HABERLER>MAGAZİN
2 Ağustos 2018 Perşembe - 15:07

Kebapçı Aydoğdu'dan Terim'e: Alaçatı'ya gelebilirsin, söz dövmeyeceğim!

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’i Çeşme’de döven Yüzevler Kebapçısı’nın Sahibi Selahattin Aydoğdu’dan yeni açıklama geldi. Aydoğdu, “Buradan kamuoyuna söz veriyorum; gördüğüm yerde dövecektim ama o kadar korkmuş ki, bu korku ona yeter. Artık görürsem dövmeyeceğim" dedi.

Kebapçı Aydoğdu dan Terim e: Alaçatı ya gelebilirsin, söz dövmeyeceğim!

EGEDESONSÖZ- İzmir’in Çeşme İlçesi’nde geçtiğimiz yıl Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim ile tartıştıktan sonra kavga eden Adana Yüzevler Kebapçısı’nın Sahibi Selahattin Aydoğdu’dan açıklama geldi. Türkiye gündemine bomba gibi düşen olayın ardından karşılıklı davalar ve yargı süreci devam ederken Aydoğdu, Terim’e çağrıda bulundu. Aydoğdu, “Kendisi benim çalışanımdı. Önünü iliklerdi. Federasyon bana saygısızlık yaptığı için onu kovdu. Daha önce ‘gördüğüm yerde yine döveceğim’ demiştim ama aradan geçen süreçte Alaçatı’ya giremedi. Gelsin, dövmeyeceğim” dedi.

İŞTE O AÇIKLAMALAR

Değerli Basın Mensupları;

Son dönemde basında çıkan haberler üzerine işbu açıklamayı yapma gereği duymaktayım. Öncelikle bir eleman işverenini “rezil de eder vezir de’’. Her ne kadar ilişiğini kesmiş olsak da bu kuyruk acısıyla türlü cambazlıklar sergileyen eski elemanımız adına tüm kamuoyundan kendim ve kurumum adına özür dilerim.

Ülkemizin milli meselesi olan 15 Temmuzun yıldönümünde, sarhoş bir şekilde beni telefonla arayıp, kabadayı gibi tehditler sarf edip sonra da iki damadıyla birlikte kendisini hukukun üzerinde görerek, işletmemi basmaya gelen; o günlerde milli takım antrenörü olan kişi, kendisine ve başında bulunduğu milli takım görevine yakışmayacak tarz ve tavırlar içinde, bir kabayı edasıyla geldiği işyerimden damatlarını da orada bırakarak arkasına bakmadan kaçmıştır.

Yargıya intikal etmiş bir konu hakkında konuşmak istemem fakat o döneme ait bütün bilgi, belge ve kamera kayıtları ortada olup; işin hakikatini göstermektedir. Ancak, bütün bu üzücü olaylardan daha vahim olan husus; ilgili şahsın hala çirkin bir şekilde bir kısım medyayı da kullanarak kamuoyunu aldatıp, ahlaka uymayan davranışıyla kamuoyunda zedelenen imajını düzeltme çabasıdır.

Bilinmesini isterim ki, her ne sebep olursa olsun şiddet aslı itibariyle kötü ve tasvip edilemeyecek bir fiildir. Düşüncemin bu olmasına karşın, ilgili şahıs hala sanki kavga etmek güzel bir olaymış gibi gençlerimize ve Türk halkına “önemli olan şeyin kimin dövüp dövmediği” hususunu tartıştırmaktadır.

Açıklamamın devamında da belirteceğim üzere keşke, futbol gibi gençlerimize iyi ahlak ve centilmenlik aşılaması gereken bir sporun içinde olan ve ayrıca olay günü milli takımımızın başında bulunan bu şahıs, ailesi ile birlikte mafyavari hareketlerle, örf ve adetlerimizin tersine sarhoş bir şekilde bana ve çalışanlarıma saldırıp kendini ve içinde bulunduğu camiayı küçük düşürmeseydi.

