Hayko Bağdat Egedesonsöz’e konuştu: Hepimiz biraz Gollik’iz galiba…

Yeşim YAVUZER/EGEDESONSÖZ - İkinci kitabı ‘Gollik’ çıktıktan sonra İzmir’e ilk defa geldi Hayko Bağdat...

Röportaja başlamadan hemen önce Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklandığı haberini alınca, röportaja ülke gündeminden başladık.

HAYKO BAĞDAT İZMİR'DE OKURLARIYLA BULUŞTU

“Devletin kime yaptığına değil, ne yaptığına bakalım” dedi Bağdat…

Seçimleri konuştuk; iktidarı, muhalefeti... “Hiçbir zaman zalime ‘dur!’demedik ki biz” diye vurguladı toplumun direnç refleksi olmadığını. ‘Basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir’ nidalarına çok kızdığını anlattı uzun uzun. Sonra ‘Gollik’e geldi sıra ve “Ağır abi taklidi yapmaya gerek yok. Hepimiz Gollik’iz” dedi kısaca. Aktif sosyal medya kullanıcısı olan Bağdat, takipçileriyle arasındaki ilişkiyi ise, ‘Aşk’ olarak tanımladı ve “İzmir’den hep çok güzel ayrıldım” diyerek bitirdi konuşmasını...

KAZANDIĞI ŞEYİN ALTINDA YÜZLERCE ÖLÜ VAR
Önce seçim sonuçlarının kendisindeki karşılığını sordum Bağdat’a. Başta muhalefetin büyük bir başarısızlığı olduğunu söyledi ve “Bu iktidar bir şekilde durdurulmalıydı. Bir ara döneme, bir nefes almaya ihtiyacımız vardı” dedi. Muhalefet partilerinin başarısızlığına dikkat çeken Bağdat, “Ben AKP iktidarı mı CHP-MHP koalisyonu mu dediğin zaman teraziye koyduğumda ikisinden biri daha cazip gelmiyor. MHP’nin şartları belli, siyasete bakışı belli, bugün tıkandığımız bütün meselelere karşı çözümsüzlüğü belli ama ona rağmen bu iktidar durdurulmalıydı. Bu, başta MHP olmak üzere, muhalefetin büyük başarısızlığıdır” diye konuştu. Süreçle ilgili değerlendirmesi ise, “Yaşanan süreç, AKP’nin tekrar iktidar olabilmek için elindeki B, C ve D planları diye bahsettiği bütün planları işleme koymasına vesile oldu. Bunun karşılığı da 600 ölüdür. Ve bu 600 ölü karşısında AKP umduğu oyu almış; kazanmıştır. Kazandığı şeyin altında yüzlerce ölü vardır” şeklinde oldu.



HİÇBİR ZAMAN ZALİME ‘DUR’ DEMEDİK
Bağdat, iki seçim arasındaki süreçte toplumun sadece korku yaşamadığını söyledi. Toplumun, zulme karşı direnç gösteren bir reflekse sahip olmadığını vurgulayan Bağdat, “Biz bu topraklarda zalimin zulmünün durdurulması gerektiğine dair hiçbir zaman direnç göstermiş kesimler değiliz. Hiçbir zaman zalime ‘dur!’demedik ki biz. Bu ülkede Kenan Evren, 12 Eylül’de yüzde 92 ile anayasasını geçirdi. Dolayısıyla böyle bir geleneğimiz, böyle bir potansiyel refleksimiz yok. Biz daha çok, ‘tamam ne olursa olsun yeter ki sıkıntı dursun’ demeyi bilen bir toplumuz. Sıkıntıyı yaratanların sıkıntıyı durdurması için onlara oy verildi” dedi.

SEN NASIL DEMOKRATİKLEŞECEKSİN?
AKP iktidarının suç, korku, endişe ve insan hayatı üzerine bir politika güdüp, demokratikleşmeden uzaklaşarak oy aldığını ifade eden Bağdat, “Bundan sonra mevcut iktidarın demokratikleşmeye dönme şansı yok. Daha rahatlık yok, daha kötüsü var” ifadelerinde bulundu. Bağdat iktidara sordu: “Tamam tek başına iktidarsın, peki sen nasıl demokratikleşeceksin? Demokratikleşmeden uzaklaşarak aldığın oyun geri dönüşünde demokrasiye döndüğün anda sana hesabı sorulacak şeyler olmayacak mı? 17 Aralık’ı bir daha konuşmayalım mı? Roboski’yi, Dink Cinayetini, Ankara Katliamını, Suruç’u konuşmayalım mı?”

‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR’ DİYE LAUBALİ LAFLAR ETMEYİN
Önümüzdeki sürecin basın özgürlüğü başta olmak üzere diğer tüm meselelerde baskının artacağını düşündüğünü söyleyen Bağdat en çok yapılan ‘basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir’ açıklamalarına kızdığını anlattı: “Yanınızda Fransızca konuşan insanlar görünce ‘Basın özgürlüğü kırmızı çizgimiz’ gibi laubali laflar etmeyin. Bizi ikna edemediğin şeye Fransa’yı mı ikna edeceksin yani? Kardeşim çık söyle: Güç bizde ve biz elimizdeki gücü, devletin tüm enstrümanlarını kullanarak kendi siyasi bekamız için muhalifin kafasına çökmek için kullanacağız; yargıcı savcıyı ayarlayacağız, kanala gireceğiz, kayyumu atacağız, sizi gaz sıkıp atacağız kanaldan, susturacağız, hapse atacağız de. Çünkü biz böyle insanlarız, elimize güç geçince böyle yapmayı biliyoruz, işinize gelirse deyin ve delikanlı olun. Madem Kasımpaşalılıktan, delikanlılıktan, bir başka erkil yerden racon kesiyorsunuz buyurun samimi olun. İki Avrupalı görünce zil takıp oynamayın, yaptığınızın hakkını teslim edin. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı, daha kötüsünü yapacağız deyin.”

DEVLETİN KİME YAPTIĞINA DEĞİL, NE YAPTIĞINA BAKIN
Medya kuruluşlarına yapılan müdahaleleri, gazeteciler üzerindeki baskıları ve gazetecilere açılan davaları soracaktım Bağdat’a. Derken röportaja başlamadan hemen önce Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklandığı haberini aldık.  Bağdat tepkisini,“Tüm medya gruplarının bagajında bir başka toplumsal kesimi hırpaladığı ve yaraladığı bir geçmişi var. Buna cemaat basını da, AKP basını da, ulusalcı basın da dahil. Aklınıza gelebilecek tüm medya kuruluşları ve büyük dengeler toplumsal kesimin canı yanarken yeterince ses çıkarmadıkları ya da benzine ateş döktükleri için gıyaplarında ön yargı var” dedi. Yaşanılanlarla ilgili ise, “Devletin kime yaptığına bakmayın, ne yaptığına bakın. Sen sokağın ortasında bir gazeteciyi vurup 8 yıl boyunca katilini koruyan bir ülkenin vatandaşı olmak isteme mesela. Bunun Hrant’la bir ilgili yok. Sen muhalif bir medya kuruluşuna itfaiye ile kapıyı kırıp gaz sıkıp milleti kelepçelerle yayını kesen insanların ülkesinde yaşadığın için kendini kötü hisset. Bunun Tarık Toros’la bir ilgisi yok. Onu yapanların, ona yaptığı için iyi düşünülen her şeyin dönüp gelip sana ulaşacağını görmen için daha ne lazım?” ifadeleriyle dile getirdi.


HEPİMİZ GOLLİK’İZ
Müslüman mahallesinde salyangoz olmayı anlattığı ilk kitabı ‘Salyangoz’u ‘Hepimizin ortak iyi sözü’ olarak tanımlamıştı Bağdat. ‘Gollik hallerini’ anlattığı hikayelerden oluşan ikinci kitabı ‘Gollik’i ise şu ifadelerle anlattı: “Ben kitabı ‘Hepimiz biraz Gollik’iz galiba’ diye imzalıyorum. Gollik, kelime tarifiyle; içine düştüğümüz, düştüğümüz anda kendimizden çok utandığımız, dünyamız bitti zannettiğimiz ama sonra her yerde o halimizi anlatmaktan utanmayacağımız anlarımızdır. Bir sürü gollik hallerimiz oluyor hayatta. Ben tüm gollik hallerimi bir kitaba sığdığı kadarıyla anlattım. Ve kitabın üzerine üç kitaplık daha gollik hale düştüm. Bunların hepsi insani, ağır abi taklidi yapmaya gerek yok. Hepimiz Gollik’iz!”

‘AŞK...’
Tüm duygu ve düşüncelerini sosyal medya üzerinden paylaşmakta geri durmayan, takipçileriyle sürekli iletişim halinde olan ve yetişebildiği kadar herkese cevap vermeye çalışan Bağdat’a sordum, “Takipçilerinizle aranızdaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?” diye. ‘Aşk...’ dedi Bağdat, ‘Wifi’den geçen aşk...’ Kendisini Twitter’da güvende hissettiğini söyleyen Bağdat, “Bir evin içinde bir grup insan, biz bizeyiz” diye tarif etti. Güzelliğin hakkının teslim edilmesi gerektiğini söyleyen Bağdat, “İnsanlar bana aşık ben de onlara aşığım. Dokunuyoruz birbirimize internet üzerinden. Bu çok zor bir şey. Ben hayatımda hiçbir işimi bir kariyer planlaması üzerine yapmadım. Kitabı yazarım ardından bir tane daha yazarım, televizyona çıkarım falan hiç böyle şeyler yapmadım. İnsanlar o kadar güzel ki..” diye konuştu ve iki noktadan bahsetti: “Ya güzelliği kendine saklar, içinde büyütürsün ve suratına bir ifade verdiğinde artık o kadar güzel değilsindir. Ya da güzelliği gördüğün her yerde hakkını teslim edersin, paylaşırsın, çoğaltırsın ve güzellik büyür.” Güzelliği kendisinin keşfetmediğini söyleyen Bağdat, “Güzellik ortada, iyilik, samimiyet, duygu ortada.. Nasıl büyüdü güzellik bak, milyonlar oldu” dedi.

‘BİRAZ NEFES ALMAK İSTEDİM’
Taraf Gazetesi’ndeki yazılarına ara veren Bağdat, çocuklarıyla vakit geçirip hazırladığı projeye odaklanmak istediğini  söyledi. Biraz nefes almanın kendisine iyi geleceğini ifade eden Bağdat, durumu kısaca “Hayatım hep en çok sesimin çıkması gereken, en kritik zamanlarla doluydu. Benim zaten bugünlerden daha hafif günlerim olmadı ki hiç bir sürü kimliğimle. Hep öyleydi benim hayatım. Biraz nefes almak istedim” diye açıkladı.

İZMİR’E YAPABİLECEĞİM EN BÜYÜK KOMPLİMAN...
Bağdat, ‘Kemalist teyzeler haklı çıktı galiba’ demişti... Önce onu sordum. Başını belaya sokacak çok şey söylediğini ama başı belaya girecek diye de söylemekten geri durmadığını söyledi gülerek. İroniyi şöyle anlattı: “Orada bir ironi var tabii. Bu topraklarda Kemalist teyzelerin haklı çıkmadığı, duymadığı ve anlamadığı o kadar çok şey oldu ki yüzyıllarca... O kadar ‘ah’ dedik ve onlar o kadar ‘aaaa bir dakika ama’ dediler ki... Onlar gerçekti, biz de haklıydık. O bir espriydi, bu dönemle, bu konjonktürle ilgiliydi.” Son olarak da İzmir’i konuştuk. İzmir’i çok bilmediğini ama çok sevdiğini söyleyen Bağdat, her seferinde  İzmir’den çok mutlu ayrıldığını vurguladı. Röportajı Bağdat’ın şu sözleriyle tamamladık: “İzmir’de şu ana kadar geldiğim kaç seferse ‘ne tatsız oldu’ dediğim bir tek şey yaşamadım. Bu gittiğim yerlerde çok az olan bir şey. Şans olabilir, İzmir’e özgü olabilir. İzmir’den her döndüğümde hep çok güzel geçti diye anlattım. ‘Git başka ülkede yaşa’ meselesi var, bilen bilir. İstanbul’da yaşamasam nerede yaşarım diye düşündüm; biri Paris, diğeri İzmir. İkisinde de gurbette olurum ama. İzmir’e yapabileceğim en büyük kompliman onu yedek kulübesinde oturtmak olabilir. Çünkü şehrim İstanbul.”