Mehmet İŞLER /EGEDESONSÖZ - Genel seçimlere sayılı günler kala siyasi partiler saha çalışmalarına iyice hız kazandırdı.
DSP Genel Başkanı Masum Türker de partisinin İzmir İl başkanlığında gerçekleştirdiği basın toplantısında 7 Haziran 2015 seçimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türker, geçtiğimiz günlerde kamuoyuna duyurulan seçim bildirgesinden de örnekler verdi.
ABD’DE KAMU YÜZDE 52 ORANINDADIR
Türker konuşmasında özelleştirmeden örnekler verdi. Türker, “Bugün burada 7 Haziran seçimleri için DSP’nin seçim bildirgesini kısmet tanıtmak için toplandık. Ankara’da tanıtım yapmamıza rağmen bildirgemiz medya mensuplarına yeterince dağıtılmadığı için farklı yorumlanabiliyor. Türkiye’de son 10 yıldır yavaş yavaş sevgisizlik, ötekileştirme, toplumu kutuplaştırarak yönetme anlayışı dolayısıyla ciddi bir yozlaşma yaşandı. Bu sermaye dağılımında görüldü. Yandaş ya da yurt dışından sırf rant peşinde koşan uluslararası nitelikte yandaşlara kaydırıldı. Otellerde yapılan yatırımlarda bunları gördük. Türkiye’nin sahip olduğu stratejik kurumları yavaş yavaş devrettik. Bu kurumların devredilmesinin ne kadar yanlış olduğunu birkaç hafta önce elektriklerin kesildiği gün yaşadık. Enerji bakanı ve başbakan bu tür kesintileri Amerika’nın eyaletlerinde ve başka ülkelerde olduğunu söyledi. Arkasından yapılanları hiç söylemediler. O kesintileri yapan kurumlar tekrar devletleştirildi. Kapitalizmin beşiği olan ABD’de kamu yüzde 52 oranındadır. Bunlar göz ardı edilmektedir. Türkiye’nin karlılık yapan, kontrol edilmesi gereken kurumları elden çıkarılmaktadır. Milli Piyango İdaresi bile özelleştirildi” dedi.
İNSANLAR NEDEN SESSİZ?
Türkiye’nin ekonomik durumunu eleştiren Türker iki önemli sorun olan yoksullaşma ve işsizliğin kronikleştiğini belirtti. Türker, “Türkiye’de 10 yıldır yoksullaşma ve işsizlik her geçen gün artan bir oranda ve toplumun hemen hemen tamamına yayılmaktadır. 18 milyona yakın kişi yoksulluk sınırının ya altında ya da sınırındadır. Bu kadar çok yoksulluğun, işsizliğin arttığı bu ülkede neden insanlar sessiz? Uygulanan ekonomik politika bu amacı güdüyordu ve amacına ulaştı. Bireylerin gelirleri düşük tutuldu. İşçi, çiftçi, emeklinin geliri arttırılmadı ama kredi imkanları sağlandı. Bireyler gelir elde ederek değil borçlanarak yaşamaya başladı. 2007 yılı seçimlerinden sonra sonuçları görüldü. Kamuoyuna ‘iktidar değişirse istikrar bozulur faizler artar’ denildi. İnsanlar korkutuldu. 2011 seçimlerin de de böyle oldu. İnsanlar köleleştirildi. Bu seçimlerde insanlar ya köleleşmeye devam edecekler ya da özgürleşmeye devam edecekler. Biz seçim bildirgemizde toplumu ve kişileri özgürleştirmeyi amaçladık” ifadelerini kullandı.
ASGARİ ÜCRET 2 BİN, EMEKLİ MAAŞI EN AZ 2 BİN LİRA!
Asgari ücrete ilişkin de konuşan Türker, “Asgari ücretin en az 2 bin lira olması gerektiğini söyledik. Halkın çoğunluğuna para dağıtırsanız çarpık olan vergi sistemi dolayısıyla yüzde 18 KDV ve ÖTV olarak geri gelir. Benim bakanlığım döneminde biz memura yüzde 25 zam olarak verdik. ‘Kaynaklar çarçur ediliyor’ diye herkes ayağa kalktı. ‘Bu para geri gelecek’ dedik. Sonra bizden özür dilediler. Verdiğimiz para 5 kez el değiştirdikten sonra bize geri geldi. Faizciye rant elde edene verseydik o para piyasaya çıkmazdı. Asgari emekli maaşının 2 bin 600 olması gerekir. Maliye bakanı başta olmak üzere herkes ‘hesaplar yapıp kaynaklar çarçur edilecek’ diyorlar. İstedikleri yerde tartışmaya hazırım” diye konuştu.
AVRUPA UZAY KURUMUNA GİRMELİYİZ
Eğitim sistemi hakkında da konuşan Türker ayrıca Türkiye’nin Avrupa Uzay Kurumu’na üye olmamasını eleştirdi. Türker, “Seçim bildirgemiz eğitime ağırlık vermektir. Üniversite lise düzeyine lise ortaokul düzeyine düşmüş durumda. 4 artı 4 artı 4 geri gidişi göstermektedir. Cumhurbaşkanı 12 yıllık eğitim sistemini dile getirenleri imam hatipleri kapatmak istiyor diyerek korkutuyor. Türkiye şu anda uzay teknolojisinde Avrupa Uzay Kurumuna üye olmayan tek ülkedir. Buna hemen önem verilmesini, Avrupa Uzay Kurumuna üye olunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu faaliyetlerin dışında kaldığımız zaman Avrupa birliğindeki gibi sonradan girmek istediğimizde girişimiz zorlaşır” dedi.
İZMİR’DE FUTBOLUN TEKRAR YEŞERMESİNİ SAĞLAYACAĞIZ
Türker, İzmir’in Süper Lig’de futbol takımı olmamasına da değindi, “Bugün İzmir’in en büyük stadında cumhurbaşkanı bir toplantı düzenleyecek. Oysa bu statlar futbol oynamak için yapılmıştır. Maalesef oynayamaz hale gelmiş etkinlik dışı kalmıştır. İzmir Süper Lig’de temsil edilmez noktaya gelmiştir. Biz parti olarak bütün statların yapılmasını öne alarak İzmir’in eskiden olduğu gibi futbolun beşiklerinden olmasını sağlayacağız. İktidarda görev alırsak uluslararası müsabakalara açılarak tekrar futbolun yeşermesini sağlayacağız. Umarız İzmir’deki tüm sporseverler destekler” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN DSP’YE İHTİYACI VAR
Partisinin hedefi hakkında bilgi veren Türker seçim ön görüsünde de bulundu. Türker şunları söyledi: Hedefimiz barajı aşmaktır. 2007 yılından sonra kamuoyunda yaratılan baskının etkisinde kaldık. Partimiz seçime girmedi CHP’yi destekledi. Bir parti bir partiyi desteklediği zaman 2 dönem geçmedikçe seçmenini geri kazanamıyor. ‘Aman oylar bölünmesin verdiğiniz her oy AKP’ye gidiyor’ deniyor. CHP’ye verilen bazı yolar AKP’ye gitti. Edirne’den seçilen milletvekili CHP’den istifa etti AKP’ye geçti. Adana’daki milletvekili doktordu CHP’den seçildi AKP’ye geçti. Bu konuda oylar AKP’ye veriliyor mantığının iflas ettiğini düşünüyoruz. Seçim takvimi daha başlamadan CHP’yi ziyaret ettik. ‘Gelin SYRİZA modeli yapalım, soldaki partileri toplayın’ dedik. Onlar, ‘hayır biz istemiyoruz ama partinizi kapatın’ dedi. Özellikle her yerde söylüyorum. Türkiye’nin ciddi bir şekilde DSP’ye ihtiyacı var. Barış süreci adı altında karmaşa var. Güneydoğu’nun bazı yerlerinde gündüz polis asayiş sağlarken gece PKK sağlıyor. Demokratikleşmeden bahsetmek söz konusu değil. İktidar partisi seçim bürosu açamıyor. Bu seçimde 3 ayrı baraj var. Yüzde 10 barajı milletvekili seçilmesi için, yüzde 3 devlet yardımı için, partilerin oyları yüksek olduğunda da medya barajını yıkmış oluyor. Medya belli oyu, reytingi olan partilere ilgi gösteriyor. Bizim amacımız partimizi parlamentoya sokmaktır. Genel anlamda AKP’nin tek başına iktidar olma şansı düşüktür. CHP büyük bir koalisyondan bahsediyor. AKP koalisyon değil azınlık hükümeti kurdurup ‘erken seçim’ diyor.