Bana ve çalışanlarıma yapılan bu saldırı karşısında meşru müdafaa hakkımı kullanmam ve kendisi ve damatlarını etkisiz hale getirmem en doğal hakkımdır. Beni ve o şahsı tanıyanlar meşru müdafaa hakkımı nasıl kullanacağımı çok iyi bilirler.

Bu komik “terbiyesizlik yaptım, kendime ve temsil ettiğim camiaya leke sürdürdüm ama dayak yemedim” çabasını beni bilen, seven dostlarımın ve değerli kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.

TERİM BENİM ÇALIŞANIMDI

Son dönemde basında çıkan haberlerde kaçıp giden teknik direktör değilmiş gibi; şahsım için “Beni gördüğü yerde bir metre uzaktan önünü ilikleyip müsaade almadan masaya oturamayan… telefonlarımı zannediyorum korkudan açmadı” gibi ifadeler kullanmıştır. Öncelikle belirtirim ki; olayın yaşandığı tarihte ben, bu teknik direktörün üstü ve işvereniydim. Bu teknik direktörün, yöneticisi olduğum TFF’de benim ve diğer yöneticilerin bulunduğu ortama nezaket gereği hem üstü hem de işvereni olduğum için kapıyı çalmadan giremeyeceği kamuoyunun malumudur. Tarafımın restoran zinciri işletmesi sebepli, her misafire gösterdiğim saygı ve nezaketi mekânıma geldiğinde elemanıma da gösteririm. Bu işletmecilik prensibimdir. Kendisinin aksine ben prensipleri ve duruşu olan, söylediği sözün arkasında duran bir yapıya sahibim. Kendisine de böyle olmasını tavsiye ederim. Bu kendisine has bir tavır değildir. Öyle hissetmesine sebep olduysam ne mutlu.

KORKMASIN DÖVMEYECEĞİM

Temsil ettiğim kurumun eski elemanı olan bu teknik direktör ve yanında gelen damatları olay çıkararak, bana ve çalışanlarıma saldırmışlardır. Fakat gösterdikleri tepkiye misliyle karşılık alınca bu teknik direktör kaçarak işyerimden gitmiştir. Aradan geçen zamanda Alaçatı’daki evine uğrayamaz, bırakın evine uğramayı Çeşme sınırlarına dahi giremez olmuştur. Buradan kamuoyuna söz veriyorum; gördüğüm yerde dövecektim ama o kadar korkmuş ki, bu korku ona yeter. Artık görürsem dövmeyeceğim. Korkmasına gerek yok. Alaçatı’ya gelebilir. Araya ortak tanıdıklarımızı sokmasına da gerek yok. Korkma hoca efendi senin cezanı mekânımı bastığında verdim. Kalan cezanı geç de olsa Yüce Türk Adaleti verecektir. Bunu hepimiz göreceğiz.

BANA SAYGISIZLIĞINDAN DOLAYI KOVULDU

Kamuoyunun İstanbul 17. İş Mahkemesinde takip ettiği, bu teknik direktör ile TFF arasındaki davada; davacı Fatih Terim “İşçi”, TFF “İşveren” konumundadır. Fatih Terim’in iş sözleşmesi İş Kanunu’nun 25/2-b ve d bentlerine göre, yani işçi Fatih Terim’in işvereni TFF’nin yöneticisi konumunda olan şahsıma saldırısı sebepli feshedilmiştir. Bu durum kimin kimden müsaade alması gerektiğini sanırım özetlemeye yetecektir.

