HABERLER>POLİTİKA
25 Şubat 2017 Cumartesi - 13:09

Siyaset uzmanlarından analiz: 16 Nisan referandumu ve olası seçmen davranışları

Siyaset bilimciler Prof. Dr. Tanju Tosun ve Prof. Dr. Gülgün Tosun Türkiye’nin 16 Nisan’da yapacağı ‘evet’ ya da ‘hayır’ tercihi öncesi olası seçmen davranışlarını analiz etti.

Siyaset uzmanlarından analiz: 16 Nisan referandumu ve olası seçmen davranışları

EGEDESONSÖZ – Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’ten 337 oyla geçen 18 maddelik yeni anayasa değişikliğini onaylaması ve Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum tarihini belirlemesinin ardından 16 Nisan’da yapılacak tercihe kilitlendi.

Halk oylaması öncesi ‘evet’ ve ‘hayır’ cephelerinde saha çalışmaları başlarken, siyaset bilimciler; Ege Üniversitesi Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülgün Tosun ve Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun’dan çarpıcı bir analiz geldi.

‘16 Nisan referandumu ve olası seçmen davranışları’na dair analizde halk oylamasına dair önemli verilere yer verildi.



16 NİSAN REFERANDUMU VE OLASI SEÇMEN DAVRANIŞLARI
16 Nisan’da yapılacak Anayasa değişikliklerine ilişkin referandumda sandıktan “Evet” ya da “Hayır” tercihinden hangisinin başarıyla çıkacağına ilişkin olarak, siyasi analistler, kamuoyu araştırmacıları, medya mensupları, akademisyenler tarafından çeşitli değerlendirmeler yapılmakta. Özellikle kamuoyu araştırmacıları yaptıkları araştırmaların bulgularına göre, referanduma 2 aylık bir süre kala “Evet” ya da “Hayır’ın üstünlüğüne dair iddialı bir çıkarsamada bulunamamakta, bunun büyük ölçüde Anayasa değişikliğine ilişkin tercihleri konusunda henüz karar vermemiş seçmenden kaynaklandığını belirtmekteler. Çoğu araştırma kuruluşunun üzerinde birleştiği husus ise; Anayasa değişikliğine ilişkin tercihleri konusunda seçmenlerin neredeyse %20’lik bir kesiminin kararsız olduklarıdır. Bu bulguyu veri alarak yola çıktığımızda, referandum sonucunu tayin edici kitlenin büyük ölçüde kararsızlar olacağını söylemek mümkün. Kararsızların bu ölçüde yüksek olduğu referandum sürecinde doğaldır ki, “Evet” ya da “Hayır” tercihini kampanyalarında seçmen kitlesine daha iyi pazarlayan taraf  oylamadan başarılı çıkacaktır. 

Yaklaşık olarak her 5 seçmenden 1’inin kararsız olması, her ne kadar Anayasa değişikliklerinin seçmenler tarafından tam olarak bilinmemesiyle ilgisi olmakla birlikte, kanımızca bu kitlenin bir kısmı, referandum için tercihini netleştirmiş kitleyle karşılaştırıldığında, parti sadakati zayıf, belki de hiç olmayan, dolayısıyla bir seçimden diğerine farklı partilere oy vermeye eğilimli, bir kısmı oy verdikleri partiye iktidar ya da muhalefetteki politikaları nedeniyle tepki duyan, bir kısmı ise sistemden umudunu kestiği için şimdilik kararsız olmakla birlikte muhtemelen referandum günü sandığa gitmeyecek, gitse de geçersiz oy kullanacak kitle olabilir.  Hangi nedene bağlı olursa olsun, burada özenle belirtilmesi gereken husus;  Türkiye’de son yıllarda partiler, ideolojiler ve politik tercihler örneğinde bu ölçüde siyasetin kutuplaştığı, konsolide olduğu bir konjonktürde bize göre kararsız seçmenlerin büyük bir çoğunluğu siyaset biliminde oynak  (volatile) adı veren hareketli, bir seçimden diğerine parti değiştiren seçmenlerden oluşmaktadır.

Bir seçimden diğerine oy verdiği partiyi değiştirmeyen, parti sadakati, partiyle özdeşleşme duygusu yüksek seçmen ise partisinin “Evet” ya da “Hayır”a dair pozisyon alışına göre sandığa gidip oyunu kullanacaktır. Buna karşılık, oynak parti tercihine sahip seçmenler ise, tercihlerini geçmiş genel ve yerel seçimlerde olduğu gibi, bugün de netleştirememektedir. Kanımızca bugünün kararsızları, genel ve yerel seçimlerin oynak tercihli seçmenleri referandumun sonucunu tayin edecek kitle olacak gibi görünüyor.  Bu noktada referandumda sandıktan neyin başarılı çıkabileceğine dair değerlendirmelere katkı yapmak amacıyla elimizde mevcut olan bazı bulgulara gözatmak istiyoruz. Seçmenin sandık başındaki her tercihi, yeni ve yeniden kararlaştırılmış bir davranış olmakla birlikte, bu tercihin de geçmişteki tercih, eğilimlerin bir uzantısı olduğunu kabul etmek gerekir.

Elimizdeki birkaç tip veri ve bunlardan elde ettiğimiz bulgulardan yola çıkarak, 16 Nisan’da sandık başında seçmenin nasıl bir tercihte bulunabileceği, buna hangi dinamiklerin etki yapabileceğine dair kimi değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz. İlk bulgular 1961-2010 arasında yapılan 6 referandumda ortalama %17,4’lük bir seçmen kitlesinin sandığa gitmemesi ya da referandumlara katılım ortalama %82.6’lık bir düzeyle, genel ve yerel seçimlerden daha düşük kalmasıdır.  Yine, ortalama 100 seçmenden 2’sinin referandumlarda geçersiz/boş oy kullanmalarıdır. Katılımın en düşük olduğu iller arasında özellikle İstanbul, İzmir, Ankara gibi illerin bulunması dikkate değerdir. İstanbul 1987’de % 88,1 ile katılımın en düşük 1. il, 1988’de % 82,8 ile  en düşük 2.il, 2007’de %58,7 ile en düşük 4.il, 2010’da %73,3 ile 18.sıradadır. 

Yakın döneme ait olması itibarıyla, 1987’den 2010’a referandumlardaki katılıma baktığımızda, en yüksek katılımın Manisa, Isparta, Burdur, Kütahya illerinde gerçekleşmesi dikkate değerdir.  Önemli bir husus; partilerin seçim kaleleri olan illerde, parti yönetimlerinin pozisyonlarına paralel, seçmenlerin referandumda tercihte bulunduğu izlenimi elde ediyoruz. Nitekim, 1987’de siyasi yasakların kalkmasıyla ilgili referandumda yasakların kalkmasını savunan Doğru Yol Partisi’nin seçim kalesi Isparta’ta evet oyları %71,2 ile 2.en yüksek düzeydedir. Benzer şekilde o dönemde solun kalelerinden Tunceli % 78,7’lik bir Evet oyu ile ilk sırada geliyor. Yine, Kürt seçmenlerin yoğun olduğu Mardin (%67,1) ve Hakkari (%63,4) Evet oyları sıralamasında 3.ve 4.sırada. Buna karşılık, aynı referandumda yasakların kalkmasını savunan, dolayısıyla “Hayırcı “ ANAP’ın kalesi ve Özal’ın memleketi Malatya “Hayır”ların %71,3 ile en yüksek olduğu il. “Hayır”ların en yüksek olduğu iller ANAP’ın güçlü olduğu seçim çevreleri (Malatya, Gümüşhane, Yozgat, Kayseri gibi) .Yerel seçimlerin 1 yıl öne alınmasını amaçlayan 1988 referandumunda da benzer seçmen eğilimleri göze çarpıyor. Örneğin; Evet’çi ANAP’ın seçim kalelerinde Evet oyları sırasıyla en yüksek düzeyde çıkmıştır. Malatya (%58,3), Gümüşhane (%48,9), Yozgat (%44,1) Hayır’cı SHP’nin seçim kalelerinden Tunceli “Hayır” oylarında % 81,9 ile en yüksek düzeyde, Hayır’cı DYP’nin kalesi de Hayır oyu yüksekliğinde % 78,6 ile 3., Hayır’cı kürtlerin seçim çevresi Hakkari’de “Hayır” oyları % 80,1 ile 2.sırada geliyor. Yine, sosyal demokratların güçlü olduğu Zonguldak (%74,1), Edirne (%73,3) Hayır oylarının en yüksek çıktığı iller arasındadır.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören Anayasa değişikliğine ilişkin 2007 referandumunda Hayır’cı taraf olan CHP’nin, çok güçlü olduğu ve çoğu seçim kalesi olan seçim çevrelerinin Hayır oyu bakımından Türkiye’nin en yüksek hayır oyu çıkan illeri olması dikkate değerdir.  Örneğin; En yüksek hayır %65 ile Tunceli’de, %64,2 ile Kırklareli’nde, %62,6 ile Edirne’de, %56,7 ile Muğla’da, %55,3 ile Tekirdağ’da, %52,7 ile Aydın, % 51,2 ile İzmir’dedir. Aynı referandumda kürt seçmenlerin yoğun olduğu illerde Evet oyuna en yüksek destek çıkmıştır (Bingöl, ŞanlıUrfa, Batman, Hahhari, Van % 95,8-95,1)

Bazı Anayasa maddelerinde değişiklik öngören 2010 referandumunda ise en düşük katılımın Kürt seçmenin yoğun olduğu illerde gerçekleşmesi bir diğer önemli husus. ( Hakkari %9, Şırnak %22,5, Diyarbakır %34,8, Batman %40,6) Muhtemelen kürt partisinin seçmeni sandığa yönlendirmediği yerlerde katılım çok düşük düzeyde. Buna karşılık, sandığa giden muhafazakar kürt seçmenlerin ise Ak Parti’nin beklentisi doğrultusunda çok yüksek düzeyde değişikliğe Evet oylarıyla destek verdikleri anlaşılıyor. Nitekim  Ağrı, Bingöl, Siirt, Batman, Van, Hakkari, Şanlıurfa, Diyarbakır Evet oylarının % 95,8-%93,9 arasında en yüksek olduğu iller.  2010’da hayır oylarının yüksek olduğu iller ise, yine sırasıyla CHP’nin güçlü olduğu Tunceli (% 81), Kırklareli (% 74,4), Edirne (% 73,5), Muğla (% 69), Tekirdağ  (% 65,3).

Yukarıda resmettiğimiz bu veriler, parti sadakati yüksek olan seçmenlerin yerleşik olduğu iller ya da partilerin seçim kalelerinde seçmenlerin partilerinin işaret ettiği doğrultuda referandumda tercihde bulundukları konusunda güçlü bir karinedir. Konuya ilişkin bu bağlamda bir diğer bulgu; partilerin 1987’den itibaren genel seçimde aldıkları  oylar ile referandumlardaki “Evet”, “Hayır” tercihleri arasındaki ilişki araştırıldığında karşımıza çıkıyor. 16 Nisan referandumunda MHP seçmeninin olası tercihlerine dair konuşabilmek için, 1987’den günümüze MHP seçmeninin nasıl bir oy verme davranışı sergilediğine bakmak gerekir. Bunun için, 1987 genel seçimlerinde MHP seçmeninin (O dönemdeki ismiyle MÇP: Milliyetçi Çalışma Partisi)  iller bazındaki oylarıyla 1987 referandumu tercihleri iller bazında istatistiki olarak ilişkisel analize tabi tutulduğunda (korelasyon analizi) MHP’nin 1987 oylarıyla “Evet” tercihleri arasında istatistiki anlamda negatif güçlü ilişki mevcut olduğu görülüyor. Yani, 1987 genel seçiminde MHP oylarının yüksek olduğu yerlerde 1987 referandumunda Evet oyları düşük, oyların düşük olduğu yerlerde hayır oyları yüksek.  1987 oylarıyla 1988 referandumunda da benzer bir ilişki sözkonusu. Açığa çıkan bu ilişkinin benzeri ANAP için de sözkonusu. Buradan çıkarabilecek sonuç; Türkeş döneminde MHP seçmeninin, diğer parti seçmenlerinden farklı biçimde, ANAP seçmenine benzer referandum tercihlerinde bulunduğu izlenimi yaratıyor. Bu davranış örüntüsü Bahçeli’nin genel başkanlığı döneminde değişmiş, MHP seçmeninin tercihleri özellikle referandumlarda geçmişte  iktidardaki ANAP’ın seçmen eğilimlerinden farklılaşmış görünüyor. MHP’nin 2007 genel seçimi iller bazındaki oylarıyla 2007 ve 2010 referandumlarındaki “Evet” “Hayır” oylarının ilişkisel analizi yapıldığında bu durum görülmekte. 2007 genel seçimindeki MHP oylarıyla 2007 ve 2010 referandumundaki “Hayır” oyları arasında tespit ettiğimiz istatistiki olarak pozitif, anlamlı ve güçlü ilişki, Bahçeli döneminde MHP seçmeninin AK Parti’nin getirdiği Anayasa değişikliklerine destek vermeyip, muhalefet partileri ve seçmenlerine benzer eğilimlere sahip olduğunu düşündürtüyor.

Bağımsız Kürt adayların iller bazındaki oylarıyla 2007 ve 2010’daki “Evet” ve “hayır” tercihleri analiz edildiğinde, 2007 ve 2010’daki Ak Parti’nin getirdiği Anayasa değişikliklerini desteklediğine dair ipuçları mevcut. Bunun göstergesi; 2007 bağımsız oylarıyla, 2007 ve 2010’daki iller bazındaki Evet tercihleri arasında istatistiki olarak güçlü, pozitif ve anlamlı bir korelasyonun bulunmasıdır.

Yukarıdaki bulgular MHP seçmeninin 1987 ve 88 referandumunda azımsanmayacak bir kesiminin iktidar partisi ve seçmenlerine paralel biçimde referandum tercihlerinde bulunduğunu, Bahçeli’nin genel başkan oluşuyla birlikte ise 2007 ve 2010 referandumunda iktidardaki  Ak Parti ve seçmenleriyle referandum tercihlerinin ayrıştığını düşündürtüyor.   Kürt seçmenlerin en azından azımsanmayacak bir kesiminin ise (sandığa gitmeyenler hariç tutulduğunda) 2000’li yıllarda AK Parti ve seçmenlerinin referandum tercihlerine paralel oy verme davranışı sergiledikleri söylenebilir.

Partilerin iller bazındaki oylarıyla seçmenlerinin parti pozisyonlarıyla tutarlı referandum tercihleri arasındaki en güçlü, pozitif ve anlamlı ilişki 1980’lerde sırasıyla ANAP, SHP, DSP, DYP’de gözlenirken, 2007 ve 2010 referandumunda partilerin referandumlardaki “Evet” ve “hayır” tercihlerine dair pozisyonlarına ilişkin tutarlılık, sırasıyla CHP, Ak Parti, MHP ve bağımsızlar için sözkonusu. Bir başka anlatımla, kendi seçmenlerini  parti pozisyonlarının referandum tercihleri bağlamında konsolide etme bağlamında en başarılı parti CHP ve Ak Parti’dir.

Konuya ilişkin olarak 16 Nisan 2016 referandumunda hangi partinin seçmeni ne yapabilir şeklindeki bir soruya yanıt ararken, elimizde yararlanabileceğimiz bir diğer bulgu, Dr.Betül Aydoğan’ın “Stratejik Oy Verme” isimli doktora çalışmasında elde ettiği bulgulardır. Dr. Aydoğan 2014 yerel seçimlerinde seçmenlerin stratejik oy verme davranışını sandık bazlı olarak ekolojik çıkarım modeliyle hesapladığı  çalışmasında özellikle MHP seçmeninin stratejik oy kullandığını tespit etmiştir. 2014 yerel seçiminde MHP seçmeninin %25’inin CHP, %15’inin AKP adaylarını destekleyen stratejik oy kullanması önemlidir. Aynı çalışmada MHP seçmeninin İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük kentler başta olmak üzere (Antalya, Aydın, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Kocaeli, Malatya, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon)  16 ilde stratejik oy kullanması, özellikle bu illerdeki MHP seçmeninin 16 Nisan referandumunun kaderini tayin etme olasılığının yüksek olduğunu düşündürtüyor. Ankara’da aynı seçimde MHP oylarının %42,5’i CHP’ye, % 13,3’ü Ak Parti’ye, İstanbul’da % 40,9’u CHP’ye, %21,9’u Ak Parti’ye, İzmir’de MHP oylarının % 20,5’i CHP’ye, %18,3’ü Ak Parti’ye, Bursa’da MHP oylarının % 11,1’i CHP’ye, %10,4’ü Ak Parti’ye verilmiştir. Bu 16 ilde kullanılan geçerli oy 24241540, MHP oy miktarı 3444182, MHP’den Ak Parti’ye giden oy 502300 (% 2), CHP’ye giden oy 868418’dir (%3,5) MHP’nin bu 16 ildeki ortalaması % 14,2 iken,  stratejik oylar CHP ve Ak Parti’ye yönelmeyip MHP’de kalsaydı %19,7’lik bir orana ulaşabilirdi.

Türkiye’de seçmen tercihlerinde bir seçimden diğerine gözlenen hareketlilik ya da oynaklık 2002-2015 ortalaması % 12,5’tir. Sağ bloktaki oynaklık 2011-2015 seçimlerinde % 6,5, sol blokta % 3,8, bu dönemde ortalama % 10,3’tir.  Parti bazında baktığımızda, 2011-2015 döneminde Ak Parti seçmeninin % 9,9’u, CHP seçmeninin %2’si, MHP seçmeninin %11’i, HDP seçmeninin %33,7’si, 2002’den 2015’e ise ortalama olarak Ak Parti seçmeninin %9,5’i, CHP seçmeninin % 5,5’i, MHP seçmeninin % 14’ü, HDP çizgisinin % 17,7’si bir seçimden diğerine parti değiştiriyor. Görüldüğü üzere, HDP çizgisi ve MHP’nin oynaklık oranı oldukça yüksektir.  Partilerin oynak seçmen oranı, partilerin genel seçimlerdeki oylarıyla referandumlardaki “Evet” ya da  “Hayır’a ilişkin pozisyon alışları  (özellikle MHP ve HDP çizgisindeki partilerin seçmenleri) ve MHP seçmeninin stratejik oy verme davranışı birlikte değerlendirildiğinde, 16 Nisan’daki referandumun kaderini büyük ölçüde halen kararsız görünen, muhtemelen geçmişte öncelikle MHP ve HDP çizgisine oy verenler, geçmiş seçimlerde sandığa gitmeyenler ile Ak Parti’ye oy vermiş fakat sadık olmayan seçmen olacağını söyleyebiliriz. Nitekim, ANAR’ın Ocak 2017 Araştırmasında Ak  Parti seçmeninin %35’inin henüz “Evet” demeyerek tercihini netleştirmemiş olması, MHP seçmeninin yaklaşık olarak %50’sinin “Hayır” oyu vereceklerini net olarak açıklaması gibi bulgular da dikkate alındığında, sandıktan çıkacak sonuca dair şifrenin yukarıda belirtilen kitlelerde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

16 Nisan’da MHP seçmeninin hatırı sayılır bir kısmının stratejik oy vereceği ve “Evet” ya da “Hayır” tercihinde bulunurken, belirlediği stratejilerle hareket edeceği  kuvvetle muhtemel. Bu stratejiler; “Hayır” oyu verip, Bahçeli’yi başarısız kılmak, partide genel başkanlık değişimine öncülük etmek, Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebinin hayata geçmesini önlemek, ya da “Evet” oyu vererek Ak Parti’nin izlediği politikaları tasvip ettiğini göstermek, orta ve uzun vadede ise Ak Parti’nin muhafazakar kimliğine milliyetçi takviye yaparak, Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi durumunda Mecliste 1980’lerde olduğu gibi dört eğilimin temsilcisi ANAP’a benzer, fakat iki eğilimin (milliyetçi-muhafazakar) başat olduğu yeni bir Ak Parti’nin siyaseten inşasına katkıda bulunmak olabilir.

Kürt seçmenlerin referandum eğiliminde konjonktüre göre ya sandığa gitmeme eğiliminin düşmesi ya da sandığa gidenlerin ise özellikle 2007 ve 2010 referandumunda Ak Parti’nin pozisyonuna göre ağırlıklı olarak, üstelik % 90’ların üzerinde bir destekle “Evet” yönünde tercihte bulunmaları dikkat çekici. Barış sürecinin sona ermesinden itibaren ise kürtlerin ağırlıklı olarak siyasal tercihler anlamında yeniden mevzilendikleri bir yeni durumla karşı karşıyayız. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri Ak Parti’nin Kürtlerle aidiyet ilişkisinin test edildiği seçimlerdi ve bu seçimlerde Ak Parti’nin kürt oyları büyük ölçüde kaybettiği anlaşıldı. Bu anlamda 16 Nisan’da kürt seçmenlerin “Evet” yönünde oy kullanmalarını beklemek büyük bir iyimserlik olur. Sandığa gidip “hayır” oyu kullanacak her kürt seçmeni “Hayır”ların ülke genelinde artmasına, aynı kitlenin referanduma katılım düzeyinin düşük kalması ise “Evet”in oransal olarak artışına katkı yapabilir.

Kanımızca Ak Parti için 16 Nisan odaklı en büyük risklerden biri; Ak Parti’li olmamakla birlikte, oy verecek başka parti bulamadığı için kerhen Ak Parti’ye çeşitli seçimlerde oy vermiş, bazen sandığa gitmemiş seçmen kitlesidir. Bu kitlenin istikrar, güvenlik, refah vaadiyle ikna edilmesi “Evet” e, dolayısıyla Ak Parti’ye, tersi durumda ise Hayır’a yarayacaktır. CHP’nin  bu kitleyi “Hayır” lehine iknası imkansız değilse bile, görünen o ki bu kitlenin nasıl ikna edilebileceğini CHP tutarlı bir strateji, taktik, söylem zenginliği ve ikna kabiliyeti ile henüz bulabilmiş değil.

 
Gökçek'ten çarpıcı mesajlar: FETÖ'cülerin amacı...
 
İzmirli 215 kiloluk Halim'in hedefi 90 kiloya inmek
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Nadir Tokatlıoğlu 26 Şubat 2017 Pazar 11:11

Pek çok seçimde tespit edilen yaklaşık %80 oranında katılım oranı, %40 geçerli oy ile %50'lik bir evet/hayır çıkmasını sağlayabilecektir !....

Yorumu oyla      11      5  
Abdülhamid 25 Şubat 2017 Cumartesi 16:47

Vatandas rumuzlu saygideger yorumcu haber ve paylasilan veriler kanatimce hem bilimsel hemde aydinlatici siz haberi bastan sona kadar okumamissiniz ve yanli yorum yapiyorsunuz bilim insanlariniz gecmis donemdeki verileri analiz edip tespit yapmislar bugune dair bir veri paylasmamislar ve tespitler cok dogru.

Yorumu oyla      11      7  
VATNDAŞ 25 Şubat 2017 Cumartesi 14:02

Siyaset bilimi dahil bütün bilimlerde bilimsel analizler bütün koşulların normal olduğu ortamlarda yapılır. Olağanüstü halin yaşandığı bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağının yaşandığı ve sokaklarda yapılan anketlerde deneklerin bile korkarak ve kuşkuyla yanıt verdikleri bir ortamda yapılan dütün tahlil ve tahminlerin bilimsellikle ilgisi yokturdur. Bilim insanları herşeyden önce yapılacak olan referandumdan önce yapılacak olan referandumun koşullarını tartişmalı. Yoksa tarih önce bunları görmeyen bilim insanlarını sorğular.

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Gökçek'ten çarpıcı mesajlar: FETÖ'cülerin amacı...
Gökçek, FETÖ'cülerin şu anki amaçlarının hapishanelerde isyan çıkartmak ...
AK Parti'de 'evet' startı... Başbakan: Terörün sonunu getirecek!
AK Parti'nin referandum kampanyasının tanıtım toplantısında konuşan Başbakan ...
Ankara Arena'da 6 bin 500 polisle güvenlik önlemi
AK Parti'nin halk oylaması kampanya tanıtım toplantısının yapılacağı Ankara ...
 
AK Parti İzmir’den Ankara çıkarması: Büyük buluşmaya damga vuran pankartlar!
AK Parti referandum kampanyasını Arena’daki büyük buluşmayla veriyor. ...
CHP’li Çıray’dan Başbakan Yıldırım'a 'KHK' soruları!
CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray son KHK mağduru olduklarını iddia ...
AK Parti İzmir'in gençlerinden 7/24 'evet' mesaisi!
AK Parti İzmir İl Gençlik Kolları referandum çalışmalarına hızlı başladı. ...
 
'Milyonluk fatura' krizi sonrası adı bu kez o listede!
Makam aracı sahibi vekillerin kat ettiği yol ve harcadıkları benzin miktarının ...
Seçmen listeleri askıdan iniyor
YSK'nın anayasa değişikliğinin 16 Nisan'da halkoyuna sunulmasına ilişkin ...
Türkiye Uzay Ajansı kuruluyor
Türkiye Uzay Ajansı kurulmasına ilişkin tasarı, TBMM Başkanlığına sunuldu. ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli bir tür
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Emek kutsaldır çünkü...
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Yumuşama mı, oyun kurmak mı?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Bitki kıyameti
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Gerçek annelik
Kemal ARI
Kemal ARI
Şirince’de Manoli’nin izinde (1)
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
'İzmirlilik nedir?'
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Türkçem benim
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe büyüledi!
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva