İZMİR – CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan 5735 sayılı “T.C. Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 23.02.2008 gün ve 26796 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini belirterek şunları söyledi: ‘Bu Kanunun 42. Maddesinin 6. Fıkrasından sonra gelmek üzere “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın sınırları kanunla belirlenir.” fıkrası eklenmiştir. Söz konusu yasanın ilgili fıkrası bazı üniversite rektörlerince üniversitelerde kılık kıyafet (türban) serbestliği olarak yorumlanıp, ilgili üniversite birimlerine genelge gönderilerek bu yoruma uyulması talimatı verilmiştir. Oysa ki 5735 sayılı yasa CHP tarafından 27.02.2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne götürülerek 22.10.2008 tarih ve 27032 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak iptal edilmiştir. Fakat Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü eski öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü’ye, bir türbanlı öğrencinin eğitim hakkını engellediği savıyla yapılan şikâyet üzerine, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmiştir. Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
1- Üniversitelerde eğitim gören öğrencilerden kılık kıyafet kurallarına uymadıkları için hakkında tutanak tutulanların sayısı ve üniversitelere göre dağılımı nedir?
2- Üniversitelerdeki kılık kıyafet kurallarına uymayan öğrenciler hakkında kendi sorumluluk alanlarında tutanak tutan “Akademik Personel”’den kaçı hakkında soruşturma açılmıştır? Bu soruşturmalar sonucunda YÖK tarafından idari bir işlem yapılmış mıdır? Bunların sayısı ve üniversitelere göre dağılımı nedir?
3- Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesine rağmen hala yürürlükteymiş gibi yorumlanan 5735 sayılı yasaya muhalefetten yargılanma sürecinde olan başka öğretim üyesi/görevlisi ve araştırma görevlisi var mıdır? Bunların sayısı ve üniversitelere göre dağılımı nedir?
4 -Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinde yer alan laiklik ilkesini ve bundan kaynaklanan yüksek yargı kararlarını savunması nedeniyle, Ege Üniversitesi’nden disiplin cezaları ve yıldırma politikaları nedeniyle zorunlu olarak emekli olan öğretim üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye yönelik baskılar hakkında bir genel soruşturma açmayı, hatalı uygulamaları nedeniyle bu onurlu bilim insanının yargılanması yolunu açan Ege Üniversitesi Rektörü ile YÖK Başkanı hakkında idari soruşturma açtırmayı ya da bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?
YARGITAY'DAN JET HIZIYLA TÜRBAN TEBLİĞMANESİ
Türbanlı derse girilmesine göz yummadığı için hapis cezasına çarptırılan eski Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün avukatı Murat Fatih Ülkü, itirazlarının ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “17 günde” tebliğname hazırladığını bildirdi. Cumhuriyetten Emre Döker’in haberine göre Ülkü, “Tarihi bir hız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki dosya sırasına baktık. Tüm tebliğnameler bu kadar hızlı mı diye? Sonucu söylemeye gerek yok” dedi.
KANUNLARI UYGULADI HAPİS YATACAK
Pekünlü’nün avukatı Ülkü, dosyanın başsavcılığın önüne 10 Aralık 2012 tarihinde geldiğini ve 17 günde tebliğname hazırlandığını belirterek “Anlaşılan, kamu adına hareket eden başsavcılık, iddia makamı, çok hızlı bir onama istemektedir” diye konuştu. Kararın onanması halinde Pekünlü’nün yasaları uyguladığı için hapis yatacağını anımsatan Ülkü, akademik çevrelerin buna sessiz kalmasını da eleştirdi.
MUHALİF GÜÇLER BİRLİKTE HAREKET ETMELİ
Kararı değerlendiren İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Ercan Demir, Yargıtay'ın kararı onaması halinde Prof. Dr. Pekünlü'nün hapis yatacağını söyledi. Ülkede, gazeteciden, askere, öğrenciden, avukata muhalif kesimlerin hapse gönderildiğini belirten Demir, “Danıştay'ın verdiği avukatlara ilişkin türbanla duruşmalara girilebileceğini ilişkin karar, bu kararın gerekçeleri, artık hukukun hepten hiçe sayıldığı bir uygulama sürecini gösteriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, doğrudan davalar ve olaylarla tarafgir olması ve artık tek şef olmaya yönelmesi gidişatımızın hiçte parlak olmadığını gösteriyor” dedi.
Ülkenin gidişinin “parlak” olmamasına karşın “sonsuz ve mutlak” da olmadığını da vurgulayarak şöyle konuştu: “Esas olan muhalif güçlerin bu ülkenin aydınlık ve Nazım Hikmet'in söylediği gibi “güzel günleri görmesini isteyen” güçlerin birlikte davranabilme becerisini yanında olabilecekleri, yanından atmaktan vazgeçme becerisini göstermelerine bağladır. Yoksa bu gidişat mutlak değil. Ne bugün için ne yarın için. Bu ülkenin toprakları neler görmüş neler yaşamış? Tüm bunları aşabilecek demokratik deneyimlere sahiptir.”