Sinan DOĞAN/EGEDESONSÖZ - İzmir'in merkezi yönetimden yeterince destek alamadığına ve ayrımcılığa tabi tutulduğuna dair düşünceler son yıllarda giderek güçlenirken, kente yönelik özerklik söylemleri de daha sık dile getirilmeye başlandı. Bir yandan çözüm sürecinin getirdiği endişe, diğer yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İzmir Valisi Mustafa Toprak arasında yaşanan kapatılan il özel idare mallarının paylaşımı kavgası, İzmir'in merkezi yönetimden bağımsız olması gerektiği yönünde söylemleri de kuvvetlendiriyor.
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) eski Başkanı ve Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Federasyonu (BASİFE) Danışma Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, geçtiğimiz günlerde 'İzmirya' kavramı ile tartışmaya yeni bir boyut kattı. Şüküker, İzmirlilerin güçlü yerel yapılar için Kürtler gibi mücadele etmesini önerirken, son derece gevşek federatif yapılara kadar yerel yönetimlere inisiyatif verilebileceğini dile getirdi.
KÜRTLER'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Şükürer, bir gazetedeki köşe yazısında, "İzmirliler durumdan hoşnut değillerse, çare yok güçlü yerel yapılar için kolları sıvayacaklar ve işe bir yerlerden başlayacaklar. Güçlü yerel yönetimler, tepeden inerek kolayından elde edilmez. Bunun için mücadele, bedel ödemek gerekir. Unutmayın, Kürtler bedel ödedi, ödüyor. Tamam Batı’dakilerin eline silah alıp dağa çıkacak hali yok. Ancak örgütlü inisiyatifleri geliştirmeden, hafif ‘maraza’ çıkarılmadan kimse size bir şey vermez” ifadesini kullandı.
İzmirya söylemlerini dile getirmenin, son derece gevşek federatif yapılara kadar yerel yönetimlere inisiyatif anlamına geldiğini ifade eden Şükürer, şu ifadeleri kullandı: "Esasında aslolan birlikte tek bir devlet çatısı altında kalmanın rasyonelitesini, ayrı bir bağımsız devlet olmanın üstünde kaymaya devam ettirici mantık ve duygu birliğini muhafaza etmek. İzmirli Van Gölü’ne pasaportla neden gitmek istesin? Ama Erzurum ya da Konya’daki adamın dünya görüşüyle belirlenen siyasi iktidar pek sürdürülebilir bir durum değil.
'İZMİR DEĞİL EGE'
Şükürer'in görüşleri, İzmir'de yeni bir tartışma yarattı. Aynı zamanda Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Meclis Başkanı olan Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı Başkanı Geza Dologh, İzmir'in bölünme gibi bir şansı olmadığını tam tersine Ege'yi kapsayan yeni bir ekonomik entegrasyona ihtiyaç olduğunu söyledi. Dologh, "Biz İzmirya diye değil Egeli olarak düşünmeliyiz. Çünkü Ege birbirine benzer yapıların oluşturduğu bir bütün. Denizlili eksik olan bir ürünün İstanbul'dan almasın, İzmir'den temin etsin. Ege artık İstanbul'u beslemesin. İzmirli de bir ürün Uşak'ta varsa oraya gitsin, Çanakkale'de varsa oradan alsın. Daha geniş bir havzayı düşünmemiz gerekiyor. Bölünme yerine Ege entegrasyonu öneriyorum. Ege kendi kendine yeterli olabilmeli. Kendi içinde birleşebilmeli" dedi.
'AÇ KALIRIZ'
Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ufuk Tutan, küreselleşmenin oturmaya başladığı bir dönemde İzmir'in tek başına yaşamasının mümkün olmadığını belirterek, "İzmir bağımsız olursa aç kalır. Manisa'nın sanayisi, Aydın ve Denizli'nin tarımı olmadan İzmir düşünülemez" dedi.
'İzmirya' söyleminin havada kalmaya mahkum olduğunu dile getiren Tutan, ancak kentin merkezi bütçeden daha fazla pay alması gerektiğini vurguladı. Tutan, "Çeşme'nin nüfusu yazın 1 milyonu geçiyorsa, İzmir'e bir İzmir nüfusu daha insan geliyorsa o zaman bütçeden daha fazla pay almalıyız. Merkezi yönetimden daha fazla pay almak hakkımız. Bunun için de İzmir'deki iktidar partili milletvekillerinin, iki muhafelet partisindeki milletvekillerin sesimizi daha fazla duyurması gerekiyor" şeklinde konuştu.