Mehmet İŞLER / EGEDESONSÖZ – CHP Karşıyaka’da Ali Karaege’nin vekil adaylığı için istifasının ardından yılın ilk MYK kararlarıyla ilçe başkanlığına atanan Karşıyaka Kent Konseyi Eski Başkanı Mustafa Özuslu Egedesonsöz’e çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Karaege’nin adaylık için istifasının ardından MYK tarafından göreve atanan Mustafa Özuslu parti ve ülke gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Akpınar’ın gölgesinde siyaset iddialarına yanıt veren Özusulu ‘atama tepkileri’ için ise “Kongre vardı da ben mi aday olmadım?” çıkışını yaptı.
HALKIN KAPISIDIR
Söze göreve geliş süreciyle başlayan Özuslu, ilçe başkanlığını halkın kapısı olarak gördüğünü belirtti. Özuslu, “7 Ocak 2015 tarihli MYK toplantısıyla bir süredir istifa dolayısıyla boş olan makama getirildim. Sonradan yönetimde düşmüştü çünkü. 16 asil 8 yedek yönetim kurulu üyesiyle birlikte bize o görevlendirme geldi. Bu, partinin bana ve arkadaşlarıma gösterdiği teveccühtür. Türkiye’nin en önemli ilçelerinden biri olan Karşıyaka’yı ‘sizin ellerinize emanet ediyoruz’ demektir. Karşıyaka CHP’nin göz bebeğidir. Bu görev bizim için onur ve şereftir. Ben ve arkadaşlarım gerekli bilgi, birikim ve her şeyimizle partimizin emrindeyiz. Genel seçimlere partimizi hazırlayarak partimizin bayrağını en yüksek mertebeye çakacağız. Bu süreçte bizim kapımız herkese açık. Burası halkın kapısıdır. Benim kapım değil” ifadelerini kullandı.
BU SEÇİM DEĞİL, PLEBİSİTTİR
7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak genel seçimler için açıklamalar yapan Özuslu, “Her seçim önemlidir denir ya. Ama bu bir seçim değil bir plebisittir. Yani halk oylamasıdır” dedi.
Özuslu, “Neyi oylayacağız biliyor musunuz? Bu seçim şudur; 90 yıllık reklam arası mı yoksa ilelebet payidar kalacak Türkiye Cumhuriyeti mi? Ben ikinci seçenek yanındayım. ‘Külliye mi kampüs mü’ diyorlar. Yok ya bu kadar basit mi? Bunlar cumhuriyetle hesaplaşmanın dışarı vurulmasıdır. Dönersek nereye döneceğiz? Monarşi, padişahlık hangisi? Hayır muasır medeniyetler seviyesine ilerleyeceğiz. Demiri 7 Haziran’da tersine bükeceğiz. Bugün iktidar sahipleri, sorumlu olmadan yetki sahibi olmadan cumhurbaşkanı başta olmak üzere demiri büküyorlar biz bunu tersine bükeceğiz. Türkiye’yi normalleştireceğiz. Türkiye’yi normalleştirecek bir tane parti vardır. O da Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ne AKP, ne HDP, ne MHP Türkiye’yi tam anlamıyla normalleştiremez. Hele AKP ve HDP bunun hiç adresi değildir. Çok net söylüyorum. Tek adres CHP’dir. Yok reklam arası, külliye, medrese, Osmanlı özlemi derseniz olmaz. Davutoğlu en son Batman kongresinde tevhididir dedi. Diğer taraftan ‘dana mı kuyruk mu’ diyen HDP... Sen Türkiye’nin demokratikleşmesiyle mi Kürt sorunu çözülür diyorsun, yoksa Kürt sorunu çözülürse mi Türkiye demokratikleşir diyorsun? Ben ilkini söylüyorum. Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorunu da çözülemez. Sen siyasi bir partisin sana akıl verecek değilim ama senin muhalifin olarak sana bunu söyleyeceğim. Kardeşim sen Kandil’de misin, İmralı’da mısın? Nereden talimat alıyorsun? Nasıl siyaset yapıyorsun? Sayın Demirtaş’ı SYRİZA lideriyle mukayese ediyorlar. Ben mukayese etmem. Aynı şey değil ki. O bir koalisyon. Bütün ülkenin değerlerini belli bir ideolojiyle tavır koyarak değiştirmeye çalışıyor. Ama bu öyle değil ki. Bu siyasi partiler Türkiye’yi normalleştiremez. Tek adres biziz” diye konuştu.
KONGRE VARDI DA BEN Mİ ADAY OLMADIM?
MYK kararıyla göreve gelmeseydi de aday olarak kongrede seçime gireceğini belirten Özuslu, itiraz edenlerin 201 imzayı bulamadığını söyledi. Özuslu, “Atama olmasaydı aday olacaktım. Hüseyin Mutlu Akpınar’ın adaylık sürecinde koordinasyonu sağlayan liderliğini üstlendim. O kampanya sonuç verdi. Türkiye’nin 3’üncü başarısını gösterdi. En yüksek oyu alan Kadıköy, Beşiktaş ve biziz. Benim hiçbir belediyeden beklentim yoktur. Yerel yönetimler olarak hiçbir talebim olmadı. Bunlar benim işim değil. Siyaset yapacağım. Önüme bunu koymuşum 2006’dan beri partinin her kademesinde görev aldım. Yerel seçimlerin ardından hemen 1 Nisan günü olağan ya da olağanüstü ilk kongrede aday olacağımı söyledim. Karşıyaka’daki bütün herkes bunu bilir. Gazetelere söylemedim ama Karşıyaka’daki politik figürlerin hepsi bilir. Konuştum. ‘Ben adayım’ dedim. Ama olmadı kongre. Ne yapayım ben? Kongre vardı da ben mi aday olmadım? Peki imza topladılar arkadaşlar. Haklarıdır. Bana karşı değil, üyelik haklarından doğan partinin ertelediği o kongreyi olağanüstü yapmak istiyorlardı. Tüzük belli 201 kişiyi bulursan toplarsın kongreyi. Ben mi ellerinden tuttum? 201 kişi bulamadılar. Kongre vardı da ben mi aday olmadım? Yoksa kongre vardı da benim mi haberim olmadı? Hayır. Genel merkez karar aldı seçimlere 6 ay kala kongre yapılamaz dedi. Zaten imza toplayanlardan bir gurup lideri de, ‘evet bundan sonra kongre yapılamaz önümüzdeki sürece bakacağız’ dedi. Şimdi hal böyleyken boş mu kalacaktı Karşıyaka İlçe Başkanlığı? Başkan Ali Karaege haklı olarak istifa etti. ‘Ben hakkımı kullanıp milletvekili olacağım’ dedi. İlçe yönetimimiz bu kritik, hayat memat meselesi olan seçime başkansız mı gidecekti? Parti bana, ‘kardeşim seni görevlendiriyorum’ dediğinde ‘hayır ben atama kabul etmiyorum’ mu diyecektim? Böyle bir şey olur mu? Tüzükte olan meşru bir haktır bu. İdeal olan nedir? Kongredir. Seçimle gelip seçimle gitmektir, buna eyvallah. Ama seçim yok kardeşim. 7 Haziran bitsin, 8 Haziran’dan sonra olağan kongre süreci başladığında, gelsin kim aday olmak istiyorsa yarışırız. Bunda bir mahsur yok ki. Bu doğal bir şeydir. İnsanların o noktadaki itirazlarını çok anlamsız görüyorum. Yarışı engelleyen bir şey yok ki. Bu görev size verilseydi ne olacaktı? Çünkü hepsi değerli insanlar, hiçbiri hakkında olumsuz bir şey söylemem. Karşıyaka’da bu partiye emek dökmüş hiçbir insan için kötü bir şey söylemem. Hepsi benim kardeşim, yoldaşım, yol arkadaşım. Onlardan birine görev verilseydi ben almıyorum mu diyecekti? Olur mu öyle şey? Olmaz. Süreç normaldir, tüzüğe, teamüllere, ahlaka uygundur. Sorumluluk gerektiren bir iştir. 140 gün çok kritiktir. Elbette zor bir dönem ama biz o zoru kolay haline getirmek için uğraşıyoruz. 13 bin üyemiz var. Gelin kardeşim, gelin. Sen yoksan kesinlikle eksiğiz. Herkes bu taşın altına elini koyacak. Elini değil gövdesini koyacak. 7 Haziran’a kadar böyle. Ondan sonrasını ayrıca konuşuruz. Ben 7 Haziran’a kilitlendim” ifadelerini kullandı.
OY VERDİLER SAHİP ÇIKAMADIN, YANDI GÜLÜM KETEN HELVA
Genel seçime hazırlıklarından bahseden Özuslu ayrıca seçim günü yapılacak çalışmaları da anlattı. Sandıklar için hukukçu ordusu kurduklarını belirten Özuslu, “7 Haziran günü gitti vatandaş bana oyunu verdi. Sandığa gitti CHP’ye bastı. Eğer o oyu ben sağ salim, hakkına, hukukuna, kurallara uygun olarak sisteme giremiyorsam, sistemde o oyu koruyamıyorsam CHP hanesine işletemiyorsam yazıklar olsun bana. Bu bir ayıptır. Utanır mahcup olurum. Adam gelmiş oy atmış sen o oyu sağlıklı geçiremiyorsun. Bu sorumluluk insanı öyle bir yük altında bırakır ki ezilip gidersin. Onun için 7 Haziran günü sabah saat 05:00’den gece sonuçlar açıklanıncaya kadar müthiş bir ordumuz olacak. Her sandık için olacak. Karşıyaka’da 900 ile bin sandık arası bir sayı olacağını düşünüyoruz. Her sandık için sandık kurulu asil üyemiz var, yedek üyemiz var bir de gözlemcimiz var, alan sorumlumuz ve hukukçu ordusu da hazır olacak. O süreci öyle bir örgütleyeceğiz ki, başladık o işe. Herkes ne yaptığını, nasıl itiraz edeceğini, nasıl oyların sayılacağını, nasıl oy atılacağını sözlü, yazılı itirazı nasıl yapacağını bilecek. Hukukçular nerede devreye girer, hasta, yaşlı, engelli arkadaşlar nasıl oy kullanır, sağlıklı bir şekilde oylar nasıl sayılır, yaş imzalı sandık tutanağını almadan orası terk edilir mi gibi konuların hepsini öğreteceğiz. Orayı terk ettiğin zaman namusunu terk etmiş olursun diyeceğiz. Her sandık sorumlusu tutanağı alacak cebine koyacak. Torbayla beraber ilçe seçim kuruluna gidecek, onu teslim edecek. Oradaki parti görevlisine ‘bunu sana getirdim burada örneğin 250 tane CHP oyu var’ diyecek. Onu sağlıklı geçirdiğine emin olacak ve görevi bitecek. Sonuçlar da benim masamda yaş imzalı şekilde olacak. Trafoya kedi girer, yangın falan bir şey olur, itiraz olduğunda diyeceğim ki ‘hangi sandık? Yaş imzalı tutanak bende’. Gideceğiz seçim kuruluna göstereceğiz. İşte ben o zaman görevimi yapmış olurum. Bu çok kritik bir görev. Bu birincisi. İkincisi de oy kazandırmaktır. İkisi de önemli. 140 gün sokakta temel felsefeyi insanlara anlatacağız. İstersen AKP’li ol ama bu yolsuzluk, hırsızlık, namussuzluklardan şikayet et. Yani haram senin için önemli bir kavram olsun ve el uzatanlardan da nefret ettin diyelim. ‘Gel CHP’ye oyunu ver’ diyeceğiz. Çünkü biz namuslu, dürüst, adam gibi adamız. Yetimin hakkını koruyacağız yolsuzluk yapmayacağız. Şeffaf olacağız. Ne kadar başka partili varsa gideceğiz. ‘Kardeşim baraj var. Bunu biz yaratmadık ve kaldıramıyoruz. Peki ne yapacağız? O zaman barajın altına kalıp oylar heba mı olsun? Plebisit onun için diyorum. Gel, CHP bunu yapacak tek parti. 90 yıllık reklam arası mı, payidar kalacak cumhuriyet mi? İkincisini diyorsan ver bana oyunu’ diyeceğiz, isteyeceğiz. Verir vermez onu bilemem. MHP’lisinden de isteyeceğim. Karşıyaka’da 350 bin seçmenden gidip oy isteyeceğim. ‘Bana oy verin kardeşim’ diyeceğim. Çünkü ben Türkiye Cumhuriyetini normalleştireceğim. Senin demokratik, laik Türkiye özlemini dindireceğim. Temiz, güvenli bir cumhuriyet kuracağız. Normalleşeceğiz yani. Onun için ne lazım bize? 13 bin üyemizi harekete geçireceğiz. 25 mahallemiz 2 köyümüz var. Mahallelerimizde örgütlerimiz var. O örgütlerle bir seçim propagandasında ne yapılması gerekiyorsa bildirgemiz çıktığında hatmedip gerekeni yapacağız. Otobüste, evde, kahvede, camide, sinagogda, vapurda, metroda, sokakta caddede her yerde vatandaşa terennüm edecek. Bu görevleri vereceğiz. Vatandaş bize güvenecek. Bir de vatandaş bizim heyecanımızı görecek, etkilenecek. Biz heyecanlıyız kardeşim. Bu heyecanı bulaştıracağız. İki ayak söyledim çok önemli. Oy verdiler sahip çıkamadın, yandı gülüm keten helva. Bütün dikkatimiz bu yönde. Başka bir şeyle uğraşamam. Benim işim var kardeşim. 7 Haziran’da bu 90 yıllık reklam aracılarıyla büyük bir randevumuz var. Bakalım göstereceğiz. 90 yıllık reklam arası mı, ilelebet payidar kalacak Türkiye Cumhuriyeti mi? Bu sloganım da tüm Türkiye’ye kapak olacaktır. Ayrıca seçimlerde bir hedef konuşulması için daha erken. Daha seçim bildirgesi çıkacak. O çıkacak bildirgenin çok önemli olacağını düşünüyorum. Bana sorduklarında İzmir’den 26 milletvekili çıkarmak istiyoruz diyorum. Politik bir cevap veriyorum. Şu anda net rakam vermek doğru olmaz. Gerçekçi ama maksimum olsun. İsteyeceğiz. En rasyonel olanı isteyeceğiz. Mahalle mahalle röntgen çekiyoruz” şeklinde konuştu.
BU GÖREVE 2009’DA DA GELEBİLİRDİM…
Karşıyaka’da bölünmüşlük olmadığını ama mahalle delege seçimlerinin zamanında yapılabileceğini belirten Özuslu, ayrıca ilçe başkanlığı görevine 2009 yılının Aralık ayında yapılan Karşıyaka İlçe Kongresinde de gelebileceğini ifade etti. Özuslu, “Mahalle delege seçimlerini zamanında yapabilseydik bu konuşulanlar da konuşulmamış olacaktı. Benim gönlümden geçen yapılmasıydı. Siz kendi üyenize müracaat etseydiniz, oyunu kullan ilçede onu seç diyebilseydiniz daha güzel olacaktı” dedi. Kongre süreçleri olmadığı için insanlarda bir takım itirazlar oldu. Buna zaman da müsaade etmedi. Kongre takvimi düzenleyemedik. Olağanüstü olabilirdi imza olmadı. 201 kişi deseydi kongre yapmıştık. Zaten yönetimlerde yorulmuştu. 2 buçuk yıl uzun bir süredir ilçe yönetimi için. Kan değişimi güzeldir, iyidir. İnsanların aktifleşmesi iyidir. Örgütler seçimi sever. Üye orada kendini muktedir hissediyor. ‘Seçimi ben belirliyorum’ diyor. Bunlardan dolayı itirazlar olmuştur ama bölünme görmüyorum. Karşıyaka İlçe Başkanlığını istemek herkesin hakkıdır. 13 bin üyenin hepsinin hakkıdır. Ama kim gelirse onun etrafında birleşeceğiz. Benim partinin emekçilerine çağrım o. Bu parti hepimizin partisidir. Kapımız, toplantı salonumuz açık. Açmazsanız daraltarak olmaz. Ben böyle bir şey hiç yapmadım. Yapmam. Tarzım var söyleyeceğimi söylerim. Benim düşüncelerim var. Ama ben de düşüncemi söyleyeceğim karşımdaki de söyleyecek. Ne var ki bunda? Zaten parti benim yapamayacağımı bilseydi bu görevi bana vermezdi. Karşıyaka İlçe Başkanlığı öyle şu olsun diye verilecek bir yer değil. Genel başkan bilmez mi hiç? Herhangi birine teslim eder mi? Arkadaşların içinden bakar tercih eder. Beni tercih etti. Teşekkür ederim layıkıyla yapacağım. Ben bu göreve 2009’un 25 Aralık kongresinde de gelebilirdim. O zamanki Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak İl Başkanına, ‘Mustafa Özuslu etrafında birleşelim’ dedi. İsteseydim o zaman bu göreve gelebilirdim. Ben gökten zembille gelmiş bir adam değilim. Ben partinin neferiyim. Partinin verdiği hiçbir görevi reddetmedim. Yönetime gireceğim halde giremedim. ‘Eğitim komisyonunda çalışır mısın’ dediler. Çalıştım. Yönetime giremedim ‘ARGE’nin başına geçer misin’ dediler gittim geçtim. Kaçmadım. Kaçar mıyım? Asla kaçmam” dedi.
HERKESLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLACAĞIM
Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’a olan yakınlık eleştirilerine cevap veren Özuslu, Karşıyaka’daki herkesle işbirliği içinde olacağını belirtti. Özuslu, “Hiç kimsenin güdümünde iş yapmam. Beni bilen bilir. Benim bir duruşum var. Ben 1974 yılından beri siyasetin içindeyim. 40 kusur kişinin hayatını kaybettiği kanlı 1 Mayıs’ta o alanda güvenliği sağlayan insanlardandım.16 yaşındaydım. Ben siyasete oradan geliyorum. Ben arkadaşlığa, dostluğa inanırım, Takım çalışmasına inanırım. Ekip değil, ekip kelimesini özellikle kullanmıyorum. Birlikte çalışmaya, işbirliğine, konsensusa, ortak akıla inanırım. Hüseyin Mutlu Akpınar’la 2009 yılından beri birlikteyiz. İl yönetiminde beraberdik. Yol arkadaşlığı yapıyoruz. Daha sonra onun girdiği yönetimde ben yoktum benim girdiğimde o yoktu falan. Ama arkadaşlığımız, siyasi yol arkadaşlığımız devam etti. Az önce söyledim ben onun seçim kampanyasını yönettim. Yani Hüseyin Mutlu Akpınar’la uyumlu çalışmak, yoldaşı, arkadaşı, dostu olmak kötü bir şey mi ya? Bu partinin gençlik kollarından partinin tozunu yuta yuta gelmiş bir arkadaşımız. Parti farklı bir görev vermiş, seçilmiş gelmiş görevini yapıyor. Ortak akılla, uyumlu çalışmanın güdümlü olarak görülmesi saçmalıktır. Ben kime yakın değilim ki? Ali Engin Bey’e yakın değil miyim? Abdullah Engin Bey’e, Rıfat Nalbantoğlu’na, Hüseyin Saygılı’ya yakın değil miyim? Mustafa Moroğlu, Sayın İl Başkanımız Bedri Serter benim arkadaşım değil mi? Bu insanlar yakınım değil mi? İnsanları anlamakta zorlanıyorum. Uzak mı olayım? Darılıp güceneyim mi? Ne güdümü, ben emeğimle varım. Ben ayrıca yazan da bir siyasetçiyim. CHP ve siyaset üzerine yazılarım var. Siyasetçiyim. Siyaseti sadece eylemle değil teorik olarak da yapıyorum. Akademik çevrelerle dostluğum vardır. Parti bana daha önce ARGE’nin başkanlığını vermiş. Bu kadar haksızlık yapılır mı? Böyle bir adama güdüm denir mi? Eleştir ama sen bana güdümlü diyemezsin. Bu doğru değil. Üreten, kişisel görüşleri olan birine bu denmez. Buradan ilan ediyorum, Karşıyaka’da kim varsa hepsiyle işbirliği içinde çalışacağım. Bu hafta içinde eski ilçe başkanlarıyla toplantı yapacağım. Hepsinin ellerinden öpüp görüşlerini isteyeceğim. Büyük onlar. Yaşamışlar, deneyimleri var. Deneyimden daha büyük bir şey yok. Para versen alabilir misin? Ben onlardan yararlanırım. Onlar benim için ödüldür. Böyle olunca hiddetleniyorum çünkü bu haksızlık. Haksızlığı sevmiyorum. ‘Sen bu görevi yapmaya liyakatlı değilsin’ desinler. Tartışalım eyvallah. Ben adama ‘kasabım’ diyorum, o bana, ‘hayır sen terzisin’ diyor. Onun üzerine senaryo yazıyor. Oldu mu şimdi? Olmadı. Olmaz. Ben istedikleri kalıba girmem. Düşündüğümü söylerim” diye konuştu.
ÜYE BAZLI ÖN SEÇİMDEN YANAYIM
Ön seçim hakkında konuşan Özuslu, üye bazlı bir ön seçimden yana olduğunu ifade etti. Özuslu, “Parti Meclisi kararını verecek. O kararı verene kadar ben üye bazlı ön seçimden yanayım. Delege değil. Bu benim hakkım. 3 tane yöntem var; üye, delege ki bu ikisi hakim gözetimindedir. Diğeri de merkez yoklamasıdır. Tüzük karar vermemişse bu üçünden birini seçme hakkına sahibim. Ben üyenin söz sahibi olmasını isteyen biri olduğum için üye bazlı olmasını savunuyorum. Delege daha dar olur. Üyede 60 bin kişi oy kullanır. Delegede 3-4 bin civarıdır. Aşağı yukarı böyledir rakamlar. Türkiye’de değil sanırım Yunanistan’da seçmenle belirleniyor. Bir nevi seçim yapılıyor yani. Ama parti meclisi kararını verdikten sonra düşüncemi söylemem, alınan kararı tartışmam, tartıştırmam. Siz partinin kararını tartışmaya başlarsanız bunun sonu yok. Örgüt olamazsınız. Ünlü Fransız sosyolog ve siyaset bilimci Maurice Duverger, ‘parti militanlığı gönüllü köleliktir’ der. Bu boşuna söylenmiyor. Sen fikrini söylersin ama karar alındıktan sonra biter. Evet söylüyorum üyeyle ön seçimden yanayım. Bir arkadaşım, ‘ben merkez yoklaması istiyorum’ diyebilir. Ben de bunu söylüyorum. Ama partinin yetkili ortamları karar aldıktan sonra bu karar tartışılmaz. Bu karara icabet edilir. Danışma meclislerinde kurultaylarda o kararı eleştirirsin. Parti için demokrasinin Nirvanası Muharrem İnce’nin sayın Genel Başkanın gözünün içine baka baka yaptığı o eleştirilerdir. Hakaret etmedi ama eleştirdi. Söylediklerinin çoğuna katılmıyorum ama önemli buluyorum. Eleştirdi. Genel Başkan da çıktı ona cevabını verdi. Bunu yapın bakalım AKP’de görelim. Tayyip Erdoğan’ın gözünün içine baka baka çıksın biri eleştirsin bakalım. Yapamaz. CHP bunu yapıyor. CHP Parti içi demokrasini alabildiğine olduğu bir partidir. Hiç haksızlık etmeyelim partimize” dedi.
ÖDEVİNİ YAPMAMIŞ ÖĞRENCİ GİBİ
Karşıyaka’da adeta bir kriz haline gelen stat konusu hakkında da açıklamalarda bulunan Özuslu, yaşananlardan hükümeti sorumlu tuttu. Özuslu, “Bir şarkı vardır; Bana bir koca lazım o da bu gece lazım diye… Karşıyaka’ya stat lazım. İzmir’e stat lazım. Stat yapmak kimin görevi? Gençlik Spor Bakanlığının görevi değil mi? Niye yapmadınız? Ben de bu soruyu soracağım. Stat Karşıyaka’yı da, spor kulübünü de büyütecek. O statta Barcelona Karşıyaka maçını izlemek istiyorum. Ama görevini yapma, salla çevir top oyna... iktidarı 2002 yılında aldın. Cumhuriyet’i değiştireceğim diyorsun. Stat yapmıyorsun. Topu taca atıyorsun. İnsanların dikkatini dağıtıyorsun. Yer konusunu da oturacak vatandaşlara soracaklar. Spor kulüpleri var, onlara soracaklar. Derneklere, taraftarlara soracaklar. Ama yapman gerekiyordu niye yapmadın bugüne kadar? Ben muhalefetim iki elim yakanda. İzmir duruyor. İzmir futbolu yok. İzmir’de stat var mı? Sen stadı yıkıp AVM yapmayı düşüneceksin arkasındaki rantı düşüneceksin. Bu iş mi? Karşıyakalı, İzmirli bunu yemez. Çok dar bir kesimin ettiği itirazın ezici bir kısım tarafından benimsendiğini düşünmüyorum. Aldığın verginin karşılığını vermiyorsun ondan sonra iş buralara kadar geliyor. Ödevini yapmamış öğrenci gibi mızıkçılık yapıyorlar. Bunları kimse yemez. Kusura bakmasın” şeklinde konuştu.