EGEDESONSÖZ - CHP eski Grup Başkan Vekili ve Milletvekili Kemal Anadol programda önemli açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nu ‘Onur Öymen’ göndermesiyle ‘gereğini yapmaya çağırıyorum” diyerek İstifa etmeye davet eden Anadol “1950’den beri hiçbir muhalefet bu kadar şanslı olmamıştı” dedi. İşte Anadol’un çok konuşulacak açıklamaları:
‘BAŞARILI OLDUK DEMEK İÇİN…’
Programa genel bir seçim değerlendirmesiyle başlayan Anadol “Seçim sonrası üç partide ben başarılıyım dedi. Hangisi başarısız belli değil. İstatistik bilimin elverdiğince her parti seçim sonuçlarıyla oynuyor. Bir CHP’li olarak olaya baktığımda, partime söz söylemem ama bu sonuçlar hezimettir. Örneğin Selçuk’ta CHP kaybettik. Aziz Kocaoğlu 3 bin farkla kazandı. Ne demek bu? O oylar Aziz Kocaoğlu’nun oylarıdır. Bizim aldığımız oylar belediye meclisi oylarıdır. Türkiye geneline aynı şekilde baktığınızda yüzde 25.8’tir. 2011 seçimlerinin gerisindedir. Çok fazla ayrıntıya girmiyorum, herkes kendine göre yorumluyor. Yürek yakan şudur. Bazılarına hezimet lafı ağır gelebilir. Ajite etmek için değil üzüntümden söylüyorum. 26 ilde yüzde 5’in altında, 11 ilde yüzde 10’nun altında. Yani genel seçim şimdi olsa 37 ilde barajı aşamıyoruz. Erzurum yüzde 1,61, Nevşehir’de yüzde 1,82, Yozgat’ta 1,53, benim milletvekilliği yaptığım Karabük’te yüzde 2,61. İşçinin emekçinin yoğun olduğu yer. Daha önce milletvekili çıkardığımız Kayseri, Sivas, Afyon, Isparta gibi illerde yüzde 10’un bile çok altında kaldık. Biz başarılı olduk demek için mantık dışı olmak lazım” dedi.
‘1950’DEN BERİ HİÇBİR MUHALEFET…’
Türkiye’de gündemindeki olumsuz gelişmelerin CHP’nin oylarına olumlu yansıyacak gelişmeler olup olmadığı sorusunu yanıtlayan Anadol “ Şimdi ben 1957 seçimlerini hatırlıyorum. Kurtuluş’ta İsmet Paşa’nın mitingini izledim. Lise ikinci sınıftaydım. O zaman da Menderes bugünküne benzer anti demokratik baskılar uyguluyordu. Yargının yerine geçen tahkimat komisyonları bile kurmuşlardı. Ama bir yandan da ekonomik kriz halkı perişan ediyordu. CHP çok güzel bir stratejiyle, vahşi bir seçim sistemi vardı. Kim bir oy fazla aldıysa o ilin tüm milletvekillerine sahip oluyordu. Ona rağmen başta Ankara’yı aldı. Demokrat Parti seçimde en fazla oyu aldı ama artık topal ördekti, Hürriyet ve Millet Partisi oylarıyla muhalefet yüzde 50’yi geçiyordu. Ben şimdi bunları nostalji olsun diye anlatmıyorum. Bugüne baktığımızda, ayakkabı kutularındaki paralar, tutuklanan bakan çocukları, yüzbinlerce liralık saat takan bakanlar… sıralandığı zaman, hiçbir muhalefet 1950’den bu yana bu kadar şanslı olmamıştır.
KENDİ KOYDUĞUMUZ KURALLARI ÇİĞNEDİK!
Bunun nedeni bir; adaylık süreci. Ön seçim denildi. Ne zaman söylendi. Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu zaman yani 4 yıl önce her makam için ön seçim yapacağım dedi. Yapıldı mı? Hayır. Neden üyeler sağlıksızmış. Bu vaatte bulunurken üyelerin sağlıksın olduğunu bilmiyor muydun diye sorarlar. Ayrıca üyeleri ilçe kaydeder. Siyasi parti kanunu ve CHP tüzüğüne göre de bu böyledir. Genel Merkez’in önüne bir masa koydular yoldan geçeni üye yaptılar. Yetmedi mobil üye arabaları oluşturdular. Şimdi üye sağlıksız demeye hakkınız var mı? Gelelim iki; 4 yıldır parti içi iktidardasın üyeleri sağlıklı hale getiremiyorsunuz, ülkeyi nasıl yöneteceksiniz diye sormazlar mı?...Sonra ön seçim olmadı anket dendi. Ankette 1 puan bile fazla çıkan aday gösterilecek dendi. Sonra ankete bile girmeyenler aday yapıldı. Adayın erken veya geç ilan edilmesi bir politikadır. Ben hep erken ilan edilmesinden yanayımdır. Ama siz 3 Temmuz’da düğmeye basıp, hatta aday olanlar yönetim kurulunda olanlar 15 Temmuz’dan itibaren istifa etsinler derseniz, ardından bu süreyi Şubat’a kadar uzatırsanız. CHP’li belediyeler iş başındayken aday adaylarına ‘vurun bunlara’ der gibi bir iç savaş başlatırsanız. Seçim kampanyası başladığında parti örgütünü sahaya pili bitmiş bir şekilde sürersiniz. Sonra da Başkan Çalkaya çıkar ‘8 ay kendimizle bir ay rakiplerle yarıştık’der. Bu seçim politikası baştan sona çok yanlıştı. Bir kurum kendi koyduğu kuralı çiğnemez ama CHP çiğnedi” dedi.
‘BALIKLAMA ATLADIK’
17 Aralık sonrası AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın yolsuzluk batağına düştüğünü vurgulayan, Anadol “ Erdoğan bunlardan kurtulmak için bir genel seçim atmosferi yarattı. Parti olarak biz genel seçim atmosferine çok kapıldık. Adeta balıklama atladık. CHP tarihinde ilk defa yerel seçim bildirgesi olmadan seçime girdik. CHP’li belediyeler şunları yapacak diye bir belge ortaya koymadık. Ne yaptık biz tapelerle uğraştık. Bakın Genel Başkanımızın konuşmalarına kaç dakika konuşmuş. Kaç dakika tape okumuş. Bir milletvekili arkadaşımız diyorki ‘Bütünşehir yasası bizi vurdu’. Pek çok gazeteci bütünşehir yasasının tuzaklarını yazdı. Biz parti olarak bunu niye düşünmedik. Belediye başkanlarına ‘Bütünşehir yasası geliyor. Mahallelerden çıkın köylüler oy kullanacak. Köyleri dolaşın bir merhaba deyin” dendi mi? Denmedi” diye konuştu.
YETKİ VE SORUMLULUK GÖNDERMESİ!
‘Yetki ve sorumluluk bir madalyonun iki yüzü gibidir’ diyen Anadol “Eğer yetkiliyseniz sorumlusunuz. Şimdi iktidarda bulunan her kimseniz. Siz yetkinizi kullanıyorsunuz. Çıkan sonuçtan sorumlusunuz. Hesap vermek zorundasınız. Bir örnek vermek istiyorum. 2002’de CHP barajdan çıktı. Tek muhalefet olarak Meclis’e girdi. Yüzde 20 civarında oy aldı. AKP’de tek başına iktidar oldu. 2 yıl sonra da yerel seçim var. Ayakkabı kutuları yok, yolsuzluk yok, liberal bir görüntü var, gömlekler değişmiş, bütün eski solcular ortalıkta, CHP statükonun temsilcisi lafları…böyle bir ortamda seçime giriyor. Çok az, binde ile sayılabilecek bir kayıpla sonuç alıyor. Ardından mayıs ayında 30 milletvekili ‘CHP iyi yönetilmiyor. Seçimli genel kurul istiyoruz’ diye bildiri yayınladı. Bu 30 vekilden birisi de sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. O zaman ne yaptı Genel Başkan Deniz Baykal. Hemen meclis grubunu topladı. Grubu ben yönettim. Aralıksız 11 saat tartışmalar oldu. Baykal’ı istifaya çağıranlar, hatta ‘çek git’ demeye varan çıkışlar oldu. Ardından Parti Meclis’i toplandı. Küçük kurultay oldu. il başkanları, PM üyeleri ve milletvekilleri önünde seçim tartışıldı. Hatta (Alaattin Yüksel’i kast ederek) o günkü il başkanı elindeki dosyaları sağa sola fırlatarak nezaketsizlik bile yapmıştı. Şimdi bugünleri düşünüyorum. Tartıştınız mı? Neredeyse hainsiniz. Danışma meclisi yönetmeliğine bir bakın. İl danışma meclisi diyelim. Eski il başkanları yok. Eski milletvekilleri yok. Bunlar nerede konuşacaklar. Ali Engin arkadaşımız yarın eski il başkanı olacak. Ölünceye kadar il başkanlığı yapan kimse yok. Önümüzdeki seçimlerde konuşmak istese konuşamayacak. Yönetmelikte öyle bir madde yok. Konuşacak bir platform yok. Kala kala bir sosyal medya kalıyor. O zaman kimsenin kimseye kızma hakkı yok. Sayın Kılıçdaroğlu diyorki ‘Biz her seçimden sonra kurultay toplardık. O alışkanlıklarımızdan vazgeçtik’ diyor. Şimdi anladım ki CHP vazgeçmemiş, sayın Kılıçdaroğlu vazgeçmiş. 2004’te kurultay istiyordu.
SİVASIN DOĞUSU GİDİYOR!
‘Eskiden de CHP böyle değil miydi, 60 ilde yoktu. Eski CHP, yeni CHP’ sorularını yanıtlayan Anadol “Yeni CHP ne demek. Kurultayda yeni karar mı alındı. Altı okundan bir tanesi sürekli devrimcilik olan bir partinin böyle bir tamına ihtiyacı var mı? Eski Türkiye, Yeni Türkiye kavramı da böyle. Manisa’da, Bursa’da ‘kutlu doğum’da gördük 7 yaşındaki kızları dışarı atmalarıyla yeni Türkiye’yi. Olsa olsa yeni rakı kalır diyordum. O da yanlış. Onu da İngilizlere sattılar. İngilizlerin rakısını içiyor Türkiye. Yeni bir özentidir. Yapaydır. Esasın dışında olduğunun bir kanıtıdır. Sivas’ın ötesine gidemiyorsunuz diyorlardı. Şimdi sayın Kılıçdaroğlu biz gidiyoruz diyor. Gidiyoruz ama Sivas’ın doğusunda Baykal döneminde alınan oyları alamıyoruz. Sivas’ın doğusunu bırakın, batısı gidiyor. Karabük gidiyor. Ankara’nın burnunun dibi.
BOZKURT SELAMI SÖZÜN BİTTİĞİ YERDİR
Biz ana çizgimizde tereddüt yarattık. Zaman zaman beyanlar, ile titiz olan, zor oy veren yurttaşların küsmesine neden olduk. Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması artık sözün bittiği yerdi. Hiçbir genel başkan yapmamıştır, yapacağını da sanmıyorum. Onun ötesinde de bir şey var. Alman bir gazeteci kasıtlı ve bilinçli olarak soruyor; ‘Sizi yeşillerin ve sosyal demokratların bir kısmı faşist bir parti olarak görüyor, bundan rahatsız olmuyor musunuz’ diyor. Ben bir politikacı olarak gazeteci görünümlü provakatöre cevap vermem. O ne dedi. Eskiden öyleydi şimdi öyle değil. Bunu söyleyen sayın Kılıçdaroğlu. Ne zaman faşistti. Baykal zamanında mı, Ecevit zamanında mı, İnönü zamanın da mı, Atatürk zamanında mı?” dedi.
KILIÇDAROĞLU’NA ‘GEREĞİNİ YAP’ ÇAĞRISI
CHP’de bir lider sorunu var mı sorusunu yanıtlayan Anadol “Politikada söz önemlidir. Macunun tüpten çıkmasına benzer. Çıktı mı geri sokamazsınız. 2011seçimlerinden evvel yüzde 40 almazsam çeker giderim dedi mi Bursa’da? Yine genel başkan yardımcılarından bir tanesi Balıkesir’de seçimi alamazsak ben ve genel başkan çeker gideriz denildi mi? Bunlar söylendi. Ben hedefi PM’de koyarım. Ama genelde açıklamam. Rakam mahcup eder sonra. En başarılı sonucu biz alacağız derim. Ben buradan Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu diyorum. Kendisi ‘Dersim’ açıklaması sonrası sayın Onur Öymen’e Tunceli’den kendisine ‘gereğini yap’ demişti. Bende kendisini gereğini yapmaya çağırıyorum” dedi.
TRANSFER RİZİKOLARIYLA TAKIM DİZERSENİZ…
1971’de CHP’nin başı derde girdi. Ecevit ve İsmet Paşa çarpıştı. Biz Ecevitle muhtıraya karşı çıktık. Hep beraber İsmet Paşa’yı devirdik. Ecevit genel başkan oldu. 1 günde 76 milletvekili ve senatör istifa etti. İsmet Paşa CHP’yi marksistle bastı diyerek’ CHP’den istifa etti. Biz 73 seçimlerine böyle girdik ve kazandık. Neden çünkü CHP’nin alt yapısı vardı. Ben 31 yaşında milletvekili oldum. Yüksel Çakmur 32 yaşında milletvekili oldu. Süleyman Genç yaşını büyüttü 29 yaşında milletvekili oldu. Mahmut Türkmenoğlu 35 yaşında milletvekili ve Bakan oldu. Önder Sav, Deniz Baykal 36 yaşında bakan oldu. Ali Topuz 40 yaşında bakan oldu. Hepimiz ilk defa milletvekili olmuştuk. Ama siz alt yapı yerine yabancı futbolcularla, transfer rizikolarıyla takımı dizersiniz. Alınan sonuç yanlış oluyor. Gerçi gençleşiliyor galiba, İsmet Paşa’nın torunu Şişli Belediye başkanı oldu. Sarıgül’ün oğlu başkan yardımcısı olmuş. Aydın Aydın’ın damadı İstemiyan Talay’ın oğlu diğer başkan yardımcısı olmuş. Doğan Taşdelen'in oğlu Çankaya Belediye Başkanı oldu. Son olarak Ayrıca Cumhurbaşkanlığı konusunda Türkiye bir ortaçağ karanlığına gidiyor. Muhalefetin Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir cephe oluşturması gerekiyor” dedi.