İZMİR - AR-GE alanında teşviklerin hem miktar hem de içerik olarak yetersiz olduğunu söyleyen Susam, “Türkiye 17’inci büyük ekonomi olduğuna göre 10 yılda 7 ülkeyi geçmesi gerekiyor. Bunun için dünyanın geldiği teknoloji seviyesinden faydalanıp onu daha üste çıkartacak, katma değer ekleyecek, bilim ve teknolojinin en üst düzeyde uygulandığı bir sanayi yapısı oluşturmamız gerekiyor. Sadece teşvik vermek de yetmez, Üniversite sanayi işbirliği artmalı” diye konuştu.
Türkiye ihracatının büyük bölümünün tekstil, demir çelik ve tarım ürünlerinden kaynaklandığını hatırlatan Susam, “Otomotiv ve beyaz eşyada da yüksek teknolojili parçaları üretmede sorunumuz var. Hükümetin 2023’de AR-GE’ye 60 milyar dolar destek ve 300 bin tam zamanlı AR-GE personeli hedefi var. Geçtiğimiz 10 yılda verilen destek 11 milyar doları geçemedi. Onda da KOBİ düzeyinde firmaları tamamen dışlanarak 50 uzman çalıştıran büyük firmalara verildi. Sanayi Bölgelerinde bir kaç AR-GE elemanı çalıştıran firmalar destek alamadı. Türkiye’nin, küresel güçlerin biçtiği rol dışında, büyüyüp gelişebilmesi; 10 büyük arasına girmesi için özgün bir strateji üretmesi gerekiyor. Bu amaç için sadece para sağlamamak da yeterli değildir. Eğitim sisteminin düzelmesinden başlayarak bilginin gelişmesi, üniversite sanayi işbirliğiyle nitelikli bir hale dönüştürmesi de gerekiyor. O zaman ülkede yapılan AR-GE teşvikleri hedefini daha doğru olarak ulaşacaktır” dedi.
EKONOMİ İYİ YÖNETİLMİYOR
Türkiye ekonomisinin iyi yönetilmediğini öne süren Susam, “Sanayici ekonomi yönetiminde bir şeyler yanlış gittiğini iyi görüyor. Uygulanan yüksek faiz, değerli lira politikası ithalatı özendiriyor. Yeterli tasarrufumuz yok, son 10 yılda daha da geri gittik. Yabancı sermayeye, sıcak paraya çok ihtiyacımız olduğu içini uluslar arası piyasalardaki en ufak dalgalanmadan en fazla etkilenen ülke olduk” diye konuştu.
İZMİRLİ SANAYİCİYE HAKSIZLIK EDİLİYOR
Son zamanlarda İzmir’i geri kaldığı yönünde propaganda yapıldığını söyleyen CHP’li vekil, “İzmir iyi yaşamayı seven, Çeşme’de keyif çatan bir şehirdir diyenler İzmirliye ve İzmirli sanayiciye haksızlık ediyor. İhracat rakamlarına baktığımızda İstanbul’dan sonra Bursa ve Kocaeli ve İzmir’in geldiği görünüyor. Fakat rakamları analiz ettiğinizde ihracat rakamlarını Bursa’da otomotiv, Kocaeli’nde petrokimya yatırımların şişirdiğini görüyoruz. Bunlar devlet eliyle getirilip bu şehirlere kurulmuş sektörler. İzmir’de de kamunun petrokimya yatırımı var. Onu çıkarttığınızda İzmirli sanayicinin ihracatı, diğer iki ilin sanayicilerinin toplam ihracatı kadar. Bu başarı İzmirli sanayicinin emeği, alın teri ve girişimciliği sayesinde gerçekleşmiştir. İzmirli iyi yaşamayı sever ama iyi üretir ve iyi ihracat yapar. İstanbul’da Çeşme vardı da gitmediler mi?” diye konuştu.
TEMİZ ENERJİ KENTİ İZMİR
Merkezi yönetimin her ilin güçlü yönlerine göre bir strateji çizmesi gerektiğini ifade edene Susam sözlerini şöyle sürdürdü: “Antalya turizm kenti, Bursa otomotiv kenti, Kocaeli petrokimya kenti… İzmir’e de bir vizyon vermek gereklidir. İzmir butik turizm, tarım ve sanayi kentidir. Ayrıca temiz enerji kaynakları olan rüzgar, güneş ve jeotermalle kendine ve çevresine yetebilecek kapasiteye sahiptir. 60 milyar doları bulan enerji ithalatını azaltmada önemli katkı koyacak illerin başında gelmektedir.
Hükümet yenilenebilir enerji alanında bir niyet belirtmiş ancak bunun tam tersi politikalar uygulamakta ve teşvikler vermektedir. Kanun çıkarken güneş enerjisine 25 cent teşvik verilecekti, Enerji Bakanı yüksek bularak oranları düşürdü.
Güneşi çok az gören Almanya 25 cent desteği verdi; şu an hem üretim miktarı olarak bizden yüksek, hem de güneş enerjisi üretim teknolojisi açısından ihracatçı bir ülke haline geldi. Türkiye o zaman petrol lobisinin yaptığı baskıyla güneş enerjisini geride bıraktı. Hükümet nasıl hipermarket kanununda olduğu gibi, yenilenebilir kanunu da lobilere boyun eğdi.
SANAYİCİ EN ÇOK ÖZGÜRLÜK İSTER
Girişimcilik ancak özgür ve adil ortamlarda gelişir. Sanayici yatırım yapacağız zaman ülkede teşvikten önce işleyen bir hukuk sistemi ister. Haksızlığa uğrarsa onu koruyacak, herkese eşit davranan bir adalet sistemi olduğunu bilmek ister. Devletin vergi toplarken de, defterleri kontrol edilirken de, teşvik verirken de adil olmasını ister. Girişimci barış ve huzur ister. Ne yazık ki Türkiye’nin bu alanda karnesi zayıftır. Demokrasi standardı, basın özgürlüğü, hukuk sistemi ve her türlü denetimde siyasi baskı bulunmaktadır.