BOĞAZINDAN GEÇECEKSE SÖZÜM YOK

Yöneticisi olarak bana yaptığı terbiyesizlik sonucunda işine son verilen eski elemanım gerek TFF ile sözleşme yaparken tazminat ile ilgili sorulan sorulara küçümser tavırla “benim tazminatlarla işim olmaz” diye açıklama yapmasına, olay sonrası yaptığı açıklamalarda da TFF’den para almayacağını, herhangi bir talebi olmayacağını söylemesine rağmen sözünün arkasında durmayıp utanmadan hak etmediği parayı mahkeme aracılığıyla TFF’den talep etmiştir. Bu arada TFF tarihinde hiçbir milli takım teknik direktörünün ayrılırken tazminat talep ettiğini hatırlamadığımı da belirtmek isterim. Şikâyetçi olduğumuz davaların aksine mahkeme 4 ay gibi kısa bir sürede sonuçlanmıştır. Mahkeme kararına saygı duyuyorum. Ancak ona verilecek para Türk halkının parasıdır. Boğazından geçecekse söyleyebileceğim hiçbir şey yoktur. Ancak benim şikâyetlerime ilişkin, kamera kayıtları ve kamuoyunun tepkisine rağmen davanın sonuçlanmasını bırakın iddianame dahi hazırlanamamış olması oldukça düşündürücüdür.

TÜRK YARGISINI YANILTMAK SUÇTUR

Eski elemanım ve yanında getirdiği kişiler basına yansıyan ifadelerinde ne de güzel ağız birliği yapmışlar. Kelimesi kelimesine aynı ifadeler. İyi çalışmışlar. Ama Türk Yargısını yanıltmak suçtur. Bunu unutmamak lazım. O günlerde ben güya mekân işletmecisi olan kadın akrabasını taciz etmişim. Ağız birliği ile verdikleri ifadelere karşın hanımefendinin ifadesinde taciz iddiasına ilişkin tek bir kelime bile bulunmamaktadır. Madem kadın akrabalarını korumak için geldiler sonrasında neden hanımefendiyi olay yerinde bırakarak arkalarına bakmadan kaçıyorlar? Sözde iddia ile mekân basmaya, kabadayılık yapmaya, hanımefendiyi korumaya gelip hanımefendiyi bırakarak gitmek mi kabadayılık? Bir insan hata yapabilir, kızabilir, sinirine yenilebilir, çevresindekilerin dolduruşuna gelebilir anlarım. Ancak bir kavga olayında bir kadını hem de bu şekilde rencide edecek bir konuyla kendini aklamaya çalışmak, bugün ben adamım diyen kimseye yakışmaz. Kendi kuyruğunu kurtarmak için bir kadını, hem de ailenden bir kadını nasıl böyle zan altında bırakabiliyorsun?

ADALET AKSAYABİLİR ANCAK HİÇ YANILMAZ

Herhalde sayın savcımız ve değerli emniyet mensuplarımız bu teknik direktör kaçıp evinde saklandığı için onun ifadesini alamadı. Daha sonra avukatlarım dosyayı incelediklerinde ve savcılıktan gerekçesini sorduklarında, bu teknik direktörün adresinin Bodrum olduğu, oraya talimat yazıldığı için ifadesinin alınmadığı belirtilmiştir. Oysa benim de yasal adresim Çeşme değil; İstanbul ve Adana’dır. Sayın savcılık ve emniyet makamı şikâyetçi/şüphelilerden biri olan teknik direktör için Bodrum’daki adli birimlere yazı yazarken; benim ifademi neden 16.07.2018 tarihinde gece yarısı, üstelik hakkımda herhangi bir gözaltı kararı yokken Çeşme’de aldığını, ben aynı gün ifade verirken teknik direktörün ise neden olaydan bir ay sonra ifade verdiğini kamuoyuna umarım açıklayacaktır. Aleyhime açılan ceza dosyalarında da görülmektedir ki; iddia edilen hiçbir suç, şikâyet olmadan emniyetin kendiliğinden soruşturabileceği cinayet, silahlı yaralama gibi suçlardan değildir.

ŞİKÂYET YOK, İŞGÜZAR ÇOK

Hatırlatmak gerekirse, basınımız arşivini incelerse görecektir ki; 16.07.2017 saat 22:30’da şüpheli sıfatıyla 2. kez ifademe başvurulmuş, 03:00’da polis merkezinden ayrılmıştım. Hatta bu gözaltına alındığım şeklinde haberlerin çıkmasına neden olmuştu. Yine hatırlatırım ki; o tarihte bu teknik direktörün bir şikâyeti veya savcılık soruşturması yoktu. Aksine benim şikâyetim vardı. Buna rağmen bu teknik direktörümüzü seven polisimiz ve savcılığımız şikâyete bağlı bir suç değilmiş gibi kamu adına bu işlemleri yapmıştır. Bu olaylar yaşandıktan ve avukatlarımın müdahalesinden sonra ancak 18.07.2017 tarihinde bu teknik direktörün şikâyeti gündeme gelmiştir. O dönemde avukatlarım beni uyarmış ise de emniyet ve savcılık teşkilatımızın yıpranmaması adına bunları dile getirmemiştim. Her hukukçu dosyayı incelediğinde bu hususları görecektir.

BEN ADALET İSTİYORUM

Benim hakkımda 15.07.2017 ve bu teknik direktörün 18.07.2017 tarihli şikâyetinden sonra 5 adet ceza dosyası oluşmuştur. Bunlardan 4 tanesinin davası açılmış ne var ki benim şikâyetçi olduğum dosyanın davası hala açılmamıştır. Biri hariç hepsinde ben sanığım. Bu da herhalde (!) dosyayı yürüten savcı beyin iş yoğunluğundandır. Teknik direktörün şikâyetçi olduğu dosyalar hızlı bir şekilde açılıp, şikâyetçi sıfatıyla ifadeler verilip, aynı hızla basına servis edilirken nedense teknik direktörün işyeri basmaktan dolayı savunması alınması gereken dosyada bir türlü gereken yapılamamaktadır. Şunu anlamış değilim; mekan basmak bilindiği gibi suçtur. Ama nedense tanınmış biri mekan basınca bu suç olmuyor herhalde. Bu suça ilişkin içerde yatan bir çok vatandaş var. O zaman bu insanların suçu ne?

Bu teknik adamın, şüpheli olarak göründüğü tek dosya da ikrar (yani kabul) niteliğinde delil olması sebebiyle kendisi dava açılmasını istediğinden hakkında iddianame düzenlenmiştir. Teknik direktör aksi yönde açıklama yapsa, ondan da iddianame düzenlemeyecekti herhalde. Unutmadan savcı şahsımla ilgili bazı dosyalardan takipsizlik kararı vermiş ama mahkeme ille de dava aç demiştir. Ama benim şikâyetçi olduklarımda henüz dava açılamamıştır. Sadece başlı başına delil olan ve o gece hepsi teslim edilen güvenlik kamerası görüntülerini sanırım dosyayı inceleyenler izleyemedi. Aslında mekânıma giren eski elemanım ve yanında getirdiği kişilerin beklemedikleri tepkiyle karşılaşınca şok olup, nasıl arkalarına bile bakmadan koşar adım kaçıp gittikleri çok net görünüyor.

DOKTORU ANLADIM DA MAKYÖZ NEDEN?

Benim şikayetime karşılık eski elemanımın herhangi bir şikâyetinin olmamasına rağmen ilgili savcılık ve emniyet gece yarısı, şüpheli sıfatıyla ifademi aldı. Bu ifadeler alınırken de her kavga olayında olduğu gibi sağlık raporu alındı. Hukukçuların, polislerin ve tıpçıların bildiği gibi ifadeyle birlikte adli tıptan veya ilgili sağlık kuruluşundan polis nezaretinde alınan rapor adli süreçteki en hafif yaralanmayı gösteren rapor şeklidir. Yani ben herhangi bir şekilde özel darp raporu veya sağlık raporu alıp dosyaya sunmuş değilim. Mekânımı basan eski elemanım apar topar kaçmasaydı, şikâyetim üzerine onun da sağlık raporu olacaktı. Basına olaydan bir gün sonra verdiğim demeçte de belirtiğim gibi, ikimiz de birbirimize yumruk attık. Ben dün ne söylediysem bugün de onu söylüyorum. Kıvırmıyorum. Eski elemanım mekânımı bastığı için dayağımı yemediyse neden Bodrum’a kaçıp iki gün kapının önüne bile çıkamadı. İddiaya göre evine hem doktor, hem makyöz gitmiş. Doktoru anladım da, makyöz morlukları kapatmak için mi? Bilemedim. Neyse orasını belki bir gün kendisi açıklar.

DAYAK ATAN DEĞİL, YİYEN KAÇAR

Bununla beraber bütün bu üzücü olaylardan daha vahim olan teknik direktörün son günlerde bir kısım medyayı kullanarak zedelenen imajını aldatıcı ve ahlaka uymayan davranışlarla düzeltmeye çalışma çabasıdır. Açıklamamın başında da belirttiğim üzere, her ne sebeple olursa olsun şiddet kötü ve tasvip edilemeyecek bir fiildir. Ancak teknik direktör sanki kavga etmek güzel bir olaymış gibi gençlerimize ve Türk Halkına “önemli olan kimin dövüp kimin dayak yediği” olgusunu tartıştırmaktadır. Basında çıkan haberlerle; sanki ben o zamanlar elemanım olan teknik direktörden dayak yemişim gibi servis edilmeye çalışılmıştır. Haberlere dayanak olarak ise ifade tutanağım gösterilmektedir. Her ne kadar tasvip etmesem de hepimiz çocukken veya maçlarda tribünlerde kavga etmişizdir. Bu kavgaları edenler de bilir ki dayağı atan değil dayağı yiyen veya polise yakalanacağım diye korkan kaçar. Dayak yiyen ben olsaydım teknik direktör ve yanındaki kişiler arkalarına bakmadan kaçtıktan sonra üzerime yağan sandalyelerden tıpkı kendisi gibi kaçardım. Ancak bu teknik direktörün “terbiyesizlik yaptım, kendime ve temsil ettiğim camiaya leke sürdürdüm ama dayak yemedim” çabasını değerli kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Keşke sporun içinde bulunan hatta olay günü Türk Futbol Milli Takımının başında bulunan bu şahıs, ailesi ile birlikte mafyavari, örf ve adetlerimizin tersine sarhoş bir şekilde bana ve çalışanlarıma saldırıp kendini ve içinde bulunduğu camiayı küçük düşürmeseydi. Bana ve çalışanlarıma yapılan bu saldırı karşısında meşru müdafaa hakkımı kullanmam en doğal hakkımdır.

SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM AMA KORKUP KAÇANA VURAMAM

Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/199 E. sayılı dosyasında şahsım hakkında bu teknik direktörü tehdit etmekten ve hakaretten dava açılmıştır. Gerekçesi olayın ertesi günü basına yaptığım röportajdır. Bu röportajda “dükkanımı basmaya geldi ama 2 dakikada kaçtı, KABADAYILIK ETMEYE GELEN ADAM, KAVGA ETMEYE GELEN ADAM KAÇAR MI YA; delikanlı adam kaçar mı ya, BENDEN DAYAK YEDİ İKİ DAKİKA İÇİNDE KAÇTI, ERKEK ADAM KAÇMAZ, İKİMİZ BİRBİRİMİZE YUMRUK ATTIK, KORKAK ADAM KAÇMAZ, GÖRDÜĞÜM YERDE DE DÖVECEĞİM, ARAYA DA ADAM SOKMASIN, DELİKANLIYSA ADAM SOKMASIN, MAÇ DAHA BİTMEDİ, DAHA İLK YARI BİTTİ” dediğim için hakkımda hakaret ve tehditten dava açılmıştır. Ben o sözlerimin arkasındayım. Ancak dayak bir kere atılır. Korkup kaçana el kalkmaz. Bundan sonra cezasını yargımız verecek.

HEM DAYAK ATTIM DE, HEM DE KORKUYORUM DİYE ŞİKÂYETÇİ OL

Madem dövmüş, tokatlamış, dayak atmış bu eski elemanım niye kendisi benim bu açıklamalarımdan korkmuş, dayak yiyeceğim diye tehdit altında hissetmiş ve şikâyetçi olmuştur. Kendisine güvenen adama ben seni gördüğüm yerde döveceğim deseniz o tehdit olur mu? Mahkemeye gelirse soracağım kendisine “çok mu korktun seni döveceğim dedim diye de gittin şikâyetçi oldun” diye. Vereceği cevabı hep beraber göreceğiz. Ben bu lafı kabadayı adama söylesem kabadayı korkar mı, beni tehdit ettiler der mi? Basınımız Fatih Terim dövdü, dayak attı diye haber yaparken, döveceğim denmesinden korktu ve tehditten dolayı şikâyetçi oldu diye neden haber yapmadılar anlamadım. Onu da gazeteciler daha iyi bilecektir.

Bu açıklamalarımı sizin aracılığınızla kamuoyuna saygıyla duyuruyorum. Açıklamalarımdaki her şeyi her hukukçu ve ilgili basın mensubu merak etmesi halinde Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki 3 dosyada, Bodrum Asliye Ceza Mahkemesinde 1 dosyada ve benim şikâyetçi olduğum ama bir türlü soruşturması tamamlanmayan Çeşme C.Başsavcılık dosyasında inceleyip görebilecektir.

Bu incelemede dikkatle bakılırsa teknik direktörün yaptığı bütün şikâyetlerden dava açılmış ama benim şikâyetçi olduğum işyerini basma suçundan ise halen ne bir dava açılmış ne de takipsizlik kararı verilmiştir. İncelemede şikâyet yokken benim şüpheli olarak ifademin alındığını, ifadeden 2 gün sonra ancak şikâyetin yapıldığını da herkes görecektir. Bu ve diğer hukuka aykırılıkları kapatmak isteyenler, olayın başka bir yanını köpürterek, benim elemanımın seviyesine inmemi beklemektedirler. Evet, eski elemanım bir hata yapmıştır. Bedelini de hemen oracıkta ödemiştir. Kalan bedeli de Yüce Türk halkı önünde bu dava sonunda ödeyecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.02.08.2018

Selahaddin AYDOĞDU

Vekilleri

Av. Dursun KÜÇÜK – Av. Doğan AKBAŞ"

 
HDP’li vekil Kemalbay, Başkan Kocaoğlu ve Vali Ayyıldız’ı ziyaret edecek
 
'Hikaye-i Kaymakam' Foça'da
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
'Şişko Nuri'den üzücü haber geldi!
69 yaşındaki oyuncu Yeşilçam'ın Şişko Nuri'si Sıtkı Sezgin hastaneye kaldırıldı. ...
Tuba Büyüküstün'den eleştirilere yanıt!
Tuba Büyüküstün ile sevgilisi Umut Evirgen’in Bodrum’da bir plajda çekilen ...
Ezgi ile Mertcan evliliğe ilk adımı attı
Urla'nın tanınmış ailelerinden Halise- Ümit Yeşil' in kızları Ezgi ile ...
 
Ünlü komedyen polis çevirmesine takıldı
Cem Yılmaz, önceki gün spor hocası Sami Hamidi’nin Ortaköy Ruby’deki doğum günü partisine katıldı
Aref Türkiye'ye döndü... İşte ilk açıklaması
Antalya'da gösteriye hazırladığı kobra yılanı tarafından ısırıldıktan ...
Yavuz Bingöl'den çok konuşulacak röportaj: ''Gazeteci kalkıp da 'Erdoğancı mısın?' diye sorunca...''
Yaptığı açıklamalar nedeniyle zaman zaman tepki çeken türkücü Yavuz Bingöl, ...
 
Serdar Ortaç'ın eşi Chloe Çeşme'de tek başına yüzdü
Serdar Ortaç'ın eşi Chloe Çeşme'de tek başına yüzdü
Şantajcı çetenin yazışmaları ortaya çıktı!
Ünlülerin sosyal medya hesaplarını ele geçirip, şantaj yapan hacker çetesinin ...
‘Damat adayı’ Birkan'ın ablası öldürüldü
Evlendirme programlarına katılan damat adayı Birkan Key'in ablası Kader ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çoban ateşini 'topuklu' yaktı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva