RÖPORTAJLAR
11 Eylül 2012 Salı

'Dönüşüm' cenazesi kaldırılmalı!

Nasır Grup ve Özel Egepol Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Necip Nasır, kent ve kentin bekleyen süreçle ilgili olarak Egedesonsöz’e çarpıcı açıklamalarda bulundu, özel sektör olmadan kentsel dönüşümün yapılamayacağını söyledi.

 Dönüşüm  cenazesi kaldırılmalı!

Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ - İzmir'de gündem yoğun, tartışmalar hiç bitmiyor. Kimisi deniz kaplumbağalarını dert ediniyor kendine; kimisi de park yerinde çizilen arabasını. Benim aklımda ise, kentsel dönüşüm var. Çünkü merak ediyorum çıkan yasayla birlikte nasıl bir şehirde yaşayacağımı; hayatımda nelerin değişip nelerin değişmeyeceğini…

Kolay değil, milyonlarca konutun yıkılması ya da güçlendirilmesinden söz konusu. Kirada otursam da, yarın bir gün afet yasasına uygun bir evde oturma hayali ile başlıyorum araştırmaya. Amacım, konuyla ilgili özel sektörün ne düşündüğünü öğrenmek, geleceğe ilişkin ipuçlarını yakalamak. Bu noktada Nasır Grup ve Özel Egepol Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Necip Nasır, geliyor aklıma. Çünkü muhabir olarak gittiğim İzmir Ticaret Odası (İTO) meclislerinden, basında yayınlanan açıklamalarından tanıyorum kendisini. Görüşmek için randevumu alıp; ertesi gün düşüyorum yollara.

Bitmek tükenmek bilmeyen bir istekle benzin tüketen arabamı, şirketin bulunduğu yola yakın bir yere park ediyorum. Erken varıyorum ki, geç kalmayayım. Hiç beklemeden içeri alıyorlar beni. Necip bey, toplantı masasının üzerindeki evraklarla ilgileniyor. Yanına doğru ilerleyerek "Merhaba, Necip bey" diyerek sesleniyorum. Samimi bir ses tonu ile "Hoş geldin abicim, geç otur şöyle" diyor. Geniş fakat son derece sade döşenmiş odasında, masaya en yakın koltuğu gözüme kestirerek oturuyorum.

Necip bey, elindeki evraklarla iş bitince geçiyor masasının başına. Samimi bir ses tonuyla halimi hatırımı soruyor, 'teşekkür' ediyorum. Sonrasında neden geldiğim hakkında birkaç kısa cümle kuruyorum; kentsel dönüşüm yasası, İzmir'de yaşananlar, Kamu İhale Kurumu (KİK), Toplu Konut İdaresi (TOKİ)... Necip bey konulara hazırlıklı, ben de soruları sormaya.
 

Necip Bey, 'Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun' ile nasıl bir kentsel dönüşümden bahsediliyor? Burada hedeflenen sonuç nedir?
Eğitim ve sağlık, nasıl ki sosyal birer haksa; aynı şekilde sağlıklı konutlarda yaşamak da öyle bir haktır. Dolayısıyla bu hakkın sağlanması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Çıkarılan yasa, hem reform hem de tarihi açıdan önemli nitelik taşıyor. Burada amaçlanan temel nokta, Türkiye'nin bir daha deprem acılarıyla sarsılmamasıdır. Bu yüzden, proje hayata geçiriliyor.
 
Peki bu proje sürecinin aktörleri kimlerdir? Ne kadar zamanda, nasıl bir dönüşümden bahsediyoruz?
Bu yasanın uygulanma sürecinde birçok kişi ve kurum rol alacak. Buradaki en büyük etken kamudur. Kamudan kast ettiğim, Toplu Konut İdaresi (TOKİ), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yerel yönetimlerdir. Bugüne kadar, devlet bütün imkanlarını kullanarak 9 yılda sadece 550 bin konut yapabilmiş. Fakat ülkemizde dönüştürülmesi düşünülen konut sayısı 6.5 milyon civarında. Aslında bu rakamın 8-10 milyon dolaylarında olduğunu düşünüyoruz. İzmir'de ise Çevre, Şehircilik İl Müdürlüğü'nün verdiği rakamlara göre bu sayı 315 bin. Fakat, biz, bu sayının çok daha yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bana "Devlet bütün güçlerini seferber etse bile, bu kadar konutu ne kadar sürede dönüştürebilir?" diye sorarsanız size matematiksel olarak şunu söyleyebilirim: Yaklaşık 140-150 yıl.
 
Hesapladığınız bu süre oldukça uzun. Bunun için kamu kadar özel sektörün de bu işi üstlenmesi gerekiyor. Çünkü, devletin böyle bir müteahhitlik altyapısı bulunmuyor.
Tabi ki, devlet işi gücü bırakıp şantiyelerde müteahhitlik yapacak değil. Bunu özel sektör yapacak. Fakat bunu ne kadar kısa sürede yaparsanız o kadar iyi olacaktır. Çünkü bunu yapmadığınız taktirde yaşanacak ilk güçlü depremde aynı acıları yaşayacaksınız demektir. Aslında devletin bu iş için öngördüğü süre 20-30 yıl arasında değişiyor. Doğal olarak, bu işin tamamlanması için ikinci bir güç gerekiyor. Bunlar da Türk müteahhitleri.
 
Burada devletin nasıl bir strateji izlemesi gerekiyor? Yani hedefe ulaşmak için özel sektörle nasıl bir işbirliği olmalı?
Günümüzde kendini dünya çapında ispatlamış Türk müteahhitler bulunuyor. Eğer ki devlet, bu gerçeği görerek özel sektörle işbirliği yaparsa, belirtilen sürede proje hayata geçirilip tamamlanır. Ama bu yapılırken özel sektörün de kazanarak ayakta kaldığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Çünkü hiçbir yatırımcı, kazancı olmadığı işe girmez. Dolayısıyla devletin sektörün de kazanacağı, ciddi kriterlerin bulunduğu bir yapı oluşturmasa lazım. Ancak böyle sonuca gidilebilir. Bu noktada devlet, sosyal konutları TOKİ, belediye ve müteahhit üçgenine yaptırırken; kent merkezini ise kentin dokusunu bozmayacak hem vatandaşı hem de sektörü mutlu edecek şekilde düzenleyebilir. Böylece hedeflere ulaşılır.
 
Dayanıksız konut ve yapılar için birçok rakam ortaya atılıyor. Hatta yurtdışından gelen uzmanlar bile farklı açıklamalarda bulunuyor. Bu sayıların gerçeklik payı nedir?
Bakın, bu rakamların analizleri net bir şekilde yapılmadığından, herkes kendine göre farklı değerlendirmelerde bulunuyor. Fakat ortada bir gerçek var ki, o da Türkiye'deki yapıların yüzde 55'inin kaçak olması. Zaten geri kalanların da yüzde 55'i de 20 yaşın üzerinde bulunuyor. Yani mevcut deprem yönetmeliğine haiz olmayan yapılardan oluşuyor. Buna göre Türkiye'deki yapıların yaklaşık yüzde 15'i sağlıklı konutlardan oluşuyor. Bunu ben değil, mevcut yönetmelik ve binaların performans kriterleri göz önüne alınlar söylüyor. Hesap ortada. Bu noktada yapılan performans analizlerin teknik anlamda ağırlı da tartışılır fakat bu ayrı bir konu.
 

Konuyla ilgili tartışmalardan birisi de bu dönüşümde yeni 'rant' alanlarının oluşturulacağı yönündü yapılıyor. Hatta kimi çevreler bunu 'kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm' olarak tanımlıyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Türkçemizde 'rant' diye bir kelime var mı? Hayır, yok. Bu kelime, Fransızcadan Türkçeye çevrilmiş bir sözcük. Biz, bunun yerine 'kazanç' kelimesini kullanmayı tercih ediyoruz. Yapılan eleştirilerde, bazı mantık hataları yapılıyor. Şöyle ki, kazancın olmadığı bir ortamda yatırımcı ya da müteahhitin bir işe girmesi mümkün olabilir mi? Tabi ki olamaz. Sadece havanda su dövülür. Bu mantıkla hiçbir sonuca gidilmez. Açık ve net söylüyorum: özel sektör iş ortağı olmadan arzu edilen projelerin hayata geçirilmesi mümkün değildir. Bu, herkesin görmesi gereken bir gerçek.
 
Bu anlamda devlet, dönüşüm için kamu adına çalışan birçok kurumun da önünü açmış oluyor, öyle değil mi?
Kanunun reform olma özelliği de buradan kaynaklanıyor. Çünkü yetki sadece bir makamda toplanmıyor. Bunun yerine ister TOKİ ister bakanlık; isterse de yerel yönetimler yapsın diyor. Yani, bu süreçte ilçe belediyeleri bile "büyükşehirden icazet alamıyoruz" diyemiyor. Çünkü kanun onları da yetkilendiriyor. Yani ortada bahane kalmıyor. Herkes kendi bölgesinde arzu ettiği şekilde dönüşüm yapabilecek yetkilerle donatılıyor. Dolayısıyla bu yönüyle kanun, Cumhuriyet tarihimizin en önemli yasalarından birisi olarak karşımıza çıkıyor.
 
İzmir'in önünde EXPO 2020, turizm, sağlık ve fuarlar kenti olmak gibi bir vizyonu var. İzmir özelinde düşündüğümüzde, kentin gelişmesi için nasıl bir çalışma yapılması gerekiyor?
İzmir konumu itibariyle sağlık, inanç ve üniversite şehri olmaya çok uygun. Şimdi önümüzde EXPO 2020 var. Bunun için çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca devlet, sağlık turizmini geliştirmek için çeşitli teşvikler veriyor. Bunun hitap ettiği en uygun il ise İzmir. Bu noktalarda şehrin yeniden planlanması gerekiyor. Bu planlar, sadece konut yaparak değil, aynı zamanda sosyal donatı alanları ve kentin tarihi dokusu dikkate alınarak yapılmalı. Örneğin bir bölgede sanayi gelişecekse, göçün etkisi dikkate alınarak yapılandırılmalı. Bu şekilde, dünya kenti olma hedefini yakalayabiliriz. Ancak İzmir'de ağır işleyen bir bürokrasi bulunuyor. Her kanun ve yönetmelik bire bir uygulanmaya çalışılıyor. Bunun yanına İzmir'i oluşturan bütün iç dinamikler bir araya gelip; 'tek ses' olamıyor. İşte, kentin önündeki en büyük engeli de bu oluşturuyor. Bunu aştıktan sonra üstesinden gelinmeyecek bir iş yok.
 
İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB)'nin de bir 'master' planı bulunuyor. Yeni çıkan yasa ile bu plan arasındaki fark nedir?
İzmir'de yukarıda söylediğim birliktelik ruhu yakalanmış olsaydı; yani belediyesinden sivil toplum örgütüne kadar her kesimden görüş alınsaydı, bu gerçek anlamda bir plan olurdu. Fakat bakıyorsunuz plana, ne kentin önümüzdeki 50 yılının ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yapılmış ne de kanunun ruhunu karşılayacak şekilde hazırlanmış. Hatta ilçe belediyelerin bile talepleri dikkate alınmamış. Geçtiğimiz gün İzmir'de gerçekleştirilen bir toplantıda, Alaybey'in kentsel dönüşümüyle ilgili olarak İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Ben varken bunu yapamazsınız" diye bir açıklamada bulundu. Ama bu çok yanlış bir açıklama. Şu anda bir deprem olsa, ilk yıkılacak bölgelerden biri Alaybey ve Alsancak. Sonuçta buradaki nüfus yoğunluğu ile Limontepe ya da Bozyaka'da ki bir mi? Depremin etkisi Limontepe'de 1 iken Alaybey'de 10 olacak. Çünkü bir tarafta birkaç katlı konutlar var; diğerinde çok katlı apartmanlar. Sayın başkanın neden bu kadar direnç gösterdiğini bir türlü anlayamıyoruz. Bize, "Benim master planım var" diyor. Biz, "Yok" demiyoruz ki. Ama bu plan, kanunun ruhuna aykırı, biz buna dikkat çekiyoruz. Önemli olan, zaman kaybetmeden ilgili tarafların üzerlerine düşeni yaparak bu cenazeyi ortadan kaldırması.
 

Dikkat çektiğiniz diğer bir başlık ise dönüşüm sürecinde, Kamu İhale Kurumu (KİK)'nun bölgesel olarak yeniden yapılanması gerektiği üzerine kurulu. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi biraz daha açar mısınız?
KİK'in merkezi Ankara'da bulunuyor ve Türkiye'de bütün ihale işlerini yükünü çekiyor. Fakat, önümüzdeki günlerde kentler yeniden yapılanma sürecine girdiği zaman işler hızla artacak. Dolayısıyla bu yükü tek bir merkezin kaldırması zorlaşacak. Bunun yerine önerimiz, KİK'in bölgesel olarak da yapılanması. Böylece bürokrasi de işler de hızlanacaktır. Bu başlık altında dikkat çekmek istediğim noktada, 'iş bitirme belgesi' ile ilgili yapılmasını istediğimiz düzenlemedir. Şu anda Türkiye genelinde yaklaşık 300 bin müteahhit bulunuyor. Bunlardan çok azında KİK'in 5 bin konut ihalesine girebilecek iş bitirme belgesi bulunuyor. Bu işi tabana yayıp, bir an önce bitirmek istiyorsanız bunu da düzenlemeniz gerekiyor. 
 
Süreç başladığı andan itibaren İzmir dışından da müteahhitlik firmaları gelecek. Bu durumda nasıl gelişmeler yaşanır?
İzmir'de kentsel dönüşüm için büyük bir pazar bulunuyor. İstanbul firmaları da burayla oldukça ilgili çünkü İstanbul, arz noktasında belli bir doygunluğa ulaştı. Bizim adına 'kümelenme' dediğimiz bir oluşum var. Yani, İzmir'deki firmalarla nasıl işbirliği yapabiliriz diye toplantılar yapıyoruz.. Çünkü kümelenmeyle hem kazanç İzmir dışına çıkmıyor hem de 200'e yakın sektör bu oluşumdan olumlu yönde etkileniyor. Dolayısıyla amacımız birlikteliği sağlamak.
 
Görüşmemizin bundan sonraki kısmını yayınlamıyorum. Çünkü, geleceğe ilişkin proje ve beklentilerini paylaşıyor Necip Bey. Tabi ki, yazılmamak kaydıyla. Doğal olarak, her şeyin yeri ve zamanında açıklanması gerektiğini düşünüyor. Ben de katılıyorum. Sohbet arasında kendisini biraz daha tanımak için sorduğum soruyu tebessüm ederek, "İstersen hangi okulu bitirdiğimi de anlatayım" diyerek yanıtlıyor. Tabi ki, "Buyurun" diyorum. Aslında kendisini Özel Egepol Hastanesi'nden ve İzmir Ticaret Odası'nı takip ettiğim dönemden kısmen tanıyorum. Ama "Yine de sormakta fayda var. Belki farklı bir nokta yakalarım" diye düşünüyorum. Bozmuyor, kısa bir özet geçiyor. Böylece öğrenmiş oluyorum sektörde geçen 43 yılı. Kentsel dönüşümle ilgili söyledikleri aklımda, beni kapıya kadar uğurluyor. Bakalım, bundan sonra İzmir'de nasıl bir dönüşüm yaşanacak. Bekleyip göreceğiz. 

 
Bizi yuhalatmayı siyaset sananlarla hesaplaşacağız
 
Yerel seçimde yokum diyemem!
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Bizi yuhalatmayı siyaset sananlarla hesaplaşacağız
Ertuğrul Günay gibi siyasete adanmış bir hayatın gidişatını sorgulamak ...
“VOB eşittir 4 İMKB!”
Türkiye'nin ilk ve tek türev borsası olan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası ...
Türkiye yabancılar için parlayan bir yıldız
Türkiye'nin en önemli ihracat pazarlarından biri olan Avrupa Birliği (AB)'nde ...
 
Tokat'ta yakalanan başarı dünya markasına dönüştü
Türkiye'nin köklü sanayi kuruluşları arasında yer alan ve Tokat'ta bir ...
İzmir seçmeni militan seçmen değil!
Sanayi ve Ticaret Eski Bakanı MHP İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ...
Rönesans’tan İzmir’e 500 milyon $’lık müjde
Türkiye’nin önde gelen müteahhitlik firmalarından biri olan Rönesans’ın ...
 
Demir parmaklıklar ardında 463 günü anlattı…
Tam 463 gün sonra ailesi, çalışma arkadaşları ve tüm dostlarıyla kucaklaşma ...
Muhalif olanı değil kavga edeni affetmem
CHP İzmir’in 3 Haziran’daki kritik yarışı öncesi, iddialı adaylarla konuşarak ...
17 ay boyunca iki konuya çok üzüldüm
CHP’de İzmir İl Kongresi öncesi sorumlu gazetecilik misyonu gereği adaylarla ...
 
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva