Başbakan, Türkiye'nin Suriye’den gelen 2 milyon kişiye kucağını açtığını vurgularken, "Sadece kamplarda yaşayanlara 5 milyardan fazla para harcadık. Bu tip şeyleri yapmak BM ve BMGK’nın sorumluluğundadır. Biz Türkiye’ye erişenlere ulaşıyoruz ama Suriye’de yaşayanlara biz ulaşamıyoruz" dedi.
"REJİMİ DESTEKLEYEN YABANCI SAVAŞÇILARA DA KARŞIYIZ"
Davutoğlu, Genel Sekreter Ban ile Halep’teki son gelişmeleri değerlendirdiklerini belirterek, "DEAŞ ile terör örgütü olarak mücadele etmek de bizim de ortak çabalarımız arasındadır. Ama rejimi destekleyen yabancı savaşçılara da karşıyız. Lübnan ve diğer ülkelerden gelen savaşçılara da karşıyız. Suriye halkı iki gücün arasında ezilmemeli. Baskıcı bir rejim ve terör örgütü arasında kalmamalı. Barış içinde mezhep farklılıkları içinde yaşamaya odaklı bir çözüm olmalı" dedi.
Irak ile Suriye arasında fark olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Irak’taki durum Suriye’dekinden farklı. Bağdat’ta meşru bir hükümet var" dedi. Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesi için de "Kürt Bölgesi'nin istikrarı için peşmergeyi de destekliyoruz. Musul halkını da destekliyoruz." diye konuştu.
Davutoğlu, "Türkiye'nin DEAŞ ile yeterince mücade etmediği" yönündeki eleştirilerle ilgili soruya da şu yanıtı verdi:
"Bir DEAŞ konvoyu 2013’te Türkiye sınırına yaklaştı ve biz hiçbir şekilde buna müsaade etmedik. New York’ta oturarak, Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırıyla ilgili yorum yapmak kolaydır. Ama durumu anlatmamaktadır. Biz uluslararası camianın Suriye ile ilgili daha fazla işbirliği yapmasını istiyoruz. Türkiye’ye 35 milyon turist geliyor. Bu insanlarla ilgili istihbarat bilgisinin paylaşılması gerekiyor. Yaklaşık 2 bin kişiyi sınır dışı ettik. 10 bin kişiyi de ülkeye sokmadık. İstihbarat gelince birlikte çalışmamızı kolaylaştırmaktadır. Bizim istediğimiz daha fazla empati. Türkiye’nin Suriye’ye komşu olduğuna dair farkındalık ışığında bir empati."
HALEP'TEKİ DURUM
"Rejim, DEAŞ ile mücadele ettikleri varsayımıyla her şeyi mubâh görüyorlar. Halep’e karşı saldırılarını sürdürüyorlar. DEAŞ ile mücadele etmek demek, baskıcı bir rejimin Halep’te işlediği suçları affettirmez. Bu saldırılar sürerse belki 100 binlerce mülteci Türkiye’ye yaklaşacak."
MISIR-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
"Mısır esasında bölgedeki istikrarın omurgasıdır. Mısır halkı tarihsel olarak Türk halkının dostudur. Mısır kültürünün ne kadar derin olduğunu biliyorum. Mısır olmadan kapsamlı bir istikrar olmaz bölgede. Ama ilkesel olarak bir politikamız var; biz hiçbir zaman askeri darbeyi kabul etmiyoruz. Seçilmiş cumhurbaşkanının kim olduğu önemli değildir. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı şu an Mısır’da hapistedir. Bizim temel noktada eleştirdiğimiz budur. Siyasi sorunların Mısır içinde çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz, Mısır içinde ve dışında barışçıl bir bölge görmek istiyoruz. Seçilmiş bir devlet başkanı hapse atılıyorsa ve yüzlerce insan da müebbet hapisle cezalandırıyorsa bu tabii ki bölgesel istikrarı da etkiliyordur. Mısır'ın Gazze’deki rolü de önemlidir. Umuyoruz ki yeni bir yaklaşım olur. Siyasi mahkûmlar serbest bırakılır. Bizim güçlü bir Mısır’a ihtiyacımız var. Eğer biz Türkiye içinde görüşlerimizi belirtiyorsak Mısır’ın tarihi olgunluğunu baltalamıyoruz. Tahrir ruhuna saygı gösterilmelidir. Tahrir ruhu tüm Arap halkı ve Türkler içindir."