Mehmet İŞLER / EGEDESONSÖZ - Ege TV’ de yayınlanan Güne Bakış programına konuk olan İzmirli yazar Feyza Hepçilingirler Ege’de Sonsöz Genel Yayın Yönetmeni Ümit Yaldız ve Deniz Ölgün’ün sorularını yanıtladı. ‘Çocuklara kitap yazmak’ başlığı altında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına, İzmir kitap fuarına ve İzmir’in kitaba bakışına değinen yazar ülkenin içinde bulunduğu genel gidişat hakkında da açıklama yaptı. Hepçilingirler ayrıca Türkçenin meclisteki kullanımına, siyasilerin seçim meydanlarındaki konuşmalarına, ülkemizdeki okuma-yazma alışkanlığına ve eğitim sisteminin sürekli değişmesine ilişkin düşüncelerini de paylaştı.
Öncelikle 23 Nisan’ın önemine değinen yazar, “Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu gün, Atatürk’ün savaşa başlamadan önce meclis kurduğu gündür. Bu açıdan baktığımızda bugünümüze yol gösteriyor, bunu çocuklarımızın bilmesi gerekiyor. Sadece çocukların değil anne babaların bilip çocuklarına öğretmesi gerekiyor” dedi.
İZMİR İNSANIYLA, KADINIYLA, KİTAP VE FUARIYLA…
İzmir’in kitap fuarı açısından çok önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Hepçilingirler, “ İzmirli kitabına, fuarına coşkuyla sahip çıkıyor. İnsanlar burada pikniğe gider gibi, şenliğe gider gibi fuara geliyor. Yanılmıyorsam geçen yıl en başarılı fuar seçildi. Bu sene de Türkiye fuarcılığı için altın bir yıl olacak” şeklinde konuştu.
İzmir’in kadını, ve özgürlüğü hakkındaki düşüncesinin sorulması üzerine ise, Hepçilingirler, “ İzmir TÜYAP’ ın konuğu olunca birçok gazete benimle röportaj yaptı. İzmir’in kadını özgürleştirici etkisinden söz ettim. Belki de İzmirli olmasaydım yazar olmazdım dedim birçok yerde. Net söylüyorum beni yazar yapan İzmir’dir.Bütün ödüllerimi İzmir’deyken kazandım. Dolayısıyla İzmir’in kadınlara verdiği özgüven ayakta durma gücü belki İzmir’deyken farkında olmayabiliyorsun ama İstanbul’dan farklı anlaşılıyor. Birçok şey uzaktan bakıldığında çok iyi anlaşılıyor. İzmir’de böyle” açıklamasını yaptı.
ÇOCUKLARIN YAZMAYA ZAMANI YOK EĞİTİM SİSTEMİ İSE HEP SİL BAŞTAN…
Çocukların yazmaya çok fazla zaman ayıramadıklarının altını çizen Hepçilingirler, “ Ben öğretmenlikte yaptım. Bizim zamanımızda kompozisyon yazdırırdık biz öğrencilerimize. Şimdi seçenekler arasında bir tanesini seçme, yani test yöntemi yazma yeteneğini öldüren bir yöntem. Çocukların yazmaya hevesi aileler tarafından mutlaka teşvik edilmeli. Yeni yazarlar yetiştirmek için değil sadece yazmak düşünmenin de aracıdır. Yazarak daha iyi düşünülebilir. Sadece düşünce uçucu bir şeydir. Yazdığınız zaman somutlaştırıyorsunuz. Eğitim sistemi konusu ise artık radikal değişiklik mi, değil mi bilemem. Sil baştan yapıyoruz. Önceden yapılan en iyi işleri bile yok edip sıfırdan başlıyoruz her seferinde” dedi.
GİDİŞAT ÇOK PARLAK DEĞİL
Gidişata ilişkin düşüncelerini açıklayan Hepçilingirler medya yönünden endişeli olduğunu söylerken, “ Türkiye’de hiç bu kadar çok satılık medya olmamıştı açıkçası. Artık bakıyorsunuz basın yayın organlarının yarısı neredeyse emir dışına çıkmayan yayınlar yapıyor. İzmir’den bakmak insanı üzmüyor. İzmir Türkiye’nin aydınlık yüzü, özellikle son seçimlerden sonra İzmir umut vaat ediyor ama ne yazık ki Türkiye İzmir’den ibaret değil. Genel olarak bakıldığında durumun çok parlak olmadığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
ÖNCE TÜRKÇE
Dil konusunda önce aileler üzerinde vurgu yapan Hepçilingirler, “ Aileler çocukların İngilizce öğrenmesini çok istiyorlar bunda da haklılar. İngilizce dünyanın ortak iletişim dili oldu. Biraz haksız bir rekabet oluyor bu, çünkü İngilizce bazılarının da ana dili konumda. İngiltere, Amerika gibi ülkelerin ana dili. Zaten Amerika’nın dili olduğu için bu kadar etkili. Keşke Esperanto gibi bir dil en yaygın yapay dil olsaydı o zaman Amerikalılarda öğrenmek zorunda olacaktı ve o zaman daha adaletli olacaktı. Yabancı dil olarak öğreneceklerdi biz şimdi ne kadar uğraşırsak uğraşalım sonuçta İngilizce bizim yabancı dilimiz. Anne babalara uyarım şu, yabancı dil öğretsinler çocuklarına tamam ama şunu unutmasınlar, bir insan ana dilini ne kadar biliyorsa yabancı dili ancak ve en çok o kadar öğrenebilir. Ana dil eksikse yabancı dil öğretemezsiniz. Önce Türkçe. İngilizce öğretemememizin altında yatan sebep budur aslında” açıklamasını yaptı.
