İşte Karagözoğlu’nun çarpıcı yazısı: Sosyal belediyecilik yoksulluğu yener mi?
Narlıdere Belediyesi işçisiyle toplu sözleşme imzaladı önceki gün.
Yüzde 13 ile 51 arasında zam yaptı Başkan Abdül Batur.
Sonrasında zafer kazanmış komutan edasında sevinçlerine ortak oldu, halay çekti.
Haklı olarak.
"Sosyal belediyecilik yoksulluğu yener mi?" diye sordum Batur'a.
"Evet" dedi Başkan ve ekledi:
"Dünyadaki krizler çalışan kesimin maaşları artırılarak çözülmüş hep. İşçi maaşını ilçede harcayınca esnafın da yüzü gülecek. Enflasyonun çok üstünde zam yaparken gruplar arasındaki uçurumu düzenlemeyi hedef seçtik hep. Çünkü geçim şartlarını düşünmeyen işçinin randımanı da iyi olur. Bizde sendikasız tek kişi yok."
Yine önceki hafta işçisine en yüksek ücreti veren Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'ya da "Sosyal belediyecilik yoksulluğu yener mi?" sorusunu yönelttim.
"Sorunu sadece ben çözemem. Ama.." dedi Başkan Tatı ve ekledi:
"Biz işe çalışanımdan başlıyoruz. Buca'da en düşük işçi maaşı 2 bin 457 lira. Herkes yoksullukla mücadele etsin diye örnek olmaya çalışıyoruz. Reklamını yapmamakla beraber erzaklarla ve desteklerimizle her zaman garibanın yanındayız."
Sözleşme imzalayan İzmir'in diğer ilçe belediye başkanları ile sözleşme hazırlığı içindeki olanlardaki görüntü de aynı aslında.
Başkanlar, elindeki imkanları işçisine vermekten bir an olsun çekinmiyor.
Helal olsun.
Yoksulluğu yensinler, iki cihanda bahtiyar olsunlar...
***
İzmir'de eskiden bu denli yaygın değildi Ramazan çadırları.
Şimdi hemen her gün siyasilerin vatandaşla birlikte iftar açma görüntüleri yansıyor gazetelere...
Belki de doğrusu bu.
Vatandaşla birlikte olma, sorunların çözümü konusunda sohbet etme imkanı daha kolay sağlanıyor olabilir bu sayede.
Ancak;
Bu tablo iki türlü duyguya sevk ediyor beni.
Birincisi, Ramazan'ın bereketinin sofralara ulaştığını görerek kardeşliğin ve dostluğun arttığına tanık oluyor ve mutlu oluyorum.
İkincisinde de artan yoksulluk ve işsizliği hatırlayarak karamsarlığa kapılıyorum.
Bu nedenle, diyorum ki;
Aynı kuyrukta, aynı kazandan aynı kepçeyle alınan çorbayı kardeşçe, omuz omuza bekleyen; Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Roman'ı, Çerkez'i ve Boşnak'ı...
Aynı kaderi paylaşanların AÇılım çadırında..
Gösterişe kaçarak işi sulandırmasak.
***
Salıya "Yenmeyecek hayvan beslemem" diyen beş hayvanseverin (!) müthiş öyküsü var.