeret dilekçesi göndermiş olmamıza rağmen, üç toplantı sonrasında arkadaşlar bizi müstafi addettiler. Yönetimden çıkarttılar, halbuki böyle bir hakları yoktu. Bizim gönderdiğimiz dilekçeyi işleme sokmayarak mazeretsiz olarak, üç toplantıya üst üste gelmemiş olarak işlem yapmışlar, yönetimden düşürdüler. Biz de geri çekildik arkadaşlarla. Fevzi Bayram, Akif Yener aklıma gelen ilk isimler. Fevzi Bayram daha sonra Konak İlçeye başkan oldu, hatırlarsınız. Bize o zaman yapılan uygulama haksızdı.  Sağlık olsun. Ama her zaman şuna inandım, eğer doğruysanız, çizginizi hiç bozmazsanız, insanlarla bu manada ileri geri kendinizi yıpratacak sürece veya polemiğe girmezseniz,  o görev eninde sonunda sizi gelir bulur diye düşündüm. Ve ben bunu 9 sene sonra yakaladım.
 
SOYOĞUL: Kendinize ne kadar güveniyorsunuz…
 
AKAY: Gönül Hanım, hayatta iki şeyime çok güvendim. Bir teşkilatçılık özelliğime, bir de esnaflık, pazarlama özelliğime. Esnaflığım Bit Pazarı’ndan geliyor, teşkilatçılığım gençliğimden beri görev almış olduğum gerek siyasi parti, gerek sivil toplum örgütlerinde yapmış olduğum çalışmalardan… Benim için mesela çok güzeldi staj demeyeyim de ustalık çalışmasıydı MÜSİAD’taki dönemim. MÜSİAD’ın 92 yılında İzmir’de, İzmir gibi bir yerde kurulması ve MÜSİAD İzmir’de hiç başarılı olamaz denmesine rağmen, genel merkezden sonra Türkiye’nin en başarılı ikinci şubesine, o zamanki sayıyla 210 üyeye ulaşması, bu benim İzmir’de teşkilatçılık açısından yapmış olduğum bir zirveydi, kendimi bu açıdan teşkilatçılık noktasında yeterli gördüm. Pazarlama noktasında da… Çok tabanda olan bir şirketi alıp da üç senede Türkiye’nin en büyük firması haline pazarlama noktasında getirmem, bu da benim pazarlama alanındaki başarımdır. İki özelliğime oldum olası güvenirim.
 


SOYOĞUL: AK Parti’nin İzmir’deki seçim sonuçları bu iki özelliğinize dayanarak mı alındı yani?
 
AKAY: Pazarlamacı özelliği şudur, insanlarla birebir diyalog kurma özelliği verir insana, sıcak temastır. İnsanların elini tutmak, hatta elini tutarken ikinci elinizi de elinin üzerine koymak veya sırtını sıvazlamak, ne bileyim bazen yanağına dokunmak, insanlarda çok fazla etki bırakıyor. Bu pazarlamacılıktan gelen yanım. Teşkilatçılık noktasında da geçmiş yıllardaki almış olduğum tecrübelerle ne yapmam gerektiğini, insanlara görev verirken nelere dikkat etmem gerektiğini, verdiğim görevleri takip ederken ne yapmam, nasıl takip etmem gerektiğini biliyordum. Teşkilatçılıkta önemli olan, doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanları görevlendirebilmektir zaten. Bir de teşkilatçılıkta ben şuna dikkat ettim, bir insanı bir görevde daima tutmayacaksınız, o insanın yerine birini yetiştireceksiniz. Ben mesela kendim için de bunu düşünürüm. Mesela yönetici sınıfındaki arkadaşlarımızın en büyük dezavantajı, kendilerinin yerine insan yetiştirememesidir. Yani ‘ben olmazsam olmaz’ zihniyeti var ya, onu yıkmak lazım aslında. Onun için ben şu anda Ak Parti içinde birkaç arkadaşımı, il başkanlığı yapabilecek şekilde hazırlıyorum.
 
SOYOĞUL: Genelde insanlar tam tersini yaparlar, hele politikada…. Zayıf, yönetebileceği insanlarla çalışmayı tercih ederler. Böylece, kendilerinin hep şahane/biricik olarak hatırlanacağını düşünürler yazık ki…
 
AKAY: Beraber çalıştığınız insanlardan ikinci veya üçüncü insanlar çok güçlü veya çok mükemmel olmazlarsa, siz o zaman tek başına kalırsınız. Siz varsanız o teşkilat olur, siz olmadığınız zaman o teşkilat tamamen yıkılır. Bu da teşkilatlara verebileceğiniz en büyük haksızlıktır. Böyle bir şey yapmaya hakkımız yok. Gerçek liderler kendileriyle beraber çalışacak insanları da oluşturmak zorundadırlar. Ben şu intibaya hiçbir zaman kapılmadım. Ben bugün gelmezsem veya bu görevi bugün yapmazsam benim yerime kimin yapacağını hiçbir zaman düşünmemişimdir. Mutlaka birisi gelir ve o görevi sizin yerinize doldurur; ama doğru insanı o göreve getirebilmek önemlidir.
 
SOYOĞUL: Güçlü yardımcıların altınızı oyabileceği, koltuktan kaydıracağı kaygısını/kuşkusunu pek çok yönetici gibi, siz niye duymuyorsunuz?
 
AKAY: Ben hiç öyle bir şey düşünmedim hayatım boyunca. Yani MÜSİAD’ta da şube başkanlığı yaptığım dönemde de düşünmedim. Hep yanınızda fikir olarak, ilim olarak, zaman olarak veya madden güçlü insanlarla beraber olursanız, yönetiminiz güçlü olur. Bir teşkilatta tek başınıza bir şey yapıyorsanız, o teşkilat gitmez zaten. Ben mesela il yönetimini oluştururken yaklaşık 400 kişiyle teke tek görüştüm. cv’lerini okudum, bir elemeye tabii tuttum önce. Sonra birebir oturdum insanlarla, elektrik alabilir miyim alamaz mıyım diye baktım. Elini tutuyorsun, o sıcaklığı hissedebiliyorsun veya o sıcaklık alıyor senden. Benim 4 tane kriterim vardı. Birincisi akli, yani bana akıl üretecek; ikincisi nakli, ürettiği bu fikri nakledebilecek; üçüncüsü vakti, teşkilata zaman ayıracak. Dördüncü şartım da maddi durumu güçlü olacak. Bu dört kriteri arkadaşlarımda aradım. Bunların dördünü bir arada bulunduran yönetim kurulu üyelerini oluşturmaya çalıştım.
 
SOYOĞUL: Mükemmel yönetimi buldunuz mu peki?
 
AKAY: Teşkilatın dört beş sene dışarısında kaldığım için, almış olduğum arkadaşlarla ilgili intibalarım zamanla pekişti. Yani şu anda daha mükemmel bir yönetim yapabilirdim. O günkü konjonktürde, benden evvel görev yapan arkadaşların da yeniden yönetimde görev almasını Genel Merkezim benden istemişti; ben en son listemi onaylatıp Ankara’dan gelirken baktım, bu listeden 20 arkadaşla eğer bu seçimi geçirebilirsem, çok başarılı olurum dedim. Ve Nitekim, o 20 arkadaşla seçimi götürdüm. Yani 30 arkadaşımın yönetimde sadece isimleri vardı.
 
SOYOĞUL: Alınmazlar mı şimdi böyle dediğiniz için?
 
AKAY: Doğrusu bu ama. Hande Hanım bizim SKM’mizde (Seçim Koordinasyon Merkezi) görevliydi, görev verdiği 20 arkadaşın yanına bir 21’inciyi bulamazdı. Ve görev verdiğiniz insanlar da görevini yapıyordu. O geri kalan insanlar görev veriyorsunuz, gitmiyor görev yerine. Teşkilatçılık bir bütündür, herkes beraber belki daha başarılı olacaktık, daha güzel sonuç alacaktık.
 
SOYOĞUL: Görev yerlerine gitmediklerinden nasıl emin oluyorsunuz?
 
AKAY: Gitmemişler. Ben şimdi teşkilatlarımdan tek tek rapor alıyorum. Dört tane soru soruyorum onlara. İlçenizdeki meclis üyeleriniz çalıştı mı? İl genel meclis üyeniz çalıştı mı? Büyükşehir Belediye Meclis üyeniz çalıştı mı? Teşkilatlarınızda çalışmayan insanlar var mı? Nasıl benim yönetimimde çalışmayan insan varsa, faraza A ilçesinin teşkilatının yönetiminde de çalışmayan insan vardır. A ilçesinden seçilmiş il genel meclis üyesi vardır veya Büyükşehir meclis üyesi vardır, veya o ilçenin meclis üyesi vardır, adam çalışmalara hiç katılmamıştır. Ben bunu bir kenara yazarım, kaydederim. Teşkilatçılık bir takım oyunudur, beraber çalışırsanız başarılı olursunuz. Sonuçta teşkilatı üç kişinin sırtında taşımaktansa, 50 kişiyle beraber götürmek daha başarılı olmaz mı? Ben onu yapmaya çalıştım. Kimseye gücenmedim, darılmadım, bu 20 kişinin başarısıdır demedim. Bütün teşkilatlarımın, ilçe başkanlarımın başarısıdır. İstanbul’dan gelen ekibin, kadın kollarımın başarısıdır. Gençlik kollarımın başarısıdır. Teşkilata hiç güç sağlamasa da evinde oturup dua edenlerin başarısıdır.
 
SOYOĞUL: Şu sıralar kongrelere hazırlanıyorsunuz. İl kongresi ne zaman tam olarak?
 
AKAY: Şu an takvim belli değil ama şu an gençlik kollarının kongreleri bitmek üzere. Yanılmıyorsam, ramazandan sonra kadın kollarımızınki başlayacak. Belde ve ilçelerden sonra 2012’in Nisan, Mayıs ayları gibi de il kongresine gideriz. Bir 10 ay gibi süremiz var.
 
SOYOĞUL: Aday olacaksınız. Bu kez il yönetiminin tamamının çalışmasını istiyorsunuzdur sanırım. Çünkü önümüzde bir yerel seçim var. 20 kişinin çalışması yetmez herhalde bu defa…
 
AKAY: Kesinlikle doğru söylüyorsunuz. Şu anda yapacağımız yönetimi özellikle geçmişten aldığımız bu dersle, teşkilatların bize vermiş olduğu raporlarla, seçim zamanı çalışan, gayret eden arkadaşlarımızla… zaman zaman ilçelerden takviye ederek il yönetimini oluşturabilirsiniz. Kadın kollarından, gençlik kollarından takviye edeceğiniz insanlar olur. Yakın çevrenizden veya yönetimde hiç düşünmediğiniz ama siz yönetimi oluşturduktan sonra tanıdığınız çok mükemmel insanlar vardır, onları düşünebilirsiniz yönetimde. Bunlardan milletvekili aday adayı olan insanlar vardır. Aday olan insanların yakından tahlilini yapmışsınızdır, onları düşünürsünüz yönetime. Yani bu sefer elimizdeki insan kaynağı ilk seferinden daha fazla. Bu açıdan daha şanslı olurum diye düşünüyorum.
 


SOYOĞUL: Size rakip çıkan olur mu? Ne öngörüyorsunuz?
 
AKAY: Olabilir, gayet normal. Demokrasiye inanıyorsak, gayet normal seçilme hakkı olan herkesin il başkanlığına adaylığını normal karşılarım.
 
SOYOĞUL: Genel seçim sonuçlarına bakarak, kendinizi daha mı şanslı buluyorsunuz peki?
 
AKAY: Bakın, siyasette çok erken konuşmak doğru değil, siyaset çok uzun soluklu bir iş. Bugünkü şartlar, bu konjonktür böyle devam ederse, yani sonuçta genel merkezinizin, Ankara’nın sizin yapmış olduğunuz çalışmalardan memnuniyeti esastır. Teşkilatlarınızın sizlerden olan memnuniyeti esastır, sonuçta teşkilatlarım ve genel merkezim bu işte bana devam dediği zaman ,ben devamını yaparım tabii ama şu anki düşüncem, il başkanlığına inşallah seçilerek il başkanı olarak devam etmek.
 
SOYOĞUL: İzmir milletvekilleri arasında eski il başkanlarının olması, sizin açınızdan avantaj mı dezavantaj mı?
 
AKAY: Şu anda o arkadaşların milletvekili olması, benim açımdan avantaj. Bakın İzmir’de geçmiş dönemlerde siyaset yapılırken hep ‘falanca il başkanı, filanca milletvekilinin adamı, filanca milletvekili filancayı destekliyor’ sözleri geldi. Ben ilk görev aldığım gün, bana gazeteci ‘seçilmeniz sizin için sürpriz oldu mu’ diye sormuştu. Kesinlikle benim için sürpriz olmadı ama İzmir için sürpriz oldu demiştim. Ama şunun üzerine basa basa söyledim: Ben hiçbir milletvekilinden ne icazet aldım, ne onay aldım, ne olur aldım. Ben Başbakanın direk görevlendirdiği bir insanım. Bu söz benim için çok önemli. 9 tane milletvekilim de benim milletvekilimdir, 9 milletvekilinin de ben il başkanıyım.  Şu an 11 milletvekili de benim milletvekilim, 11 milletvekilinin de il başkanıyım. İl başkanlarının milletvekili olması benim için bir avantaj. Geçmişte bu sıkıntıyı çekmiş insanlar, benim şu anki halimi bilirler. Hani Anadolu’da bir laf vardır, damdan düşenin halini, yine damdan düşen bilir. İki eski il başkanım da, kadın kolları ve gençlik kolları başkanlarım da teşkilattaki sıkıntıları bilirler, teşkilatçılığın ne olduğunu bildikleri için onların bu süreçte bana herkesten daha fazla destek olacaklarına inanıyorum. Herhangi bir problemimiz de yok.
 
SOYOĞUL: İl başkanlığı seçimi yaklaştığında bir nargile sohbeti yaparız diyerek, kongrelerle ilgili konuyu kapatıp, seçimlere gelmek istiyorum. Genel seçimlerden sonra AKP’nin de, CHP’nin de sonuçlarının yorumu tartışıldı biliyorsunuz. AK Parti açısından, başarılı diyenler oldu, başarıyı az bulup zafer diyenler oldu. Bir de milyon dolarlık bütçeleri, iki bakanın İzmir’den aday gösterilmesini örnekleyip bu sonuçlara başarı denmez diyenler vardı. Siz de zafer diyenlerdensiniz. Sonuca bakıp nasıl oluyor da üç farklı yorum oluyor sizce?
 
AKAY: Baştan alalım o süreci. Benim en büyük şansım, bir kere adaylar tespit edildiği zaman listelerin teşkilat ağırlıklı olmasıydı. Yani iki tane il başkanınız var, bir kadın kolları, bir gençlik kolları başkanınız var; iki tane tecrübeli milletvekiliniz var sıralamanızda, iki tane de çok mükemmel icracı bakanınız, her iki bölgenin başında. Bunun yanında İzmir’in sivil toplum kuruluşlarının kabul ettiği çok mükemmel bir isim İlknur (Denizli) Hanım var, bir de birinci bölgede 6. sırada göçmen adaylara hitaben göçmen adayımız var, bir de gerçekten iş dünyasında hatırı sayılır bir isim var birinci bölgede. Dolayıyla biz teşkilatla beraber bu listeyi özümsedik her şeyden evvel. Teşkilatlarım bu listeyi kabul etti. Ben hep üstüne basarak şunu söylemiştim. Benim milletvekili adaylarım teşkilatın tozunu yutmuş, teşkilatın sıkıntısını bilen, teşkilatın derdiyle dertlenen, teşkilatın sıkıntısını Ankara’ya taşıyabilecek insanları istiyorum demiştim. Mesela bu CHP’de olmadı. CHP’de ithal aday fazla çıktı. Bizim ithal adayımız yoktu. Yani sonuçta bu insanların hepsi ya İzmir doğumlu ya da İzmir’de uzun süre siyaset yapmış, İzmir kamuoyunun tanıdığı isimlerdi. Bu benim için bir avantajdı. Bu bir. Sayın bakanlarımızın İzmir’den aday gösterilmeleri, İzmir’e farklı bir boyut getirdi. Bir kere her şeyden evvel dikkat çekti. Bakan adaylarımızın bölgesi de o kadar mükemmel seçilmişti ki… Turizm ağırlıklı birinci bölgede Ertuğrul Bey’in olması, daha çok iş dünyası ağırlıklı olan Binali Bey’in ikinci bölgede olması da bir avantajdı. Teşkilat bir kere çok güzel bir seçim atmosferi yaşadı. Biz her gün saat 8’de mesaiye başladık. Sabah 8’de SKM’miz toplanırdı, o günkü iş programı adaylarımızın nerede görev yapacağı, onların yanında kimlerin bulunacağı belirlenir, ondan sonra 1, 1.5 saat toplantı sürer her gün. Ben il başkanı olarak her gün o toplantılara katılmak zorunda değildim ama hepsine katıldım. O bitince mitingle ilgili komite çalışması başlardı. O çalışmanın sonucunu da İzmir zaten gördü.
Biz aslında İzmir’e il yönetimi oluşumunda Kaya Termal’deki o mükemmel toplantıdan sonra, İzmir’de ‘geliyoruz’un mesajını vermiştik. Arkasından tanıtım toplantımız, arkasından çok mükemmel bir temayül yoklamamız, 200 bin kişinin katıldığı bir miting… Ak Parti’nin bu işi 12 Haziran’da başaracağını gösterdi.
Ama şunu yaptım; siyaset iddiasız olmaz, bu iddiamı ortaya koyarken, hiçbir zaman çıta koymadım. Hedefim vardı, hedefim İzmir’de Ak Parti’yi birinci parti çıkarmaktı. Çok yüksek hedefler koyup da insanları motive edeceğim derken o hedefinizden şaştığınız zaman, insanları sizi başarısız görüyorlar.
 
SOYOĞUL: Sizden önceki il başkanında olduğu gibi yani…
 
AKAY: Ben şimdi burada isim zikretmeyeceğim. Ama siyaset böyle iddialı sözü kaldırmaz. Benim hedefim İzmir’de Ak Parti’yi birinci parti yapmaktı. Eğer 172 bin oy daha fazla almış olsaydım, İzmir’de birinci parti olacaktım. Ve 12 bin oyla ben ikinci bölgede bir milletvekilliğini kaçırdım, 2500 oy farkla da birinci bölgede bir milletvekili çıkardım. Yani ben eğer Karşıyaka’daki 90 bin farkı yemeseydim, 70 bin fark yeseydim orada; belki 6-6 milletvekili çıkaracaktım. Sonuçta milletvekili sayım, 12’ye 12 olacaktı CHP’yle. Bir de tabii burada bakış açınız önemli. İlk görev aldığımda, basın mensubu arkadaşlarımız 20 Aralık’ta İzmir’de Ak Parti’nin kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 24’lerde oyunun olduğunu söylemişlerdi. Ben hep hedefimi Ak Parti’nin 12 Eylül’de referandumda almış olduğu yüzde 37 oyu koymuştum. Çünkü o oy tamamen Ak Parti’nin oyu değildi. Saf Ak Parti oyu yapabilirsem bu oyu, yüzde 24’ten yüzde 37’ye baktığınız zaman yüzde 50 oy artışı demektir. 2009 yerel seçimlerinde İl Genel’de almış olduğunuz yüzde 28 oyu düşünürseniz, yüzde 37’lik oran yine yüzde 35-40’lık bir oy artışı demektir. ‘Yüzde 35 psikolojik eşiği aşabilirsem, İzmir’de biz başarılı olabiliriz’i hep kafama koymuştum. Ama hep istişare ettiğim insanlar da kendi partimde de olsa yüzde 32, yüzde 33 oy oranı bekliyordu. Ben 17 Nisan’da yaptırmış olduğum kamuoyuna açıklamadığım ankette yüzde 37’yi görmüştüm. Ve yüzde 35’i çok rahat aşabileceğimizi, CHP ile aramızda 2-3 puan olacağını görmüştüm. Biraz daha gayretli olabilseydik, biraz daha fedakarlık yapabilseydik, birazcık daha çalışsaydık, biz CHP ile başa baş oy alırdık. İşte oradan baktığınız zaman Ak Parti çok başarılı dersiniz.
2007’nin genel seçimlerindeki oy oranınıza baktığınız zaman siz yüzde 30 almışsınız, CHP yüzde 35 almış, CHP yüzde 43’e çıkmış, 8 puanlık bir oy artışı yapmış, siz yüzde 30’dan yüzde 37’ye çıkarak yüzde 7 oy artışı yapmışsınız. Oradan baktığınız zaman da CHP’yi başarılı görürsünüz. Ben CHP’nin İzmir’de başarısız olduğuna inanmıyorum. Onlar da ciddi manada oy oranlarını artırdılar. Ama yerel seçimlerindeki il genel oyuna baktığınız zaman, CHP orada gerilemişti. Bir de çok yüksek hedefler koyarak 10+10 20 milletvekili çok afakidir. İnsanları moral ve motivasyon noktasında sıkıntıya sokar. Biz dikkat ederseniz CHP’yi yerel hizmetlerden dolayı hiç vurmadık. Eğer o noktadan vursaydık ki bu yerel seçim değil; hep genelde yaptığımız projelerle konuştuk.
 
SOYOĞUL: Ama projeleriniz hep yereldi. Yerel seçim gibi gitti süreç. Siz vurmadınız ama projelerinizle yerel yönetimleri hedef aldınız.
 
AKAY: Biz Kocaoğlu’nu veya ne bileyim Balçova Belediye Başkanı’nı karşımıza bir hedef olarak almadık.. Ama projelerimiz İzmir’e has projelerdi. Biz oyunu kuralına göre oynamaya gayret ettik. Çok güzel bir seçim oldu, sonuçta bizim projelerimiz de uyguladığımız strateji de gayet güzel tuttu.
 
SOYOĞUL: İyi bir stratejiydi, kabul ediyorum. Şimdi sırada yerel seçimler var. Daha erken önümüzde ilçe il kongrelerimiz var diyebilirsiniz. Ama kafanızda mutlaka bazı hedefler vardır. Olmamasını düşünemem doğrusu. Haydi hepsini demeyelim ama biraz ipucu verebilirsiniz hedefleriniz hakkında…
 
AKAY: Bakın 12 Haziran 2011 seçimleri hakkında, belki de bakıp da göremediğiniz bir tahlil yapayım. Biz 2009 yerel seçimlerine girerken Aliağa, Kemalpaşa,Gaziemir, Buca, Tire, Ödemiş ilçelerinde belediye başkanımız vardı. Biz o belediye seçiminde, o ilçeleri kaybettik, bir tek Bayındır’ı aldık. Şu anda 11 tane ilçenin 5 tanesini, yerel seçimlerde kaybettiğimiz belediyeleri aldık. Bergama da bunların içerisinde. Bu ne demektir yani? İnsanlar genel seçim de olsa oy verirken yerel seçimdeki hizmetleri göz önüne alarak… Yani ‘Ben Bergama’da yerel seçimde Ak Parti’ye oy vermedim, CHP’ye oy verdim ama, yerel seçimde CHP’den memnun değilim, yeniden Ak Parti’ye dönebilirim’ mesajını vermiştir. Bakın bu Kemalpaşa’da böyle olmuştur, Tire’de, Aliağa’da, Buca, Karabağlar’da Ak Partinin birinci olduğu yerlerde böyle olmuştur. Belediye başkanlığında kaybettiğimiz yerleri biz CHP’den geri aldık bu seçimde yeniden. Bunun üzerine artı ilave 5 ilçe daha yaptık. Eğer biz bu stratejiye devam edersek, artı seçimde İzmir halkına söz verdiğimiz bu 35 projeyle ilgili hayata geçirebileceğimiz projelere en azından başlangıç yaparsak, İzmirli bize inanacaktır. Biz İzmir’e elimizi uzattık bu seçimlerde, İzmirli bizim elimizi tuttu.
 
SOYOĞUL: Sunu diyor musunuz? 30 ilçenin hangisini ya da kaçını alabileceğinizi? Az önce genel seçim öncesi çok abartmadan bir seçim hedefi koyduğunuzu söylemiştiniz. Ya yerel seçim?
 
AKAY: Yerel seçimde en az 15 ila 20 arasında ilçeyi almamız lazım bizim.
 
SOYOĞUL: Peki Büyükşehir?
 
AKAY: Onları aldıktan sonra kendisi gelir zaten! (kahkahalar) Bakın biz, Karşıyaka’da 90 bin fark yedik. Çiğli’de 20 bin, Konak’ta 34 bin fark yedik. Topladığımız zaman 150 bin yapıyor. Düşünebiliyor musunuz? Biz Karşıyaka’nın arasındaki oranı daraltabilirsek, Çiğli ve Konak’tan da sübvanse edersek bunu, ben inanıyorum ki İzmir aslında Ak Parti’ye Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı vermekten çok uzak değil, hazır da… Ben onu hissediyorum. İzmir’in Ak Parti’ye ihtiyacı var. Hizmetleri gördükten sonra ben İzmirli olarak Ak Parti’nin artık burada görev yapması gerektiğine inanıyorum.
 


SOYOĞUL: Siz yerel seçim çalışmalarını başlattınız değil mi?
 
AKAY: (gülerek) Nereden çıkarıyorsunuz bunu?
 
SOYOĞUL: Seçimden hemen sonra yerel seçim çalışmalarımız başlayacak demiştiniz. Kaldı ki kendinizin de ifade ettiği gibi, siz teşkilatçı bir insansınız, öyle olması gerekir diyorum bu özelliğinize ve sözlerinize bakıp. Yanılıyor muyum?
 
AKAY: Şimdi teşkilatlar zaten kendiliğinden çalışıyorlar. Kendi ilçe kongreleriyle ilgili çalışma yapması bile teşkilatın çalışmasıdır.  Şunu gösterir. Demek ki Ak Parti’nin bu seçimde de, iddiası büyük. Burada ilçe başkanı olmak bile büyük bir amaçtır, ben şimdi öyle insanlardan teklif alacağıma inanıyorum ki… Geçen gün bana birisi mesaj attı, ‘başkanım ben sizinle aynı yönetimde çalışmaya hazırım’ dedi.
 
SOYOĞUL: Sürpriz bir isim miydi?
 
AKAY: Yok sürpriz bir isim olarak değil de, insanlar şu anda Ak Parti’de il yönetiminde veya ilçe yönetiminde görev almanın artık bir gereklilik olabileceğini hissetmeye başlıyorlar.
 
SOYOĞUL: Nasıl bir seçim stratejisi izleyeceksiniz?
 
AKAY: Bakın, ben ayda bir gerek il genel meclisi grup başkanvekilinden, gerekse Büyükşehir Belediyesi grup başkanvekili arkadaşlarımdan brifing alırım. Benim her yönetim kurulu toplantıma, bu iki arkadaşım da katılır. Yani Büyükşehir ile ilgili olan uygulamalar veya Büyükşehir’deki olaylar, il genel’le ilgili ilçelerde, köylerde yapılan çalışmalarla ilgili bu arkadaşlar bana bilgi verirler. İlçe başkanlarını devamlı motivasyon halinde tutabilmeniz için sık sık bir araya getirmeniz lazım. Geçenlerde ben birinci bölge ile ilgili toplantı yaptım, yarın da ikinci bölgedeki ilçe başkanlarımla toplantı yapacağım.
Bakın, ben göreve geldiğimde şu sözü söylediğim zaman, bazı arkadaşlarım beni yanlış anlamışlardır. Teşkilatta aidiyet duygusu kalmamıştı, yani sahiplenme duygusu yoktu teşkilatta. Bir örnek vereyim mesela. Bana bir ilçe başkanı dedi ki, ‘falanca bakan, il başkanıyla benim ilçeme geldi, benim haberim olmadı.’ Bu çok büyük bir ayıptır. Ben buradan mesela Binali Yıldırım bakanımı alacağım, diyelim ki Bergama’ya gideceğim, Bergama ilçe başkanımın benim ve bakanımızın geldiğinden haberi olmayacak! Bu aidiyet duygusunun eksikliğidir. Ben aslında eksik olan bu aidiyet duygusunu tamamlamaya çalıştım ve görevi ilk Ankara’dan istediğim zaman ‘ne yapacaksın sen İzmir’de’ dediler, ‘ben teşkilatta ağabeylik yapacağım’ demiştim. Yani eksik olan ağabeyliği yapmaya geldim ben buraya. Ağabeylik yaparken hani kendinizi teşkilatınız ağabeyi olarak gördüğünüz andan itibaren teşkilatın eksiğini kendi kendinize kapatırsınız, onlara yön vermeye çalışırsınız, aidiyet duygusunu da koyduktan sonra iş… Çok iddialı bir söz söyleyeyim ben size;  10 ay önce bu teşkilatta hiçbir ilçe başkanını ben değiştirmedim. 3 tane ilçe başkanım adaylıktan dolayı istifa etti. 10 ay evvel 8 Ağustos’ta bu ilçe başkanlarıyla 40 bin kişilik referandum mitingi yapıyorsunuz, 10 ay sonra ne değişiyor? Aynı teşkilatla 200 bin kişilik miting yapıyorsunuz… Aradaki bu farkı insanlar görüyor. İşte bu farkın Ömer Cihat Akay farkı olduğunu, aradaki bu farkın teşkilatın motivasyonu ve morali olduğunu hissediyorum. Ben öyle görüyorum, insanların da öyle görmesini arzu ediyorum. Teşkilatınıza sahip çıkarsınız, teşkilat da size sahip çıkar. Hiçbir il başkanı, ben iddia ediyorum şimdiye kadar miting yapılacağı zaman, ilçeleri tek tek gezmemiştir. Ben ilçeleri tek tek dolaştım. Neden bu mitinge katılmaları gerektiğini anlattım insanlara. Biz Dikili’den 3 bin oy almıştık, Dikili’den mitinge o gün 2047 kişi gelmişti. Çok basit bir rakam söylüyorum ben size. Bir Ödemiş’ten 15 bin kişi geldi o mitinge. Biz aslında onun sinyalini 6 Mart’ta Kızılay Kan Bankası’nın açılışında 40 bin kişi ile yapmıştık. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Teşkilata ben sadece motivasyon verdim, ağabeylik yaptım, teşkilat da bunu kabul etti.
 
SOYOĞUL: Az önce dediğiniz ki, genel seçim sürecinde yerel yönetimlere hiç vurmadık, Aziz Kocaoğlu’nu ve diğer ilçe belediye başkanlarını hizmetlerinden dolayı hiç eleştirmedik. Bu bir strateji, bunu bilinçli yapıyorsunuz değil mi?
 
AKAY: Evet.
 
SOYOĞUL: Neden? Mesela Aziz Başkanı kendi partisi CHP’liler eleştiriyor, gazeteciler eleştiriyor, sade vatandaş eleştiriyor mikrofon tutulduğu zaman. İzmir’de o iktidar, siz muhalefetsiniz sonuçta ama eleştirmiyorsunuz? Neden?
 
AKAY: Geçenlerde Sayın Kocaoğlu seçimden sonra nezaket gösterdi, bize ziyarete geldi biliyorsunuz. Basında beraber resimlerimiz yayınlandı. Bizden sonra CHP’ye gitti, ertesi günü baktım resimlere. Şöyle bir yorum yaptım: Sayın Kocaoğlu Ak Parti’de gördüğü sıcaklığı, samimiyeti, kendi partisinde görmemiştir. Gerçekten de öyle. Bakın ben İl Başkanı olduktan sonra Sayın Kocaoğlu nezaketen bana geldi tebrik etmeye. Ben normalde insanları koltuğumda ağırlarım. Kocaoğlu’na saygımdan geçtim onun karşısına oturdum. Niye? İzmirli Kocaoğlu’na bu görevi vermiştir. Kocaoğlu İzmir’in şehrül emini’dir. Şu anda benim ona saygı göstermek, destek olmak mecburiyetim vardır. Bu benim siyaseti bir kenara bırakın, insanlık görevimdir; çünkü İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Partisi ne olursa olsun, ben ona saygı göstermek zorundayım. Ben tenkitlerimi yaparken, hiç yıkıcı tenkit yapmam, yapıcı tenkit yaparım çünkü yarınlarda o insanlarla karşı karşıya geleceksiniz.
İlçe başkanlarımla ilk toplantı yaptığımda şu sözü söyledim: Arkadaşlar ben buraya politika yapmaya gelmedim, ben buraya siyaset yapmaya geldim. Siyaset insan yönetme sanatıdır. Ben Aziz Kocaoğlu ile nezaket kuralları içinde siyaset yaparım. Sonuçta İzmir’in menfaati doğrultusunda yapılacak bir şey varsa, ben iktidar partisinin il başkanıyım, ona her türlü desteği vermeye hazırım. Bundan hem Aziz Kocaoğlu kazanır, hem ben kazanırım, hem partim kazanır. Ben Aziz Kocaoğlu üzerinden siyaset yapmış geçmişteki arkadaşlarımın bu işten bir kar elde etmediklerini düşünüyorum. Bana bu konuda yön veren arkadaşlarım dedi ki, kesinlikle Aziz Kocaoğlu üzerinden veya CHP’li ilçe başkanlarının üzerinden siyaset yapma, sana aleyhte puan getirir dediler. Ve geçmişte bunun denenmiş olayları var. İzmir’i dışardan takip eden Melih Gökçek, arsenikli su demiştir, İzmir aziz Kocaoğlu ve CHP’nin etrafında kenetlenmiştir. İşte Hüseyin Çelik gelmiştir, sümüklü çocuk demiştir; İzmir bir anda, dağılmış bir CHP’yi birleştirmiştir. Ben Aziz Kocaoğlu ile bu seviyeli siyaseti yaparken kendi partim içinden tenkit aldım. Sen dediler, ‘niye Aziz Kocaoğlu ile bu kadar sıcak temas içinde oluyorsun? Fabrikandan ürettiğin ürünleri mi satacaksın Aziz Kocaoğlu’na’ dediler. Üç ay sonra ise bana bu tenkiti yapan arkadaş gelip tebrik etmiştir. Başkanım seni tebrik ediyorum, bizim görmediğimizi sen görmüşsün. Aziz Kocaoğlu üzerinden siyaset yapmak Ak Parti’ye bir şey kazandırmaz. Ya da kazandırmamıştır. Yani siz insanların yaptığı işi tenkit edersiniz, insanları vurmanızın bir anlamı yok. Bir insana vurduğunuz zaman insanlar onu mağdur ve mazlum durumunda daha çok sahipleniyor.
 
SOYOĞUL: Siz şifreyi çözmüşsünüz ama şunu da ayırmak gerek. Tenkitle, saldırı, hakaret ayrı şeyler. Kocaoğlu veya ilçe başkanlarının yapamadığı, eksik yaptığı veya yanlış yaptığı şeylerle ilgili eleştiri duymaya da ihtiyaç var demokrasilerde. Ak Parti’nin hatalı bulunan icraatları için de geçerli bu. Siz eleştiriyi de az yapıyor gibisiniz.
 
AKAY: Bakın Buca ilçesinin belediye başkanını benim tenkit etmem çok uygun olmaz. Buca ilçe başkanım tenkit eder, Karabağlar’ı Karabağlar İlçe Başkanım tenkit eder. Ben tenkit edecek isem, Büyükşehir Belediye Başkanı’nı tenkit etmem gerek. Benim makam olarak Buca belediye başkanı ile ne alıp veremediğim olsun. Ben tenkit edersem, Aziz Bey’i tenkit ederim icraatlarıyla ilgili olarak. Zaman zaman da söylerim, nezaket kuralları içinde söylerim.
 
SOYOĞUL: Peki Büyükşehirle ilçe belediyeler arasındaki son çekişmeleri izliyorsunuz herhalde. Ne hissediyorsunuz?
 
AKAY: Bir vatandaş olarak üzülüyorum. Sonuçta partinin iç işleridir. Ben CHP’in içindeki olayları hiçbir zaman tenkit etmemişimdir. Benim siyasi ahlakım açısından da böyledir. Ama tabii insan üzülüyor. Aynı partiden seçilmiş, aynı davaya inanan insanların bir ve beraber olması gerekirken kavga ediyor olmaları, üzücü. Sonuçta kavgada zararlı çıkan yine İzmir halkı oluyor. İçişleri olduğu için çok yorum yapmak istemiyorum.
 
SOYOĞUL: Bu çekişmelerle ilgili soru sormamın bir nedeni şu. Bu ve benzeri kavgalar yüzünden CHP’nin puan kaybettiğini, AKP’nin pek bir şey yapmasına gerek kalmayacağını, AKP’nin başarısının asıl nedeninin CHP’nin başarısız görüntüsü olduğunu, size pek bir iş düşmeyeceğini söyleyenler de var İzmir’de.
 
AKAY: Ben bu soruya Gönül Soyoğul’un bir yazısındaki ifadesiyle cevap vereyim. Bırak sarhoşu kendi devrilsin! Sonuçta biz siyaset yapacağız. 2014’te yerel seçimlerde biz partimizin başarılı olması için CHP’li belediyelerin şu anda bir şey yapmaması, kavgaları, ileride onların karşısına sonuç olarak çıkacak. CHP’nin içinde lider değişikliğinden kaynaklanan sıkıntılar, Baykalcı-Savcı- Kılıçdaroğlu ekipleşmesinin getirdiği sonuçlar.. Bu seçimde ben bazı ilçelere gidiyordum, seçimde ilçe belediye başkanı yerinden kalkmıyordu, hiçbir çalışma yapmıyordu partisiyle ilgili. Aziz Kocaoğlu hatırlar mısınız seçimden önce, ‘bakın, sonuç burada başarısız olursa fatura hepimize kesilir’ diye bir ifade kullanmıştı. Nitekim de öyle kesildi.
 
SOYOĞUL: Fatura deyince, söyleşinin başında seçimde çalışan/çalışmayan/az çalışan meclis üyelerinizle ilgili söylediklerinize atfen sorayım. Ne yaptınız o tutulan raporları?
 
AKAY: Yaptım raporumu, Ankara’ya teşkilat başkanıma gönderdim.
 
SOYOĞUL: Sonuç?
 
AKAY: Sonuç gelmez şimdi. Ne zaman sonuç gelir? Yarınlarda, o arkadaşlar bir göreve talip oldukları zaman… ‘Haydi bakalım sen git belediye meclis üyeliğinden istifa et’ demem ben o arkadaşlara şu anda. Ama eğer seçimde x arkadaş çalışmadıysa, o x arkadaş yarın benden yeniden görev istediği zaman ‘arkadaş, bak senin karnen zayıfla dolu, sen birazcık dinlen’ deriz. Sonuçta bizim partimizin başında ‘adalet’ sözcüğü var. Teşkilat, çalışanla çalışmayanı mutlaka ayırt etmek zorunda. Falancanın hatırına filancayı yazarsanız, ona görev verdiğiniz zaman yapmaz. İnşallah bu dönemde biz onu yaptırtmaya çalışacağız.
 


SOYOĞUL: Büyükşehir’e aday olmayı düşünüyor musunuz?
 
AKAY: Çok erken bir soru…
 
SOYOĞUL: Erken ama bu işler de son dakikada olmaz biliyorsunuz.
 
AKAY: Ona şöyle bir cevap vereyim mi? Ben 27 Aralık günü sade bir vatandaştım. Cumartesi pazar günleri eşimle pazara giderdim alışveriş ederdim. 28 Aralık günü sabah saat 6.5’ta telefonum çaldı. Teşkilat başkanım beni Ankara’ya davet etti. Sayın Başbakanım da tensip buyurdular, bana bu görevi verdiler. İl başkanı oldum o gün. İki sene 10 ay sonraki şartlar nedir, ne değildir, bilmiyorum. Ama görevi partim, teşkilatım, genel merkezim uygun görürse, verirse, ben hayır demem.
 
SOYOĞUL: Böyle bir şey talep etmez misiniz?
 
AKAY: Ben talep edici olmam. Benim söylemem çok uygun olmaz. Ben varım diye ortaya çıkmam. Teşkilatım, genel merkezim veya genel başkanım derse ki bu işi sen yapacaksın, o zaman.
 
SOYOĞUL: Milletvekilliği mi, belediye başkanlığı mı diye sorayım bir de. Sonuçta siz siyaseti devam ettireceksiniz. Hep il başkanı olarak kalmayı hedeflemiyorsunuzdur herhalde.
 
AKAY: (gülüyor) Şu anda il başkanıyım.
 
SOYOĞUL: Ama hedefsiz de olmaz ki!
 
AKAY: Doğru, siyaset hedefsiz olmaz. İnsanların mutlaka bir hedefi vardır. Benim de eğer İzmir’e yararlı olabileceğime teşkilatımızın büyükleri karar verirse, Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmam uygun görülürse, Büyükşehir Belediye Başkanı olmak isterim. Sonuçta 26 milletvekilinden biri olmaksa, İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı olmayı tercih ederim. Talep eden, talep edilen meselesi.
Ama şunu da söyleyeyim. Ben hayatını dümdüz yaşayan bir insanım. Düz bir insanım. Benim karnımda ne varsa, ağzımdan o çıkar. Kalkıp da Büyükşehir Belediye Başkanı olayım diye varyasyonlara girmem. Ben şuna inanırım. Bugün İzmir’in 620 tane köyü vardır. 30 tane ilçesi vardır, 30 tane ilçesinde bir sürü mahallesi vardır. Eğer ben o köydeki insanlara ulaşabilirsem, Ömer Cihat Akay ismini o insanlar tanırsa, ilçeler Ömer Cihat Akay ismini iyi yönden tanırsa, o insanlardan tabandan gelecek talep Ömer Cihat Akay’ın aday olmasını uygun görürse, Ömer Cihat Akay aday olur. Onun dışında ben ortaya çıkayım, yapmam. Uygun olmaz. Teşkilatım, genel merkezim, genel başkanım derse ki sen bu işe layıksın, bu işi yaparsın, o ayrı… Zemin ve zaman meselesi…
 
SOYOĞUL: Yerel seçimlerde adayları belirlerken ne olacak kriterleriniz?
 
AKAY: Adaylar ortaya çıktıktan sonra teşkilatın görüşü alınır. Biz buna temayül yoklaması diyoruz. Milletvekili adaylarını belirlerken yaptık biliyorsunuz.
 
SOYOĞUL: Evet de temayül yoklamalarına da uymuyorsunuz.
 
AKAY: Niye?
 
SOYOĞUL: Milletvekilliği seçimlerinde uymadınız. Birinci sıralar ne oldu? Daha önce de benzeri olmuştu. Doğrusu sizin partinizin temayül yoklamalarına güvenmiyorum dışarıdan bakan biri olarak….
 
AKAY: İkinci sırada olanı, beşinci sırada olanı koyduk ama. Temayülde birinci sırada çıkan birde olacak diye bir şey yok. Biz daha az sabıkalıyız en azından CHP’den, diğer partilerden.
 
SOYOĞUL: Kötünün iyisi olmak iyi bir şey değil ama. Keşke bütün partilerde gerçek bir ön seçim yapılabilse, partilerin adaylarını partiye emek verenler belirleyebilse.
 
AKAY: Bizim aday belirlemede o ilçenin nabzını çok iyi tutmamız lazım. Yani Karabağlar belediyesine bir aday tespit edeceksiniz, teşkilatla beraber Karabağlar’da yaşayan insanların da fikrini almamız lazım. Yani geniş çaplı tabanda bir temayül yoklaması yapmamız lazım. Belki 5 bin kişiyle, belki 10 bin kişiyle. Karabağlar’da kaç tane mahalle var? 77 mahallesi var. Gideceksiniz oranın muhtarına soracaksınız. Oradaki insanların kanaat önderlerine soracaksınız, oradaki hemşeri derneklerine soracaksınız. Bunların tabandan tespitini yapacaksınız. Tepeden inme aday getirdiğiniz zaman, biz bunun geçmişte çok zararını gördük; Bayraklı’da gördük, Karabağlar’da gördük, Konak’ta gördük. Teşkilatın oy vermedi sana. Yani teşkilat kendinden olabilecek, sahiplenebileceği insanlara çok rahatlıkla oy veriyor. Biz bunu bakın milletvekilliği seçimlerinde gördük. Temayül yoklamasına birebir uyulmadı ama teşkilat ağırlıklı olduğu için, insanlar temayülü çok fazla kaale almadılar. Yani il başkanlarını koymasaydınız, kadın kolları, gençlik kolları başkanlarını koymasaydınız Ankara’dan iki tane daha aday koysaydınız, insanlar kucaklayamazdı sizi. Belki bu başarıyı alamazdık biz. Bakın İlknur Denizli, teşkilatın içinden olan bir isim değildi ama bütün teşkilat sahip çıktı Denizli’ye. Niye? İzmirli birisiydi ve sivil toplumlarda İzmir’de söz sahibi birisiydi. Sadece Ak Parti değil, bütün İzmir İlknur Denizli’ye sahip çıktı. Bu nabzı tutabilmek bir avantaj. İnşallah yerel seçimlerde de bunu yapacağız.
 

İzmir Kız Lisesi’nden birincilikle mezun olan, Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazanmasına rağmen tercihini Ömer Cihat Akay’la evlenmekten yana kullanıp içinde kalan üniversite arzusunu evli ve üç çocuk annesiyken yerine getiren Serpil Hanım, ‘ben eşimin danışmanıyım, her kararı birlikte alırız’ derken, Ömer Bey de gülerek bu sözü onaylıyor ve ‘hayattaki en iyi ve isabetli tercihim, eşim’ diyor.

BİTİRİRKEN…
İnciraltı’da Ömer Cihat Akay’la buluştuğumuzda, bir sürprizle karşılaştım. Yanında eşi de vardı Akay’ın. İnciraltı’nda bir iftar yemeğinden çıkıp gelmişlerdi.
Ben şaşırdım ama birlikte gittiğim genç meslektaşım Fatih Yapar, hiç şaşırmadı; ‘seçimde biz çok sık görüyorduk, ilçelere de çok kez birlikte gidiyorlardı’ dedi. Zaten sohbet sırasında da bu durumun Akay ailesi için ‘olağan’ olduğunu öğrendim.
Sohbetimiz sırasında ailesinin onun için ne kadar önemli olduğunu, eşine ve üç çocuğuna verdiği değeri, onların da bu değeri karşılıksız bırakmadıklarını ve onu hiç üzmedikleri gibi gururlandırdıklarını anlattı Akay gözlerinin içi gülerek.
Serpil Hanım lise sonda, Ömer Bey de üniversite son sınıftaymış nişanlandıklarında. 30 yıllık evlilikten sonra bu kadar paylaşımcı olabilen, aralarındaki sevgi, saygı ve güven her hallerinden belli olan Akay çiftinin siyasi dayanışması da gıpta vericiydi. Evlenip üç çocuk sahibi olduktan sonra içinde ukde kalan üniversitede okumayı, Ömer Cihat Akay’ın da desteğiyle/fedakarlığıyla gerçekleştirip ekstern öğrenci olarak Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazanan… Sınıfları alttan ders bırakmadan geçip bölümünü 4 yılda iyi derece ile bitiren Serpil Hanım’ın azmi… Ömer Cihat Akay, 163. maddeden yargılanıp hapse girince 3. çocuğuna hamile olan Serpil Akay’ın o süreci metanetle yürütüp üzgün olduğunu bir kez bile eşine hissettirmemesi… Açıkçası etkiledi beni.
‘Bu kadar siyasetle ilgilisiniz de niye siz aktif politikanın içinde değilsiniz’ sorusuna Serpil Hanım’ın Ömer Bey’i göstererek ‘Ne yapayım, önümüzü tıkadı’ lafı da gecenin esprisiydi; çok güldürdü.
 
Fatih’le birlikte eve dönerken, Ömer Cihat Akay’ın İzmir siyasetindeki etkisinin/yerinin/ağırlığının, uzun ömürlü olacağını düşünüyordum.
Önümüzdeki 30 aylık süreç, bunu gösterecek; yazmıştı dersiniz…

 
Gıda teröristine dikkat, kadınlardan özür!
 
Sakin Şehir’den bir başarı öyküsü
YORUMLAR
Toplam 46 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Bornovalı 17 Ekim 2011 Pazartesi 15:56

Alırsın başkann :))

Yorumu oyla      15      6  
il başkanına 4 Ekim 2011 Salı 09:12

sayın başkan izmirde çalışacak seçim alacak gönüllü istiyorsan delege seçimlerin de pislik çıkaranları partiden uzaklaştır biz mahallelerde her seçimde bıktık bu kişilerden .

Yorumu oyla      16      6  
emin baltaş 28 Eylül 2011 Çarşamba 14:05

Demokrasiden ve Demokratik haklardan bahseden akepe il başkanı, partisinde demokrasi olduğunu iddia edebiliyormu acaba.Eğer varsa, kendisinin dahi seçimini nasıl Ankara'nın yaptığını söylüyor.163. ncü maddeden yargılanıp hüküm giymesini de onurlu bir prestij gibi gösteriyor.Asıl amaçları, bütün ülkede uyguladıkları Atatürk düşünce ve devrimlerini yoketmek için İzmiri de kazanmaya çalışıyorlar, ama AVUÇLARINI YALAYACAKLAR..

Yorumu oyla      20      11  
hasan soysal 25 Eylül 2011 Pazar 13:58

izmir de takım tutar gibi parti tutmayı bırakalım. bugüne kadar chp.li belediye başkanlarının yaptıklarına bir bakın. izmir de hangi önemli yatırımları gerçekleştirdiler ve sonucu ne oldu. izmir'e izmir'i bilen, yaşamını izmir de geçirmiş, sorunların üstesinden hem siyasi hem de şahsi gayretiyle gelebilecek dirayetli, tuttuğunu koparan bir başkan lazım, ömer cihat akay'a çalişmalarında başarılar dilerim. yolun açık olsun. belediye başkanlığı sana yakışır dostum.

Yorumu oyla      16      14  
aylin özsümbül 9 Eylül 2011 Cuma 16:24

il başkanının dışı sizi yakar içi bizi:)

Yorumu oyla      24      13  
Emre Solmaz 8 Eylül 2011 Perşembe 23:04

Tek aldıkları ilçe bayındır dı oda ellerinden gitti ! CHP nin en düşük puan la kazanacağı ilçenin bile oyu % 40-45 in altına düşmeyecek.2012 de dananın kuyruğu kopacak projelerin çoğu bitmiş olacak zaten puan farkını açtık genel seçimlerde yerel seçimlerde de büyükşehir % 60 ve üzeri bizim rekoru da narlıderede kıracağız !!! Sizde nargile içmeye devam edersiniz :D

Yorumu oyla      22      18  
ali 8 Eylül 2011 Perşembe 12:45

şu güzel izmiri chp lilerden kurtarın artık..yazık oluyor şehrimize..

Yorumu oyla      25      28  
gölcüklü 2 Eylül 2011 Cuma 23:50

darı ambarındı mı oturdunuz siz! hani önünüzde arpa suyunuz? ama iyi allayıp pullamışsınız... ileride bu günleri aramayalım derim...

Yorumu oyla      21      16  
bayındırlı 2 Eylül 2011 Cuma 15:52

yahu adama bak elinde bir tek ilçede belediye vardı,şimdi onuda kaptırdın,daha önce chp 101.000 öndeydi şimdi 174.000 öne geçtiler..sen hala b.şehiri almaktan bahsediyorsun,ya matematik bilmiyon,yada seni laf olsun diye il başkanı yapmışlar,çok komik adamsın valla..

Yorumu oyla      35      21  
MUHASEBECİ 30 Ağustos 2011 Salı 14:59

BU İL BŞK. HAKKINDA ÇOK ŞEYLER YAZILMASI LAZIM AMA SADECE DOĞRULARI YAZMAK.1-İL BŞK'LIĞI İÇİN ANKARADA KAÇ GÜN KAPILARI AŞINDIRDIN 2-İL BŞK. GÖREVİNİ ALDIĞI ZAMAN YÖNETİM LİSTESİNİ ANKARANIN YAPTIĞINI 3-TİCARET HAYATINDA NE KADAR BAŞARILI OLDUĞUNU 4-ANKARANIN SENİ TEKRAR ADAY OLMAN İÇİN ONAY VERECEĞİNİ SANIYORMUSUN 5-BŞK LIĞI DÖNEMİNDE DİYETLERİNİ ÖDEYEBİLDİMİ 6-CİDDEN GENEL SEÇİMLERDE ALINAN SONUÇLARINDA PAYI OLDUĞUNA İNANIYORMU 7-BAKAN ADYLARITEŞKİLATADAYLARIİSTANBULDAN GELEN EKİPİN PAYI %KAÇ?

Yorumu oyla      30      13  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Gıda teröristine dikkat, kadınlardan özür!
Dede mesleği lokantacılığını sürdürürken Türkiye Lokantacılar Federasyonu ...
'Ceza İzmirlilere kesiliyor'
Ömür Şanlı. O Kordon İşadamları Derneği’nin başkanı. Son iki yıldır İzmir ...
'Balbay yazdıklarıyla hesaplaşmak zorunda'
Gazeteci yazar Gönül Soyoğul, hukukçu gazeteci Fikret İlkiz’e ‘medya ve ...
 
'İzmir'in milletvekiliyim'
Yemin ederek meclise adım atan AK Parti’nin çiçeği burnunda İzmir Milletvekili ...
2015-2020 yılları çok kritik
Türkiye’de dünya dışı varlıklarla ilgili bir takım önyargıları kıran, ...
Unutulan gerçek gün ışığına çıkıyor...
Aysun Bitir… O Türkiye’nin ilk kadın bilim-kurgu yazarı. O da bu özelliğini ...
 
'İZKA'da torpil de olmaz kayırma da'
Son günlerde tartışmaların odağında yer alan İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA)’nın ...
Elektrikte geleceği gördü, yatırımını memleketine yaptı
Almanya’nın Stuttgart kentinde, ortağı Reinhardt Ritter ile ticari araçları ...
İşsizlikten milletvekilliğine
AK Parti İzmir 2. Bölge 5. Sıradan milletvekili adayı gösterilip Türkiye ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva