“Üniversitenin birinci sınıfındayken ankesörlü telefonun başında ağlamıştım işte. Telefonla dergiye başvurdum. Dediler ki ‘Bu şekilde adam almıyoruz.’ Zaten ‘Merhaba, ben dergiye gelebilir miyim?’ diyen adam mı alınır dergiye? Çizersin götürürsün. Ağlamıştım gerçekten. Üzülmüştüm çünkü. Ne bekliyorsam; ‘Gel o zaman sana kapak çizdireceğiz!’ mi diyeceklerdi? Birkaç sene sonra gidebildim. |