ÇOCUKLARA KİTAP YAZMA MESELESİ…
Yazarlığa aslında çocuk kitapları yazarak başladığını söyleyen Hepçilingirler, “ İzmir’de yazdığım ve ödül kazandığım eser ‘Yanlışlıklar’ adlı bir çocuk oyunuydu. Ahmet Taner Kışlalı’nın Kültür Bakanı olduğu dönemde bir başarı ödülü kazanmıştım o eserle. Şimdi yaşamımın sonlarına doğru yaklaştığımın da farkındayım tekrar çocuk kitaplarına döndüm. Çünkü bu uzun dönem içinde çocukların önemini çok daha iyi kavradım. Çocukları iyi yetiştirmezsek eğer Türkiye’nin geleceğiyle ilgili endişelerimiz sonsuza kadar devam eder. Benim özellikle çocuk kitapları üzerinde durmamın sebebi de çocukları her bakımdan önemsemek avutmak değil. Çünkü şöyle bir ayrım da yapacağım, çocuk kitabı-çocuk edebiyatı arasında bir fark var. Bol miktarda var ama ticari olanlar da var. Cinler, periler, büyücüler, vampirler çocukları avutmak gibi. Benim en çok dert ettiğim şey çocukların düşünmesini sağlamak. Neden diye sormalarını sağlamak, soruları sorup cevapları kendilerinin bulmasını sağlamak, hazır cevaplarla yetinmemesini sağlamak” dedi.
MEYDANLARDA, TBMM’ DE SİYASİLERİN KONUŞMALARI VE TÜRKÇEYİ KULLANMALARI
Öncelikle Atatürk zamanındaki meclisin yapısına bir bakmak gerektiğini söyleyen Hepçilingirler, “ O günkü mecliste bütün yazarlar, şairler, düşünen insanlar vardı. O meclisi bugünkü meclisle karşılaştırmak herhalde çok ibret verici sonuçlara neden olur. Önce vurgulamak istediğim bu. Ayrıca seçim konuşmaları sırasındaki kullanılan sözlerin, küfürlerin, kabalaşmanın bırakın çocukları büyükler için bile kışkırtıcı olduğunu düşünüyorum. Abartmak istemiyorum ama bu kadın cinayetlerinin altında bile siyasilerin kışkırtıcı dilinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Birbirlerine saldıran neredeyse kavga eder tutum birçok erkeğe de cesaret veriyor. Başbakan bile böyle diyorsa ben de vururum, kırarım gibi düşünebiliyor. Yapay bir cesaret örneğidir bu.
Siyasiler içinde de Türkçeyi kullanma meselesine gelince Tayyip Bey’in Türkçeyi çok iyi kullandığını söyleyemeyeceğim. Şunu derim ama, kendini dinleten karizmatik, hitabeti iyi bir siyasetçi. Hitabet diye bir dili hiçbir okulumuzun hiçbir basamağında kullanmıyoruz. İmam-hatip okulları hatip yetiştirdiği için bunu öğretiyor. Oysa bütün okullarımızda halka nasıl seslenilir, konuşma nasıl yapılır öğretilmeli ve ayrıca diksiyon dersleri öğretilmeli yani konuşma derslerinin verilmesi lazım. Tayyip Bey konuşma eğitimi aldığı için masayı yumruklayarak, el-kollarını kullanarak iyi bir konuşmacı ama Türkçeyi iyi kullanıyor diyemem hatta onun açtığı kapıdan ne yazık ki Arapça girmeye başladı tekrar Türkçenin içine. Biz İngilizceyle de mücadele etmek durumundayız. İngilizcenin dünya dili olmasına bizim müdahale edecek halimiz yok bu bir gerçek ama Türkçenin içine girip işgal etmesine müdahale edebiliriz ve etmeliyiz” şeklinde konuştu.
FEYZA HEPÇİLİNGİRLER KİMDİR?
Ayvalık'ta doğdu (26. 1. 1948). İlkokulu ve ortaokulu Ayvalık'ta, liseyi İzmir Kız Lisesi'nde okudu. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu'nu ve İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1971).
İzmir Kemalpaşa ve İzmir Karataş liselerinde edebiyat öğretmeni ve Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1983'te 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasasının 2. maddesiyle Ege Bölgesi sınırları içinde görev yapması yasaklandı. YÖK tarafından sürüldüğü Karadeniz Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi'nden, bu uygulamaları protesto etmek amacıyla 1984'te istifa edip İzmir'e döndü. Sakıncalılık durumu devam ettiği için üniversite ve liselerde çalıştırılmadı. İzmir'de Yeni Bilgi ve Batı dershanelerinde öğretmenlik ve bölüm başkanlığı yaptı. 1992'de İstanbul'a yerleşti. Burada, Dilko Dershanesi, İnanç Lisesi, Galatasaray Üniversitesi gibi çeşitli eğitim kurumlarında çalıştı. Şu anda Yıldız Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisidir. Bir oğlu ve bir kızı var.