Nedim ATİLLA
Bir Halk Aşçısını kaybettik
12 Temmuz 2020 Pazar

Öğleyi bulduysanız, içinde koruk çekirdekleri yüzen bir bamya söyleyin kendinize. Cumaysa günlerden, iç pilav üstü kuzu fırında söyleyin.

Beklenmedik sürprizlere hazır olun dünyanın en iyi lokantalarının dizili olduğu Kemeraltı’nda.

Kefal pilakisi, akya çorbası, ya temiz Karaburun midyesinden yapılma bir buğulama. Enginar, iç baklanın içi bir başka burada. Roka, maydanoz, dereotu hep taze. Kentin yitik bahçelerinden, roka bürokrasisinden gelip dağılıyor.

***

Rahmetli Şükrü Tül ve nice dostumuzla yüzlerce kez yemek yediğimiz, dostlarımızla yaptığımız Kemeraltı yürüyüşlerinde mutlaka uğradığımız, hatta günlerden Pazar ise bizim için özel olarak açılan Bizim Lokanta’nın sahibi Mehmet Davar’ı kaybettik birkaç gün önce… Giriş paragrafını Şükrü Beyefendi bir Davar Mehmet ziyaretinden sonra yazmıştı…

Dedemle unutulmaz Kemeraltı anılarımda, vapurla Konak iskelesine indikten sonra Mehmet’in babasının Kemeraltı Camii yakınındaki Bizim Lokantasına gitme alışkanlığı vardı. Artık esamisi bile okunmayan İzmir Döner Kebabının burnuma gelen tereyağının kokusu gibi kokular kalmış aklımda…. Daha sonra Mehmet’i Kantarcılar İçindeki küçücük lokantada bulduğumda Marcel Proust’un madlenini bulduğunda duyduğum sevinci yaşamıştım… Sanki aynı kokular gelmişti burnuma… (Davar Sülalesinin esnaflık öyküsünü 20 sene önce çıkan Tarihten Günümüze İzmir Mutfağı adlı kitabımda yazmış idim…)

Genellikle bilinir Prosut’un bu hikayesi ama ben yinelemekte sakınca görmüyorum…

Hatırladığımız olaylar, anılardır aslında yaşamımız… Marcel Proust, “Kayıp Zamanın İzinde” adlı mükemmel yapıtının ana fikri olan geriye dönüp hatırlama eylemini, aslında ağzına attığı bir tür madlene borçludur. Bir tür kurabiye/kek karışımı bir şeydir bu… Bir yiyecek olarak en ünlü edebiyat kahramanı da sayılabilir. Şöyle yazmıştır Proust; “… bir kış günü eve döndüğümde, üşümüş olduğumu gören annem, alışkın olmadığım halde, biraz çay içmemi önerdi. Önce istemedim, sonra, bilmem neden, fikir değiştirdim. Annem birini gönderip, Küçük Madlen denilen, bir tarak midyesinin oluklu çeneleri arasında biçimlendirilmiş gibi görünen o kısa, tombul keklerden aldırdı. Az sonra, o kasvetli günün ve iç karartıcı bir yarının beklentisiyle bunalmış bir halde, yaptığım şeye dikkat etmeden, yumuşasın diye içine bir parça madlen attığım çaydan bir kaşık alıp ağzıma götürdüm. Ama içinde kek kırıntıları bulunan çay damağıma değdiği anda irkilerek, içimde olup biten olağanüstü şeye dikkat kesildim. Sebebi hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığım, harikulade bir haz benliğimi sarıp soyutlamıştı.”

Devamında kahramanımız onu neyin bu denli mutlu ettiğini araştırır ve madlenin tadı aracılığıyla, çocukluğundan, artık uzakta kalmış bir mutlu ânı anımsadığını fark eder… Hepimizin başına gelmez mi bu?

Mehmet Davar hafta sonları balığa çıkan, Karaburun açıklarında tuttukları balıklardan nefis çorbalar yapan, öğle yemeğinde esnaf lokantasında kalamar, midye sunacak kadar mükemmel bir aşçı idi. Yanında çalışan aşçılar ondan öğrendikleriyle son derece başarılı esnaf lokantaları açtılar ama ne Mehmet’in pilavının lezzetini bulabildiler, ne de iskorpit çorbasının tadını, tuzunu…

Özetle Mehmet gerçek bir “Halkın Aşçısı” idi… Neden mi böyle diyorum. Siz anlı şanlı ve çıkarken meşe ucunu sırtınızda hissedeceğiniz restaurantlarda hiç “bana az porsiyon Elma, çam fıstığı ve kuru üzümlü Katalan ıspanağı verir misiniz” diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Mehmet’le başlayan ve tüm Hisarönü’ne hakim olan “az yemek” kültüründe her şeyi “az az” yiyebilirsiniz… Hatta Hisarönü’ne yeni dadananlar Bizim Lokanta için “azcıya gidiyoruz” demeye başlamışlardı.

Kemalpaşa’da çiftlik aldı kendine 10 sene kadar önce, her şeyin “gerçek gıda” olması için lokantasında tuz ve şeker dışında satılan her şeyin kendi üretme hayali vardı…

Mehmet’le bir gün sohbet ederken ona Hipokrat’ın bir sözünden bahsettim. Meşhur “yediğin ilacın, ilacın yediğin olsun” lafından… İki hafta sonra gittiğimde bu sözü yemekleri servis ettiği, tezgahın arkasına asmıştı bile…

Sosyal medya çağının en garip alışkanlıklara sebep olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Fotoğraflarımızı paylaşmadan gezemeyecek, yemek yiyemeyecek, hatta evden bile çıkamayacak gibiyiz. Herkeste bir influencer (etkili) olma hevesi, her konuyu bilme arzusu. Ama temelinde kültürün olmadığı bir duygu… Rahmetli Çetin Altan’ın deyimi ile “genel kültür sahibi olup da temel kültür sahibi olamayan” influencerlar… ( Onlara ayrı bir yazı döşeneceğim yakında…) Belki de o yüzden Davar Mehmet’in o lezzetli yemeklerini, o önünde yemek için kuyruğa girilen lokantasını sosyal medyada pek görmedim. 

Davar Mehmet ile şunca yıllık tanışıklığımız içinde sadece bir kez rakı içip hayattan konuşmuşluğum olduğunu düşündüm bu yazıyı yazarken… Keşke daha sık yapsaymışım bu işi… Özleyeceğim.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 8 yorum var, 8 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Haluk Kutlu 28 Temmuz 2020 Salı 13:21

Allah Rahmet Eylesin, sevgili Mehmet Davar. Gönülden güzel anlatım , tanıtım, ve dostane yad edişiniz için sizede teşekkürler. Çok güzel buldum.

Yorumu oyla      2      3  
altan koralttan 14 Temmuz 2020 Salı 14:56

ithal uskumruyu akya diye mi yedirdiler sana gurmebaşı nedim..

Yorumu oyla      5      5  
13 Temmuz 2020 Pazartesi 12:44

Sevdiğim ve özel olarak gittiğim Kemeraltı lokantalarının başında gelirdi. Umarım devam ettirenler çıkar. Nurlarda yatsın.

Yorumu oyla      4      3  
Gonca G. Ünlü 13 Temmuz 2020 Pazartesi 10:03

Çok üzüldüm. 4 defa gittim. Eşimi ve annemi de götürdüm. Onlar da lezzetlerine bayılmışlardı. İşlerimi ayarlayıp bu yaz bir cumartesi giderim diyordum. Demek ertelemem hata imiş. Yeri yine dolmayacak, bir zenginliğimizi daha yitirdik.

Yorumu oyla      4      3  
Emel Kanatlı 13 Temmuz 2020 Pazartesi 10:01

Allah rahmet etsin çok üzüldüm büyük bir kayıp nurlar içinde yatsın

Yorumu oyla      4      3  
Selma Altınören 13 Temmuz 2020 Pazartesi 08:24

Kemeraltında her zaman yer bulursak sevindiğimiz, farklı ama lezzetinden sual olunmaz Bizim Lokanta. Üzüldüm.

Yorumu oyla      4      3  
Ramazan DAĞISTAN 12 Temmuz 2020 Pazar 23:18

Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun kendisinin yemeğini yeme şansım olmadı çok şey kaçırmışım işine sevdalı biri toprağı bol olsun

Yorumu oyla      4      3  
Serdar Yasa 12 Temmuz 2020 Pazar 22:32

Nedim ağabey kalemine sağlık. Kemeralti nin en güzel ahcisinin bizler tarafından da bilinmeyenlerini bizlere aktardığın için emeğinize sağlık. Merhum Davar Mehmet in mekanı nurlar içinde olsun. Dediğin gibi keşke daha sıklıkla bir kaç kupa daha fazla birlikte icebilseydin. Yetiştirdiği ahcilarin düsturu geleceğe taşımaları İzmir imiz için kazanç olacaktır. Saygılarımla.

Yorumu oyla      4      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva