Oktay GÜÇTEKİN / EGEDESONSÖZ - İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu, bu yıl pandemi nedeniyle gününde kutlanamayacak olan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü öncesinde temsili bir tören düzenledi.
İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenen ve her odadan sadece 4 kişinin kabul edildiği toplantıda, katılımcılar Cumhuriyet Ağacı'nın altına çelenk bırakarak basın açıklaması yaptı. Düzenlenen basın açıklamasına TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, CHP İzmir PM Üyesi Devrim Barış Çelik, CHP İzmir Milletvekilli Sevda Erdan Kılıç ve Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay katıldı.
BÖYLE BİR TOPLUM VE BÖYLE BİR DÜZEN SÜRDÜRÜLEMEZ
Toplantıda açıklama yapan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, "Türkiye'nin her tarafında siyasi iktidar için her şey serbestken işçilerin ve emekçilerin bir araya gelmesinin önündeki engeller antidemokratik baskıcı sistemin en önemli örneklerindendir. Tedbir almıyorlar koruyamıyorlar ve tükeniyoruz. Tam kapanma dediler bugün fabrikalar çalışıyor. Onlar için alınmış bir tedbir yok. O fabrikaların çarkları dönsün diye işçi ve emekçinin yaşamları riske atılıyor böyle bir toplum ve böyle bir düzen sürdürülemez. Daha iyi bir hayata inanıyoruz. Biz temsili bir kutlama için buradayız. Ama inanıyoruz ki yarın gerçek sahipleriyle birlikte alanları hınca hınç doldurup bayramımızı kutlayacağız. Ne yaptılarsa yapsınlar mücadelenin ve mücadelenin sonuçlarının önüne geçemeyecekler" dedi.
HAYATTA KALMAYA ÇALIŞIYORUZ
Katılımcılar adında basın açıklamasını okuyan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, koronavirüs salgını ile birlikte Türkiye'de eşitsizliklerin giderek ortaya çıktığını belirtti. Çamlı, "Bugün 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü için yan yanayız. Yasaklara rağmen, baskılara rağmen bizlerin 1 Mayıs’ta söyleyecek sözümüz, büyüteceğimiz umudumuz var. Dünya kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Aklı, bilimi, emeği ve insan yaşamını öncelemeyen bir anlayışla yönetilen bizler, ağır bedeller ödüyoruz. Yıllardır dünya halklarına sınırsız bir emek ve doğa sömürüsü, savaşlar, krizler, eşitsizlik, yoksulluk, işsizlik dışında hiçbir şey sunmayan bu düzen COVID-19 küresel salgınıyla insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Covid-19 ayrımcılık yapmıyor söyleminin tam bir safsata olduğu, eşitsizlikleri daha da belirginleştirdiği kısa zamanda ortaya çıktı. Salgın sonrası hızla artan işsizlik, yoksulluk ve sağlık hizmetlerine ulaşmadaki eşitsizlik bunun en büyük göstergesi oldu. COVID-19 salgınıyla mücadelede dünyanın en başarısız ülkelerinden birinde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ülkemizde iktidar Covid-19 salgınında işçileri, emekçileri koruyamamıştır. Onları covid-19 karşısında korumasız bırakarak, işsizliğe, yoksulluğa ölüme terk etmiştir. Bugün“tam kapanma” diye sundukları önlem paketinde emekçi halkın sağlığını ve gelirini değil sermayenin çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Çarklar dönmeye, çalışanların çoğunluğunun işe gitmeye, insanlarımız ölmeye, sağlık emekçilerimiz tükenmeye devam ediyor. Tam kapanma dedikleri önlemlerde biz yokuz: Çalışanlar hastalanmaya, çalışmayanlar da açlığa mahkum ediliyor. Açık alanlarda nefes almamız yasaklanıp kapalı ortamlarda çalışmaya zorlanıyoruz. Ne pahasına olursa olsun “çarklar dönecek” inadıyla, insan yaşamı piyasaya kurban ediliyor. Yeterli aşı tedarik edilemiyor. Göz göre göre hastalanıyoruz, ölüyoruz ve tükeniyoruz! “Böyle salgın mücadelesi olmaz” diyor ve yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz" ifadelerini kullandı.
İNSANLAR 50 TL İLE YAŞAMAYA MAHKUM EDİLİYOR
Pandemi döneminde çalışanlara dayatılan ücretsiz çalışma modelini de eleştiren Çamlı, "Sadece sağlığımız değil; işimiz, aşımız ve geçimimiz de tehdit altında. Pandemide yurttaşlarına en az ekonomik destek veren iki ülkeden biri Türkiye oldu. İşsizlik her gün yeni rekorlar kırıyor. Kod 29 ile tazminat bile alamadan işimizi kaybediyoruz. Milyonlarca çalışan ve ailesi ücretsiz izin dayatmasıyla günde 50 liraya yaşamaya mahkum ediliyor. Salgın koşullarında bile ülkenin tüm kaynakları bir avuç şirkete peşkeş çekiliyor. Halk yaşam mücadelesi verirken, şirketler pandemide kârlarını artırıyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik; diğer yanda servetler birikiyor. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarında, adaletsizliğin en çirkin yüzü karşımıza çıkıyor. Doğadaki tüm varlıkları birer meta olarak gören kapitalist sistem anlayışı ile yürütülen politikalar sonucunda insanlığın yüz yüze kalmış olduğu iklim krizi ve ekolojik yıkım, pandemi sürecinde de hız kesmedi. Pandemi dönemindeki sosyal kısıtlamalar da fırsat bilinerek rant için kent ve çevre talanına devam ediliyor. Pandemi sürecinde sınıfsal eşitsizliklerin yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor. Salgında kadınların omuzlarına yıkılan yük artıyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor" diye konuştu.
YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN KURMAK ELLERİMİZDE
4 hafta boyunca acil olamayan tüm alanlarda çarkların durdurulması gerektiğini belirten Çamlı, sözlerini şu ifadeler ile sürdürdü: "Bu koşullar altında işimiz, aşımız ve sağlığımız için söyleyecek çok şeyimiz var. Taleplerimiz ve öfkemiz var. Herkese aşı, herkese gelir desteği sağlansın, acil ve zorunlu işler dışında 4 hafta çarklar durdurulsun. Çalışırken hastalanan emekçiler için COVID-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilsin. Kod 29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilsin, İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları patronlara değil işçilere ve işsizlere destek için kullanılsın, asgari ücret üzerindeki tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın, İşsizliğe karşı kamu istihdamı artırılsın, hukuksuz biçimde işten çıkarılan kamu emekçileri işlerine iade edilsin, çalışma süreleri azaltılsın, bütçeler, doğa katili projelere, Kanal İstanbul’a, betona, savaşa, silahlanmaya, sermayeye değil aşıya ve sosyal desteklere ayrılsın. az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın! Zorunlu mallarda ve elektrik, su, doğalgaz, iletişim faturalarında dolaylı vergiler sıfırlansın, fatura borçları faizsiz ertelensin. Örgütlenme, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılsın, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulansın, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün İşyerinde Şiddete Karşı 190 sayılı sözleşmesi onaylansın, 2020 1 Mayıs’ında ifade ettiğimiz gerçek, 2021’de çok daha net bir biçimde ortadadır. Bu düzen yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Bu felakete son vermek, insanlık için yeni bir başlangıç yapmak, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin egemen olduğu, kardeşçe, barış içerisinde yaşayacağımız yeni bir toplumsal düzen kurmak ellerimizdedir" dedi.