Fatih YAPAR/EGEDESONSÖZ - Yerel seçimlerin ardından göreve gelen belediye başkanlarının büyük bölümü borç yükü ve fazla personelden şikayet ediyor. Başkanları en çok zorlayan konuların başında gelen mali yük nedeniyle çıkış yolu arayan başkanların kimisi işçi çıkartırken kimisi de sıkı tasarruf tedbirleri uyguluyor. Gaziemir’de 2009 yılında belediyeyi AK Partili Adnan Yüksel’den 23 milyon TL borç ile devralan CHP’li Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol ikinci döneme kadar yaptığı çalışmaları anlattı. Gelinen noktaya vurgu yapan Şenol, başarının ‘kırmızı çizgileri’ni açıkladı.
Beş yıl önce koltuğa oturduğunda yetersiz hizmet binası ve zor koşullar ile hizmete başladığını belirten Başkan Şenol, yeni döneme sorunsuz girdiklerini belirtti. Şenol, “Seçildiğimde tebrik için çok sayıda çiçek ve tebrik telefonu aldım. Gelen giden aylarca eksik olmadı. Şimdi de aynı şekilde. O dönem bir yandan belediyeyi düzene sokmaya çalışırken diğer yandan maddi sorunları aşmaya çalıştım. Aklıma ilk olarak makama gelen çiçekleri satmak oldu. Çiçekleri belediyenin karşısında anlaşmalı bir çiçekçiye gönderecek, oradan gelecek toplu para ile ihtiyaç karşılayacaktım. Bunu da yaptık. Belediyenin içinde bulunduğu durumu aslında o manzara gösteriyordu. Aradan beş yıl zaman geçti. Şimdi tebrik için gönderilen çiçekleri muhtarlara hediye ediyorum” dedi.
ÇALMAZSAN, ÇIRPMAZSAN
Bir belediyenin ödeme sorunu olmadığı zaman borçlanabileceğini belirten Başkan Şenol, 23 milyon TL’lik kontrolsüz borçtan eser kalmadığını söyledi. Belediyenin kendisine göre kurum borçlarının olduğunu anlatan Şenol, “Belediye başkanı vatandaşın parasını başkalarına peşkeş çekmezse, ihaleleri yandaşına, yakınına vermezse, parayı da iyi idare ederse kısa zamanda toparlar. Şimdi konuşan belediye başkanları da bunu yapmalıdır. Vatandaşın vergileri ile çalışıyoruz. Bunu korumak zorundayız. Çalmazsan, çırpmazsan başarılı olursun” diye konuştu.
BAĞIRARAK İŞ YAPILMAZ
Başkan Şenol, belediye başkanlarının borç ve personel başta olmak üzere mali sorun nedeniyle yaptığı değerlendirmelerin abartıldığını söyledi. Şenol, “Bir işte bağırarak başarılı olamazsın. Hepsi göreve gelirken neyle karşılayacağını biliyordu. Bu sorunları bilerek görevlere geldiler. O yüzden sizin birinci amacınız meseleyi halletmek olmalıdır. Ben hiç enkaz edebiyatı yapmadım. Onlar da yapmasınlar. AKP’li belediye başkanından devralmama rağmen konuşmadım. Geriye bakarak iş yapamazsınız. Hep ileriye bakacaksınız ki iş yapabilesiniz” dedi.
EN BÜYÜK AVANTAJIM TECRÜBEM
Belediye imkanlarının hor kullanılmasına karşı çıktığını ifade eden Başkan Şenol, göreve geldiğinde araçlara takip sistemi kurduğunu, en azından yakıt tasarrufu sağladığını belirtti. Şenol, “Belediyede bir araç 20 kilometre yol gidecekse o kadar yakıt veriliyor. Beş yıldır bir sistem uyguluyoruz. Kimse belediyenin aracını özel işinde kullanamaz. Benim en büyük avantajım tecrübemdir. Konak’ta uzun yıllar belediyecilik yaptım. Başkan yardımcılığından ayrılıp buraya aday oldum ve kazandım. O yüzden belediye yönetimini iyi bilirim. Belediyenin Buca Gediz’deki şantiyesinde kaldım. Orada 10 yıl görev yaptım. Dağda yaşadım diyebilirim. Bir aracın lastiğine baktığımda kaç kilometre gittiğini, ne kadar ömrünün kaldığını anlarım” diye konuştu.
SELVİTOPU’NA TEŞEKKÜR ETTİ
Başkan Şenol, açıklamasında bu dönem Karabağlar Belediye Başkanlığı’na seçilen Muhittin Selvitopu’na da özel olarak teşekkür etti.
Şenol şöyle konuştu: “Sene 1989 yılıydı. Konak’ta belediyede işi başladım. O zamanlar siyasi kimliği ön planda olan birisiyim. Siyasi olarak göreve başladım. Belediye başkanı da Ahmet Sarışın idi. Belediyeye gittiğimde ‘koordinatör’ olacakken teknik eleman oldum. O zaman Konak’ta başkan yardımcısı olan Muhittin abi (Selvitopu) benim için ‘yetkili yapmayalım, bundan başkan yardımcısı olmaz’ dedi. Sonra başkan ona güvendi ve beni şantiyeye şef yaptılar. Orada büyük özveri ile çalıştım. Şantiye şefliği, müdürlük ve başkan yardımcılığı görevlerine yükseldim. 10 yılda çok adam gördüm. O dönem Muhittin başkan benim şantiyeye görevlendirilmeme neden olmasaydı belediyeciliği öğrenemeyecektim. Belki de silinip gidecektim. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Benim bu duruma gelmemde çok büyük katkısı vardır. Geçen yıllarda çok insanlar gördüm. Siyasi olarak merkezde ağırlığı olan sonra belediye başkanı değiştiğinde sürgün edilen insanlar hep yanıma gelirdi. Hatta Ahmet Sarışın bir gün görevden aldığı kişiyi yanıma gönderdi ve bana ‘dök bir kamyon mıcırı önüne tek tek saysın’ dedi. Mıcır sayılır mı? İşte bu durum aslında sistemi anlatıyor. Kimse vazgeçilmez değildir”